1. Gün
20 Temmuz 2023
Cumhuriyet'e 100 Gün
Lozan Antlaşmasından 29 Ekim’e günbegün yaşananlar
Ankara’da büyük krizi Mustafa Kemal çözdü, İsmet Paşa’ya Lozan’ı imzalama izni verdi

İsmet Paşa 15 Temmuzda 'Lozan imzaya hazır, izniniz varsa imzalayayım' diye telgraf çekti, Başbakan Rauf Orbay üç gün boyunca ona cevap vermeyince devreye Mustafa Kemal girdi, anlaşmayı imzalama izni verildi.

Ankara’da büyük krizi Mustafa Kemal çözdü, İsmet Paşa’ya Lozan’ı imzalama izni verdi

İsmet Paşa, Lozan'da Barış Konferansı görüşmelerine girerken.

İsviçre’nin Lozan kentinde İtilaf Devletleri’ne karşı barış görüşmelerini yürütmekte olan heyetin başkanı İsmet Paşa’nın bundan 5 gün önce, 15 Temmuzda Başbakan Rauf Orbay’a bir telgraf çekerek Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmaya hazır olduğunu, hükümetin başka bir itirazı yoksa antlaşmayı imzalamak için izin istediği ama Rauf Orbay’ın bu telgrafı cevapsız bıraktığı ortaya çıktı.

Ankara’dan cevap alamayan İsmet Paşa’nın 18 Temmuz 1923 günü bu kez doğrudan Meclis Başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya telgraf çekip durumu bildirdiği, Başbakan Rauf Orbay’ın İsmet Paşa’yı cevapsız bıraktığını öğrenen Mustafa Kemal Paşa’nın çok sinirlendiği öğrenildi.

İsmet Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’ya telgrafı şöyle:

Konferansın sona erdiğini üç gün önce hükümete arz etmiştim. Hiçbir cevap alamadığımızdan bir tereddüt olduğunu sanıyorum. İmtiyazlar sorunu yüzünden bir tereddüt olamaz. Tahliye konusunda tasavvur edilen sakınca giderildi. Boğazlardan durmaksızın geçiş sağlandı. Bu konuda da tereddüdü gerektirecek bir şey göremiyorum. Eğer, Hükümet kabul ettiğimiz noktalardan geri dönmemiz hususunda kesinlikle ısrar ediyorsa, bunu bizim yapmaklığımıza imkan yoktur. Benim düşüne düşüne bulduğum yol, İstanbul’daki İtilâf Devletleri komiserlerine, imza yetkisinin bizden alındığını bildirmektir. Gerçi, bu durum, bizim için yer yüzünde görülmemiş bir skandal olur. Fakat vatanın yüksek çıkarları, kişisel düşüncelerin üstünde olduğundan, Millî Hükûmet istediği gibi hareket eder.. Hükümetten teşekkür beklemiyoruz. Muhasebe-i amalimiz (isteklerimizin, kabul ettiklerimizin hesabı) millete ve tarihe mevdudur(emanettir).

Mustafa Kemal cevap veriyor: Tebrik için imza atmanızı bekliyorum

Meclis Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bunun üzerine 19 Temmuz 1923 günü İsmet Paşa’ya bizzat telgraf çekerek hem onu kutladı hem de Paşa’nın 24 Temmuzda düzenlenecek törende antlaşmaya imza atmasına Türkiye adına izin verdi.

Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın İsmet Paşa’ya telgrafı aynen şöyle:

İsmet Paşa Hazretlerine,

18 Temmuz 1923 tarihli telgrafınızı aldım. Hiç kimsede kararsızlık yoktur. Elde ettiğiniz başarıyı en sıcak ve en içten duygularımızla tebrik etmek için, antlaşmanın şekline göre imza edildiğinin bildirilmesini bekliyoruz, kardeşim.

Gazi Mustafa Kemal

İsmet Paşa’dan Mustafa Kemal’e şükran telgrafı

Mustafa Kemal’den tebrik telgrafı alan İsmet Paşa da hemen cevabi bir telgraf çekti. İsmet Paşa’nın tarihe geçen telgrafı aynen şöyleydi:

Lausanne, 20 Temmuz 1923
Gazi Mustafa Kemal Hazretlerine,

Her dar zamanımda Hızır gibi yetişirsin. Dört beş gündür çektiğim azabı tasavvur et. Büyük işler yapmış ve yaptırmış adamsın. Sana merbutiyetim bir kat daha artmıştır. Gözlerinden öperim pek sevgili kardeşim, aziz Şefim.

İsmet

Nutuk’ta ne yazmıştı?

Mustafa Kemal, bu olayı daha sonra 1927 yılında okuyacağı ve Türk Kurtuluş Savaşı’nın birinci ağızdan tarihi niteliğinde olan Nutuk’ta da anlattı.

