Keyifli İstanbul-Bodrum rotasından sonra gelen istek üzerine bir de İstanbul-Antalya rotası için direksiyona geçtik. Bir ehlikeyf olarak doğal güzellikleri, tarihi alanları, lezzet noktalarını es geçmedik tabii ki... Yaklaşık 700 km'lik yolda keşfedeceğiniz birçok güzellik var.
Yollardan haberler geliyor durum pek iç acıcı değilmiş. Dün İstanbul’dan Ankara’ya 10 saatte gidenler vardı. Bir an önceciler gaza köklese de trafik ve yol şartları varacağınız noktaya saatinde gitmenize engel. O zaman ehlikeyf yolculuk yapmak da ciddi bir seçenek. Dün İstanbul-Bodrum rotasını yazmıştım. Bu uzun yolculuk nasıl daha keyifli hale gelebilir anlatmıştım.
Bugün sırada İstanbul-Antalya hattı var. Prensiplerimizden taviz vermiyoruz. Kontağı çalıştırmadan önce hazırladığımız playlist’i açıyoruz, emniyet kemerini takıyoruz ve trafik kurallarına uyarak yolculuğa başlıyoruz. İstanbul’dan çıkış saati önemli. Hele hele böyle tatil dönemlerinde. Naçizane saat 04.00 çok uygun bir zaman oluyor. Malum geceden yola düşenlerin klasiği saat 02.00’dir. Bir de saat 05.00 grubu var. Saat 04.00 arada bir zaman olduğu için hiç zorlanmadan İstanbul’un dışına atıyorsunuz kendinizi. Ki bilenler bilir bu tür uzun yolculuklarda ilk hedef İstanbul’un dışına bir an önce çıkmaktır.
Yağ, su kontrolü, depoyu doldurma, lastiklere hava basma derken illaki bir benzin istasyonunda mola veriliyor. Sonrasında Osman Gazi Köprüsü güzergahı üzerinden gitmenizi tavsiye ederim. Yolun uzunluğu yaklaşık 700 km. Ama İzmit üzerinden giden güzergaha göre yolu yarım saat kısaltabiliyorsunuz. Bu zamanı da bir ehlikeyf iyi bir mola ile taçladırabilir.
İlk tavsiye edeceğim mola noktası İznik Gölü’nün çevresindeki Keramet Kaplıcası. Orhangazi’den sonra Adapazarı-İznik yolunun 13. kilometresinden sonra Keramet Köyü’ne sapabilirsiniz. Zeytinlikler arasından girilen kaplıca, yol seviyesinden aşağıda, doğal bir havuz görünümünde. Havuzun etrafında büfe, soyunma kabinleri, tuvalet, otopark ve piknik masaları var. Yaklaşık bir metre derinliği olan suyun sıcaklığı yaz-kış ortalama 30 derece. Kısa bir mola vermek araçta otururken tutulan bacaklarınızı dinlendirmek için iyi fırsat. Ha bu sıcakta ne kaplıcası derseniz, çınar altında çay kahve içer yolculuğunuza İznik Gölü manzarasıyla devam edebilirsiniz.
Yol üstü alışverişini sevenlerdenseniz, şanslısınız. Bursa’ya varınca turşu diyarı Gedelek’teki Rıfat Minare’ye ya da zeytin ve zeytinyağı için Gemlik’e uğrayabilirsiniz. Satın almanız şart değil. Antalya’ya giderken tadım yapıp dönüşte de gözünüze kestirdiğiniz ve tadını beğendiğiniz ürünü satın alabilirsiniz. Acıktıysanız Besler İnegöl Köftecisi lezzet avcılarının tavsiye ettiği, bir kere tadına bakanın bir kez daha yemek için yolunu değiştirdiği bir lezzet noktası burası.
Sonrasında yol güzergahınızın çok değil birkaç kilometre dışına çıkarak önemli keşifler yapabilirsiniz. Mesela İnönü Savaşları Karargâh Müzesi bu keşiflerden biri olabilir. Eskişehir’e bağlı İnönü ilçesinde bulunan ev, Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından İnönü Savaşları’nın sevk ve kumanda edildiği askeri karargâh. Kültür Bakanlığı burayı 2000’li yılların başında restore ettirdi ve ziyarete açtı. Müzede muharebelerden fotoğraflar, Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü ile diğer kumandanların vermiş oldukları cephe emirleri, silahlar ve askeri malzemeler sergileniyor. Bina, Osmanlı dönemi sivil mimarisinin bir örneği olarak da önemli bir yapı.
Bir diğer seçenek ise Kütahya’da. Şehre birkaç kilometre uzaklıktaki Kumarı Köyü’nde bin yıllık olduğu söylenen bir kestane ağacını bulunuyor. Türkiye’nin en yaşlı kestane ağacı unvanına sahip. 1995’te Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile ‘anıt’ olarak tescil edildi. Sekiz metre çapa ve 25 metre yüksekliğe sahip. Komşusu olan diğer iki kestane ağacı da tescilli. Gölgesinde soluklanabilirsiniz. Onun tanık olduklarını düşünüp insan ömrünün ne kadar kısa kaldığını düşünebilirsiniz.
