Tam 101 yıl önce bugün ‘Başkumandanlık Meydan Savaşı’ kazanılmış, Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlandığı anlaşılmıştı.
Mustafa Kemal Atatürk’e göre Kurtuluş Savaşı, onun Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919’da başlamıştı. Nitekim Atatürk ünlü Nutku’nu da 19 Mayıs’tan başlatır.
Fakat başta Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir ve Refet Bele gibi isimlere göre Kurtuluş Savaşı daha İstanbul’da başlar, İstanbul’da ülkeyi kurtarmak için bir şey yapılamayacağı anlaşılınca Anadolu’ya geçilir.
Rauf Orbay, Fazıl Kandemir tarafından kaleme alınan ‘Hatıraları ve Söylemedikleri’ adlı kitapta, Mustafa Kemal ile işgal İstanbul’unda yaptıkları temasları uzun uzun anlatıyor. Orbay’a göre önce Mustafa Kemal ve Rauf Orbay, Tevfik Paşa hükümetini düşürmek için çaba sarf ediyor. O sırada Damat Ferit Paşa, Mustafa Kemal ile Enver Paşa arasındaki anlaşmazlığı bildiği için onun İttihatçı olmadığına hükmediyor ve Mustafa Kemal’e önemli bir görev aranmaya başlanıyor. Hürriyet ve İtilaf Fıkrası’nda filozof Rıza Tevfik açık açık Mustafa Kemal’in İstanbul’a merkez komutanı olmasını öneriyor Rauf Orbay’a göre.
Mustafa Kemal’in İtalyan sefiri ile bazı temasları oluyor, Padişahla üç kez görüşüyor yine Orbay’a göre. Mustafa Kemal’in arkadaşları Ali Fethi Bey ile İsmail Canbulat İngiliz işgal güçlerince tutuklanınca İstanbul’da yapılacak bir şey olmadığını anlıyorlar.
Rauf Orbay’ın bundan sonraki cümleleri aynen şöyle:
İşte bu devrede, yani kurtuluş için İstanbulda bir şeyler yapılıp yapılmayacağı düşüncesiyle, çeşitli teşebbüslere girişilerek, bir mücadele temelinin atılması araştırıldığı günlerde, biz nihayet Mustafa Kemal Paşa ile hemen hemen yapyalnız kalmıştık. Ve bu yapyalnız, gece gündüz, baş başa vererek ve neticeye varmak için âdeta kıvrana kıvrana yaşadığımız en buhranlı ve nazik zaman içindedir ki, nihayet, Anadolu’ya geçerek, orada mücadeleye atılmaktan başka çare kalmadığı kararını verdik.
Rauf Orbay’a göre Anadolu’da Mustafa Kemal ve onunla birlikte hareket edecek iki önemli ordu komutanı vardı: Erzurum’da Kazım Karabekir ve Konya’da Ali Fuat Cebesoy. Orbay, ‘Esasen onlar da, daha evvel ayrı ayrı, bu hususta teminat vermiş, hattâ Istanbulda bir şey yapılamıyacağı için mutlaka Anadoluya geçmek gerektiğini ileri sürerek, bizleri davet etmişlerdi’ diyor Karabekir ve Cebesoy için.
Rauf Orbay, Mustafa Kemal’le birlikte Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy’un yanısıra başka subayları da Anadoluya geçmeye ikna etmek için çalıştıklarını anlatıyor ve şöyle diyor:
Mustafa Kemal Paşa, gerek Harbiye Nezaretinde vazifeli, gerek cephelerden dönerek İstanbul’da âdeta boşta kalan bir çok kumandanların hangilerinden istifade edileceğini düşünerek, üzerinde durduklarını münasip şekilde yokladığı halde, hiç birinin Anadoluya geçmek şöyle dursun, yerinden kıpırdamak niyetinde bile olmadığını üzülerek görmüştü. Bu arada, bir gün Şişli’deki evinde kendisini ziyarete gelen İsmet Beyi, tasavvur ve maksadını hemen hemen açıklarcasına ihsas ederek, yokladığı halde, ondan da ‘Nafile… bir türlü kurtuluş yolunun ne olduğunu anlayamıyorlar.. Bilmem basiretleri mi bağlanmış, yoksa cesaretleri mi, ümitleri mi yok… hepsi meskenet içinde’ intibaı ile ayrıldığını bana o gün söylerken; ‘Anlaşılıyor ki, bunlardan hayır yok… Biz işimize bakalım’ demişti.
Mustafa Kemal ve arkadaşları arasındaki ayrılık bir olgu. Ama daha önce Mustafa Kemal’in ve İsmet Paşa’nın bu konuda yaptıkları yorumları ve anlatımları burada aktarmıştık; Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy ve Kazım Karabekir gibi isimlerin aynı ayrılığa dair görüşleri ve anlatımları ise bir hayli farklı.
Ayrılıklar aslında 30 Ağustos zaferinden önce baş göstermeye başlıyor ama 30 Ağustos ve ardından İzmir’in kurtarıldığı 9 eylül 1922’den itibaren ayrılıklar daha belirginleşiyor. Nihayet burada öyküsü anlattığımız Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanması ve onaylanması döneminde Rauf Orbay’ın Ankara’dan ayrılmasıyla ayrılık tamamen ortaya çıkıyor. Nihai kopuşa ise daha var.
Bu konuya geri döneceğiz.