İzmir’in kurtuluşundan bir süre sonra Mustafa Kemal, Başbakan Rauf Orbay, Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşenk) bütün kadro, hatta Avrupa’dan yeni dönen Ali Fethi (Okyar) dahil geniş bir grup aynı trenle İzmir’den Ankara’ya yola çıkıyorlar.
Yolda, tren Uşak-Eskişehir arasında bir yerdeyken Rauf Orbay’ın anlattığına göre Mustafa Kemal dönüyor Orbay’a ve ‘Sen artık başının çaresine bak. Benim işim, zaferle tamam olmuştur. Şimdi bir sulh kaldı, o da yapılır yapılmaz, bir köye çekilip, bir kooperatif kurarak, çiftçiliğe başlıyacağım’ diyor. Rauf Orbay bu sözlere çok şaşırınca, Mustafa Kemal üsteliyor: ‘Fakat, istersen Rauf, sen de gel… Siyaseti bırakalım… Bir numune köyü… Tarlalar, bağlar, bahçeler, fidanlıklar, koyun sürüleri… Cins atlar, makina ile ziraat… Ben Sofya’da ateşemiliter iken, Bulgar köylerini ve kooperatifçiliğini tetkik ederek, daha o zaman bu işe hazırlanmıştım. Örnek köy, mükemmel şey. İkişer bin lira koyduk mu, tamam… ha nasıl?’
Bu konuşma devam ederken Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşenk) Bey araya giriyor, ‘Paşam bakın bir vali, bir kaymakam bulmakta ne kadar güçlük çekiliyor… Hayalatla (hayallerle) uğraşmayalım’ diyor.
Mustafa Kemal bunun üzerine yine Orbay’a dönüyor, ‘Söyle Rauf, sen daha iyi bilirsin, benim hayalatçılığım var mıdır? Hayâlat peşinde koşarak mı, buraya kadar geldik… Göreceksiniz, ‘Mustafa Kemal ve ortaklan numûne çiftliği…’ Hele bir yerini de tesbit edelim de’ diyor.
Bunları hatıralarında aktaran Rauf Orbay duydukları ciddi mi, şaka mı tam anlayamıyor, ‘Bilinmez, Mustafa Kemal Paşa, büyük zaferden sonra hakikaten vazifesinin sona erdiğine kanaat getirerek mi, yoksa, ağız aramak yahut şaka olsun diye mi, böyle, hatta muhtelif vesilelerle bir çok defalar samimi arkadaşları ile bu şekilde konuştuğu görülmüştü’ diyor.
Mustafa Kemal, Nutuk’ta bu sohbetten hiç söz etmiyor.