Seçim sonrası ekonomide değişmeyen görünüm ve devam eden israf ekonomisi

Ekonominin bütün olarak tekrar dengeye gelmesi çok zor. Sonuç, hepimiz buna göre önlemlerimizi almalıyız. Çünkü ekonomi yönetimi sadece vitrinde değişti, ancak eski politikalar bazı değişikliklerle devam ettiriliyor

6 Eylül 2023
Özellikle batılı yabancı sermaye ülkeye gelirken ekonomik koşulların yanında hukuk ve şeffaflık gibi unsurlara bakıyor.

Genel seçimler gerçekleşeli üç aydan fazla zaman geçti. Seçim sonrası en hareketli alan nedir diye bakacak olursak elbette ki ekonomi. Ekonomi yönetim kadrolarında gerçekleşen değişiklikler yeni ekonomi politikaları konularında beklenti yarattı. Türkiye önceki ekonomi yönetiminin hatalı politikaları ve seçim ekonomisi nedeniyle ağır bir ekonomik bozulma içine girmişti. Yeni ekonomi ekibi işbaşına geldikten sonra bazı kararlar aldı. Bu kararlardan başlıcaları:

  • Politika faizi (bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı) önce yüzde 8,5’ten yüzde 15’e, sonra yüzde 17,5’e, sonra da yüzde 25’e yükseltildi.
  • Yabancı para ve kıymetli madenler için menkul kıymet tesis oranı yüzde 10’dan yüzde 5’e düşürüldü.
  • Kur korumalı mevduata yüzde 15 zorunlu karşılık uygulanması kararı alındı.
  • Kredi büyümesine göre menkul kıymet tesisi kapsamında yüzde 3 olan TL ticari krediler için aylık büyüme sınırı yüzde 2,5’e indirildi.
  • Taşıt kredilerinde yüzde 3 olan büyüme sınırı yüzde 2 oldu.
  • Kredi kartı nakit kullanımlarına ve kredili mevduat hesaplarına uygulanan aylık azami faiz oranı yüzde 2,89’a çıkarıldı.
  • Kurumlar Vergisi oranı yüzde 25’e çıkarıldı.
  • KDV oranlarında hemen hemen tüm mal ve hizmet gruplarında artışa gidildi.
  • Akaryakıttan ve diğer bazı ürünlerden alınan ÖTV’de ciddi artışa gidildi.
  • Kur korumalı mevduatta (KKM) bankalara küçülmeye yönelik yaptırımlı hedefler getirildi.

Babuşçu: Erdoğan bakan Nebati'ye konuşma yasağı getirdiBabuşçu: Erdoğan bakan Nebati’ye konuşma yasağı getirdi

Bütün bu atılan adımların etkilerini şöyle özetleyebiliriz:

Amaç politika faizini kademeli artırarak piyasada uygulanan faizlerle (örneğin mevduat faizi) marjı kapatmak olmakla birlikte, politika faizi yükselen ve daha da yükselecek olan enflasyonun hala çok gerisinde kalmaya devam ediyor. Merkez Bankasının (MB) bile yılsonu enflasyon tahminini yüzde 58’e yükselttiği, gerçekte ise daha yüksek gerçekleşmesi büyük olasılık olan enflasyon karşısında yüzde 25 faiz komik kalıyor.  Dolayısıyla yapılan değişikliğin önceki dönem politikasından önemli farklılığı yok.

Karmaşıklaşan ve bankalara hareket imkanı bırakmayan menkul kıymet tesisi uygulamasını sadeleştirme yönünde adımlar atılmakla birlikte, bankaların kredi kullandırmasını engelleyen kararlar onları zor durumda bırakmayı sürdürüyor.

Mevduatlara uygulanan faiz oranlarında halen enflasyonla karşılaştırıldığında reel olarak negatif faiz devam ediyor. KKM’yi azaltmaya yönelik önlemlerle birlikte düşünüldüğünde mevduattan kaçan ya da KKM’den çıkan tasarruf sahiplerinin önemli bir bölümü dövize yöneliyor ve dolayısıyla da döviz talebi kırılamıyor. Ülkede döviz sıkıntısı sürüyor, MB rezervlerinde düşüş görülüyor.

Bankaları kullanarak kur korumalı mevduattan kaçış hamleleriBankaları kullanarak kur korumalı mevduattan kaçış hamleleri

İthalat artmaya devam ediyor

Döviz ihtiyacı ile ilgili bir diğer konu cari işlemler açığının iyileştirilememesi. Kurdaki hareketlere karşın ihracatta beklenen iyileşme sağlanamıyor, ithalat ise artmaya devam ediyor. Turizm gelirlerinin de beklenen düzeyde olmayacağı görülüyor. Bu ise döviz sıkıntısını artıran bir etken olmayı sürdürüyor.

