2019’da Man Booker Uluslararası Ödülü'nü kazanan Ummanlı ilk yazar Jokha Alharthi’nin yeni romanı ‘Turunç Ağacı’, Timaş Yayınları'ndan çıktı. Ortadoğu’ya, servete, sosyal statüye, hepsinden öte bir kadın olarak var olmaya dair anlatısıyla dikkat çeken romandan 10Haber tadımlık bir bölüm sunuyor.
Ummanlı yazar ve akademisyen Jokha Alharthi son romanı ‘Turunç Ağacı’ ile bir kere daha Türkçede. Arapça aslından Süleyman Şahin çevirisiyle dilimize kazandırılan kitap, Time ve New Yorker tarafından 2022’nin En İyi Kitabı listelerinde yer almıştı .
Yazar üçüncü romanında İngiltere’de eğitim gören Ummanlı Zuhur’un geçmişle bugün arasında sıkışıp kalmasının hikâyesine odaklanıyor. Ortadoğu’ya, servete, sosyal statüye, hepsinden öte bir kadın olarak var olmaya dair bu anlatının merkezinde baş karakter Zuhur’un ilişkileri yer alıyor.
Türkiye’de okurlarların Timaş Yayınları’ndan çıkan ‘Dolunay Kadınları’ adlı romanıyla tanıdığı 2019’da Man Booker Uluslararası Ödülü’nü kazanan Jokha Alharthi’nin son romanı da yine Timaş Yayınları etiketiyle çıktı. 10Haber olarak yazarın son romanından tadımlık bir bölüm paylaşıyoruz:
“Aniden gözlerimi açıyor ve parmaklarını görüyorum. Tek tek bütün parmaklarını. Dolgun ve buruşuk, sert tırnaklara sahip parmaklarını. Gümüşten bir yüzüğü var. Baş parmağında kütük gibi simsiyah bir tırnak. Parmağını neredeyse kesecek bir yaranın izlerini taşıyor. Şu tırnak nedense bana tuhaf gelmiyor. Kısaltmamı istiyor benden. Fakat en büyük tırnak makası bile onu kesecek güçte değil. Her defasında başını sallayıp şöyle diyor:
Tamam. Boşver -bu kez bıçağı dene.
O an nereden geldiyse küçük bir bıçak beliriyor. Ama onu kullanmıyorum. Bütün sağlam tırnaklarını ma- kasla kısaltıyorum. Biçimsiz baş parmağındaki kütük gibi siyah tırnağı kısaltma işiniyse ona bırakıyorum.
Üniversite yurdunun en üst katındaki odamın dar yatağındayım. Uyanıyorum, pencereden yağan karı görüyorum. Uzun geceliğimle tahta zemininde yalın ayak doğruluyorum. Gözümü yağan kara ve karanlı ğa dikiyorum. Ansızın o siyah, çarpık tırnak geliyor gözümün önüne. İçimi bir pişmanlık kaplıyor. Dar yatağıma dönüyorum. Mutfaktaki Çinli öğrencilerin sesleri giderek azalırken Nijeryalı öğrencinin odasından gelen yüksek sesli müzik susuyor. Ve ben pişmanlıkla iki büklüm kıvrılıyorum.
Siyah tırnağı uzamaya bırakmaktansa bir şeyler ya pabilirdim. ‘Görmezden gelmek’ diye bir deyim de olmayabilirdi ama neticede var. Sağlıklı bir tırnak gibi büyüyor, serpiliyor. Tırmalıyor ve iz bırakıyor. Dün Pakistanlı arkadaşımın doğum gününde oje sürdüğüm benim tırnağım gibi. “Görmezden gelmek” deyimi, tırnaklarımı kısaltmaksızın ve hatta oje sürmeksizin uzayıp duruyor. Karlı bir gecede, uzun geceliğimin içinde boğuluyorum. Pişmanlık duygusundan, görmezden geliyor olmaktan, aldırmazlıktan, aldırmıyor gibi görünmekten boğuluyorum.”