Sondaj makinesi 10 metre kala arızalandı: 41 işçi için zamanla yarış
Hindistan'ın Manipur eyaletinde mayıs ayından beri Kuki ve Meitei etnik grupları arasında çatışmalar yaşanıyor. Kukiler, iktidardaki BJP'nin Meitei'leri desteklediğini söylüyor. Hem eyalet hem de federal hükümet, iki kadının tecavüze uğradığı videoya kadar yaşananlara ciddi tepki göstermedi.
Şimdi ülkenin Başbakanı Narendra Modi hakkında konuyla ilgili olarak güven oylaması önerisi getiriliyor. Peki Kukileri ve Meiteileri birbirine böylesine düşüren olayların arka planında ne yatıyor?
Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin sosyal medya hesaplarına baktığınızda yüksek hızlı trenleri hizmete soktuğunu, uluslararası arenada ülkeyi bir güç merkezi haline getirdiğini ve yükselen Hindistan’ın yüzü olarak yabancı liderlerle samimi pozlarını görürsünüz. Ancak yaratılan bu imaj, Hindistan’ın kuzeydoğusundaki Manipur eyaletinde neredeyse bir iç savaşa dönüşen olaylar karşısında sessiz kalmasıyla çelişiyor.
Modi’nin Hindu milliyetçisi Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP) iktidarda olduğu Manipur’da son dönemlerin en ağır etnik şiddet olayları yaşanırken pasif kalması dikkat çekiyor. Modi’nin bu şiddet olaylarında parmağı olsun ya da olmasın, bu sessizlik kendi hükümetinin çoğunluğu oluşturduğu parlamentoda Modi’ye karşı bir güvensizlik önergesi verilmesine yol açtı. Başbakan’ın bu çabayı yenilgiye uğratmasına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Ama zaten muhalefetin amacı daha çok onu Manipur’daki olayları parlamento kürsüsünde artık daha ciddi bir şekilde ele almasını sağlamak. Peki Manipur’da neler yaşanıyor?
Hindistan’ın doğusunda ve güneyinde Myanmar’a sınırı olan kuzeydoğu eyaletlerinden biri olan Manipur’da büyük bir kısmı Hindu, az bir bölümü ise Müslüman ve Sanamahizm müritlerinden olan Meitei’ler yüzde 57’lik bir yüzdeyle çoğunluğa sahipken, nüfusun yüzde 43’ünü Naga’lar ve Kuki’ler denilen 34 kabile oluşturuyor. Meitei’ler vadi bölgesinde yaşarken, kabileler tepe bölgesinde hayatlarını sürdürüyor.
Naga’lar eyaletin kuzey bölgelerinde, Kuki’ler güneyde baskın rol oynuyor. Kabileler, Programlanmış Kabile (ST) statüsüne sahipken, Meitei’lerin bazılarına belirli bölgelerde Programlanmış Kast (SC) statüsü, birçoğuna da Geri Kalmış Sınıf (OBC) statüsü veriliyor. Peki bunlar neyi ifade ediyor? Bu statüler Hindistan’ın sosyoekonomik açıdan en dezavantajlı gruplarını tarif etmek için kullanılıyor. Ülkenin bağımsızlığından bu yana bu gruplara siyasi temsil, üniversitede kontenjan, ücretsiz eğitim ve burs gibi koruma statüleri veriliyor.
Taraflar arasındaki bu fark bir bakıma Kuki’lerin bağımsızlık öncesi 1917-19 arasında isyan etmesiydi. Bunun üzerine İngiliz yönetimi bölgedeki kabilelere daha dikkat eder olmuş, Hindistan’ın bağımsızlığının ardından tepedeki kabilelerin korunma statüsü olduğu gibi kalmıştı. Ancak Meitei’ler isyanlara katılmadığı için bu sürecin dışında kalmıştı. 1960’ta çıkan bir yasa gereği devletten alınacak özel izin dışında kabile arazilerinin kabile dışındaki kişilere devredilmesi yasaklanmıştı. Bu da hem Meitei’lerin hem de kabile dışındaki diğer insanların tepe bölgesinde yayılmasına engel olmaya başladı.
