Fragmanlı Vizyon Raporu: Yılın en iyisi nihayet sinemalara geldi!
Milos Forman'ın 'Hair' müzikalindeki rolüyle akıllara kazınan aktör Treat Williams 71 yaşında geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitirdi. Broadway kökenli olan ve sinema tarihinde iz bırakan yönetmenlerle çalışan Williams son dönemlerde dizilerde rol alıyordu.
Savaş karşıtı müzikal ‘Hair’in finalinde, ‘Let the Sunshine In’ şarkısını söyleyerek sinema tarihinin unutulmazları arasına girmişti aktör Treat Williams. Sonrasında ‘Prince of the City’, ‘Bir Zamanlar Amerika’, ‘Hollywoodvari Bir Son’, ‘Çılgın Dünya’, ‘Kurtlar Şehri’, ‘Derinlikte Dehşet’, ‘Star Wars: Bölüm V İmparator’ gibi birçok filmde oynasa da genel olarak TV dramalarında rol aldı. Ama hiçbir yapım ‘Hair’ kadar onu unutulmaz kılmadı.
71 yaşında vefat haberi gelince hemen hemen herkesin aklına da ‘Hair’ müzikalinin düşmesi biraz da bu yüzdendi. Motosiklet kullanırken geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını yitirdi usta aktör. Olayla ilgili açıklama yapan itfaiye şefi Jacob Gribble, kazanın bir otomobilin direksiyonunu Williams’ın motosikletine doğru kırmasıyla gerçekleştiğini, kazanın ardından New York’ta bir hastaneye kaldırılan Treat Williams tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığını söyledi.
1951 doğumlu aktörün savaş karşıtı ‘Hair’de oynaması da aslında hayatın cilvelerinden. Çünkü babası 2. Dünya Savaşı’na katılan bir askerdi ve gazi olmuştu. Erken yaşta oyunculuğa başlayan ve sahnede genel olarak komedi rollerinde seyirci karşısına çıkan Williams bir yandan amerikan futbolu oynayan bir yandan şarkı söyleyen bir gençti. Ve tüm becerileri onun Broadway’deki ‘Grease müzikalinde başrol oyuncusu olmasını sağladı. Zaten bu müzikal sayesinde dikkatleri çekince sinema macerası başladı.
Ama onun ‘Hair’ müzikalinin seçmelerinde rol alması bir oyuncu seçme efsanesi olarak yıllarca anlatılıp durdu. Williams bu seçmede rolü nasıl kaptığını bir söyleşide şöyle anlatacaktı: “Hair’ için yapılan son seçmeler özellikle tuhaftı. Bu benim 12. seçmemdi. Tiyatro versiyonundan monolog yapmak zorunda kaldım, çünkü filmde monolog yoktu. Monoloğu ezberledim, bu yüzden seçmelere güvenle gittim. Monoloğa başladığımda tüm kıyafetlerimi çıkarmaya başladım. Monoloğun sonunda, önlerinde çırılçıplak duruyordum. Monologdan sonra alkışladılar, ben de onlara ‘Elimdekiler bu kadar, size başka ne verebilirim bilmiyorum’ dedim. Ben dışarı çıktıktan sonra Milos yanıma geldi ve rolü bana vereceğini söyledi. Bu son seçmeydi ve sonunda rolü aldım.”
Hazin ve beklenmedik bir sondu Williams için. Kariyerinde fırsat buldukça iyi yönetmenlerle çalıştı Williams. Sidney Lumet, Steven Spielberg, Woody Allen, Sergio Leone gibi… Tek başına bir filmi sürükleyecek personası yoktu ya da şöyle söyleyelim fiziki performansı daha önde olan bir oyuncuydu ve bu tür rollerde kendini gösterebiliyordu. Ama ekip çalışmasında ve özellikle yardımcı rollerde iyiydi. Bunun için kariyerinde genel olarak TV dramaları ağırlıktaydı.
2002-2006 arasında yayınlanan ‘Everwood’ dizisinde ailesiyle birlikte Colorado’nun küçük bir kasabasına taşınan bir doktoru canlandırdı. Bu rolüyle epey de takdir topladı. David Mamet’in senaryosunu yazdığı ‘Texan’ ile yönetmenliği denedi ama devamını da getirmedi. Kariyeri boyunca dört defa Altın Küre’ye aday olan Williams, ‘Hair’in Berger’ı olarak aklımıza kazındı ve güneşi içeri davet etti hep.