Raf gezgini: Nehirden denize ve edebiyata özgürlük mücadelesi
Güçlü bir hikâye, iyi bir olay örgüsü. Kitap o kadar çok okunur ki bu eşsiz maden yönetmen ve yapımcıların gözünden kaçmaz. O ilk taşı en günahsız olan -ya da en cesur olan- atar, bir bakmışız ki ölümsüz eserler, klasikler canlı kanlı karşımızda.
Raf Gezgini edebiyat uyarlamalarına göz atıyor, hem izleme hem de okuma listelerine ilham veriyor.
Edebiyat dünyası ekranlar ve beyazperde için eşsiz bir ilham kaynağı. Game of Thrones’tan, ‘Sherlock Holmes’e, ‘Alacakaranlık’ serisinden efsaneler efsanesi ‘Aşk-ı Memnu’ya kadar pek çok dizi kitaplardan uyarlanarak hayatımıza girdi. Yani aslında edebiyat ve sinemanın kol kola yürüdüğü, hikayelerin rota değişikliği yapmasına alışkınız.
Hatta sürecin nasıl işlediğini bile biliyoruz artık.
Güçlü bir hikâye, iyi bir olay örgüsü. Kitap o kadar çok okunur, o kadar çok ilgi çeker ki bu eşsiz maden yönetmen ve yapımcıların gözünden kaçmaz. O ilk taşı en günahsız olan -ya da en cesur olan- atar, bir bakmışız ki ölümsüz eserler, klasikler canlı kanlı şekilde karşımızda. Hatta çok zaman geçmeden “Kitap mı yoksa uyarlama dizi/filmi mi daha iyi?” tartışmaları eşliğinde sosyal medyada ter atarız.
Hikâyenin tüm detaylarına hâkim olan okur, ekranda gördüklerinden kimi zaman memnun kalmaz, “Keşke zihnimde canlandırdığım gibi kalsaydı,” der ve aradığını bulmak için tekrar kitaplara döner. Kimi de hikâyeyi bir başka gözle gördüğü için mutludur, kendisine verilenle mutlu olmayı bilir.
Fakat son yıllarda bunun tam tersi örnekler çoğalıyor. Popüler bir dizi başladıktan sonra “Aslında kitap uyarlamasıymış, biliyor musun?” cümlesini her zamankinden daha sık duyar olduk.
Popüler dizilerin ilham aldığı eserler, yeterince okura ulaşmamış olsa da arkasına bu kez dizi ve filmlerin rüzgarını alıyor. Böylece televizyon dizisi olarak hayatımıza girip daha sonra kütüphanelerimize yerleşen kitapların sayısı da tanıştığımız yazarlar da gün geçtikçe artıyor. Geçen hafta vizyona giren ‘3391 KM’ filmi mesela… Gişeye iddialı bir giriş yapan filmin alametifarikasını merak ederken genç yazar Beyza Alkoç’un aynı isimli kitabından uyarlama olduğunu öğrendik. Bir başka örnek ise çok daha tanıdık bir isimden, oyuncu Çağatay Ulusoy’dan geldi. Başrolünde yer aldığı Netflix dizisi ‘Kübra’ da yazar Afşin Kum’un aynı adlı kitabından uyarlama.
Raf Gezgini bu vesileyle son dönemdeki edebiyat uyarlamalarına göz atıyor, hem izleme hem de okuma listelerine ilham veriyor.
İtiraf edelim, Çağatay Ulusoy denilince bir yerlerde akan sular kısa bir süreliğine olsa da duruyor. Adının önüne gelen yakışıklı sıfatıyla yetinmedi, yetenekli ve başarılı tanımlamalarını da çalışarak kaptı Ulusoy. Kendisi, küresel izleme platformu Netflix’in ilk yerli yapımı ‘Hakan Muhafız’ın da başrolüydü. Bir kere daha Netflix yapımı, dumanı üzerinde tüten bir diziyle karşımızda: Taylan Biraderler’in (Yağmur Taylan ve Durul Taylan) yönetmen koltuğunda oturduğu: ‘Kübra.’
