Potanın Perileri’nin düşüşü sürüyor
EURO 2024 macerasına Kuntz’la başlamıştık ama önümüzdeki yaz katılacağımız olası ‘Almanya gezisi’ni bir İtalyan olan Montella’nın rehberliğinde gerçekleştireceğiz gibi görünüyor…
Aslında yapının temel taşlarında Alman hamurunun olduğu bir gerçek. Türk futbolu ‘Modern zamanlar’a dahil olmasını iki Germen teknik direktörü borçluydu; önce Jupp Derwall, sonra Sepp Piontek bizi oyunun üst düzey mantığına ve standartlarına taşıdı diyebiliriz. Biri Batı Almanya, diğeri de Danimarka Milli Takımı serüvenleri sonrası coğrafyamıza geldiler ve o çok sevip bir türlü başarıya ulaşamadığımız futbol denen uçsuz bucaksız okyanusun sularında yüzeye tutunabilmemiz için ön ayak oldular. Söz konusu ikili, ‘Usta-çırak ilişkisi’ içinde de Mustafa Denizli ve Fatih Terim’i geride miras bırakarak bir anlamda misyonlarını tamamlayıp gittiler. Bu açıdan Stefan Kuntz’a umut bağlamak ve Milli Takım’ın ‘şimdiki zamanlar’ını teslim etmek, belki bu geçmişten kalan reflekslerin de bilinçaltıydı.
Ayrıca ‘Acı Vatan’ın suyunda harmanlanmış ikinci, üçüncü kuşak ‘Gurbetçi’ yeteneklerin ülke futboluna çok çok uzun yıllardır yaptıkları katkı da malum, dolayısıyla faal futbolculuk döneminde bir sezon da olsa buraların havasını koklamış bir isim kâğıt üzerinde doğru seçenekmiş gibi görünüyordu. Lakin bu aşı tutmadı; Alman teknik direktörün bu topraklar için fazla yumuşak görünen yapısı, kimi maçlardaki tercihleri, alınan kötü sonuçlar derken bilindiği gibi yollar yakın zaman önce ayrıldı.
Kuntz gitti ve yerine yine Avrupa futbolunun öncü ülkelerinden birinin temsilcisi geldi: Kendi topraklarında üst sınıf kulüp takımlarını çalıştırmış, buradaki ‘stajını’ ise ‘Çukurova sıcağı’nda yapmış Vincenzo Montella. Milli Takım tarihine bakıldığında Sandro Puppo (ki Beşiktaş’ı da çalıştırmıştı), Giovanni Varglien ve Leandro Remondini olmak üzere tam üç kez İtalyan hocaları başa getirmişiz, üstelik Beşiktaş sonrası Juventus ve Barcelona’da da görev yapan Puppo, Türkiye’yi üç ayrı (1952-1954 / 1960-1962 ve 1965-66) dönemde çalıştırmış. Bu tablo içinde Montella tarihimizdeki dördüncü ‘Çizmeci’ oluyor. 2023 yazını unutulmaz kılan başarılarını sonbahara da sarkıtan ve her katıldıkları turnuvayı zirvede kapatan ‘Filenin Şahaneleri’nin çok uzun bir süredir devam eden olağanüstü performanslarında iki İtalyanın, Giovanni Guidetti ve Daniele Santarelli’nin hoca olarak yaptıkları katkı göz önüne alındığında futbolda da benzer bir başarı arayışı için de aynı adresin kapısının çalındığı iddia edilebilir tabii ki…
Gelelim dünkü maça. Genç teknik direktör, eldeki mevcut isimleri harmanlayarak sahaya doğru bir 11 sürerek başladı ‘Euro 2024 Grup Elemeleri D Grubu’ndaki en güçlü takım hüviyetine sahip Hırvatistan karşısındaki ikinci randevumuza. Evimizde 2-0 mağlup olduğumuz ‘Dalmaçyalılar’ karşısında mücadele öncesi bir puan bile çok önemliydi, lakin dünkü oyuna bakıldığında kimse üç puanı hak etmediğimizi söyleyemez. Montella kaleyi Uğurcan’a teslim ederken savunmanın göbeğine Abdülkerim’le Adana Demirspor kariyerinden huyunu suyunu bildiği Samet’i yerleştirmişti. Sağ bekte Ferdi, solda da Ermenistan maçının olumsuz anlamda en çok göze batanlarından Cenk Özkaçar vardı. Salih, İsmail, Hakan ortaya toparlayacak, Kerem ve İrfan Can kanatlardan bindirecek, Barış Alper ise golü kovalayacaktı.
Oyunun başlamasıyla birlikte sahada İtalyan hocanın istedikleri başaran bir takımın olduğunu gördük. Özellikle Kerem-Barış Alper organizasyonları gol havası estiriyor ama iki futbolcunun da ilk ve son dokunuş problemleri böylesine bir maçta yakalanan fırsatların skora yansımasını engelliyordu. Yine de aranan kan bulundu, 30’da Salih Özcan’ın uzun pasında Barış Alper ileriye çıkan Livakovic’in üzerinden meşin yuvarlağı ağlarla buluşmayı bildi. İlk yarı Türkiye’nin her biri gol olabilecek hissi veren kontraları eşliğinde geçti ve tamamlandı.
