Gazze’deki ateşkeste süreyi uzatmak için son dakika çabaları
Dün akşam Türker İnanoğlu Merkezi'nde konser veren Filistinli dünyaca tanınan topluluk Le Trio Joubran ile performansları öncesi bir araya geldik. Sohbetimizin ana konusu Filistin'in yaşadığı dram ve Filistinlilerin sanatla buna direnişiydi.
20 yıldır birlikte müzik üreten Filistinli üç kardeşin kurduğu Le Trio Joubran, bu kadim toprakların geleneksel müziklerini udlarıyla modern çağa taşıyor. Duyarlılıkları ve sosyal sorumluluk çalışmalarındaki özverileriyle tanınanan topluluk, grup çalışmalarının yanı sıra farklı müzisyenlerle de ortak işlere imza attı. Dhafer Youssef’tan Coldplay’e pek çok müzisyenle çalışan topluluk Spotify verilerine göre dünya üzerinde en çok İstanbul’da dinleniliyor. Sadece İstanbul değil, Türkiye’nin pek çok kentinde konserlere imza atan topluluk dün akşam tüm geliri Filistinli ihtiyaç sahiplerine bağışlanan performanslarıyla Maslak Türker İnanoğlu Merkezi’ndeydi. Büyük ilgi gören konser öncesi üç kardeşle prova aralarında Filistin, siyaset, sanat, hayat ve müzik hakkında konuştuk. Joubran kardeşler Gazze’de yaşanan insanlık dramına dair duygu ve düşüncelerini anlatırken böylesi bir durumda sanatlarına neden ve nasıl sarıldıklarını anlatıyor. Her şeye rağmen geleceğe umutla bakan Joubran kardeşlerbu motivasyonla yakın gelecekte yayınlayacakları albümleri için de çalışmaya devam ediyor. Sözü, hikâyelerini müzikle anlatan Le Trio Joubran’a bırakıyoruz…
Sanattan ya da müzikten konuşmak için doğru bir zaman mı bilmiyorum ama sizce bu iki kavram, bu günlerde hayatta kalmanın ve direnişin bir çeşidi, bir yolu olabilir mi?
Bu soru için çok teşekkür ederim. Şimdi Filistin hakkında konuşmak için doğru zaman. Bu, sanat hakkında konuşmayacağımız anlamına gelimiyor. Sanat, kimliğinizin ve hayatı yaşama şeklinizin bir yansıması. Tam olarak yaptığımız şey de bu. Müzik olmadan hislerimizi ve düşüncelerimizi yansıtamayız. Müzik aynı zamanda işgale karşı da bizim gücümüz. Bu konseri yapabilmek, insanların buraya, konsere gelebilmesi bizim kendimizi ifade etmenin bir yolu. Müzik, bizim hikâyemizi anlatış şeklimiz ve müzisyen olarak duygularımızı başka şekilde dışavuramayız.
Geçmişe baktığımızda Mahmud Derviş ya da Edward Said gibi isimler karşımıza çıkıyor. Bunlar Filistin için ikonik insanlar. Siz de ülkenizin sesini tüm dünyaya duyuran isimler olmayı başarıdınız. Gelecekte siz de bu şekilde anılır mısınız? Ek olarak bu konuda nasıl bir sorumluluk hissediyorsunuz?
Bu aslında bugün cevabı verilebilecek bir şey değil. Bizim bugün neler yaptığımızın cevabını gelecek ve gelecekteki insanlar verecek. Peki biz şimdi ne yapıyoruz? Cevabı çok basit. 20 yılı aşkın bir süredir birlikteyiz ve enstrümanımızla müzik ve kültür üretiyoruz. Kültürümüzün temeli, sizin de dediğiniz gibi Mahmud Derviş ve Edward Said gibi isimlere dayanıyor. Bundan yıllar önce Mahmud Derviş gibi bir isimle birlikte çalışmış olmaktan ötürü büyük onur duyuyoruz. Bizler, bugün onun yolundan mümkün mertebe ilerlemeye çalışıyoruz. Bizim ikon ya da sembol olmak gibi bir kaygı taşımıyoruz. Müzisyen olmak bizlere yetiyor. Bizce Filistin’in bizzat kendisi ikondur. Ayrıca her şehit de bir ikondur. Toprakları için canlarını feda eden tıpkı Hz. İsa gibiler. Tüm benlikleriyle insanlık için canlarını feda ettiler.
