İyi Parti, hem Türkiye'nin yurt dışındaki imajını düzeltmek hem de toplumsal vasatlaşmayla mücadelede kültür sanatı öncü kuvvet olarak kullanma niyetinde. Türkçe konusunda çok hassas. Lakin sanatsal ve kültürel üretim yaparken Kürtçenin kullanılmasına da yeşil ışık yakıyor.
İyi Parti, seçim bildirgesi üzerine iyi çalışmış partilerden biri. Hatta www.turkiyetarihyazacak.com sitesinden kişiye özel seçim bildirgesi olanağı sunarak ev ödevini iyi yaptığını gösteriyor. Bildirgede kültür sanat bölümünde yer alan vaatler, altı partinin bir araya geldiği Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin birebir aynısı. Dolayısıyla yazı dizimizde yer alan CHP’nin kültür sanat politikalarını incelediğimiz yazımızda söylenen her şey aslında İyi Parti için de geçerli.
İyi Parti’nin kültür politikasını daha iyi anlamak için bir de parti programına bakmak gerekiyor. Parti programında kültür sanat, eğitimle aynı ağırlıkta. Bu da partinin kültür sanatı ne derece ciddiye aldığının göstergesi. Parti programında “Kültür ve sanat ortamının demokratik bir ortamda gelişebileceğini ön şart olarak kabul eden, sanatın ve kültürün pozitif gücünü önceleyen, binlerce yıllık birikimimizi insanlığın ortak mirası olarak kabul eden, milli kültürümüzü ve medeniyet tasavvurumuzu doğru ve nitelikli bir şekilde ifade etmeyi amaç edinmiş, uluslararası düzeyde saygın, vizyoner bir kültür sanat yaklaşımı benimseyeceğiz” denilerek aslında net bir şekilde kültür programı tarif ediliyor.
İyi Parti’nin parti programının kültürle ilgili ilk maddesi “Kültür Bakanlığı’nın yapısı ve vizyonu yenilenecektir. Bakanlık, kültür ve sanat üretiminde niteliğin artrılması için sivil toplum örgütleri, medya, iş dünyası ve üniversiteler arasında koordinasyon görevi yapacaktır” şeklinde. Buradan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tekrar iki ayrı bakanlık haline getirileceği sonucunu çıkarıyorum. Ama bu durum net bir şekilde ifade edilmiyor. Bakanlığa yüklenen misyon da topluma birtakım kültür ve yaşam biçimi dayatması içerisine girilmeyeceği, toplumsal hayat içerisinde var olan kültürel unsurların kendini göstermesine yardımcı olacağı şeklinde.
Dikkat çeken bir başka vaat şöyle: “Ülkemizin yurt dışında bozulan imajını düzeltmeye yönelik kültür-sanat proje ve organizasyonlarına özel önem verilecektir.” Bu yaklaşım, Ak Parti’nin 21 yıllık iktiranın ilk döneminde kültür sanatı, uluslararası dünyada ‘yumuşak güç’ olarak kullanıp Türkiye’nin imajını yükselttiği günleri anımsatıyor. Yine sonraki dönemlerde Ak Parti eliyle bozulan Türkiye imajını, İyi Parti iktidar olduklarında yeniden düzeltmeye çalışırken, kültür sanatı öncü kuvvet olarak kullanacak.
İyi Parti siyasi yelpazede kendisini milliyetçi ve demokratik bir parti olarak konumlandırıyor. Kültür politikalarında Türk vurgusunun karşımıza çıkması bunun için çok doğal. Partinin bu konuda hassas olduğu en önemli meselelerden biri Türkçeyle ilgili. Yazılı, görsel ve dijital medya mecralarının, Türk dili ve kültürünü bozucu etkisini önleyecek tedbirler alınacağını vaat ediyor parti. Bu amaçla da üniversiteler, meslek kuruluşları ve RTÜK gibi kurum ve kuruluşların eş güdüm içerisinde çalışmalar yapmasını hedefliyor. Yine hedeflerinden biri temel olarak Türk kültürü ve medeniyeti ile ilişki kuracak uluslararası projelerin gerçekleşmesi için bir ekosistemin oluşmasına ortam sağlamak olacak. Bunun için de Türk dünyası ile kültürel bağları güçlendirecek projelere özel bir önem verilecek.
