Türkiye’de gençler meyve sebze yemiyor, obezite artıyor
İki taraf da birbirini çözemiyor ve eleştiriyor. Ama bildiğim ve inandığım şey, gençlerin bizden öğrenmek istediği çok şey olduğu ve doğru mentorlere ihtiyaç duydukları. Bunu yerine getirmek için de biz hazır mıyız sorusu çok önemli.
Gençlerde fikir çok, deneyim yok, deneyimli olanlarda ise cesaret yok! Bugünlerde bu konuşmaları çokça duyuyorum. Katıldığım etkinliklerde sohbet ettiğim farklı yaş gruplarından kişilerle aynı şeyleri konuşuyoruz.
Sadece fikir konusunda değil elbette, liste uzayıp gidiyor.
Gençler kurumsalda çalışsalar bile beyaz yakalı olma isteksizliğini açık bir dille dile getirip, kendi işini kurma veya yurt dışına gitme planlarını erkene çekmeye çabalarken, orta yaş grubu ise kurumsalda acı çekmeye devam edip, iş kurmama ve yurt dışı planlarını öteleme çabasında.
Gençler kendilerine girişimcilik ve daha hızlı öğrenme konusunda çabalarını artırıp ve deneyimli mentorler bulma konusunda adımlar atarken, orta yaş grubu, ‘aman başına iş açma’ diyen arkadaş grupları ile takılmayı tercih ediyor.
Gençler, haklı olarak kendilerinde bolca bulunan enerji ve zaman dilimi ile ‘farklı denemeler yapabilirim ve hayatta mutlu ve tatmin olacağım doğru hedefler belirleyebilirim’ derken, bizim yaşlardakiler denemek için enerji bulamamaktan yakınıyor.
Gençler, ‘kendimi geliştirmek için arayışlara, eğitimlere başlayabilirim’ derken, yine orta yaşlılar üretmek yerine kişisel gelişim programları ile zamanlarını doldurmayı tercih ediyor.
Gençler, kendime hedefler koyarak çevreme ve dünyaya bir iz bırakmak peşinde koşarken, bizim yaşlar bankada yüklü bir para, ev, yazlık ve arazi fiyatlarını takip ediyor. Ya da altın vize hangi ülkeden kaç paraya alınır araştırmalarındayız.
Zorluklardan çekinmem ve üstüne giderim diyen gençlere karşılık, biz çok zorluk çektik bize yetti düşüncesinde olabiliyoruz.
Gençler acele etmeliyim, fırsatları kaçırmamalıyım daha sonra şansım olmaz derken, bizler bizden geçti artık cümlesini çok da kolay kurabiliyoruz.
Gençler çalıştığım yerde insanlara karşı kendim olmalıyım ve değişmemeliyim derken, biz her durumda farklı insanlar olma konusunda uzmanlığımızı konuşturabiliyoruz.
Gençler her zaman sevdiğim işi yapmalıyım gerekirse çıkıp başka alternatifleri arayıp bulmalıyım derken, bizler yeni maceralara açılmak için geç kaldık diye düşünüyoruz.
Gençler hayatımın en önemli dönemindeyim ve kendime teşekkür edeceğim bir geleceği inşa etmeliyim derken, bizler daha rahat bir yaşlılık için sevmesem de bana verilen işleri bitirmeliyim ve vazgeçilmez olmalıyım derdindeyiz.
Çok para kazanmak yerine, severek ve koşarak gideceğim bir işte çalışmalıyım diyen gençlere karşılık, herkesin saygı duyacağı bir şirkette ve ünvanla çalışmak beni mutlu ediyor diyebiliyoruz.
İşte yeni kuşakla aramızda böyle ‘küçük’ farklar var. Her kuşakta daha da farklılaşıyor gibi hissediyorum. Teknolojide son 10 yılda hızlı yaşanan gelişmeler gibi, en yeni kuşaklarla da düşünce farklılıklarımız hızla artıyor.