Tıpkı ‘Hakan Muhafız’ gibi (Evet, ‘Hakan Muhafız’ da 2016 yılında Sayfa6 Yayınları’ndan çıkan ve daha sonra Dex Kitap’a geçen N. İpek Gökdel imzalı Karakalem’in uyarlaması) Afşin Kum imzalı ‘Kübra’ da bir roman uyarlaması. Yazar Afşin Kum da daha önce kitapları ekrana uyarlanmış bir isim. Hatta Taylan Biraderler de uyarlama konusunda tecrübeli. Daha önce ‘Küçük Kıyamet’ ve ‘Okul’ filmleri Doğu Yücel’in kitaplarından uyarlamışlardı. Kısacası uyarlamalara aşina isimlerin bir araya geldiği bir proje ‘Kübra.’
Malumunuz Netflix de özellikle Türkiye pazarında efsunlu hikâyelere bayılıyor. April Yayıncılık’tan çıkan ‘Kübra’ da böyle bir kitap. İnanç ve yapay zekanın harmanlandığı bir anlatı var karşımızda.
İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde yaşayan kendi hâlinde bir genç olan Gökhan ile tanışıyoruz. Kahramanımız Gökhan, bir uygulamada Kübra adlı bir hesaptan geleceği öngörüyormuş gibi görünen mesajlar aldıkça hem bir takipçi kitlesi hem de güçlü düşmanlar ediniyor. Sonrasında da kendini karanlık ve aydınlığın savaşının ortasında buluyor. İlk tepkilere bakılırsa iki paralel hikâyenin anlatıldığı kitabın uyarlaması, en azından sadık bir uyarlama olması bakımıyla okurları memnun etmiş. İlk sezonu sekiz bölüm olarak duyurulan dizi Netflix’te. Önce okumak mı yoksa izlemek mi istersiniz, size kalmış.
Geçen hafta vizyona giren ‘3391 Kilometre’ sürpriz bir açılışla ilk üç günü 329 bin izleyiciyle kapattı. Bu iddialı bir başlangıç. 10Haber Kültür Sanat ekibi olarak kendi aramızda ‘Bu filmin sırrı ne ola ki?’ diye konuşurken yazarı Beyza Alkoç’un 28 yaşında, müthiş üretken ve hatırı sayılı bir okur kitlesine sahip olduğunu öğrendik. Beyza Alkoç ile tanışmak isteyenleri böyle alalım, biz ‘3391 KM’ye dönelim.
Beyza Alkoç’un ‘3391 Kilometre’ adlı kitabı, Fulya Özcan senaryosuyla sinemaya uyarlandı, yönetmen koltuğunda Deniz Enyüksek oturuyor. Başrollerinde Derya Pınar Ak ve Ahmet Haktan Zavlak’ın yer aldığı film, uzak mesafe aşk hikayesi anlatan ve uzun süre çok satanlar listesinde yer alan ‘3391 Kilometre’ye sadık kalarak beyazperdeye uyarlandı. Spoiler sayılmaz, ‘Mantar pano’, ‘ışıklı battaniye’, ‘uçak adlı kedi’ gibi sadece okurların anlayabileceği ayrıntıların filmde de yer aldığını söyleyelim.
Netflix kitap uyarlamalarını seviyor demiştik, değil mi? Geçen sene bu zamanlar yayınlanan ‘Şahmaran’ da kitaptan uyarlanan efsunlu bir başka hikâye. Şahsu’nun (Serenay Sarıkaya), annesini kaybettikten sonra büyük babasıyla yüzleşmek için Adana’ya gitmesiyle başlayan dizi Emine Buzkan Kaynak’ın ‘Şah-ı Mar’ kitabından uyarlama. Tims&B Productions imzalı dizinin senaryosunda ise Pınar Bulut’un imzası var.
Kaynak da kitabı, bir başka hikâyeden ilham alarak yazmış. Dünyanın belki de en meşhur vampir ailesi Cullenlar’dan yani Stephenie Meyer’in yazdığı vampir-aşk romanı ‘Alacakaranlık’ serisinden. Adanalı Kaynak, ‘Alacakaranlık’ın bu kadar sevilmesinden hareketle Biz de çok daha güzel kahramanlar ve güçlü hikâyeler var” diyerek kitabı yazmaya başlamış. Anadolu’nun mitolojik kahramanlarına başrol vermiş. Başrollerini Serenay Sarıkaya ve Burak Deniz’in paylaştığı dizi, ilk sezonuyla Netflix’te. ‘Şah-ı Mar’ ise Destek Yayınları etiketiyle raflarda.