Dünyanın dört bir yanında yüzbinlerce insan Filistin için ayakta. New York, Londra, Paris, Atina, İstanbul, Sydney. Hollywood yıldızları ayakta. Yıldız müzisyenler gösterilerde ön saflarda. Hatta bazıları bu yüzden işlerini dahi kaybetti. ABD özelinde bir bölünme söz konusu bu hususta. Bu destek ve bölünme konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bence bu yaşananlar insanları gerçeklik karşısında çırılçıplak bir şekilde kalmalarını sağladı. Evet, büyük bir kırılma ve bölünme yaşandı. Bu bölünme; Filistin’de yaşananlar hakkında bilgisi olmayanlar bu toprakların geçmişini bilenler arasında. Geçmişte Filistin’e destek verenler bugün de bu desteklerini yineliyor. Bugünkü ayrışma ise daha çok Filistin’de soykırım yapmak isteyenler ve buna karşı koyanlar arasında. Öte yandan masum insanların katledildiği bir yerde, Filistin konusunda insanlığın geneli için herhangi bir fikri bölünme olmaması gerektiğini söyleyebiliriz. Herhangi bir politik görüşten bağımsız olarak çocukların öldürülmesi istisnasız herkesi üzmeli. Ancak ne üzücüdür ki politik nedenlerden ötürü insanların bu konuda tek vücut olamadığını da görüyoruz. Fakat bununla birlikte ufukta çok büyük bir uyanış da görüyoruz. İsrail’in yaptıklarını anlatmak için bir şey yapmamıza gerek yok. Mevcut gerçeklik zaten bunu çok açık bir biçimde ortaya döküyor. Uluslararası hukuk ve insan hakları herkesin uyması gereken temel konular. İnsanlar bu ikisine riayet etmek yerine karşısında duruyorsa burada büyük bir sorun var demektir.
Konserin tüm gelirini Filistinli ihtiyaç sahiplerine bağışladığınızı açıkladınız. Bu hep yaptığınız bir şey mi? Yoksa ilk kez mi böyle bir adım attınız?
Evet, doğru. Konserin tüm geliri uzun yıllardır birlikte çalıştığımız Kızılay aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine aktarılacak. 20 yıldır bu sosyal sorumluluğu üstlendik. Hatta müzikal kariyerimizde bu konu çok büyük bir yere sahip. Her yıl dünyanın dört bir yanında Filistin için, mülteciler için, kanser hastaları için ve daha pek çok kesim yararına konserler veriyoruz. Özellikle de Filistin’deki hastaneler yararına kariyerimiz boyunca en çok odaklandığımız konu bu yardım çalışmaları oldu. Böylesi bir durumda biz yine konserlerimize devam etmek, bestelerimizi çalmak istiyoruz. Ancak işimizi insaniyet şemsiyesi yanımızda olmadan yapamayız. Farkındalık yaratmaktan fazlasını yapmalıyız. Bu uğurda birlikte çalıştığımız kuruluşlar var. Bunlardan biri de uzun yıllardır birlikte çalıştığımız Filistin Kızılayı.
Peki Filistinliler böylesi zor zamanlarda sanata nasıl erişiyor? Veyahut ortaya nasıl bir sanat çıkarıyor?
Geçen gün televizyonda Gazze’de İsrail bombardımanı sonrası tamamen yıkılmış bir binadan uduyla çıkan birini gördük. Herkesin şunu anlaması gerekiyor. Biz Filistinliler hayatı, yaşamayı çok seviyoruz. Evet, felaketi yaşıyoruz ama her zaman da yaşamaya dair büyük bir arzumuz var. Bizler normal şekilde yaşamak istiyoruz. Sanat, Filistinlilerin kendilerini anlatma biçimi. Hatta şifa yönü de var. Müzik bizlerin iyileşitirici gücü. Böylesi bir zamanda derin bir umutsuzlukla depresyona kapılmadıysak bunu müzik yapmamıza borçluyuz. Sanat üretmek, Filistinlileri yaşadıkları bu korkunç şeyler karşısında iyileştirici bir role sahip. Filistin’de sanatın ciddi bir görünürlüğü var. Eskiden de böyleydi, şimdi de böyle. Şiirde, müzikte, sinemada büyük biri görünürlüğümüz var. Şu yaşanan son katliam öncesi Avrupa’da Filistin kültürünün tanıtılması konusunda çeşitli projelerde yer alıyorduk. Ancak ne acıdır ki bu saldırılar başladıktan sonra tüm yardımları kestiler. Ama biz kendi kültürümüzü kendi başımıza da kendi tutkularımızla görünür kılmaya devam ederiz.
Son olarak 2019’da Coldplay’in ‘Arabesque’ şarkısında yer almıştınız. 2021’de de ‘Ascent’ adlı bir tekli yayınladınız. Bu konuda bir süredir sessiniz. Yakında yeni bir proje var mı?
Hazırlıklarını tamamladığımız bir bestemiz vardı. Bu yaşanan dram olmasa tam da şu sıralar dinleyicilerimizle buluşturacaktık. Şimdi hazırda bekleyen bir şarkımız daha var. Ancak koşullar yayınlamamıza pek de müsaade etmiyor. Ama çok yakında bu şarkıları, üstelik bir albüm olarak yayınlayacağız.