Yolumuz uzun kestane ağacıyla zaman kaybetmeyelim diyebilirsiniz. O zaman Frig Vadisi’ne gitmeye ne dersiniz? İnönü’den yaklaşık 30 kilometre sonra kahverengi Frig Vadisi levhaları göreceksiniz. Burası dağlık Frig Vadisi’nin Kütahya bölümündeki oluşumlara giden yol ayrımı. Sabuncupınar beldesindeki oluşumlar, yoldan yaklaşık 10 kilometre mesafede başlıyor. Tarihi 5 bin yıl gerilere uzanan bu büyük vadide Anadolu’nun en önemli medeniyetlerinden Frig uygarlığının izlerini görebilirsiniz. İhsaniye ilçesine bağlı Kıyır Köyü’nün sırtını yasladığı dağın eteklerindeki Ayazini kasabası çevresinde, Göynüş Vadisi ve Demirli Köyü civarında şapkalı veya şapkasız peribacalarını görmek de bir başka seçenek.
Afyon’a doğru mideniz guruldamaya başlayabilir. Malum Afyon bu yolun önemli mola merkezlerinden ve illaki yemek de yenmeli. Aşçı Bacaksız, Tarihi Han Dönercisi, Hidayet Abi’nin Yeri‘ni tavsiye ederiz. Saraçlar Çarşısı’nda bulunan Aşçı Bacaksız tarihi bir mekan. 1884 yılından beri aynı yöntemle tencerede kuzu haşlama kebabı yapılıyor. Uzun Çarşı Turunç Han’daki Tarihi Han Dönerci’nde döner yatık pişiriliyor ve pişirilirken de meşe odunu kullanılıyor. Gelelim Hidayet Abi’nin Yeri’ne. Burası kaymağa doyacağınız bir yer.
Karnınızı doyurdunuz, yediklerinizin lezzeti damağınıza işledi artık Isparta’ya doğru yola koyulabilirsiniz. Hedefte ruhunuz doyurabileceğiniz Kuyucak Köyü var. Playlist’inize Kargo’dan ‘Lavanta‘ şarkısını ekleme ve dinleme zamanı. Isparta’nın Keçiborlu ilçesine bağlı Kuyucak Köyü’ndeki kurak arazilere ekilen lavanta fideleri, 3 bin hektar alana yayılmış durumda. Türkiye’nin toplam lavanta üretiminin yüzde 93’ü bu bölgeden sağlanıyor. Lavantalar haziranda çiçeklenmeye başlıyor, mis gibi kokusu eşliğinde harika manzaralar sunuyor. Köyden lavanta ürünleri de satın alabilirsiniz. Yakınlardaki Kuşçular, Çukurören, Yeşilyurt köylerinde de lavanta üretimi yapılıyor.
Yol acıktırır eğer yine bir lezzet molasına ihtiyacınız varsa Burdur’daki Şişçi Hasan‘ı öneririz. Sanayi içinde yer alan Şişçi Hasan’ın en büyük özelliği Burdur şiş köftesini yaparken dana eti ve tuz harici başka hiçbir malzeme kullanılmaması. Bir yiyen pişman, çünkü yedikçe yiyesiniz geliyor bir de yemeyen. Zaten burası bu yoldan geçen meşhurların da uğrak noktası. Ki Vedat Milör’den bile tam not alan bir mekan.
Burdur’da lezzet molasını verdiniz. Ama buralara kadar gelmişken İncirhan Kervansarayı’nı görmeden olmaz. Bucak ilçe girişinde ilk ışıklı kavşağın sağ tarafında İncirhan levhası görülüyor. Bu düzgün ve asfalt yoldan üç kilometre kadar içeri girin, Gıyaseddin Keyhüsrev bin Keykubat tarafından yaptırılan İncirhan karşısınıza çıkacak. Tonozlu geçişlerle birbirine bağlanan, dikdörtgen planlı, büyük bir avlu şeklindeki kervansarayın büyük bölümü hâlâ ayakta. Özellikle girişteki anıtsal taç kapısı etkileyici. İki tarafında bulunan geometrik süslemeler ve üstündeki kitabe görmeye değer. Hemen yakınında çeşme ve hamam kalıntıları da bulunuyor.
Bucak’tan Antalya’ya doğru giderken Sia yol ayrımından iki kilometre sonra Ariassos Antik Kenti var. Toroslar’da dar bir vadide kurulu ve doğudan batıya vadinin iç kesimine doğru yayılıyor. Vadinin başlangıcında üç kemerli, zafer takı şeklindeki şehir kapısı bütün heybetiyle yükseliyor. Binlerce yıl ayakta kalmış bu görkemli yapı, vadi manzarasıyla bir araya gelince fotoğraf meraklıları için muhteşem bir görüntü ortaya çıkmış. Yamaçlara ve vadinin iç kesimlerine doğru uzanan diğer kalıntılar birkaç Helenistik duvar dışında, Roma ve Bizans dönemlerine ait.
Yavaş yavaş Antalya’ya yaklaşırken isterseniz Karain Mağarası’na uğrayabilirsiniz. Karain Mağarası, Türkiye’de kazısı yapılan tek mağara. Müze Kart ile gidilebiliyor. Mağaraya kısa bir tırmanışla ulaşılıyor. Tarihinin 500 bin yıl önceye uzandığı ve Türkiye’nin içinde insan yaşamış en büyük mağarası olduğu biliniyor.
Artık 700 kilometrelik yolun sonuna doğru gelindi. Antalya İl Sınırı levhasını gördükten sonra şimdi şarkı dinleme zamanı. Önce Mirkelam’dan gelsin ‘Yollar’ gelsin sonra da Haluk Levent’ten ‘Antalya’da Sonbahar’… İyi yolculuklar.