Alevi derneklerinden Erdoğan’a ‘tür’ yanıtı: ‘Ne kadar kindar bir dil kullandığını çok iyi biliyoruz’
Türkiye Çinli teknoloji şirketleri için Avrupa’ya giriş kapısı oldu. Almanya’da üretimden vazgeçen Farasis'in, Gemlik’te Togg ile ortak batarya üreteceği fabrikanın temeli hafta başında atılıyor. 2024 sonunda üretime başlayacak fabrika Türkiye'yi bu alanda önemli bir oyuncu yapacak.
Önümüzdeki hafta başı Türkiye’nin ilk milli elektrikli otomobili Togg ve Çinli batarya üreticisi Farasis Energy ortaklığında enerji depolama çözümleri geliştirmek üzere kurulan Siro Silk Road Temiz Enerji Depolama Teknolojileri’nin Gemlik’teki Batarya Geliştirme ve Üretim Kampüsü’nün temeli Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı bir törenle atılıyor.
Fabrika 2024 sonunda üretime başlayacak. O tarihe kadar Togg elektrikli araçların batarya ihtiyacı Farasis’in web sitesine göre resmi olarak üretime mart sonunda başlayan ve fabrika içinde bulunan bölümden sağlanacak. Batarya fabrikasının devreye girmesinin ardından bu bölüm kapatılarak üretim yeni tesise taşınacak.
Elektrikli araç fabrikasının içindeki bölümde bugün itibarıyla ithal edilen batarya hücreleri modül haline getirilip paketleniyor. Yeni tesiste ise 2026 yılında yenilikçi hücre üretimine de başlanması hedefleniyor. Böylece Türkiye, az sayıda ülkede bulunan hücre geliştirme ve üretme yetkinliğine sahip olacak. 2031 yılı itibarıyla üretim kapasitesi yıllık 20 GWs’e ulaşacak olan Siro, geliştirdiği tüm ürün ve çözümlerin fikri mülkiyetine sahip olacak. Türkiye’nin yanında bölgede 120 ülkeden de doğrudan sorumlu olarak otomotivin yanı sıra mikromobilite, endüstriyel uygulamalar, deniz taşıtları, yenilenebilir enerji için sabit enerji depolama uygulamalarıyla geniş bir alanda hizmet verecek.
Togg içeride 180 bin ön siparişle rekor kırarken, Türkiye dışında da ilgiyle izleniyor. Dünyanın en önemli üniversitelerinden MIT’in yayını MIT Technology Review’un Çin’deki teknolojik gelişmeleri izlemek için çıkardığı China Report’un muhabiri Zeyi Yang geçtiğimiz günlerde Türkiye’de idi. Yang 2023’ün Türkiye için hem cumhuriyetin 100. yılı olduğu teknoloji cephesinde de ülkenin gelecekteki ekonomik büyümesinin sembolü elektrikli otomobili ürettiği için önemli olduğunu belirterek şunları anlatıyor:
“Türkiye’nin en önemli şirketlerinden beşi 2018’de ülkenin ilk elektrikli otomobil üreticisi Togg’u kurmak için bir araya geldiler. Bir miktar gecikmenin ardından Togg’un ürettiği elektrikli araçların bu yıl yollara çıkması beklenirken hayli popüler oldukları da görülüyor. Şirket 180 bin ön talep arasından çektiği piyangoyla ilk 20 bin aracın sahibini belirledi. (İlk Togg elektrikli aracı kendisi için önemli bir siyasi proje olarak kabul eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a verildi.)
Çin’in dünyanın önde gelen elektrikli otomobil endüstrisini nasıl kurduğuna ilişkin çalışırken, izlediği yol ile Türkiye’nin bugünkü yolu arasında birçok benzerlikler olduğunu gördüm. İkisi de önemli birer otomotiv üretim gücü olan ülkeler otomobil tedarik zincirinin alt ucunda olmayı kendilerine yedirememişlerdi.
Elektrikli otomobiller geleneksel otomotiv endüstrisini alt üst etmeye ve küresel enerji dönüşümünün vazgeçilmez parçası olmaya hazır yeni ve hızlı büyüyen bir pazara girme şansı sunuyor. İki ülke arasındaki fark Çin’in elektrikli otomobil yarışına birkaç adım atmış olması, Türkiye’nin ise yeni girmesiydi.