Tito’nun özel bir tutkalla bir arada tuttuğu ülkenin dağılmasının ardından futbolda Yugoslav ekolünün en önemli temsilcisi olarak öne çıkan ve katıldıkları her turnuvada etkili zirve yürüyüşleriyle dikkat çeken Hırvatistan, ikinci yarıda ilk bölümdeki silik görüntüsünden bir nebze silkindi ve oyun üstünlüğünü ele geçirdi. Zlatko Dalic’in öğrencileri bastırdıkça bastırıyor ama konuk ekibin savunmasını bir türlü aşamıyordu. Türkiye kanadında bu kez kontraların sayısı düşmüş, ileriye atılan toplar ‘Damalılar’ın hücumu olarak tekrar geri döner olmuştu. Daha ilk maçta İtalyan futbolunun genlerinde olan defansif ustalığın Montella üzerinden Ay-Yıldızlı ekibin kodlarına yerleşmesi zor elbet ama yine de Kırmızı-Beyazlılar kollektif bir bilinç ve akılla ev sahibinin ataklarını savuşturmayı bildi. Özellikle İsmail Yüksek, rakibi bozmada dün gece çok mahirdi. Keza Cenk de 70’de mutlak bir golü önleyen isimdi.
🎬 Yazan, yöneten: Montella
👀 Oynayan: Barış Alper Yılmaz
İzliyoruz ve pamuk gibi oluyoruz. 🥰 pic.twitter.com/F93UaH42Zq
— TRT Spor (@trtspor) October 12, 2023
Kerem-Barış Alper hattı iyi işledi ama bu iki oyuncunun yukarıda da belirttiğim gibi tanımlanması zor yanları var; en önemlisi imkânsızı başarıp kolayda takılıyorlar. Barış Alper her zamanki gibi sağı solu belli olmayan stiliyle oynadı. Basit hamleleri yapamadı ama öte yandan akıl dolu bir gole imza attı. Kerem mücadeleci yapısını sürdürdü, gol fırsatı da yakaladı ama değerlendiremedi. Hakan Çalhanoğlu daha iyi olabilirdi, keza İrfan Can da var olan potansiyelinden pasajlar sunamadı. Salih Özcan iyiydi, savunma hattı ise akıllı ve stratejik olarak doğru hamleler sundu. Uğurcan da birkaç pozisyonda kalitesini gösterdi.
Türkiye, çok uzun bir süredir uçlarda gezinen bir takım profiline sahip. Olmadık başarılara imza atıyor, kolay maçları kaybediyor, istikrardan uzak görünüyor ama her zaman önemli bir potansiyeli barındırıyor. Aslında dünkü maçın sonucu da bu kimliğimizin bir yansımasıydı; evimizde 2-0 yenildiğimiz son derece güçlü bir takımı deplasmanda mağlup etmeyi başardık. Sanırım Montella’dan temel olarak standartları olan bir takım oluşturmasını bekliyoruz. Büyük turnuvalarda yerimizi alalım, gidebileceğimiz yerlere gidelim, başarısız olduğumuzda da “Elimizden geleni yaptık, sahada mücadelemizi gösterdik, emeğimizi ortaya koyduk” diyebilelim. Bu takım onun kariyeri açısından da önemli bir buluşma merkezi. Alacağı sonuçlarla kıta Avrupa’sında dikkat çekici bir noktaya uzanabilir.
Hırs, Azim, İstek, Mücadele… İşte Türkiye bu! 🇹🇷💪
📽 Hırvatistan’ı deplasmanda 1-0 mağlup ettiğimiz karşılaşmanın özeti. 👇 pic.twitter.com/B6tldLR3jG
— TRT Spor (@trtspor) October 12, 2023
‘Euro 2032’nin organizasyonunu birlikte üstlendiğimizin resmileştiği bir dönemde İtalya-Türkiye yakınlaşmasının da simge ismi olmaya aday. Tabii bütün bu söylediklerim şimdilik teorik meseleler ve temenniler… Ama şurası gerçek ki kalan iki maçta dün gecekine benzer göstereceğimiz performanslarla ‘Euro 2024’ vizesini cebimize koyabiliriz. Maceraya Kuntz’la başlamıştık ama önümüzdeki yaz katılacağımız olası ‘Almanya gezisi’ni bir İtalyanın, Montella’nın rehberliğinde gerçekleştireceğiz gibi görünüyor…
Bu vesileyle 2003’te yeni versiyonu çekilen ama orijinalinin tadını vermeyen 1969 yapımı, başrollerini Michael Caine, Noel Coward, Benny Hill, Raf Vallone ve Rossana Brazzi’nin paylaştığı, Peter Collinson imzalı klasiğe, yani ‘The Italian Job’a (bizde ‘İtalyan Usulü Soygun’ diye oynamıştı) selam gönderelim.