İsrail ordusu 3 İsrailli esiri ‘yanlışlıkla’ öldürdüğünü açıkladı
Ordunun 2021'de darbeyle başa geçtiği Myanmar'da muhalefet ve siviller kanlı saldırılarla karşı karşıya kalmaya devam ediyor. Bunun son örneklerinden biri de direnişçi gruplardan birinin aktif olduğu bölgenin çok yakınındaki mülteci kampına gerçekleştirilen saldırı oldu. Bu saldırıda 29 kişi öldü.
Dünyanın bir başka noktasında bir halk iki yıldır ikiye ayrılmış durumda. Myanmar, 2021’de demokratik yollarla seçilmiş siyasetçi Ang San Su Çi’nin hükümetine düzenlenen darbenin ardından askeri yönetime karşı olan binlerce kişinin ya hapse atıldığı ya da öldürüldüğü kanlı bir kargaşanın esiri oldu. Cuntanın kendine muhalif olanlara karşı uyguladığı şiddetin son örneği olduğu iddia edilen bir olay da Çin sınırı yakınlarında meydana geldi.
Myanmar’ın Kaçin eyaletinde mülteci kampına düzenlenen topçu saldırısında aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu en az 29 kişi hayatını kaybetti, 56 kişi yaralandı. Bu kamp, Myanmar ordusuyla yıllardır çatışma halinde olan Kaçin Bağımsızlık Ordusu’nun (KIA) kontrolü altındaki Laiza kasabasındaki üsse yaklaşık 5 km mesafede bulunuyordu.
Cunta karşıtlarının kurduğu Ulusal Birlik Hükümeti (NUG) ile Yangon’da bulunan İngiliz Büyükelçiliği, pazartesi gece yarısına yakın bir saatte gerçekleşen bombardımandan orduyu sorumlu tuttu. Cunta sözcüsü Zaw Min Tun ise saldırıdan ordunun sorumlu olmadığını söyleyerek, “Olayı araştırıyoruz. Sınırda barışın korunması konusuna her zaman özen gösteriyoruz” dedi ve patlamanın direnişçilerin kendi mühimmatından kaynaklanmış olabileceğini sözlerine ekledi.
Çin Dışişleri Bakanlığı ‘ilgili tarafları anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözmeye, gerilimi tırmandırmaktan kaçınmaya ve Çin-Myanmar sınırının güvenliğini sağlamak için pratik ve etkili önlemler almaya’ çağırdı.
Ancak direnişçilerin ordudan şüphelenmek için bazı gerekçeleri var. Myanmar’daki insan hakları ihlallerini takip eden Siyasi Mahkumlara Yardım Derneği, darbeden bu yana 4143 sivilin ordu tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Dolayısıyla Myanmar Now’a konuşan KIA sözcüsü olayı cuntanın ‘etnik halka yönelik katliamı’ olarak nitelendirdi. NUG ise dünyanın cunta yöneticilerini yargılaması gerektiğini söyledi. Bu arada saldırı, ordunun 2021’de darbeyle iktidarı ele geçirmesinden bu yana sivillere yönelik en kanlı saldırılarından biri olarak kayda geçti.
Laiza, sadece KIA’ya değil göçmen kamplarına da ev sahipliği yapıyor. Cunta iktidarı ele geçirdiğinden beri bölgede bir insanlık krizi yaşanıyor, 1 milyondan fazla insan yerinden edilmiş bir halde ülkeye demokrasinin dönmesini bekliyor. Laiza’daki kampta yaklaşık 500 kişinin yaşadığı, saldırılarda ölenlerin 11’inin 16 yaşın altında, altısının ise 12 yaşın altında olduğu belirtildi. En küçük kurban ise bir buçuk yaşındaymış.
Şu anda Laiza’da bulunan aktivist öğrencilerden Justin, tüm kasabanın patlamayla sarsıldığını ve bölge sakinlerinin tahliye edildiğini söyledi. “Alarmdayız çünkü ikinci bir bombalı saldırı olabileceğinden korkuyoruz” diyen Justin, “Yerel halk bu konuda endişeli ve bu yüzden insanlar şu anda yer değiştirmek zorunda kalıyor” dedi. Kaçin Barış Ağı sivil toplum kuruluşundan bir aktivist olan Khon Ja, Reuters’a verdiği demeçte, “Bomba çok güçlüydü. Köy tamamen yok oldu” diye anlattı. Sosyal medyada saldırıya ilişkin görüntüler paylaşılmış olsa da biz yayın politikamız gereği bu görüntülere sitemizde yer veremiyoruz.
Myanmar’ın bağımsızlık savaşının kahramanı Bogyoke Aung San’ın kızı olan Su Çi, yıllardır devam eden cunta yönetimine karşı düzenlenen büyük protestoların ardından ilk kez 1989 yılında ev hapsine alınmıştı.
1991 yılında demokrasi için yürüttüğü kampanya sayesinde Nobel Barış Ödülü’nü kazanmış, ancak ev hapsinden ancak 2010 yılında kurtulabilmişti. Geçici askeri reformların bir parçası olarak yapılan 2015 seçimlerini ve Kasım 2020’deki bir sonraki seçimi Su Çi’nin partisi kazanmıştı.
Ne var ki ordu yine yerinde duramayarak 2020 seçiminde ‘hile yapıldığını’ iddia etmiş, soruşturmanın ‘daha sağlıklı yönetilebilmesi için’ yönetimi ele geçirmesi gerektiğini öne sürmüştü. Su Çi’nin partisi ise seçimde hile yapıldığını reddediyor.
Dünyanın büyük bir kesimi, Su Çi ve ülkedeki diğer siyasi mahkumların koşulsuz serbest bırakılması çağrısında bulunuyor. Ne var ki cunta bu çağrılara kulak tıkamaya devam ediyor.