971. hafta: Cumartesi Anneleri bu kez karanfil bırakabildi
Mayıs Meydanı Anneleri, yıllardır sürdürdükleri mücadeleyi bu kez Milei'nin ülkeyi sürükleyeceği karanlığa karşı verirken, 10Haber'in sorularını yanıtlayıp, Cumartesi Annelerine dayanışma mesajı gönderdiler.
Arjantin’in meşhur meydanı Plaza de Mayo, günlerdir öfke ve hüzne ev sahipliği yapıyor. Mayıs Meydanı Anneleri, yıllar önce faşist cuntanın gözaltında kaybettiği çocuklarını aradıkları meydanda bu kez de bir hayaletin ayak seslerine dur demek için binlerce kişiyle toplandı. O hayalet, 19 Kasım’da ikinci turu düzenlenen seçimlerde Javier Milei ile hortlayan aşırı sağın ta kendisiydi.
Askeri cuntanın gözaltında işkencelere maruz bırakıp kaybettiği 30 binden fazla kaybı 1977’den bu yana arayan anneler, ilerleyen yaşlarına rağmen bir an bile bırakmadıkları nöbetlerini tekerlekli sandalyede sürdürdükleri Plaza de Mayo meydanından 10Haber’in sorularını yanıtladılar, Cumartesi Anneleri’ne de dayanışma mesajı gönderdiler.
Röportajın soru cevap kısmına geçmeden birkaç şeyden bahsetmek istiyorum. Kendisini anarko-kapitalist olarak tanımlayan ve oyların yüzde 55,82’sini almayı başaran Özgürlük Gelişimi Partisi’nin adayı Milei’yi tanıyalım biraz. Arjantin’in tıpkı bizim Türkiye’de yaşadığımız gibi yüksek enflasyon etkisiyle seçimlere bıçak sırtında gittiğini belirtelim. Milei’nin karşısındaki aday Peronist Sergio Massa’nın mevcut ekonomi bakanı olarak günah keçisi ilan edildiğini de. Uzun lafın kısası Arjantin’in yüzde 55’inin öfkesi sağ korkusunu alt ederken geri kalanları da dibi görünmez bir kuyuya itmiş oldu.
Kendisi gibi olmayandan nefret eden, organ satışını yasalaştırmadan tutun da eğitim, sağlık ve kadın bakanlıklarını kapatmayı, merkez bankasını havaya uçurmayı hayal eden bir adam, zaferini simgesi haline gelen elektrikli testeresiyle ilan etti. Düşük bütçeli Hollywood yapımı korku filmi gibi… Hollywood yapımı derken, geçmişteki Condor Operasyonu’na da gönderme yapmış olalım.
Milei’nin Başkan Yardımcısı adayı Victoria Villarruel kampanya sırasında cunta döneminde devletin işkence yaptığını reddetti, 30 binden fazla insanın öldürülmesine neden olan uygulamaları neredeyse aklayan açıklamalar yaptı. Bunu yaparken Arjantin’de diktatörlük sırasında kaybedilenler için harekete geçen Plaza de Mayo Anneleri ve Büyükanneleri liderliğindeki insan hakları mücadelelerine de saldırdı.
30 Nisan 1977’de başladıkları mücadelenin vardığı noktayı bu sözlerle anlattı anneler; “anneliği kamulaştırdık.” Onlara adını veren meydanı asla terk etmediklerini anlatırken bugün sürdürdükleri mücadelenin de her zaman olduğu gibi Arjantin halkı için olduğunu söylediler.
Plaza de Mayo Anneleri olarak, 30 Nisan 1977’de sokaklara çıktık ve o günden beri bize adını veren meydanımızı hiç terk etmedik. Her perşembe bu meydanda politik duruşumuza devam ediyoruz. Biz devrimci çocuklarımızın hayatları pahasına savunduğu halkın çıkarlarını hatırlatmak için buradayız.
“Tüm anneler aynı acıyı çekiyoruz” dedikten sonra şöyle devam ettiler anlatmaya: “Bazılarımız bir veya daha fazla çocuğumuzu kaybetti ve hepimiz çok benzer durumlar yaşadık. Yıllar önce mücadelemizin, çocuklarımızın mücadelesinin bireysel tanığı olmaya karar verdik, anneliği siyasi, kolektif ve toplumsal bir olgu haline getirdik, yani anneliği kamulaştırdık.”