Afşin Kum Türkiye’nin önde gelen bilimkurgu yazarlarından biri. ‘Kübra’ ile adını son dönemde daha sık duyacak olsak da yazarın daha önce ekrana uyarlanmış bir kitabı daha var: ‘Sıcak Kafa.’ Bir salgın dönemini anlatan bu roman, tam da pandemi ve salgın sözcüklerini yeniden hayatımıza aldığımız dönemde yayınlandı. Daha sonra bir aynı isimle bir diziye dönüştü, Netflix’te izleyicilerle buluştu.
Netflix özel yapımı Sıcak Kafa (2022), Afşin Kum’un aynı adlı romanından uyarlanan distopik bir mini dizi. Bu evrende başlayan salgın biraz farklı. Dil ve konuşma yoluyla bulaşıp insanları deliliğe sürükleyen bir salgın bu. Annesinin evine sığınıp herkesten uzak bir hayat süren eski dil bilimci Murat Siyavuş ise salgından etkilenmeyen tek kişi. Ve bu özelliği nedeniyle sığınağından çıkmak ve sırları çözmek zorunda. Sekiz bölümlük bu distopik maceranın baş kahramanı Murat Siyavus’u Osman Sonat canlandırdı. Kadroda ayrıca Hazal Subaşı ve Şevket Çoruh da var.
Kemal Varol’un aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan ‘Âşıklar Bayramı’ da geçen sene uyarlanan romanlar kervanında yerini aldı. Yirmi beş yıldır birbirini görmeyen baba-oğulun çıktıkları yolculukta hesaplaşmasını anlatan roman, babalar ve oğullar, eski aşklar, bağışlanma isteği, ayrılıklar, insanın derdini alan türküler, söylenememiş, sekiz köşeli bir kaskette saklanan sevgiler ve en çok da hafıza üzerine bir anlatı. Film uyarlamasında bu baba oğlu Kıvanç Tatlıtuğ ve Settar Tanrıöğen canlandırdı. Özcan Alper’in yönetmen koltuğunda oturduğu film, yıllar önce yolları ayrılan Avukat Yusuf ve saz âşığı babası Heves Ali’nin yolculuğunu bu kez de başka şekillerde ortak etti okuru.
Netflix Türkiye’nin ikinci yerli dizisi ‘Atiye’ oldu. 2020’de yayın kataloğundaki yerini alan dizinin başrollerini Beren Saat ve Mehmet Günsür’ün paylaşıyordu. Göbeklitepe’deki gizemli keşif sonrası hayatı değişen Atiye’nin fantastik maceralarını anlatan dizi de ilhamını bir kitaptan almıştı: Şengül Boybaş imzalı, ‘Dünyanın Uyanışı’ serisi. Romanın devamı da geldi, Atiye’nin macerası devam etti.
Onur Saylak’ın ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesi ‘Daha’, Hakan Günday’ın aynı adlı romanının uyarlamasıydı. Kalem Ajans aracılığıyla çeviri hakları 24 dile satılan roman, Ay Yapım imzasıyla beyazperdeye uyarlandı,dünya prömiyerini Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali’nde yaptı. Ahmet Mümtaz Taylan, Erkan Avcı, Selim Bayraktar, Pervin Bağdat, Selen Öztürk’ün kadrosunda yer aldığı film, aslında bir göçmen hikâyesi. Günday’ın 2013 yılında yayınladığı romanının tanıtım cümlesi, aslında filmin de özeti: “Siz bu cümleyi okurken, bir yerlerde insanlar, ülkelerindeki savaş, açlık ve yoksulluktan kaçmak için sonu zifiri bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor. Ancak bu hikâye o kaçak göçmenlerle değil, onları kaçıranlardan biriyle ilgili. Adı Gazâ. Babası bir insan kaçakçısı, Gazâ da onun çırağı. Henüz 9 yaşında. Yani, hayata ve insana dair, öğrenmemesi gereken ne varsa, hepsini öğrenecek yaşta.”
