Erdoğan’ın mitingine cemaat toplamayı reddeden imamın başına gelmeyen kalmamış
Ülkemiz küresel koşullarla birlikte kötü yönetime bağlı yüksek fiyat artışlarının olumsuz etkilerini en çok yaşayan ülkelerden biri. Buna bağlı toplumun önemli bir bölümündeki yaşam koşullarındaki hızlı kötüleşme de devam ediyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) küresel çapta, aralarında politika belirleyiciler ve sektör liderlerinin de yer aldığı yaklaşık 1500 uzmanın görüşlerini alarak oluşturduğu Küresel Risk Algılama Araştırması’nın (GRPS) sonuçları “Küresel Riskler Raporu” adı altında yayımlandı. Raporda 2 yıllık kısa vadeli ve 10 yıllık uzun vadeli en önemli küresel riskler belirlenmeye çalışıldı.
Öncelikle rapor, önümüzdeki iki yılda dünya için ağırlıklı olarak olumsuz bir görünümün olduğunu ve önümüzdeki on yılda daha da kötüleşmesinin beklendiğini vurguluyor.
-Ankete katılanların çoğunluğu (yüzde 54) bir miktar istikrarsızlık ve orta düzeyde küresel felaket riski olduğunu belirtirken, diğer yüzde 30 ise koşulların daha da çalkantılı olmasını bekliyor.
-Görünüm 10 yıllık zaman diliminde belirgin biçimde olumsuzlaşıyor. Ankete katılanların neredeyse üçte ikisi çok çalkantılı bir ortam bekliyor.
Rapora göre 2024’ün risk görünümüne:
-Hayat pahalılığı endişeleri
-Yapay zeka kaynaklı dezenformasyon ile
-Ülkelerarası kutuplaşmanın iç içe geçmiş riskleri hakim durumda.
Bu çerçevede kısa vade olarak tanımlanan gelecek 2 yıllık dönemde de, dezenformasyon ve yanlış bilgilendirme en büyük küresel risk olarak görülüyor.
Önümüzdeki iki yıl içinde çeşitli ekonomilerde 3 milyara yakın insanın seçim sandıklarına gitmesi beklendiğinden, dezenformasyon ve bunları yaymaya yönelik araçlar çok fazla kullanılacak. Bu ortamda ortaya çıkan huzursuzluk, şiddetli protestolardan nefret suçlarına, sivil çatışmalardan terörizme kadar değişen ortamlar ortaya çıkarabilir.
Rapora göre dezenformasyonun artması ülke içi sansür riskini de artırıyor. Zaten düşüşte olan internet, basın ve daha geniş bilgi kaynaklarına erişim ile ilgili özgürlükler, daha fazla ülkede bilgi akışının daha geniş çapta baskı altına alınması riskiyle karşı karşıya.
Çalışma sonuçlarına göre çevresel riskler, kısa ve uzun vadede de riskler tablosunda hakim konumda bulunuyor. GRPS’e yanıt verenlerin üçte ikisi, iklim koşullarındaki değişimin bir kriz yaratma olasılığını en yüksek risk olarak görüyor.
Ülkeler arası kutuplaşmalar iki yıllık dönemde ilk üç risk arasında ve uzun vadede 9. sırada yer alıyor. Buna ek olarak, ülkeler arası kutuplaşma ve ekonomik gerileme, küresel olarak birbiriyle en bağlantılı ve etkili riskler olarak, çok sayıda riskin de itici gücü.
Araştırmanın önemli bulgularından biri de düşük ve orta gelirli insanlar ve ülkeler üzerindeki ekonomik baskıların artması.
Hayat pahalılığı, 2024 görünümünde önemli bir endişe olmaya devam ediyor. Önümüzdeki iki yıl içinde iklimsel koşullar ve sıcak çatışmaların tırmanması vb. riskler arz yönlü fiyat baskılarını artıracak. Faiz oranları daha uzun süre yüksek kalırsa, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler ile borçluluğu yüksek ülkelerin borç ödeme sıkıntısına maruz kalacağı görülüyor.
Bu ekonomik belirsizliklere bağlı olarak özellikle iklim değişikliğine karşı savunmasız veya çatışmalara daha yakın ülkeler, ihtiyaç duydukları dijital ve fiziksel altyapıdan, ticaretten, çevreye duyarlı yatırımlardan ve ekonomik fırsatlardan giderek daha fazla mahrum kalacak.