Gözaltında kaybedilen çocuklarını ve yakınlarını arayan anneler meydanları bugün binlerle doldurdukları güç ve sese ulaşana dek çektikleri yalnızlığı da dile getirdiler. Mücadelelerinin ‘bir inkarın ürünü’ olduğunu söyleyen anneler, “Mücadelemiz başlarda hiç destek görmedi. Aslında ortaya çıkışımız da başlangıçta maruz kaldığımız bu reddin ürünüydü. Ülkemiz yargıçları bize destek olmadı, siyasi partiler destek olmadı, İnsan Hakları örgütleri şikayetlerimizi formalite icabı dinlediler, kimse çaresizliğimizi anlamadı” dedi.
Destek görmedikleri yıllara inat çığ gibi büyüyen bir hareketin simgesi artık Plaza de Mayo Anneleri. Her zaman olduğu gibi meydanda mücadeleye devam ediyor, Arjantin’in Milei ile sürükleneceği karanlığa seslerini binlerce insanla beraber yükseltiyorlar. Bugün meydanlarda annelere destek verenler de “Anneler’e eşlik ederek yaşananları unutmadığımızı ve kazananların seçim sonuçlarına rağmen her şeyi mahvetme gücüne sahip olmadığını gösteriyoruz” diyorlar. Arjantin’de halk, Mayıs Meydanı’na birbirlerine sarılmak ve mücadeleye devam etmek için gidiyor. Ve şöyle diyorlar; “Bu onların asla yapamayacağı bir şey, çünkü sevgiyi bilmiyorlar.”
İşte annelerin mücadelesi, geçmişte yaşanan tüm şiddete rağmen dinmeyen inancın, çaresizliğin güce dönüştüğü uzun yıllara dayanıyor. Şöyle anlatıyor Mayıs Meydanı Anneleri: “Meydanda sürekli polis şiddeti görüyorduk, tutuklanıyor, faşist grupların hakaretine maruz kalıyor, dövülüyorduk.”
Ardından bu mücadelede büyük emeği olan ve haklarını aradıkları çocuklarıyla aynı kaderi paylaşan isimleri sıralıyorlar: Azucena Villaflor, Esther Ballestrino de Careaga ve Mary Ponce de Bianco.
Kaçırıldıktan sonra kaybolan üç annenin adını…
Tüm dünyayı hatta Arjantin’i dahi şok içinde bırakan seçim sonuçlarını değerlendiren anneler, ülkenin girdiği dehlizi şöyle özetliyor: “Başkan Alberto Fernández’i, başlangıçta kesinlikle desteklediğimiz bir lider olmasına rağmen, göreve geldikten kısa süre sonra sert şekilde eleştirdik, çünkü Arjantin’in yaşadığı yapısal sorunları çözmek için politik yeteneği veya kararlılığı yoktu. Bu sorunlar bizi Mauricio Macri hükümeti sırasında da görülmemiş krize sürüklemişti. Fernández, siyasi mahkumların sorunlarını çözmedi, Macri’nin IMF ile yaptığı vahşi dış borçlanmayı onayladı, yozlaşmış yargıda reform yapmadı, özetle: Halkın ona verdiği görevi yerine getirmedi, duyduğu güveni ihlal etti. Ve bu ihlal 19 Kasım Pazar günü tamamen faşist, şiddet yanlısı, piyasa dostu ve halk karşıtı bir adayın zaferine yol açtı.”
Türkiye’den tam 13 bin kilometre uzakta mücadele veren Plaza de Mayo Anneleri, Cumartesi Annelerine, “asla vazgeçmeyin” mesajı gönderdi.
Anneler bir cumartesi günü, Cumartesi Anneleri için şunları söyledi: “Dünya genelinde mücadele eden tüm annelere iletmek istediğimiz mesaj şu: Asla pes etmeyin. Başkanımız ve efsanevi yol arkadaşımız Hebe de Bonafini’nin dediği gibi ‘Kendinizi mağdur hissetmeyin. Mağdurlar bizden daha kötü durumda olanlardır. Tüm çabalarımızı ve mücadelemizi hak edenler onlardır. Onlar için savaşın. Başkaları için mücadele edin. Mücadelenizin ve kavganızın en iyi garantisi budur.”