Lakin Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin kültür bölümdeki bir madde önemli. Önce maddeyi yazalım: “İlgili kanun ve yönetmeliklerde ana dilinde kültürel ve sanatsal üretimin önünde engel oluşturan maddeleri muğlak ifadelerden arındıracak ve istismara açık olmayacak biçimde düzenleyeceğiz.” Bu maddeden anlaşılan herkes anadilinde sanatsal üretim yapabilecek. Yani İyi Parti, Kürtçe kitap yazılmasına, oyun oynanmasına, film çekilmesine karşı değil. Sadece bu anadil meselesinin istismar edilmesine karşı.
Altına imza attığı Ortak Politikalar Mutabakat Metni, kültür ve sanat dünyası önündeki her türlü sansür girişimini engellemek isterken, parti programında şerh gibi bir madde var bu konuda: “Sansürün ailenin dokunulmazlığı ve kutsallığı, dinin kutsallığı ve anayasanın değişmez kuralları kriterleri haricinde uygulanmasının önüne geçilecektir.” Açıkçası sınırları tam çizilmeyen bu madde, biraz düşündürücü ve tedirgin edici. Çünkü siyasi partilerin hassasiyetlerinin nasıl birer baskı ve sansür aracına dönüştüğü herkesin malumu. Bunun için bu maddenin nerelere kadar gideceğini kestirmek güç değil.
İyi partinin kültür politikasında dikkat çeken nicelikten çok niteliğe vurgu yapması. Kültürün kendini hissettiği hayatın her alanında, buna mimari, kültürel varlıklar, sanatsal disiplinler, belediyelerin kültürel etkinlikleri de dahil, niteliğin yani kaliteyi önceliyor. “Estetik kriterlerin hayatın her alanında yaygınlaşması vizyonu benimsenecektir. Bunun için eğitim, teknoloji, medya, şehirleşme, mimari gibi alanlarda estetik yaklaşımı hâkim kılmaya yönelik kısa, orta ve uzun vadeli titiz planlamalar yapılacaktır” vaadini de bu kapsamda değerlendirmek gerekir sanırım. Bunun Türkçesi İyi Parti’nin toplumsal vasatlaşmayı dert edindiği, kültür sanat aracılığı ile bunun önüne geçmek için mücadele edeceği sonucu çıkarmak güç değil.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in söylemlerindeki liyakat vurgusu partinin kültür politikasında da kendini gösteriyor. Parti, işinin ehli, uzman kişilerden kültür politikasını hayata geçirirken üst düzeyde yararlanmak gibi bir niyeti var. Yani parti, toplumsal vasatlaşma ile kültür sanat aracılığı ile mücadele ederken, uzman kişilerin görüşleri ve onların bilgi birikimi üzerinden hareket edecek.
Parti programındaki şu iki madde önemli: “Gerek tarihi sitler gerek doğal sitler gerekse kentsel sitlere son derece önem verilecektir. Sit alanları ile ilgili tüm mevzuat yeniden gözden geçirilecek ve bu alanların çıkar grupları tarafından yağmalanması önlenecektir. Tarihi çevre bozulmadan, vatandaşların da yakınmalarına sebep vermeden konunun çözüme kavuşturulması önceliğimizdir. Bilhassa gelir elde etmek bahanesiyle turizme açılmak istenen sit alanlarının zarar görmesi önlenecektir.” “Bölge Koruma Kurulları yeniden ele alınacak, kuruluş ve işleyiş yönetmelikleri gözden geçirilecek, ehil olmayan kimseler bu kurullarda görev alamayacaklardır. Bu kurulların çalışmalarına dışarıdan hiçbir müdahalede bulunulmasına izin verilmeyecektir.” Buradan rant ekonomisine, kültürel ve tarihi varlıkların kurban edilmeyeceği sonucu çıkarılabilir.
15 Kasım 2024 - Savulun Roma’nın kaderini değiştirecek adam arenaya çıkıyor
8 Kasım 2024 - Ara tatilin sürprizi: Robot da olsa insan insandır!
5 Kasım 2024 - Trump mı kazanacak yoksa Harris mi? Sinemacılar sonuçları açıklıyor!
4 Kasım 2024 - ‘Yandaki Oda’ Oscar’da karşınıza çıkarsa şaşırmayın!