Erdoğan’ın kazanması, hiç küçümsenmemesi gereken bir başarı
Seçimin ilk turunun ardından, 15 Mayıs sabahı yazdığım Gündem köşesinin neredeyse bütün yazılarında, seçimin ikinci turunun bir çeşit formalite olacağını, Tayyip Erdoğan’ın seçimi kazanacağını yazmıştım.
Açıkçası, şimdi bu formalite seçimin sonuçlarının belli olduğu bu saatlerde 13 gün önceye göre yeni ne söyleyebilirim, bilmiyorum. İkinci turda Kemal Kılıçdaroğlu açısından yegane teselli, Erdoğan’ın farkı çok açmamış olması.
Tabii bu sonuç o zamandan belliydi diye Tayyip Erdoğan’ın zaferini küçümseyecek değilim. Burada dünya çapında olağanüstü bir başarı var. Bu kadar canlı ve güçlü bir muhalefete rağmen, bir siyasetçinin bunca seçim başarısı elde etmesi, daha önce görülmüş bir şey değil.
Bugün Türkiye, bundan 21 yıl önce Tayyip Erdoğan’ın ilk kez iktidara geldiği ülke değil. Bu süre boyunca Erdoğan bu toplumu değiştirdiği gibi toplum da Erdoğan’ı değiştirdi. Onun büyük başarısı, bu değişim dalgasının üzerinde başarıyla sörf yapması ve her zaman o değişime öncülük ediyor rolünü üstlenmeyi başarması.
Toplumda yaygın eğilim daha özgürlükçü, Avrupa Birliği üyesi olmak yolundayken Erdoğan bunun öncüsüydü. AB’nin suratımıza kapıyı kapattığı kuşku uyandırmayacak biçimde anlaşıldığında Erdoğan en anti Avrupacı lider oldu, bazı önde gelen Avrupalı siyasetçilerle kişisel polemiklere bile girdi.
Toplum DAEŞ ve PKK terörü, ardından da FETÖ’nün darbe girişimiyle derin bir beka korkusuna kapıldığında devletin ve istikrarın sembolü Tayyip Erdoğan oldu.
Bugün de aynı Erdoğan, toplumun kazanım olarak anlanlandırdığı ulusal kimlikten muhafazakar değerlere ilişkin özgürlüklere kadar uzanan bir dizi şeyin yegane koruyucusu rolüne büründü ve bu sefer de yüzde 50’nin üzerinde vatandaşı kendi bu rolünün olmazsa olmaz, kendisinin ise vazgeçilemez olduğuna ikna etti.
Göreceksiniz, bir sonraki seçimde Erdoğan yine toplumu başka herkesten daha iyi okuyacak ve toplumda yükselen dalga her neyse o dalganın üzerinde sörf yapmak isteyecek.
Normalde seçim zaferinin ardından Erdoğan’ın bir ‘barışma’ konuşması yapması beklenirdi ama o Kısıklı meydanında toplanan büyük kalabalığa hitaben oldukça sert bir konuşma yaptı, sanki seçim kazanmış bir aday olarak değil yarın yeniden bir seçime girecek bir siyasetçi gibi konuştu. ‘Bay Bay Kemal’den ‘Muhalefet LBGT’ci’ye kadar her şeyi söyledi ve hedefinin Mart 2024’teki yerel seçim olduğunu açık açık söyledi.
Çünkü seçimin ikinci turunda İstanbul’u, Ankara’yı kaybetmeye devam etti. Kayıplara Balıkesir ve Denizli gibi partisinin güçlü olduğu diğer şehirler de eklendi. Bir zamanlar Ak Parti’nin yönettiği Antalya neredeyse İzmir gibi kendisinden uzaklaşmış durumda.
Erdoğan’ı Erdoğan yapan temel özellik de bu zaten: Seçim zaferinin keyfini bir iki günlüğüne olsun çıkarmak yerine gözünü bir sonraki adıma dikiyor, yerel seçim için bugünden düğmeye basıp bu kayıpları geri kazanma arzusunu hemen söylüyor.
Erdoğan’ın yerel seçimin havasına daha bugünden girmiş olmasının ekonomiden siyasete pek çok önemli sonucu olacaktır ama bugün onları konuşmanın günü değil.
Bugün Erdoğan’ın olağanüstü başarısını görme günü.