50 yıl sonra ilk girişim: Ay görevinde siyaset ve SpaceX’in etkisi
Samanyolu'nun kalbindeki süper kütleli kara delikten sadece 300 ışık yılı uzaktaki Sagittarius C en büyük gizemlerden biri. James Webb objektifini buraya çevirdi ve yaklaşık 500 bin yıldızdan oluşan şöleni bize sundu.
James Webb Uzay Teleskobu, objektifini bu sefer Samanyolu’nun kalbine çevirdi ve gökbilimcilerin evrenin erken dönemlerine dair daha fazla ayrıntıyı çözmelerine yardımcı olabilecek yeni bulgularını ortaya koydu.
Samanyolu’nun merkezindeki süper kütleli kara delikten sadece 300 ışık yılı uzakta, kısmen yoğun tozla gizlenmiş yoğun bir yıldız oluşum bölgesi olan Sagittarius C, James Webb’in objektifine takılan görüntüsünde mavimsi parlak bir zeminde yaklaşık 500 bin yıldızını sergiliyor. Yukarıda, kapakta görebileceğiniz bu görüntüde en dikkat çekici şeylerden biri merkezin hemen solunda görülebilen bebek yıldızların oluşturduğu küme.
Bu görüntünün analizinden sorumlu Virginia Üniversitesi lisans öğrencisi Samuel Crowe, bu fotoğrafta bizlere yeni çok fazla şeyin olduğunu söylüyor. Gelin beraber fotoğraftaki detayları daha yakından inceleyelim.
Görüntüdeki tahmini 500 bin yıldızın arasında, kızılötesi karanlık bulutun ortasında şenlik ateşiymişçesine parlayan bebek yıldız kümesi var. Bu kümenin tam ortasında da Güneş’in 30 katı büyüklüğünde bir bebek yıldız yer alıyor. Bebek yıldızların içinden çıktığı bulut çok yoğun olduğu için bulutun arkasında kalan yıldızlardan gelen ışık James Webb’in kızılötesi radarına bile yakalanamıyor.
Bu da görüntünün en kalabalık kısımlarından biri olmasına rağmen daha az kalabalık görünmesine neden oluyor. Daha küçük karanlık bulutlar ise yıldız kümesindeki delikler gibi görünerek görüntünün nokta nokta kısımlarını oluşturuyor. İşte buralar aslında gelecekteki yıldızların oluşacağı yerler. Görüntüde her yöne dağılan iyonize hidrojendeki iğne benzeri yapıları gösteriyor.
Samanyolu’nun kalbi, Dünya’dan yaklaşık 25 bin ışık yılı uzakta. Bu da James Webb’in teleskobuyla tek tek yıldızları inceleyebileceği kadar yakın olduğu ve gökbilimcilerin, yıldızların nasıl oluştuğu ve bu sürecin kozmik ortama bağlı olarak nasıl değişimler gösterdiği hakkında daha önce bildiklerinden daha fazlasını öğrenme olanağına sahip olacakları anlamına geliyor.