Filenin Sultanları ‘ekonomi’yle gittiği ABD’den rekorlarla dönüyor
Takımını hedefe inandıran liderin ekibi kolay kolay durdurulamaz. Takım yeni kurulsa veya oyun anlayışı değişse bile önce kafada inanmak gerekir. Liderin yapacağı en büyük katkıda budur. Önce inanmak, sonra doğru takımı kurmak ama en önemlisi buna inandırmaktır.
Dünya kadın voleybolunun zirvesinde Türk kadını var. İnsanın yazarken bile elleri titriyor, kalbi çarpıyor. Ne acayip bir duygu. Cumhuriyetimizin 100. yılı için en güzel hediye Kadın Voleybol Milli Takımı’mızdan geldi.
Pazar gecesi gece 01.30’da başlayan maç 3.30 gibi bittiğinde gençler Kadıköy sokaklarında sadece gelen kupayı değil, dünya sıralamasında ilk defa birinci sıraya yükselen Türk milli kadın voleybol takımını kutluyordu. Aslında hepimiz Türk kadınının gücünü ve başarısını kutladık. Annelerimizin, eşlerimizin, kızlarımızın. Hepimiz heyecanla pazar gecesi maçı bekledik. Sanırım en heyecanlı olanlar kupayı çok isteyen kadın voleybolcular ve takımın teknik kadrosuydu.
Maç öncesi milli takım menajeri ile yapılan canlı röportajda heyecandan konuşmakta zorluk çeken Milli Takım menajerini görünce ne kadar zor bir maç olacağını hissettim ve öyle de oldu.
Sakinliğini koruyan oyunculara ihtiyaç vardı ve Vargas, Zehra, Eda, Ebrar, Gizem, Derya, Elif ve tüm oyuna giren oyuncularımız bunu başardılar. Tüm turnuvayı çok iyi oynadılar ama her şey bir maça kalmıştı. Takım gerçekten çok büyük oynadı, takımın ilk altısında yeni koçla birlikte çok önemli üç değişiklik vardı. Pasörümüz, en önemli pozisyon olan pasör çaprazımız, pasör çaprazımızın smaçör pozisyonuna çekilmesi ve liberomuz. Bu altılı ilk defa bir arada oynuyordu ve başardılar.
Ebrar Instagram hesabına maçtan sonra şunu yazmış: ‘Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın. Cumhuriyetimizin 100. yılında ulu önder MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E sevgi, minnet ve özlemle.’ Kaptan Eda ise “Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti, Cumhuriyetimizin 100. yılında bu şampiyonluk; zorluklar karşısında dimdik duran, güçlü ve azimli Türk kadınlarına armağan olsun” demiş.
Bu başarıyı sadece sportif bir başarı olarak adlandırmak mümkün değil. Bu Türk kadının desteklendiğinde ve önü açıldığında neler yapabileceğinin en büyük göstergesi. Son yıllarda gittikçe yükselen Türk kadınının sporda neler yapacağının en büyük ifadesi. Sadece voleybolda değil, basketbolda, boksta, judoda, tekvandoda, atletizmde kadınların Cumhuriyetimizin 100. yılı için verdikleri çok anlamlı bir hediye. Biz de varız ve buradayız dediler.
Her yıl Fast Company’nin düzenlediği ve eylül ayında yapılan Ayvalık Business Forum’da geçen yılın açılış konuşmasını yapan İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali’nin dediği gibi ‘Eğer bir ülkenin Milli Kadın Voleybol Takımı, dünyanın en iyi takımlarından biriyse- artık birincisi- benim umudum hiç bitmez.’
Cumhuriyetimizin 100. yılında Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı Avrupa Şampiyonu, Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı, Kadınlar Dünya Kulüpler Şampiyonu, Konyaaltı Belediyesi Kadın Hentbol Avrupa Şampiyonu ve bireysel dallarda gelen çok sayıda altın madalya.
Yıllardır adım adım, sabırla, vazgeçmeden, çalışarak ve inanarak çıktığımız yolda kadınların Cumhuriyetimizin 100. yılında bize getirdiği bu kupalar tesadüfi değildir. Kadınlarımız sırtlarına yüklediğimiz tüm zorluklara rağmen Avrupa ve dünyadaki tüm kupaları ülkemize getirmek için ant içmişler. Ve bunun içinde bu yılı, Cumhuriyet tarihimizin yüzüncü yılını beklemişler. Ve inanıyorum ki bu sadece bir başlangıç.
13-14 yaşlarındayken Eczacıbaşı’nın spor salonunda voleybol oynadım. Bugün Kanyon’un olduğu yerde Eczacıbaşı’nın fabrikasının arkasında ise seyirci alanı olmayan antrenman sahamız vardı. Ben o kadar iyi bir oyuncu olamadım ama bu sevgi beni çok iyi bir voleybol seyircisi yaptı.
Bizim antrenmanlardan sonra Kadın Voleybol takımı antrenmanları ve maçları olurdu. Efsane koç rahmetli Cengiz Göllü ve Selcan, Violet, Arzu, Hülya, Şehnaz, Meral’den oluşan takımı izlemeye kalırdık. Çoğu zaman gece onda biten antrenmanları izleyerek eve iki otobüsle çok geç dönerdim. Bazı geceler yurtdışından gelen çok önemli takımlarla hazırlık maçları oynardı Cengiz Göllü ve kadın takımı. Aklımda kalanlardan o dönemin iyi en iyi Rus ve Japon takımları ile oynadığımız muhteşem maçlar seyrettiğimi hatırlıyorum.
O zamandan beri devam eden voleybol aşkım halen devam ediyor. Eczacıbaşı, Fenerbahçe ve Vakıfbank’ın Avrupa’da kulüpler düzeyinde söz sahibi olmasını zaten yıllardır izliyorduk.
Ama milli takım hep iyi olmasına ve grafiğini her geçen yıl yükseltmesine rağmen Amerika, Çin, İtalya veya Sırbistan engellerinden birine takılıp birinciliğe ve kupaya uzanamamıştı. Koç değişikliği ve onun takıma verdiği yeni hava ve özgüven, takımı bambaşka bir havaya soktu ve arzuladığımız kupa geldi.
Aslında şirketlerde de durum bundan farklı olmaz. Takımını hedefe inandıran liderin ekibi kolay kolay durdurulamaz. Takım yeni kurulsa veya oyun anlayışı değişse bile önce kafada inanmak gerekir. Liderin yapacağı en büyük katkıda budur. Önce inanmak, sonra doğru takımı kurmak ama en önemlisi buna inandırmaktır.
Her zaman olduğu gibi Türk kadının neler yapabileceğini bize gösterdikleri ve Türk kızlarına örnek oldukları için tüm takımla gurur duyuyorum. Artık zirvede Türk kadını var. Ve orada kalmaya devam edecek.