Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ebubekir Gizligider,"2 yıl içinde bir toprak parçası işlenmiyorsa, önce o toprağı en yakın yerleşim yerinden başlamak üzere hane hane büyüyerek, dijital kiralama yöntemiyle kiralayacağız. O toprakları üretime kazandıracağız" dedi. Uygulama, 5 Nisan'da başladı.
Tarım ve Orman Bakanlığı. boş kalan arazileri değerlendirmek için harekete geçti. Avrupa Birliği Bilgi Merkezi (ATSO) tarafından düzenlenen ‘Tarımın Kalbinden Dünyaya: Antalya Tarım Zirvesi’ adlı toplantısında konuşan Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ebubekir Gizligider, “2 yıl içerisinde herhangi bir toprak parçası işlenmiyorsa, önce o toprağı en yakın yerleşim yerinden başlamak üzere hane hane büyüyerek dijital kiralama yöntemiyle kiralayacağız. O toprakları üretime kazandıracağız” dedi.
“Anneden, babadan kalan tarla, toprak, bağ var ama mülkiyet, miras hukuku cilveleriyle bunları işleyemiyoruz. Buna dair uygulama yaptık. 2 yıl içerisinde herhangi bir toprak parçası işlenmiyorsa, kiraya vermiyor, kendi üretmiyorsa yöntem belirledik” diyen Gizligider şöyle konuştu:
“Önce o toprağın en yakın yerleşim yerinden başlamak üzere hane hane büyüyerek dijital kiralama yöntemiyle kiralayacağız. Onun da kazancı kişi ya da kişilerin banka hesabına yatırılacak.”
Gizligider, üretim planlamasıyla çiftçinin desteklemelerinin belirleneceğini, hangi bölgede üreticilere ne kadar destek sağlanacağının planlanacağını dile getirdi. Uzun yıllar ‘Atıl tarım arazileri ekilsin’, ‘Boş arazi kalmasın’ gibi söylemlerin yaygın kullanıldığını anlatan Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Gizligider, şöyle devam etti: “Neticede özel mülkiyet hukuku var. Bu kapsamında, kardeşler farklı illere gitmiş bir şekilde anneden, babadan, kalan tarla, toprak, bağ var ama mülkiyet, miras hukuku cilveleriyle bunları işleyemiyoruz. Buna dair uygulama yaptık. 5 Nisan 2023 itibarıyla tarih başladı. 2 yıl içerisinde herhangi bir toprak parçası işlenmiyorsa, kiraya vermiyorsa, kendi üretmiyorsa, herhangi bir sebeple işlenmiyorsa bir yöntem belirledik. Önce o toprağı en yakın yerleşim yerinden başlamak üzere hane hane büyüyerek dijital kiralama yöntemiyle kiralayacağız. O toprakları üretime kazandıracağız. Onun da kazancı kişi ya da kişilerin banka hesabına yatırılacak. Kişiler de para kazanacak. Boş arazilerimiz kalmasın istiyoruz.”
Gizligider, sözleşmeli üretim sistemiyle çiftçinin rahat etmesi, tedarikçinin riskle karşılaşmamasının hedeflendiğini söyledi. Ürünün tarladan çıkış fiyatı ile tüketiciye ulaştığındaki fiyat farkını ‘yorgun domates sendromu’ örneğiyle anlatan Gizligider, şöyle konuştu: “Antalya’dan kara yoluyla yola çıkan domates 800 kilometre sonra İstanbul’a girdi. Domates sıfır lira olarak çıksa Antalya’dan, İstanbul’da halden çıkışı 22 lira. Üretici sıfır kazanıyor, tüketici 22 liraya yiyor. Bunu biz çözeceğiz. Öyle ya da böyle Türkiye 1960’lardan bugüne göç eğilimi içerisinde. Sanayileşme, refahtan payını artırma ve kültürel sebeplerle büyükşehirlere göç var. Biz buna engel olamadık. İstanbul’da tarım, iskan, nefes alacak yer kalmadı. Kent çeperleri yakınlarına tarımsal faaliyeti yoğunlaştırma kapsamında Organize Tarım Bölgeleri (OTB) kurulacak. Sera sistemi olacak. 5 yıl içinde 100 tane yapacağız. İç tüketimde dikkatli olmamız lazım. O yorgun domates yorulmadan birkaç kilometre öteden tüketilsin.”
Gizligider, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası. Gizligider, “Portakal para etti, çok para etti, her yer portakal ağacı oldu. Ertesi yıl portakal para etmedi, çiftçi isyanda, kamyon kamyon portakal, domates, limon dökülüyor. Hepsine son vereceğiz. Kimin, nereye, neyi, ne kadar üreteceğine karar vereceğiz” diye konuştu. “Biz Türkiye’deki misafirlerimizle, turistlerimizle her gün en az 100 milyon kişiyi doyuruyoruz” diyen Gizligider, “Nerede, neyin, nasıl, ekilip, dikileceğine bu plana göre karar vereceğiz. Üretim planlamasına bu yıl itibarıyla geçiyoruz. Belki kısa vadede itirazlar olacak. ‘Ben kendim ölçüp, ekiyordum, sen anlamazsın’ diyecekler. 10 yıl sonra ekim yapamayacak duruma gelebiliriz” dedi.
Tarımsal üretimde yanlış su kullanımına ve su sıkıntısına değinen Gizligider, Konya’da 600-700 civarı obruk oluştuğundan bahsetti. Olmayacak yerde mısır veya farklı gıda üretiminin, 600-700 metre derinlikten su çekilmesinin obruklara sebep olduğunu vurgulayan Gizligider, ilerleyen yıllarda obrukların köyleri, apartmanları yıkması gibi bir tehlike oluşturabileceğini anlattı.
Türkiye’nin 4 saatlik uçak yolculuğuyla dünya aktif nüfusunun yüzde 65’i ile ticaret yapabilme imkanı olduğuna dikkati çeken Gizligider, şunları söyledi: “İhracatta Türkiye’nin planlaması dünyayı etkiliyor. Dünyanın 2’nci büyük makarna fabrikası Gaziantep’te. ‘Buğday ithal ediliyor’ eleştirileri var. Bir yandan da karartmalarla uğraşıyoruz. Türkiye’nin 2002 yılında toplam ihracatı sanayiden tarıma, tekstilden makineye toplam 36 milyar dolardı. 2022 yılı itibarıyle dünyadaki ekonomik daralmalara rağmen Türkiye’nin tarımsal ihracatı 30 milyar dolar oldu. Toplam ihracat 254 milyar dolar oldu. Bizim yapacağımız her şey kelebek etkisiyle dünyayı etkileyecek. Asya, Avrupa ve Avrupa’yı doğrudan etkileyecek düzeyde.”