Manipur Programlanmış Kabile Talep Komitesi (STDCM), 2012’de Meitei halkı için ST statüsü talep etmeye başladı. Komite, böylelikle vadi ve tepe halkının birbiriyle bağımsızlık öncesinde olduğu gibi kaynaşabileceklerini iddia ediyor. Ancak tepedeki kabileler bu talebi, Naga ve Kuki’nin etkinliğini azaltma ve Meitei’nin tepe bölgelerine sızmasına olanak sağlama girişimi olarak görüyor.
2017 yılında Modi’nin partisi BJP, eyalette iktidarı ele geçirdi ve bir azınlık hükümeti kurdu. 60 milletvekilinden oluşan Manipur Yasama Meclisi’nde BJP’nin 2017’deki sandalye sayısı 21’ken, 2022’de bu sayı 32’ye yükseldi ve böylelikle çoğunluğu elde etti. Bu dönemde eyalette sadece BJP değil, aşırı sağcı Hindu milliyetçisi Rashtriya Swayamsevak Sangh (RSS) adındaki paramiliter bir grup da yükselişe geçti ve azınlık karşıtı söylem de arttı.
Şimdi dananın kuyruğunun koptuğu kısma gelelim. 7 Kasım 2022’de Manipur hükümeti, Chuachandpur-Khoupum ormanındaki yerel halka bölgede kalmaları için izin veren önceki yasaları yok sayarak, bölgedeki 38 köyü ‘istila’ kategorisine sokan bir karar aldı. 2023’te ise Myanmar’dan gelen yasa dışı göçmenler devlete ait orman rezervlerinden çıkarılmaya başladı. Ancak kabileler, Manipur hükümetinin bu hareketini ‘bölgenin yerel nüfusunu da topraklarından uzaklaştırmak için bahane’ olarak görüyor.
Bölgedeki şiddet olayları Kangpokpi’de başlatılan gösterilerde beş kişinin yaralanmasıyla başladı. Kukiler bu gösterileri kendilerine tahsis edilmiş ormanların, koruma altındaki ormanların ve vahşi yaşamı koruma alanlarının başkaları tarafından zorla istila edilmesine karşı hükümetin ilgisini çekmek üzere gerçekleştirmişti. Kabileler bu protestoda bölgedeki haşhaş ekiminden şikâyet ediyordu. Eyalet hükümetinin bu eylemlere verdiği karşılık ‘orman kaynaklarını korumak ve haşhaş ekimini ortadan kaldırmak için attığı adımlardan taviz vermemek’ şeklinde olmuştu. Ne var ki kabilelere göre, bölgedeki haşhaşın yetiştirilmesinden de satışından da Meitei toplumunun zengin kesimi sorumlu.
20 Nisan 2023’te ise Manipur Yüksek Mahkemesi, ‘Meitei topluluğunun ST statüsüne dahil edilme talebini değerlendirme’ talimatı vererek Kuki’lerin korktuğu şey için ilk adımı atmış oldu. Kabileler 28 Nisan’da, eyaletin BJP’li Başkanı N. Biren Singh’in bölgedeki açık hava spor salonunu ziyaret etmesinden bir gün önce spor salonunu ateşe verdi. Bunun üzerine Singh, Kuki’ler arasında çok fazla Myanmarlı olduğunu söyleyerek, protestoda dış güçlerin parmağı olduğunu öne sürdü ve Kuki’lere ‘orman istilacısı, yasa dışı haşhaş yetiştiricileri, uyuşturucu kaçakçıları ve teröristler’ ithamında bulundu.
Meiteilerin ST statüsüne karşı çıkan All Tribal Student Union Manipur (ATSUM) adlı bir kabile örgütü, 3 Mayıs’ta Manipur’un tepe bölgelerinde ‘Kabile Dayanışma Yürüyüşü’ düzenledi. Bu yürüyüşe 60 binden fazla protestocunun katıldığı söyleniyor.