Azra Kohen’in kitap serisi ‘Fi’, ‘Çi’ ve ‘Pi’ yayınlandığı dönem tam anlamıyla bir fenomene dönüşmüştü. Kohen’in 2013’te yazdığı ‘Fi’, ilk olarak Goa Basım Yayın etiketiyle yayınlandı. O dönem yazar kendi adını kullanmıyordu. 2014’te ise ikinci ve diğer baskıları Azra Kohen adıyla artık Destek Yayınları’ndaydı. İlk kitabın devamı da geldi, ‘Çi’ ve ‘Pi’ de okula buluştu. Daha sonra Everest Yayınları’na geçti. Çok uzun süre çok satanlar listesinden inmedi seri.
Bu ilgi de karşılıksız kalmadı, Ay Yapım serinin yayın haklarını alarak aynı isimle bir diziye dönüştürdü. PuhuTv’de yayınlanan ‘Fi’ 22 bölüm sürmüş ve Mart 2018’de final yaptı. Bölümler boyunca da psikiyatrist Can Manay ile hırslı bir dansçı olan Duru’nun saplantılı aşkı anlatıldı. Dizi de tıpkı kitap gibi günlerce konuşuldu, izlendi. Ancak uyarlamaların makus kaderinden kaçamadı. Kimileri kitapla dizi arasındaki tutarsızlıkları konuşuyordu kimileri beğenmediğini söylüyordu. Tartışmalara dahil olan isimlerden biri yazar Azra Kohen oldu, uyarlamanın kendisini çok da memnun etmediğini söyledi. Tartışmaya dahil olmak isteyenler, kitap serisi de dizi de sizi bekliyor, buyurun.
Edebiyatımızda hikâye denilince akla gelen ilk isimlerden biri Ömer Seyfettin. Can Yayınları, hemen her eserinde Türkçenin anlatım olanaklarının ne kadar zengin olduğunu gösteren yazarın kısa ömründe yazdığı hikâyelerden on üçünü bir araya getirdi. Ömer Seyfettin’in diline müdahale etmeden ve notlandırarak hazırlanılan bu kitapta hem dönemin Anadolu, Balkanlar, İstanbul coğrafyasından insanların hikâyelerini hem de çok geçmişte kalmış zamanlardan tarihî hikâyeleri usta işi bir anlatımla okurla buluşuyor.
Karlılık, verimlilik ve sürdürülebilirlik… Üç kavram da ne kadar gündelik, ne kadar sıradan ve aslında ne kadar bilinmez! Bu kitap, üç kavram arasındaki nedensel ilişkileri araştırıyor. Aynı zamanda da başlangıç düzeyi girişimlerin başarı şansını artırma olasılığını çevreleyen, yaygın olarak çözülmemiş ve rahatsız edici konuların derinlemesine incelenmesi yoluyla daha fazla içgörü sağlama amacı var. İlgililere duyurulur!
Göstergebilim üzerine çalışmaları 1960’lı yıllarda başlayan Umberto Eco, kitle kültürü üzerine yaptığı çalışmalarda, kültür fenomenleri üzerine çalışmak adına bir göstergeler kuramına ihtiyaç duyulduğunu görmüş ve ‘Yapının Yokluğu’nda böyle bir kuramın ilk formülasyonuna imza atmış. Yazar, ‘Yapının Yokluğu’nda dilbilim alanındaki güncel araştırmaları, yapısalcılığın durumunu, göstergebilimin ilgilendiği konuları geniş ve bütünlüklü bir bakış açısından inceliyor ve bu alanda günümüze kadar öne sürülen görüşlerle birlikte kendi kuramsal görüşlerini de okura sunuyor.
“Marka sağlığını izlemek pahalıdır, zaman harcatır ve pek az içgörü sunan uzun PowerPoint dosyalarıyla sonuçlanır. O zaman niye yapıyoruz izlemeyi? Bütün bu bilgiyi internette kolayca bulunabilen zengin verilerden elde edemez miyiz? Çevrimiçi panellerine katılanların gerektirdiği maliyet ve zamanla niye uğraşalım ki?”
Bu soruları merak eden ve alanda çalışanlara tavsiyeler içeren ‘Daha İyi Marka Sağlığı’nı takdim edelim. Kitabın amacı, temel şeylere geri dönmek ve kategori müşterisinin zihnini daha etkili, verimli, özlü ve kanıta dayalı izlemeye geçmenize yarayacak bilgi ve gereçleri sağlamak.