Dolara yüzde 30 faiz verip ‘saadet zinciri’ yürüten ülke
İktisatçı Prof. Dr. Hakan Kara bir süreden beri kur korumalı mevduat hesabının devlet eliyle yürütülen bir çeşit ‘saadet zinciri’ne dönüştüğünü öne sürüyor.
Saadet zinciri, biliyorsunuz genellikle bir kişinin size olağanüstü faiz geliri vaat etmesiyle başlıyor.
Diyelim 100 liranıza 70 lira faiz vaat ediyor. Sizden 100 lirayı alıyor ve siz vade sonunda 170 lira almayı umuyorsunuz.
Zincirin sürebilmesi için sizin gibi onlarca kişinin sisteme girmesi lazım. Diyelim ikinci bir kişi 200 lira ile sisteme giriyor. Onun 170 lirasını size veriyor, 30 lirası cebinde kalıyor zinciri başlatanın. Eh siz de 170 lirayı sistemde tutmak isterseniz, bir sonraki adımda sisteme gireceklerin daha fazla para yatırması bekleniyor.
Zincir, sisteme inanıp para yatıranlar oldukça devam ediyor ama bir noktasında sisteme yeterince yeni para girmez olunca veya sistemden para çıkınca çöküyor. Herkes birden parasını kaybediyor.
Bunun en son sansasyonel örneğini İstanbul’da Galatasaraylı futbolcuları ve Fatih Terim’i kendi sistemine alan bir kadın bankacı yaşattı. Dünyada en büyük saadet zincirini ABD’de Bernard Madoff adlı borsa simsarı kurmuştu.
Peki devletin Hazine ve Merkez Bankası aracılığıyla desteklediği, bankalar tarafından uygulanan kur korumalı mevduat bu sisteme benziyor mu? Dedim ya, Prof. Dr. Hakan Kara’ya göre sadece benzemiyor, tıpa tıp aynısı.
Peki nasıl?
Dün elden ele çok dolaştı, Twitter aleminde finansal yatırım konularında çok şey yazdığı ve etkili de olduğu bilinen bir hesabın şöyle bir anlatımı var:
‘1. Yatırımcı 1 yıl vadeli %40 peşin primli $1 milyon DDKKM yapar; 2. Banka hesaba peşin $400 bin yatırır; 3. Onu da DDKKM yapar; 4. Peşin $160 bin prim; 5. Onu da…; 6. Peşin $64 bin yatar; 7. Onu da…; 8. Yatırımcı yeter der; 9. Bir yıl sonra $1.649.600 geri alacak.’
Bu hesap tam doğru olmamakla birlikte teorik olarak çerçevesi doğru. Dün itibarıyla dolar dönüşlü KKM’de bazı bankaların faizi yüzde 30’a kadar yükselttiğini gördük. Bu faiz gerçekte TL’ye veriliyor ama döviz kurunun bu oranın üzerinde artması halinde aradaki farkı Hazine veya Merkez Bankası karşılıyor biliyorsunuz. Yani fiilen dolara veriliyor bu faiz.
Peki bu Twitter hesabının iddia ettiği, faizi peşin alma uygulaması var mı? Bildiğimiz şu anda yok ama kağıt üzerinde bu uygulama mümkün. Biraz sizin bankanızla yaptığınız pazarlığa bağlı. (Peşin faiz de elbette TL olarak alınıyor eğer alınırsa. Ama tabii onu o günkü kurdan hemen dolara dönmek mümkün olduğu için hesabı dolar olarak da yapabilirsiniz.)
O Twitter hesabının söylediği peşin faiz alma uygulaması yapılacak olsa saadet zinciri çok daha büyüyor, işte gördünüz hesabı koymuş zaten, yüzde 60’a varan kazanç oluşabiliyor. Ama öyle olmasa bile işte bugün 10Haber’de haberi var, yüzde 30’luk faiz uygulamasında vergiler stopaj vs düşüldüğünde 1 milyon dolara yıl sonunda toplam net 220 bin dolar almak mümkün.
Dünyanın hiçbir yerinde dolara böyle bir faiz yok. Olmadığı için de Türkiye Hazine’sinin veya Merkez Bankası’nın bu olmayan faizi nasıl garanti ettiği meçhul.
Şu ana kadar yapılanı biliyoruz: Doların fiyatını sürekli baskı altında tutmak.
O zaman, yani dolar faiz kadar artmadığı zaman, faiz dolara değil TL’ye veriliyor ve bankanın riski oluyor. Ama o zaman da vadesi dolan TL ya dolara dönmek isterse? Faiz dahil başlangıçtakinden daha fazla dolara sahip oluyor hesap sahibi.
Merkez Bankası’nda dolar o yüzden bitiyor; vatandaşın dolar talebi o yüzden bir türlü azalmıyor.
Devlet açısından baktığınızda aşağı tükürseniz sakal, yukarı tükürseniz bıyık. Dolar yükselse bir türlü, yükselmese başka türlü, her şart altında anormal bir risk birikmesi var.
Zaten ‘Saadet zinciri’ benzetmesi de buradan geliyor. Zincir, bir noktada kırılacak. Meşhur laftır, ‘Her zincir, en zayıf halkası kadar güçlüdür.’ Buradaki zayıf halka, olası bir yüksek miktarlı dolar talebi.
KKM’de biriken paranın dolar karşılığı 121 milyar dolara gelmiş durumda. Kabaca her ay bankaların 10 milyar dolar karşılığı TL hesabının vadesini yenilemeye uğraştığını ve bu hesaplara faiz ödediğini söylemek çok yanlış olmaz.
Türkiye’nin aylık ithalatını da 20-30 milyar dolar arası bir yerde kabul etsek; sadece her ay yönetilmesi gereken 30-40 milyar dolarlık dolar riski var Merkez Bankası’nın.
Sadece bu da değil. Bir de TL riski var, Merkez Bankası’nın ve Türkiye’nin. Merkez Bankası son hafta bankalarımızı yüzde 9,15 faizle 590 milyar lira fonlamış. Yani bankalar TL’yi ucuza alıyor ve KKM sahibi 1 milyon kişiye aktarıyor. Bu kuyunun suyu ne zaman bitecek?
‘Hayır, kuyuda su bitmez, Merkez Bankası’nın matbaası var, para basıyor’ diyeceksiniz hemen, ama nasıl Merkez Bankası’nın dolar kuyusu kuruduysa ve kasada para kalmadıysa TL kuyusu da kurur, çünkü bu bollaşan TL gider enflasyon olur, bir anda elimizde yeniden 5 bin liralık, 10 bin liralık banknotları görmeye başlarız. Yüksek enflasyon bizi daha fazla dolara yönlendirir ve kötü bir sarmal başlar.
Yaşı yetenler bu filmi 80’lerde ve 90’larda gördü; TL’den 6 sıfırın atılmamış halini hiç bilmeyen gençler de şimdi görecek. Aslında görmeye başladı bile.
İddiaya göre Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ‘Bu seçim çok maliyetli oldu’ demiş. Parasal anlamda ‘Pahalı oldu’ anlamına söylediğini anlıyorum ben.
Önce 2017 referandumu, sonra 2018 ve 19 seçimleri ve şimdi de bu pazar günkü seçimi kazanma uğruna hepimizin geleceği karanlığa gömüldü.
Daha fenası, seneye bir seçim daha var!