Euroleague’de Kaunas yolcuları belli oldu… Kural değişmedi: 18’de 18
Geçtiğimiz sezon sonuyla beraber Ergin Ataman’la yollarını ayıran ve Erdem Can’la anlaşan Anadolu Efes EuroLeague’e istediği gibi başlayamadı. Ancak Efes için kısa ve orta vadede çözümün adı kaçınılmaz, sabır…
Anadolu Efes, Ergin Ataman’la beraber Avrupa basketboluna damga vurdu. Beş senelik süreçte 4 kez final four yapan (bir sezon pandemi dolayısıyla bitemedi) 3 kez final oynayan Efes 2021 ve 2022’de şampiyon oldu. 2023’te kadrosuna Will Clyburn’ü katarak yola çıkan takım bekleneni veremedi play-off dışında kaldı. Sezonun sonu aynı zamanda bir devrin sonuydu. Ergin Ataman takımdan ayrıldı. Efes’i başarıdan başarıya koşturan yıldız Vasilije Micic NBA’e gitti. Bryant Dunston ve Doğuş Balbay gibi kaptanların yanı sıra Amathe M’Baye, Buğrahan Tuncer gibi yan parçalar da Efes defterini kapadı.
Her şeyden önce temel değişim Ergin Ataman – Erdem Can değişikliğiydi. Hikayeyi buradan okumak en doğrusu. Zira Ataman’ın etkisi yalnızca Efes üzerine değil, Avrupa basketbolu üzerine oldu. Onun yarattığı skorer kısa ikilisi formülüyle yakalanan hücum gücü üst üste başarıları getirdi. Güçlü yapının mimarı, yerini son derece potansiyelli genç koça bıraktı.
Erdem Can’ın Efes kariyeri değişim sancılarını artıran olaylarla başladı. Can’ın sezon öncesi hazırlık turnuvasında oyuncusu Erten Gazi’ye “Karşında Ergin Ataman mı var terbiyesiz adam?” dediği ses sosyal medyada yayıldı. TÜBAD açıklama yaptı, Can’ı kınadı. Koçun daha önce senelerce Fenerbahçe’de Zeljko Obradovic’in yardımcılığını yapmış olması, Ergin Ataman’ın destekçisi Efes taraftarıyla arasının daha sezon başlamadan açılmasına yol açtı. Can bu olaydan birkaç gün sonra bu kez Yunanistan’daki bir turnuvada Partizan maçı öncesi Obradovic’in elini öperek görüntü verince bu da Efes taraftarı tarafından yanlış bir hareket olarak yorumlandı.
Erdem Can, yepyeni bir takıma, hedefleri yüksek Anadolu Efes’e EuroLeague’de çaylak bir koç olarak gelirken ülke basını ve kendi taraftarı tarafından mesafeli bir yaklaşımla karşılaşıyordu. Üstüne takımın en büyük yıldızı ve kaptanları gittikten sonra Efes’in kabuk değişiminde yeni kaptanlar seçmesi gerekiyordu. Bunlar Shane Larkin ve Rodrigue Beaubois oldu. Larkin, Micic’in üstün performansıyla Efes kariyerine tutunmuş ve ritmini bulduktan sonra bu ikili Avrupa çapında oyunu değiştiren durdurulamaz bir ikiliye dönüşmüştü. Ancak Larkin’in söz konusu 5 senelik süreçte liderlik anlamında öne çıkan oyuncu olmadığı açıktı. Öyle ki saha içinde bazen Micic bazen Krunoslav Simon bazen Bryant Dunston bu görevi üstleniyordu. Saha dışında da 12 senelik Efesli Doğuş Balbay bu görevi layıkıyla yerine getiriyordu. Kabuk değişimi ardından soru işaretlerinden biri, yaz aylarını milli takımla alakalı polemiklerle geçirmiş Larkin’in ne kadar iyi bir lider olarak kendini gösterebileceğiydi.
Efes’in sezonu bu soru işaretleri ve değişikliklerle beraber bir noktada sorunlu başlayacaktı. Ancak EuroLeague’deki fikstür de lacivert-beyazlılara yardımcı olmadı. Önce Barcelona deplasmanında 4. çeyrekteki çözülme, ardından Real Madrid’le iç sahada yapılan kötü başlangıç göze battı. Farklı yenilgiler ardından çift maç haftasında Asvel ve Valencia galibiyetleri alınması gereken galibiyetler olarak görünüyordu. Ancak Olympiacos deplasmanında bilhassa hücumdaki silik görüntü ve 75-57’lik mağlubiyet soru işaretlerini yine artırdı. Ligdeki 95-76’lık Galatasaray mağlubiyeti Erdem Can üzerindeki okları keskinleştirdi. Son olarak Bologna deplasmanında etkisiz ikinci yarı ve maç boyunca 7 üç sayı isabeti bulan takımdan yenen 93 sayı pota altı savunmasının ne kadar kırılgan olduğunu ve iyi oynanan ilk yarı sonrası takımın pamuk ipliğine bağlı yapısının sahiplenen yıldız eksikliğini gösteriyordu.
Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının ardından CSKA’dan ayrılan belki de en büyük yıldız Will Clyburn, EuroLeague şampiyonu Anadolu Efes’in yolunu tuttu. Ancak oyuncu Ergin Ataman’ın takımında dikiş tutturamadı ve geçmiş sezonlardaki kadar verimli olamadı. Aynı Will, Erdem Can yönetimindeki Efes’te daha da geri gitti. Clyburn bu sezon EuroLeague’deki ilk 6 maçında 9.7 sayı, 5.3 ribaunt ve 1.5 asist istatistikleri yakalarken yüzde 44.7 iki sayı, yüzde 16.7 üç sayı, yüzde 66.7 serbest atış yüzdesi yakalayarak 9.3 verimlilik puanı ortalaması tutturabildi. Sayı, serbest atış yüzdesi ve verimlilik puanı istatistiklerinde kariyerinin en düşük ortalamalarıyla oynayan ABD’li iki sayı yüzdesinde ikinci en düşük noktaya geldi. Üç sayı yüzdesi de an itibarıyla tartışmaya kapalı zira her 6 üçlüğünün yalnızca 1’i potayı buluyor.
Will Clyburn Micic’in ayrılması üzerine Shane Larkin’le beraber takımın üzerine kurulduğu yıldız. Deneyimli forvet bu titri hak etmekten fazlasıyla uzak. Clyburn’ün istatistiklerinden öte vücut dili de pozitif değil. Sezon başından beri savunmadaki savruk hali, topsuz alan savunmasında rakiplerin onun savunduğu oyuncular üzerinden Efes’i cezalandırmasına yol açıyor. Will’in bu performansı belki de dönüşüm sancılarının artmasına neden oluyor. Zira Efes kadrosu onun gibi bir yıldızın liderliğine ve yeri geldiğinde oyunu taşımasına muhtaç kalitede oyunculara sahip.
Anadolu Efes’in yeni sezon öncesi transferleri fazlasıyla tartışıldı. Özellikle uzun rotasyonunda eksiklerin kapanmaması eleştirildi. Geçen sezon da aynı pozisyonda sıkıntı yaşanırken yine aynı hataların yapılması kabul edilemezdi. Ancak Efes uzun olarak EuroCup seviyesinde kendini gösteren fakat EuroLeague için kalitesi tartışılır oyuncular Derek Willis ve Tyrique Jones’u transfer etti. Tibor Pleiss ve Ante Zizic’le yola devam edilirken, Bryant Dunston’la vedalaşıldı. 4 numaradan süre alan Amathe M’Baye da Rusya’nın yolunu tuttu. Willis ve Jones şu ana dek belli meziyetleri dışında yapamadıklarıyla rakip takımların hedefi haline gelmiş durumdalar. Rakip uzunlar tarafından düzenli olarak hedeflenen Willis dışında atletik Jones’a, Real Madrid’in yıldızı Guerschon Yabusele adeta “EuroLeague’e hoş geldin” demiş ve zorlu anlar yaşatmıştı.
Uzun rotasyonundaki sıkıntılar dışında gard bölgesine gelen Justus Hollatz, belki de Fenerbahçe’nin Arturs Zagars hamlesinde yaptığı gibi tecrübe kazanması için ilk aşamada kiralık olarak gönderilmeliydi. Ancak Efes ve Erdem Can oyuncuya kadro planlaması içinde yer vermeyi seçti. Bu karar bir zayıf karın daha oluşturdu. Kısacası Efes’in kadrosunda fazlasıyla zayıf karnı var. Bu da zorlu fikstürün olumsuz etkisini artırıyor.
Tüm olumsuzluklarla beraber fikstür de Efes’in yanında değil. Takım evinde güçlü Zalgiris Kaunas’ı ağırladıktan sonra çift maç haftasında Monaco ve Milano’ya konuk olacak. Ardından Partizan’la İstanbul, Kızılyıldız’la Belgrad’da karşılaşacak ekip, bu müsabakaların ardından Ergin Ataman ve Panathinaikos’u konuk edecek. İşte Efes’in fikstürü önümüzdeki süreçte göründüğü gibi zorlu. Bu süreçte yukarıda saydığım tüm olumsuz etmenleri daha da derinden hissederek seri mağlubiyetler alınabilir. Ancak bu durumda başlanan projeden geri adım atmak ne kadar mantıklı tartışılır. Yönetimin tüm şartları göz önünde bulundurarak bu sezonu geçiş olarak görmesi daha doğru. Zira Efes bu yıla son şampiyon olarak değil, geçen sezonu Avrupa şartlarında süper yıldızlarla dolu kadrosuyla play-off dışında kalarak girdi.
Ben Efes’in bu sezonunu Fenerbahçe’nin Zeljko Obradovic sonrası Igor Kokoskov sezonuna benzetiyorum. Erdem Can o sezonu yardımcı koç olarak bizzat yaşadı hatırlatmak lazım. Benzettiğim noktalar, uzun süre görev yapıp efsaneleşmiş koçun değişimi, yeni transferlerin bazılarının kalite olarak fazlasıyla aşağıda kalması (Johnny Hamilton, Jarrell Eddie), takımda kalan yıldız oyuncuların ilk aşamada liderlik anlamında geride kalması gibi ayrıntılar (Nando De Colo ve Jan Vesely takım sağlığına kavuştuktan sonra kendilerini göstermişlerdi). Fenerbahçe o sezon ortasında Marko Guduric transferini yaptı ve belki de dönüm noktası oldu. Efes’in de belki de böyle bir transfere bilhassa uzun bölgesinde ihtiyacı var. Zira ne kadar kötü başlarsa ve kötü giderse gitsin 34 maçlık normal sezon sanılandan çok daha uzun bir maraton. Sadece hedefi doğru belirlemek ve sağlam adımlar atmak elzem. Bu sezon Anadolu Efes’in amacı şampiyonluk değil, olsa olsa ilk 8 olmalı, bu hedeften de en ufak olumsuzlukta sapmamalı.