Ancak iki ülke arasında daha somut ilişkiler bulunuyor. Sıfırdan elektrikli otomobil işini başlatmak zor ancak elektrikli otomobilin en önemli parçası olan bataryayı yapmak daha zor. Türkiye işte bu yüzden yalnız başına hareket etmeyip CATL, BYD, ve CALB gibi endüstri liderlerinin hemen ardından gelen Farasis ile ortak hareket ediyor. Togg ve Farasis 2019 yılında Togg’un elektrikli araçlarına lityum ion teknolojisiyle Gemlik’te batarya fabrikası kuracak SIRO adlı şirket için güçlerini birleştirdiler. Şirkette iki taraf da yüzde 50’şer hisse sahibi.
Farasis, Türkiye’ye adım atan tek Çinli teknoloji şirketi değil. Ocak ayında Türkiye’deki gazeteler Alibaba’nın bir veri ve lojistik merkezi için 1 milyar dolarlık yatırım yapacağını yazmışlardı. Alibaba Türkiye’nin en büyük e-ticaret şirketi Trendyol’un sahibi ve AliExpress adlı alışveriş aplikasyonu da Türkiye’de Google Play store’da en çok indirilen aplikasyon. Wall Street Journal aralık ayında hızlı moda endüstrisinin önemli Çinli oyuncularından Shein’in bir on yıl yalnızca ülkesinde üretim yaptıktan sonra Türkiye’de üretime başladığını yazmıştı.
Çin ile her zaman yakın ilişkisi olduğu düşünüldüğünde bu şirketlerin Türkiye’yi seçmiş olmaları şaşırtıcı değil. Bu, Pekin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nde önemli rol oynuyor ve bu rol Rusya’dan geçen demiryolu lojistiğinin güvenilmez hale gelmesinden dolayı Rusya- Ukrayna savaşının başlamasının ardından daha da güçlendi.
Asya ile Avrupa’nın kesiştiği noktada bulunan Türkiye Avrupa pazarına adım atmayı hedefleyen Çinli teknoloji şirketleri için giriş kapısı olabilir. Elektrikli otomobil endüstrisi bunun güzel bir örneği. Çinli batarya üreticileri ABD’ye girmek isterken büyük zorluklarla karşılaşmışlardı. Örneğin Çinli batarya devi Michigan’da elektrikli otomobil bataryası üretmek için şubat ayında Ford ile anlaşma imzaladığında senatör Marco Rubio, ABD’de hemen Yabancı Yatırımlar Komitesi’ne başvurup anlaşmanın gözden geçirilmesini ve Çin teknolojisi kullanan elektrikli otomobil üreticilerinin vergi teşviğinden yararlanmalarının önlenmesini istemişti.
Avrupa daha dost bir pazar görünmesine karşılık orada da iş yapmak kolay değil. Mercedes-Benz 2019’da birlikte elektrikli araç bataryası üretmek için Farasis’ten yüzde 3 stratejik hisse aldı. Almanya’da batarya üretmeyi planlıyorlardı ancak birçok gecikmeden sonra projeden vazgeçildi. Türkiye’nin, Farasis’in yedek planı olduğu söylenebilir.
Çinli teknoloji şirketlerinin küreselleşme çabalarından bahsedildiği zaman sahne ışıkları TikTok veya Shein gibi şirketlerin ABD pazarında nasıl başarılı olduğu ya da bocaladığına çevrilir. Ancak Çinli şirketlerin aynı zamanda dünyanın diğer köşelerine yayıldığı ve özellikle Türkiye gibi bazı ülkelerde varlıklarını daha çok hissettirdikleri söylenebilir.
ABD-Çin ilişkileri gergin kalmaya devam ettikçe Çinli teknoloji şirketleri bu ülkelere girmekten vazgeçecekler ve başka pazarlara yönelecekler. Bu dinamiğin teknoloji endüstrisini ve yerel toplumları nasıl şekillendirdiğini görmek ilginç olacak.