Patates kızartması, şekerleme, donat gibi yiyecekleri neden yedikçe yiyesimiz geliyor? Araştırmacılar, sağlıksız beslenmenin arkasındaki iştah artırıp irade zayıflatan mekanizmayı anlama yolunda önemli bir adım attı.
Paketli gıdaların ya da sağlıksız koşullarda pişirilen fast food yiyeceklerin, obezite ve yaşa bağlı (diyabet, kronik böbrek hastalığı, Alzheimer gibi) hastalıklara yol açtığı biliniyor. Peki nasıl oluyor da zararlı olduğunu bildiğimiz halde bu yiyeceklerden uzak duramıyoruz?
Technology Networks’ün haberine göre Buck Enstitüsü Kapahi Laboratuvarı’ndan araştırmacılar pişmiş ya da işlenmiş gıdalarda bulunan ve ‘İleri Glikasyon Ürünleri’ (AGE – Advanced Glycation End Products) olarak adlandırılan bazı kimyasalların neden açlığı artırdığını ve irademizi nasıl zorladığını ortaya koydu.
Şekerin, protein, lipid veya nükleik asidin bir kısmıyla birleşmesiyle ortaya çıkan metabolik yan ürünlere AGE deniyor. AGE’ler, bir hücrede şekerleri metabolize ettiğimizde doğal olarak ortaya çıktığı gibi pişirme, kızartma ve ızgara sırasında da oluşuyor, birçok işlenmiş gıdada bulunuyor.
Araştırma sonuçlarının yayınlandığı makalenin başyazarı Dr. Muniesh Muthaiyan Shanmugam, “Pişirme sırasında ortaya çıkan ve yiyeceklerin lezzetli görünmesini ve kokmasını sağlayan kahverengi renk AGE’lerin bir sonucu” dedi ve AGE’lerin yiyecekleri daha iştah açıcı ve karşı konulmaz hale getirdiğini söyledi.
Örneğin, şeker ve proteinin ısıyla etkileşime girmesinden ve şefler arasında Maillard reaksiyonu olarak bilinen ‘esmerleşme’ AGE’lere bir örnek. Yiyeceklere lezzet katıyor ancak ortaya çıkan kimyasallar; iltihaplanmadan kan damarlarının sertleşmesine, hipertansiyondan böbrek hastalıklarına, kanserden ve nörolojik sorunlara katkıda bulunuyor.
Dr. Shanmugam, “AGE’ler bir kez oluştuktan sonra detoksifiye edilemezler” diyor. Yaşla birlikte vücudun AGE’lerle baş etme yeteneği azalıyor, bu da yaşa bağlı hastalıkların oluşmasına neden oluyor.
Araştırmada AGE verilen minik solucanlar hem bu lezzetli yiyeceklerin cazibesinden hem de neden olduğu zararlardan kaçamadı. Bu kimyasallar hastalıklara neden oldu ve solucanların iştahını artırdı. Bu mekanizmayı anlamak isteyen araştırma ekibi, aşırı yemekten sorumlu biyokimyasal sinyal yolunu ortaya çıkarmak için bazı AGE’leri saflaştırdı ve bunlardan ikisinin (glod-4 ve MG-H1) gıda alımını artırdığını gösterdi. Bu, beslenme ve nörodejenerasyonu artırmak için spesifik AGE moleküllerinin aracılık ettiği sinyal yolunu tanımlayan ilk çalışma.
Ayrıca, doğal olarak oluşan AGE’lerin bile solucanların ömrünü yüzde 25-30 oranında kısalttı. Şimdi aynı laboratuvar AGE’ler ve yağ arasındaki bağlantıyı daha iyi snlamak için fareler üzerinde deney yapacak.
Makalenin son yazarı Dr. Pankaj Kapahi, “Bu sinyal yolunu anlamak, AGE’ler açısından zengin yiyeceklerin iştahımızı nasıl artırdığına ışık tutuyor, AGE birikiminin obezite ve nörodejenerasyon dahil olmak üzere hastalıklarda rol oynadığını vurguluyor” dedi. Dr. Shanmugam ise “Biz gıdayı kontrol etmiyoruz, gıda bizi kontrol ediyor” dedi.
Kapahi ve Shanmugam kendi beslenme alışkanlıklarını da gözden geçirmiş. Her ikisi de vücuda şeker yerine yağ kullanma şansı veren aralıklı oruç tutuyor. Dr. Kapahi, herkesin vücudundaki AGE yükünü azaltmak için yapabileceği basit şeyleri sıralıyor: Lif ve glikoz seviyelerinin sabit kalmasına yardım eden tam gıdalar tüketin, kızartma ve ızgara yerine buharda pişirmeyi tercih edin. AGE oluşumuna yol açan reaksiyonu yavaşlatan limon suyu, sirke gibi asitleri pişirmeden önce gıdalara ekleyin.”