11-08-2023
İsmet Berkan

Ekonomik yavaşlamanın göstergesi mi: Haziranda 363 bin kişi işini kaybetti

Ekonomik yavaşlamanın göstergesi mi: Haziranda 363 bin kişi işini kaybetti

Türkiye İstatistik Kurumu dün Haziran ayına ait iş gücü göstergelerini yayınladı. Kim bu göstergelerle ne kadar ilgili bilmiyorum ama dün açıklanan rakamlar, seçim öncesinde bir hayli ‘hormonlu’ olan Türk ekonomisinde bu hormonların etkisinin geçtiğine işaret ediyor olsa gerek. Çünkü Türkiye oldukça uzun bir aradan sonra ilk kez bir ayda 363 bin kişilik istihdam kaybı yaşadı. Adeta büyük bir kriz gibi.

Tayyip Erdoğan’a seçim kazandıran en önemli iki unsurdan biri, işsizliğin görece azalmış olmasıydı. Türkiye’de 2020’deki salgın sırasında 3,5 milyondan fazla insan işsiz kaldı. Ama ardından, özellikle de 2022 başından itibaren Türkiye bu kayıpları telafi ettiği gibi öne de geçti, ekonomi ciddi miktarda istihdam yarattı.

Evet, son 6-8 aydır bu istihdamı yaratan ekonomik büyümenin sağlığı aksıyor, dolayısıyla istihdam cephesinde de hep dalgalı bir seyir izliyorduk ama Haziran ayında yaşanan istihdam kaybı çok ciddi.

Eğer bu kayıp Temmuzda da devam ediyorsa, yani Haziran ayında kur artışları ve ardı ardı gelen zamlarla başlayan ekonomik kriz hali şirketleri bu ölçüde vurduysa ve Temmuzda da ciddi bir istihdam kaybı yaşandıysa, Tayyip Erdoğan iktidarı tam da gücünün doruğunda en zor günlerini yeniden yaşamaya başlayabilir.

İstihdamın yavaşlamasından değil düpedüz gerilemesinden, işsizliğin artmasından söz ediyoruz. TÜİK bu vahim istihdam kaybının manşet işsizlik adı verilen ama aslında ülkemizde pek anlam ifade etmeyen rakama yansımasını önlemek için hemen en iyi bildiği şeyi yapmış, haziran ayında iş gücüne katılım rakamlarını da ciddi miktarda azaltmış. Öyle olunca da kağıt üzerinde işsizlik artmamış oldu. Oysa söylüyorum, Haziran ayında 363 bin kişi daha az istihdam ediliyor Türkiye’de.

Bu sert ekonomik yavaşlama, Mehmet Şimşek’in uygulamak istediği politikaların uygulama ömrüyle ilgili herkesin kafasının arkasındaki şüpheyi de besler nitelikte.

Öyle ya, Tayyip Erdoğan ekonominin yavaşlamasına izin vermek istemez ve bundan sorumlu tuttuğu Mehmet Şimşek’i görevden alabilir. Zaten ona yeterli hareket alanı vermediğini artık sağır sultan bile duymuş durumda.

Fakat tabii bilinmeyen şey şu: Yarın Tayyip Erdoğan çok istese bile yeniden bir ekonomik canlanma yaratabilir mi? Türkiye’nin bunu yapacak kaynağının kalmadığını hepimiz biliyoruz.

Türkiye’ye bir iyi bir de kötü haber: Nüfus baskısı azalıyor ama nüfus da yaşlanıyor

Türkiye’ye bir iyi bir de kötü haber: Nüfus baskısı azalıyor ama nüfus da yaşlanıyor

Tayyip Erdoğan yıllardır bulduğu her fırsatta ‘En az üç çocuk’ diye sesleniyor ama Türk milleti onu dinlemiyor. Türkiye’de kadın başına doğurganlık çoktan 2’nin altına düştü.