Benzer şekilde, teknolojik ilerlemeler ile jeopolitik dinamikler hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerde “yeni bir kazananlar ve kaybedenler” grubu yaratacak. Bu ortamda yüksek ve düşük gelirli ülkeler arasındaki dijital uçurum, yapay zekanın kullanımında eşitsizliğe yol açacak. Dolayısıyla da pek çok ülke, ekonomide ve diğer birçok alanda teknolojik olarak daha da geride kalacak.
Rapora göre artan jeopolitik gerilimler teknolojiyle birleşince yeni güvenlik risklerine yol açacak. Ülkelerarası silahlı çatışmalar, iki yıllık dönemde risk sıralamasında üstte yer alıyor. Teknolojinin hızla gelişmesi bu riski azaltan değil tam tersine artıran bir unsur. Uzun vadede, yapay zekayı da içeren teknolojik ilerlemelerle, kötü niyetli hem devlet dışı aktörler ve hem de devletlerin, kötü amaçlı yazılımlardan biyolojik silahlara kadar bir bilgi birikimine erişmesi olası olacak.
Sonuç olarak, rapora göre önümüzdeki dönemde en önemli riskler ve bu risklere ilişkin ülkemizin durumu şu:
-İklimsel riskler özellikle daha uzun vadede en büyük tehdit. Türkiye bilindiği üzere iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden. Buna karşın son dönemde gerçekleşen doğal afetlerde yaşananlar ve doğaya karşı vurdum duymaz tutumumuz gelecek nesillerimizi en çok tehdit eden konulardan biri.
-Dezenformasyon ciddi bir tehdit. Bunun sonucu çoğu ülkede sansür ve basına baskı artabilecek. Ülkemizin bu konuda sicilinin çok kötü olduğunu herkes biliyor.
-Kısa vadede dünyanın özellikle belirli bölgelerinde ülkeler arası çatışma ortamlarında artış olma olasılığı yüksek. Raporda bu bölgeler olarak Orta Doğu ve Rusya-Ukrayna yer alıyor. Ülkemiz bu alanlarla doğrudan bağlantılı. Dolayısıyla sıkıntıların merkezinde yer aldığımız bir gerçek.
-Gelişen teknolojinin iyi amaçlarla olduğu kadar kötü amaçlarla da kullanılabilme olasılığı yüksek. Bunu kullananlar illegal örgütler olduğu kadar bazı devletler de olabilir. Özellikle nükleer ve biyolojik silahlanma alanlarında bu görülebilir. Çevremizdeki çoğu ülkenin yönetim biçimlerine baktığımızda bu konuda da çok riskli ülkeler arasında yer aldığımız görülüyor.
-Ekonomik koşullar büyük tehdit olmayı sürdürüyor. Bunun iki yönü var.
*Kısa vadede enflasyona bağlı hayat pahalılığının getirdiği yaşam koşullarındaki kötüleşme devam edecek.
*Daha uzun vadede ise yukarıda sayılan maddelerle birlikte ele alındığında ülkeler arası ekonomik uçurum artacak.
Ülkemiz küresel koşullarla birlikte kötü yönetime bağlı yüksek fiyat artışlarının olumsuz etkilerini en çok yaşayan ülkelerden biri. Buna bağlı toplumun önemli bir bölümündeki yaşam koşullarındaki hızlı kötüleşme de devam ediyor. Ülkeler arasındaki durumumuz ise ne tarafa gidecek? Halen çok net değil. Kötü ekonomik yönetim bizi aşağı doğru çekerken toplumun dinamikliği ortada tutmaya devam ediyor. Önümüzdeki dönemde nereye gideceğimizi daha net görebileceğiz.
20 Kasım 2024 - Kuşaklar aynı kaderi paylaşmaya devam ediyor
17 Kasım 2024 - Ekonomik ve psikolojik çöküntünün artan boyutu
13 Kasım 2024 - İkinci Trump dönemi bize ne getirecek?
10 Kasım 2024 - Enflasyon neden düşmez?
6 Kasım 2024 - TÜSİAD’dan ekonomiye ilişkin çarpıcı tespitler