‘Hayat’ ve ‘Tereddüt Çizgisi’: Avrupa Film Akademisi Ödülleri için iki film de finalde
'Hayat', konusu, teması, sinematografisi düşünüldüğünde Zeki Demirkubuz'un 'Masumiyet' ve 'Kader'iyle birlikte anılacak bir film. En az onlar kadar yakıcı bir yanı olsa da hem anlatım hem de sinematografi olarak yönetmenin en olgun eseri.
Yaşını başanı almış iki erkek, oturmuşlar karşılıklı. Erkeklerden biri mahçup, diğeri halden anlayan türden. Konu bir kadının kendi hayatıyla ilgili verdiği karar. Zeki Demirkubuz’un son filmi ‘Hayat’ böyle açılıyor. Sinop’un Boyabat ilçesinde çocuklarının mürüvvetini görmek isteyen babalar bir karar almış. Çoçukları Hicran ile Rıza’yı evlendirmek istemişler.
İki genç birbirine tanımıyor. Hicran’ın vesikalık fotoğrafı tutuşturulmuş Rıza’nın eline, sonra birkaç defa görüşmüşler ve nişan yapılmış. Lakin Hicran, muhafazakar ve otoriter babasının kendisine pek de danışmadan aldığı bu karara evden kaçarak tepki göstermiş. Filmin başındaki mahçup erkek de otoriter babası. Önce dünürünün, sonra küçük kasabadaki insanların gözünde küçük düştüğünü ve tabii ki erkekliğinin yerle yeksan olduğunu düşünüyor. Onun için mahçup… Ki aynı zamanda kızına da öfkeli…
Hicran’ın bırakıp gittiği sadece ailesi ve babası değil, dedesinin büyüttüğü Rıza da bu ayrılıktan pek de belli etmese de mustarip. Büyük bir sevda ile birbirine bağlı olan anne ve babası ölünce dedesi büyütmüş onu. Dedesinin fırınında çalışan bu genç Hicran’ın peşine düşüyor. Ta İstanbul’a gidiyor. Buluyor da…
3 saat 15 dakikalık filmin çekirdeğinde Hicran’ın hikayesi var. Ama Demirkubuz, Hicran’ın öyküsünü doğrudan atlatmak yerine önce onu çevreleyen erkeklerin hikayesini anlatarak çevreden merkeze doğru yavaş yavaş ilerlemeyi tercih ediyor. Filmin ilk bölümünde babaların sonra Rıza’nın ön planda olmasının sebebi de bu. Ki filmde Hicran’ın hikayesinin odak haline gelmeye başlamasına kadar da genç kıza mesafeliyiz. Erkeklerin gözünden Hicran’a bakıyoruz. Lakin Hicran’ı tanımaya başladığımız andan itibaren evden kaçmasının ne kadar haklı olduğunu anlıyoruz. Hayatıyla ilgili bir kararı başkalarının almasına tepkili. Ve kendi hayatını nasıl yaşayacağına dair verdiği kararın sonuçlarıyla ilgili de zerre pişman değil.
Anadolu’nun orta yerinde genç bir kadının çevresini saran erkek tahakkümünden kurtulma çabası diye okunabilir ‘Hayat’. Baba evi de sevgili yanı da koca evi de aynı türden bir çıkışsızlık onun için. İtaat et! Etmiyor Hicran. Yara alsa da doğası gereği etmiyor. Baba evine döndükten sonra babasının direncinin kırılacağını umut etse de yine itaat etmiyor. Annesinin hayatından itaat etmenin sonuçlarını görüyor. Lakin öfkeli bir isyan değil onunkisi. Kabulleniyor başına gelenleri ama içselleştirmiyor. Komşularının dul bir adamla evlenip yeni bir hayata başlama önerisine evet dese de, o evlilik de çare olmuyor. Nihayetinde medeni olarak gösterilen o erkek de bir tahakküm kurma eğiliminde.