Şöyle düşünün: Hepimizin bir anne bir de babası var en azından. Ülkedeki bütün kadınlar, ortalama olarak hayatları boyunca iki çocuktan az doğurursa, toplam nüfusu bugünkü seviyesinde tutmak imkansız olur.

Kadın başına ortalama 2’den az doğum demek, nüfusun önce yaşlanması, ardından da zaman içinde azalması anlamına gelir.

Tayyip Erdoğan bunu engellemeye çalışıyor ama bu iş öyle nutuk atmakla olmaz. Çünkü kadınların daha az doğurmasının nedenleri öyle nutuk atarak ortadan kaldırılacak şeyler değil.

Türkiye bu 100 geride kalan 100 yıl içinde kadın başına 5-6 doğumu gördüğü dönemler yaşadı, ama uzun zamandan beri doğurganlık azalıyor. İşte artık 2’nin altına düştük.

Bu düşüşün etkilerini de görüyoruz. Yakın zamana kadar yılda 1,2 milyona yakın çocuğumuz ortaokulu bitirir lise kaydolurdu, bu rakam artık 1 milyonun altına düştü, hatta 800 bine doğru gerilemekte.

Peki neden düşüyor doğurganlık? Karar gazetesi yazarı İbrahim Kahveci, doğurganlığın düşmesiyle Türkiye’nin 2018’den beri yaşadığı ekonomik buhran arasında paralellik görüyor. Verdiği rakamlar da çarpıcı. Evliliklerin sayısı düşüyor bu dönemde, doğan çocukların sayısıyla birlikte.

Uluslararası akademik çalışmalara baktığınızda, dünyanın dört bir yanında kadın doğurganlığını azaltan faktörlerin başında, doğum sırasında ve çocuğun ömrünün ilk üç yılında bebek ölümlerinin azalması geliyor.

Yani ülke sağlık sistemi hamileleri koruduğunda, onların bebeklerini yaşattığında kadınlar daha az çocuk doğuruyor; ‘Bakabileceği kadar çocuk’ yapıyor çiftler.

İkinci bir faktör şehirleşmenin artışı. Köyde aile emeği önemli ama şehirde kalabalık aile yük.

Türkiye hem sağlık sistemiyle hem de hızlı şehirleşmesiyle daha küçük boyutlu ailelere geçmeye başladı. Tayyip Erdoğan itiraz ediyor ama bu saydığım son iki gelişmeyi aslında o başardı. Yani sağlık sisteminin her vatandaşa erişmesini ve şehirleşmeyi. (Eğer İbrahim Kahveci haklıysa, yani ekonomik zorluklar nedeniyle de doğurganlık azalıyorsa, onu da Tayyip Erdoğan’a borçluyuz temelde.)

Peki doğurganlığın azalmasının sonucu ne?

Az önce lise örneğini verdim. Türkiye çok uzun zamandan beri çok ciddi bir nüfus artışı baskısı altında, ona yetişmeye çalışarak yaşıyordu. Şimdi bu baskı hafifliyor.

Düşünün eğitimde daha az öğrenci, her yıl daha az konut ihtiyacı, her yıl yaratılması gereken daha az istihdam… Daha fazla sıralamama gerek yok, merkezi hükümetten yerel yönetimlere kadar pek çok kurumu rahatlatacak bir şey bu.

Ama tabii bir de madalyonun öteki yüzü var: Türkiye nüfusu yaşlanıyor ve yaşlanacak, ardından ikinci aşamada nüfusun azalması devreye girecek. Yaş ortalamamız şimdiden arttı bile, artık eskisi kadar ‘genç’ bir ülke değiliz, giderek daha yaşlanacağız.

Yaşlanma beraberinde başka sorunları getirecek. En önemlisi, artış yaşlanmaya başlayan nüfusumuz yeterince iyi eğitimli olmadığı için 21. yüzyıl için gereken becerilere de yeterince sahip değil. Bu beceri eksikleri nedeniyle korkarım yaşlanmak beraberinde fakirleşmeyi de getirecek.