Döviz sıkıntısı ile ilgili bir diğer konu da yabancı sermaye girişinin hala çok düşük düzeyde olması. Aslında bu çok da şaşırtıcı olmamalı. Çünkü izlenen faiz politikasının önceki dönemden çok farkı yok ve yeterli düzeyde olmayan faizlerin istenen etkiyi yaratmayacağı belli. MB’nin bağımsız hareket edemediği net olarak görülüyor ve yerel seçimleri de düşünürsek gelecekte daha da fazla müdahaleyle karşılaşma olasılığı yüksek. İzlenen politikaların ve alınan önlemlerin önceki MB yönetiminin izlediği politikalardan bir farkı yok. Dolaylı yollarla bankaları ve piyasaları belirli şekillerde davranmaya zorlama hala sürüyor. Ayrıca her zaman söylediğimiz gibi özellikle batılı yabancı sermaye ülkeye gelirken ekonomik koşulların yanında hukuk ve şeffaflık gibi unsurlara bakıyor. Bu konularda güven vermediğimiz açık olduğuna göre önemli sermaye girişi beklememek gerekiyor.

Devlet giderlerini kısma yönünde adım atmıyor

Maliye politikası tarafında ise yüksek vergi artışları ile bütçenin gelir tarafında iyileştirme sağlanmaya çalışılıyor. Halkı iyice fakirliğe iten bu uygulamaya karşın devlet, giderlerini kısma yönünde hiçbir adım atılmıyor. Kamuda israf devam ediyor. Dolayısıyla vergi artışları büyük ölçüde kamu kurumlarının israfını finanse etmeye yönelik görünüyor.

Vergi artışları ve kredilerin kısıtlanmasına yönelik önlemlerin bir amacı da talebi kısarak hem ithalatı dizginlemek hem de talep yönlü enflasyonu önlemek. Ancak talep yönlü enflasyon hem bireylerle şirketlerin hem de devletin harcamalarını kısması ile önlenebilir. Bireylerin ve şirketlerin talebini kısmaya yönelik önlemler, devletin harcamalarını kısacak önlemlerle desteklenmezse yeterli fayda sağlamaz.  Devlette de tasarruf yönünde hiçbir adım atılmadığına göre şu anda alınan önlemlerin talep enflasyonunu kontrol altına almada ciddi bir katkısı olmayacak.

Merkez Bankası'nın KKM'ye yönelik düzenlemeleri üzerinden bankalara ve piyasalara mesajlarıMerkez Bankası’nın KKM’ye yönelik düzenlemeleri üzerinden bankalara ve piyasalara mesajları

MB’nin bağımsızlığı hala lafta kalıyor

Gerçekte ekonomi yönetimi bugün IMF politikalarının gelir yönlü politikalarını uyguluyor. Peki neden IMF ile anlaşma yapılarak düşük faizli kredi olanaklarından yararlanılmıyor ve yabancı sermaye girişi kolaylaştırılmıyor. Çünkü IMF politikalarının bir de gider yönlü uygulamaları var. Ülkeyi yönetenler devletin yaptığı harcamalara karışılmasını ve kontrol edilmesini istemiyor. Bugün IMF ile anlaşma yapılırsa ülkeyi yönetenler israf dediğimiz pek çok harcamayı yapamayacak. Yine niteliği bilinmeyen pek çok harcama kalemi şeffaflaşarak ortaya çıkacak ve çoğu yapılamayacak.

Sonuçta şu anki görünümde ekonomi yönetimi sadece vitrinde değişti, ancak eski politikalar bazı değişikliklerle devam ettiriliyor. Ekonomi yönetiminin ve MB’nin bağımsızlığı hala lafta kalıyor. Dolayısıyla da bu ortamda;

  • Enflasyonun düşürülmesi,
  • Cari dengenin sağlanması,
  • Merkez Bankası rezervlerinin yeterli düzeyde güçlendirilmesi,
  • Bütçe dengesinin sağlanması,
  • Kurlarda piyasa koşulları içinde istikrarın sağlanması

ve nihayetinde ekonominin bütün olarak tekrar dengeye gelmesi çok zor. Sonuç, hepimiz buna göre önlemlerimizi almalıyız.

 

 

 

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.