Polis, protestoların ilk gününde Meitei’lerin hakim olduğu vadi bölgesinde Kuki’lere ait birçok evin saldırıya uğradığını, bunun sonucunda 500 kişinin yerinden olarak başka bir yere sığınmak zorunda kaldığını söylüyor. Meitei halkından 1000 kişinin de bölgeden kaçmak zorunda kaldığı belirtiliyor.
İlerleyen günlerde de protestolar aynı şiddetle devam etti, hükümetin 5 Mayıs’ta yaptığı açıklamada şiddet olayları sırasında yaklaşık 1700 evin ve çok sayıda aracın yakıldığı ifade edildi.
Ordu, paramiliter grup ve Merkezi Silahlı Polis Gücü’nden 10 bin kişinin konuşlandırıldığı Manipur’da hükümet 4 Mayıs’ta orduya vur emri verdi. Askerlerin bölgeye konuşlandırılmasının ardından tepede yaşayan kabilelerle ordu arasında bazı çatışmalar yaşandı. 2 Ağustos itibarıyla bölgedeki ölümlerin sayısı 160 olarak kayda geçti, yerinden edilenlerin sayısının ise 50 binin üzerinde olduğu belirtiliyor.
Bu süreçte internet kesintisi ve sokağa çıkma yasakları baş gösterdi. Bölgede yiyecek kıtlığı yaşandığı, dükkanların, okulların ve ofislerin kapalı olduğu ve binlerce kişinin mülteci kamplarında mahsur kaldığı bildirildi.
Zaten gerginliğin yüksek olduğu bölgede 19 Temmuz’da işleri iyice rayından çıkaran başka bir olay meydana geldi. Biri 40’lı, diğeri ise 20’li yaşlarında olan iki Kuki kadının soyulduğu, sokaklarda çırılçıplak dolaştırıldığı, Meitei olduğu düşünülen erkekler tarafından cinsel saldırıya uğradığının görüldüğü bir video internette gündem oldu.
BBC muhabiri Divya Arya’nın bizzat Manipur’a giderek saldırıya uğrayan kadınlardan biriyle yaptığı röportajda söz konusu kadının saldırıdan önce annesini arayarak, “Bugün ya öleceğim ya hayatta kalacağım. Artık hiçbir şey bilmiyorum. Belki bu bizim son konuşmamızdır” dediği aktarıldı.
İddiaya göre 20’li yaşlarındaki genç kadın, toplu tecavüze uğramış, iki kadından birinin babası ve erkek kardeşi onları korumaya çalışırken öldürülmüştü. Video, bölgedeki internet yasağından dolayı ancak iki ay sonra sosyal medyaya düşebildi. Şikâyette bulunulmasına rağmen video sosyal medyada gündem olana kadar polis iki ay boyunca herhangi bir işlem yapma gereği duymadı. Video ortaya çıktıktan sonra ise yedi tutuklama yapıldı.
Kukiler, polisi Meitei halkının tarafını tutmakla suçladı. Kukileri daha çok çileden çıkaran ise Başkan Singh’in, geçmişte meydana gelen benzer olaylara atıfta bulunarak eyaletteki internet erişimini kısıtlama kararını savunması oldu. Hükümet, sosyal medya platformlarında yayılan videonun her yerden kaldırılmasını emretti.
Videonun ortaya çıkmasının ardından Meitei kadınlarının oluşturduğu toplumsal hareket grubu Meira Paibis de Kuki kadınları için adalet çağrısında bulundu. Örgütü temsilen Sinam Suarnlata Leima BBC’ye verdiği demeçte, “Kadınlar olarak hangi etnik kökenden olunduğu fark etmeksizin kadınlara uygulanan şiddeti ve tecavüzü kınıyoruz” dedi.
20 Temmuz’da Manipur’daki olaylara ilgili ilk kez kadınların tecavüze uğraması sebebiyle değinen Modi, videoda yaşananlardan ‘tüm ülkenin utanç duyduğunu’ belirtti. “Halkıma güvence veriyorum, hiçbir suçlunun canı bağışlanmayacak” diyen Modi, “Yasalara göre işlem yapılacak. Manipur’lu kızların başına gelenler asla affedilemez. Bu demokrasi tapınağında dimdik dururken kalbim acı ve öfkeyle dolu” dedi.