ABD’nin 0,2’lik aylık enflasyonu ve Türkiye

ABD’nin 0,2’lik aylık enflasyonu ve Türkiye

Amerika’da Temmuz ayı enflasyon rakamı belli oldu. Ülkede fiyatlar ortalama yüzde 0,2 oranında artmış. Böylece ABD’de yıllık enflasyon yüzde 3,2’ye yükselmiş oldu.

Türkiye’yi hatırlatmama gerek var mı? Temmuzda aylık artışımız yüzde 9,49 oldu. Yıllık enflasyonumuz yüzde 47,83’e geldi. Bu yüksek rakamın yüzde 31,14’lük kısmı bu yılın ilk 7 ayından geliyor. Merkez Bankası, geri kalan 5 ayda geçen yılın aynı aylarına göre çok daha yüksek artış bekliyor. Onların tahmini yıl sonunda enflasyonun yüzde 58 olacağı.

Amerika, temmuz ayında yaşadığı ve bizim gibi şerbetli ülke için sıfır seviyesinde sayılacak yüzde 0,2’lik enflasyon nedeniyle Merkez Bankası faizi düşürmeyi erteleyecek, hatta belki bir artış daha yapacak.

Bizim Türkiye’de hesabımız, Amerika’nın enflasyonunun sahiden de FED’in arzuladığı yıllık yüzde 2 seviyesine doğru gerilemesi ve böylece Amerikan Merkez Bankası’nın para musluğunu yeniden gevşetmesi, o sayede Türkiye’ye dolar gelmesiydi. Korkarım bir süre daha bu olmayacak.

Bunlar sıradan polis-adliye haberleri değil

Bunlar sıradan polis-adliye haberleri değil

Isparta Şarkikaraağaç’ın Yenicekale köyünde, 70 yaşındaki bir adam az önce tartıştığı kişilerin üzerine pompalı tüfekle ateş açıyor, 4 kişi ölüyor.

Gaziantep’te bir grup çocuk kavga ederken büyükler de kavgaya dahil oluyor, bıçaklar çekiliyor. Bir kişi ölüyor, 3 de yaralı var.

Bunlar sıradan birer şiddet, sıradan birer cinnet geçirme haberi olabilirdi. Ama değil. 

Türkiye’nin dört bir yanından üst üste gelen silahlı saldırı olaylarını, vatandaşın her fırsatta elini beline atıp tabancasını çıkardığı ve kullandığını gördüğümüz zaman, maalesef Isparta’nın bu köyündeki olay da aynı şiddet sarmalının bir yerine dahil oluyor.

Bizim giderek artan silahlı şiddetle ilgili maalesef bir kamusal tartışmamız yok. CHP için tüketilen nefeslerin onda biri bireysel silahlanma ve şiddet konusuna harcansaydı, çok daha anlamlı sözler söylenmiş, hatta kamuoyu bu konuda harekete geçirilmiş bile olabilirdi.

Yukarıya çevir gözü, deniz gibidir gökyüzü

Yukarıya çevir gözü, deniz gibidir gökyüzü

Dünyamız her yıl uzayda yol alırken asteroid kuşağının bazı serpintilerinin yakınından da geçer. Bu geçiş sırasında uzaydaki minik taş parçaları dünyanın çekim kuvvetine kapılır ve atmosferimize girip genellikle bu giriş esnasında yanarak parçalanırlar.

‘Perseoid Meteor Yağmuru’ adı verilen bu olay, dünyanın dört bir yanındaki amatör astronomi meraklılarının ilgisini çeker. Dünyamız bir süredir Perseoid kuşağından geçiyor zaten ama bu gece, yarın gece ve 13 Ağustos gecesi ciddi bir meteor yağmuruna tanıklık edeceğiz.

Meraklılarına bu can sıkıcı haberlerden bir süre için olsun kurtulmaları için meteor yağmurunu kaçırmamasını tavsiye ederim.