Son dönemde bu konuları daha dikkatli okur ve dinler oldum. İki taraf da birbirini çözemiyor ve eleştiriyor. Kim haklı, kim haksız, cevabı çok yok.
Ama bildiğim ve inandığım şey, gençlerin bizden öğrenmek istediği çok şey olduğu ve doğru mentorlere ihtiyaç duydukları. Bunu yerine getirmek için de biz hazır mıyız sorusu çok önemli.
Bazen bizler de gençlerin yaşadığı korku ve sorunları yaşıyoruz. Öncelikle bunlardan kurtularak başlamalıyız.
20-30 yıl farklı sektörlerde güzel işler üretip, hala kendime güvenmiyorum diyorsak, gençler ne yapsın?
Kendime ait konu ve kararlarda harekete geçmekte zorlanıyorum diyorsak gençler nasıl harekete geçsin? Harekete geçme konusunda bizden çok önde olduklarını biliyoruz elbette ama deneyim ve tecrübe olmadan atılan bu adımlar çoğu zaman hayal kırıklıkları ile sonuçlanabiliyor.
Kendimi acımasızca eleştiriyor ve kendime zarar veriyorum diyen bizler, gençleri nasıl cesaretlendirebiliriz? Bence en büyük görevimiz onlara ilham olmak ve cesaret vermek. Önce biz kendimize güvenerek başlamalıyız.
Risk almayı sevmiyorum ve yeni işlere başlamak bana iyi gelmiyor diye düşünüp, gençlere ‘risk al, adım at gerisi gelir’ dediğimizde nasıl inandırıcı olabiliriz.
Böyle gelmiş böyle gider, olanla idare edeyim düşüncesi çok geçmişte kaldı. Bu kafayla gençleri etkileyemeyiz, yol gösteremeyiz.
Kendimizi geliştirmek ve değiştirmek için çaba harcamalıyız. Eksikliklerimizi yazıp bir eylem listesi yapmaya ihtiyacımız var. Herkeste olmayan ve bizde olan varlıklardan başlayalım, üzerine inşa edelim. Harekete geçelim ve yeni söylemlerimizi baştan, sıfırdan hatta eksiden yazalım. O gücümüz ve enerjimiz hala varken yola çıkalım.
Gençler, enerjileri, yenilikçi düşünce tarzları ve teknolojiye hakimiyetleri ile fikir yaratma ve başlatma konusunda genellikle bizden daha canlı ve heyecanlılar. Yeniliklere açık olmaları, sorunlara farklı yaklaşımlar getirebilmelerine olanak tanıyor. Ancak deneyim eksikliği nedeniyle bazı pratik zorluklarla karşılaşabiliyorlar. Başlattıkları işleri tamamlama ve bitirme konusunda yaşadıkları sorunları çözme konusunda engellerle karşılaşıyorlar.
Bizim yaşlar ise hayatta edindikleri deneyimlerle bilgelikleri ve pratiklikleri ile öne çıkmalı. Sorunlara daha olgun bir bakış açısı getirmeli.
Gençler ve orta yaşlılar arasındaki denge, toplumsal gelişim açısından çok önemli. Gençler ve yaşlılar arasında iletişim ve işbirliği, deneyimlerin ve fikirlerin birbirini tamamlamasına yardımcı olacaktır. Gençler, yaşlılardan geçmişteki hatalarından ders çıkarabilirler. Yaşlılar ise gençlerin enerjisini ve yenilikçiliğini kullanarak geleceği şekillendirebilirler. Bir toplum, her iki grubun da fikirlerine ve deneyimlerine değer verdiğinde, daha dengeli ve başarılı bir geleceğe yol alabilir. Bu nedenle, gençlerin fikirlerini geliştirmeleri ve yaşlıların deneyimlerini paylaşmaları için fırsatlar yaratmalıyız.