Bir üçüncü sayfa hikayesi ya da Yeşilçam melodramlarından tanıdık bir öykü, Zeki Demirkubuz’un elinde dingin ama bir o kadar da yakıcı bir gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor. Akrebin kendini öldürmesi gibi öğrenilmiş erkek tahakkümünün erkekleri nasıl iğdiş ettiğini görüyoruz. Sevse bile erkek bu iğdiş edilmiş haliyle karşısındakiyle eşitlikçi bir ilişki içine giremiyor. Yani gömlek baştan yanlış iliklenmiş. İşte Hicran bu düğmeleri tek tek açıyor. Çevresindeki her erkeği kendi çıkışsızlığı ile yüzleştiriyor.
Herkesin kendi çıkışsızlığını yaşadığı canlı kanlı bir dünyada Zeki Demirkubuz, filmin sonuna doğru hayatın kendi iç dinamiğini getirip koyuyor önümüze. Büyük laflar etmeden hayatın içine atıyor hikayesini. Hayatın bir döngüsü, bir ritmi var ve o döngü ve ritim sizi dönüştürür! Rıza da Hicran da dönüşüyor. Güçlü bir sevdanın filmin arka planında nasıl filizlenip nihayete erdiğini bu dönüşümle görüyoruz. Ki bu noktada ‘Sevmek Zamanı’nı aklımıza düşüren bir öykü çıkıyor karşımıza.
‘Kor’dan yıllar sonra gelen ‘Hayat’, konusu, teması, sinematografisi düşünüldüğünde Zeki Demirkubuz’un ‘Masumiyet’ ve ‘Kader’iyle birlikte anılacak bir film. Rıza’nın sevdası Bekir’inki kadar tutkulu. Hicran’ın kendi seçimleri nedeniyle başına gelenleri kabullenip yine de kendi yoluna devam etme azmi Uğur’unkine benziyor. Lakin o filmlere göre daha olgun ve dingin bir anlatımı tercih etmiş yönetmen. Yakıcı bir yanı olsa da Zeki Demirkubuz’un hem anlatım hem de sinematografi olarak en olgun filmi ‘Hayat’.
Miray Daner, Burak Dakak başta olmak üzere Cem Davran, Umut Kurt, Melis Birkan, Osman Alkaş, Kayhan Açıkgöz, Ozan Dağara, Doğu Demirkol tek tek sırası geldikçe filmi sürüklüyorlar performanslarıyla. Ki Miray Daner, Burak Dakak ayrı ayrı övgüyü hak ediyorlar. Naçizane Cem Davran ile Osman Alkaş ustalık işi dokunuşlar yaparak ‘Hayat’ı daha da lezzetli hale getiriyorlar. Ama bunların hepsinin arkasında Zeki Demirkubuz’un usta işi oyuncu yönetimi var. Ki bu noktada da oyuncularından daha sade performans alma yönünde bir tercih de bulunduğunu düşündürüyor.
‘Küçük bir yalnızlıktan’ bir büyük hikaye nasıl anlatılır ‘Hayat’ta görüyoruz. Naçizane yılın en iyi Türk filmi var karşımızda. Kaçırmayın derim.
HAYAT
Yönetmen: Zeki Demirkubuz
Oyuncular: Miray Daner, Burak Dakak başta olmak üzere Cem Davran, Umut Kurt, Melis Birkan, Osman Alkaş, Kayhan Açıkgöz, Ozan Dağara, Doğu Demirkol
Süresi: 195 dakika
20 Aralık 2024 - Ormanda yeni bir lider doğuyor, şımarık oğlan dersini alıyor!
13 Aralık 2024 - Yılın en iyilerinden ‘Hemme…’: Öfke ruhu kemirir!
6 Aralık 2024 - Babaların kızları için yaptığı yolculuk hiç biter mi!
5 Aralık 2024 - Keşanlı Ali 60 yaşında mikrofonlarımız Haldun Taner’de