Yüksek Mahkeme kadınların saldırıya uğramasıyla ilgili ilk bilgi raporunun hazırlanmasının 14 gün sürdüğünü öğrendikten sonra ‘şoka uğradığını’ söyledi ve 1 Ağustos’taki duruşmada polis soruşturmalarının ‘gecikmiş’ olduğunu belirterek, durumu ‘devletin anayasal mekanizmasının mutlak çöküşü’ olarak değerlendirdi.
Kuki’liler ise Manipur’da yaşananların ülkenin başbakanı ve diğer bölgelerinde yaşayan halkın konuşması için böylesine uç noktadaki bir videonun gerekmiş olmasına öfkeli. Golan Nulak adındaki bir aktivist Guardian’a verdiği demeçte, “Dünyanın vicdanını sarsmak ve insanları son 70 gündür söylediklerimize inandırmak için iki Kuki kadınının çıplak bir şekilde teşhir edildiği ve tecavüze uğradığı can yakıcı videonun gerekmiş olması utanç verici” dedi.
Hindistan’daki ana akım medya kanalları, Manipur’daki olayları bir süre görmezden gelse de iki kadının saldırıya uğradığı videodan sonra sessizliğini bozmak zorunda kaldı. Hem Manipur’daki hem de Hindistan’ın geri kalan bölgelerindeki büyük gazeteler ve yayın organları, Kukilerin şiddet eylemlerini ön plana çıkarırken, Kukilerin uğradığı şiddet olaylarını kaleme almaktan kaçındı.
Sangai Express bir haberinde Kuki’lerden ‘yabancılar’ diye bahsederken, 21 Temmuz’da ANI, cinsel saldırı olayıyla ilgili tutuklanan yedi kişiden birinin Müslüman bir erkek olduğunu yazdı ancak bunun yalan olduğu ortaya çıktı. Daha sonra haberi için özür dileyen ANI, Manipur Polisi’nin yayımladığı bildiriyi ‘hatalı bir şekilde yorumladıkları’nı söyledi.
Muhalefet, Modi’ye karşı meclise getirdiği güvensizlik önergesinin kazanma şansının neredeyse hiç olmadığının farkında. Zira BJP, 2019’da yapılan genel seçimlerde yüzde 37.36’yla 1989’dan beri bir siyasi partinin alabileceği en yüksek oy oranıyla, 543 sandalyeli mecliste 303 sandalye elde etmişti. Dolayısıyla önerge meclise sunulsa bile BJP’den milletvekillerinin çoğunluğu oluşturduğu bu ortamda önergenin kabul edilmesi çok zor.
Ancak muhalefet, önergenin asıl hedefinin Manipur’daki olayların halının altına silkelenmesine engel olup, konuyu mecliste enine boyuna tartıştırmak olduğunu söylüyor. Ayrıca bir diğer hedef de Manipur’daki olaylar sırasında deyim yerindeyse yangına körükle giden Singh’in BJP’den kovulmasını sağlamak.
Önergeyi sunan muhalif Kongre Partisi’nden Gaurav Gogoi, “Çabalarımızı artırmak zorunda kaldık. Bu büyüklükte bir çatışma olduğunda, ülkenin lideri vizyonunu ve mesajını paylaşmak için parlamento kanalını kullanır. Ancak Hindistan Meclisi’nin zıpkın gibi olması gerektiği bir zamanda hükümetin kayıtsızlığıyla karşı karşıyayız” diyor.
Bu, Modi’nin 2014 yılında iktidara gelmesinden bu yana karşılaştığı ikinci güven oylaması. 2018 yılında sunulan diğer önerge, Andhra Pradesh eyaletine özel statü verilmesi konusuyla ilgiliydi. 12 saat süren tartışmaların sonucunda önerge reddedilmişti. Gözler şimdi Modi’de. Başbakan’ın yeni önergeye yarın cevap vermesi bekleniyor.