Bana göre iş yine bize düşüyor. Yine ilk adımı atması gereken biz olmalıyız. Deneyim ve bilgelik bunu gerektirir. Alçakgönüllü olmak, gençlere yol açmak, onları dinlemek ve onlardan öğrendiklerimizi hayata geçirerek yol almaya başlamak çok değerli.
Arkasından onlar da gelecektir, en çok ihtiyaç duydukları şey bizlerin deneyimi. Bizde olmayan onlarda, onlarda olmayan bizde var. Cevap çok net değil mi?
Ne duruyoruz, birlikte konuşmaya, yaratmaya ve üretmeye başlamak için. Aslında bizi durduran başlıkları çok iyi biliyoruz, bunları kafamızdan kovarak başlamak en doğrusu. Yoksa hayatımız boyunca bizi durduracaklar. Yeni bir şeye başladığımızda sonucun ne olacağını tam olarak bilemeyiz. Bu belirsizlik duygusal rahatsızlık yaratabilir ama biz durmadan yol devam edelim.
Bir şeyi başaramama veya başarısız olma korkusu, insanların yeni bir şeye başlamaktan kaçınmalarına neden olabilir. Başarısızlık, insanların özsaygılarını zedeler ve bu da korkuyu artırabilir. En başarılı işler ve girişimler, çok sayıda başarısız girişim başlatmış ve batırmış kişilerin kurduğu girişimler oldu, asla aklımızdan çıkarmayalım.
Başkalarının bizi yargılayacağından veya eleştireceğinden korkmak, yeni bir şeyi denemekten kaçınmamıza neden olabilir. Bu tür endişeler insanların kendi potansiyellerini engelleyebilir. Başkalarının ne dediği ve yaptığı ile değil, kendi yaptıklarımıza odaklanalım. Ne yapıyorsak kendimiz için yapıyoruz başkası için değil.
Alıştığımız rutinler ve alışkanlıklar bizi rahat hissettirir. Yeni bir şeyi başlatmak, bu rahat alanın dışına çıkmamızı gerektirir ve bu da korku ve direnç yaratabilir. Ama daha önce yüzlerce kez yapmadığımız şeyleri, denemediğimiz şeyleri denemedik mi?
Kendimizi başkalarıyla karşılaştırmak, kendi yeteneklerimize ve potansiyelimize olan inancımızı sarsabilir. Eğer başkaları daha başarılı görünüyorsa, başlamaktan kaçınma eğiliminde olabiliriz. Unutmamız gereken şey başkasının bizden daha başarılı olup olmamasından çok yaptığımız şeyin bizde yaratacağı tatmin duygusu olmalı.
Başlamak için duyulan korkuyu aşmak, kendi kendine farkındalık geliştirmek, korkuların kaynaklarını anlamak, küçük adımlarla başlamak ve olumlu bir iç motivasyon geliştirmek gibi çeşitli adımlar atabiliriz.
Ayrıca, başlamak istediğiniz şeyi neden yapmak istediğimizi ve bu başlangıcın uzun vadeli hedeflerimize nasıl katkı sağlayabileceğini düşünmek de motivasyonumuzu artırabilir.
Unutmayın ki herkes zaman zaman korku ve endişelerle karşılaşır, ancak bu duyguları aşarak yeni başlangıçlara cesaret edebiliriz. Yapana ve başlayana kadar çok korktuğumuz şeyler, başladıktan sonra heyecan ve mutluluk veriyorsa çok doğru adımlar atıyoruz demektir.
4 Kasım 2024 - Para veren patrondan ilham veren patrona dönüşmek. Ve ben patron olsaydım
31 Ekim 2024 - Beyoğlu’ndan vazgeçmeyen kaç kişiyiz?
28 Ekim 2024 - Tansiyonum ve kolesterolüm nasıl düştü?
24 Ekim 2024 - Sürdürülebilir olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu mudur?
Tuğrul Ağırbaş Kimdir?
30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.
Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.
İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.
Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.
Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.
İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.
Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.
2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.
Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.