Mustafa Kemal, Nutuk’ta şöyle diyecekti:

Efendiler, İsmet Paşa’nın yürüttüğü ve sonuçlandırdığı işin ne kadar önemli olduğunu açıklamaya gerek yoktur. Bu işin sonuçlandırıldığı, son günün, imza gününün geldiğini bildiren telgrafa sevinçle ve can atarak cevap verileceğini kabul etmek doğaldır. Ankara ile Lozan arasında, bir veya iki günde haberleşmek mümkündü. Üç gün geçtiği halde, hiçbir cevap verilmemiş olması, en basit bir anlayışla, Hükûmet Başkanı‘nın işi önemsemediği ve aldırmazlıkla karşıladığını gösterir. Yapılan işin Hükûmetçe noksan görülerek, kabul edilmemesi yoluna gidildiği ve bundan dolayı da cevap verilmemekte olduğu zannına da düşülebilir. Bu durum karşısında, işi bitirmek için büyük ve tarihî sorumluluk yüklenerek imza kullanacak olan kişinin ne kadar güç bir durumda kalacağı düşünülürse, İsmet Paşa’nın üzüntü ve acı çekmesini haklı görmek gerekir.

Rauf Orbay nasıl anlattı?

Başbakan Rauf Orbay da, Feridun Kandemir tarafından yayınlanan ‘Hatıraları ve Söyleyemedikleri İle Rauf Orbay’ adlı kitapta Lozan konusunda İsmet Paşa ile yaşadıklarını tamamen farklı bir noktadan anlatıyor.

Orbay’a göre Lozan ile Ankara arasında haberleşme zaman zaman aksıyor, Ankara’nın cevaplarının Lozan’a ulaşması zaman alabiliyor ve bu da İsmet Paşa’nın vehme kapılmasına neden olabiliyordu.

Rauf Orbay’ın aktardığına göre bir seferinde İsmet Paşa, ‘Evvelce verilmiş olan talimattan başka olarak, bütün hatt-ı hareketimin teferruatiyle Ankara’dan idaresi isteniyorsa ben bırakıp döneyim, siz benim yerime ge­lin, İtilâf Devletlerine istediklerinizi kabul ettirin’ şeklinde bir telgraf çekip Lozan görüşmeciliğini bırakmak istemiş, buna Mustafa Kemal bile sinirlenip ona ‘Çok asabi bir halde yazmış olduğunuz telgraftan dolayı sizi haksız buldum’ diye cevap vermişti.

Rauf Orbay, hatıralarında ‘Mustafa Kemal Paşa, murahhas heyeti başkanının bu hır­ çınca ve yersiz çıkışından duyduğum teessür ve infiali pek haklı bulduğunu ifade etmekle beraber, bunu yalnız benim şahsıma ait telâkki etmememi, verilen kararlarda re’yi oldu­ ğunu, kendisinin de hattâ bütün vekil arkadaşların da, ayni haksız tarize uğramış olduklarını, ancak zamanın nezaketi ha­ sebiyle, şimdilik bunu hoş görmemiz gerektiğini söyledi’ diye yazıyor.

Orbay bundan sonrasını şöyle anlatıyor:

Ben: ‘Nasıl hoş görebiliriz? İsmet Paşa evvelce talimat üzerine talimat isterken, şimdi âdeta işi kimseye sormadan yap­mak istiyor. Buna nasıl muvafakat edebiliriz? Bu olmaz. Vekiller Heyeti de buna muvafakat edemez’ deyince, Mustafa Kemal Paşa da ‘Evet, elbette olmaz’ dedi, ‘Şimdi ona vere­ceğimiz son talimatı tesbit edelim…’

Birbirimize bakarak, biran durduk. Sonunda kat’î kararla murahhaslar heyeti başkanıma ‘Son teklifimizi kabul ederler­se imza et, etmezlerse inkıta -müzakerelerin kesilmesini- ilânla dön gel’ demeği münasip gördük. Mustafa Kemal Paşa biraz daha düşündükten sonra, buna şu iki cümleyi ekledi: ‘Avakıbı ne olursa olsun, bunu silâh kuvveti ile halle kudretimiz vardır. Ordumuz hazır ve hattâ sabırsızdır.’

Lozan’a verdiğimiz son talimat budur. Fakat bu da öteki­ler gibi, Köstence’den geçerken İngilizler tarafından alınıp okunmuş olduğundan, 23 temmuz 1923 günü Lozan’da sulh muahedesi imzalanmıştır.

Orbay hatıralarında İsmet Paşa’nın son telgrafına neden cevap vermediğine dair bir bilgi vermiyor.

İsmet Paşa’nın hatıralarında o günler

Lozan Antlaşması’nın imzaya hazır olması ama Ankara’dan bir türlü talimat gelmemesi, İsmet Paşa’nın hatıralarında da önemli bir yer tutuyor.

Bu olaydan uzun süre sonra yazdığı hatıralarında İsmet Paşa o gün yaşananları şöyle anlatıyor:

Konferans müzakerelerinin bitmesi ile imza günü arasında geçen zaman benim için çok üzücü olmuştur. Muahede müzakereleri bitip, imza günü kararlaştırıldıktan sonra, vaziyeti Ankara’ya bildirdik. Ankara, müzakere hitam bulmuştur, yakında imza merasimi yapılacaktır, diye resmi bir tebliğ neşretti. Şimdi hükümetten muahedeyi imzalamamız için talimat bekliyoruz. Beklediğimiz talimat bir türlü gelmiyor. Bu esnada, hükümetle aramızda, o kadar emekten ve beraber çalıştıktan sonra, çok üzüntü verici bir muhabere safhası açıldı. Bu bir talihsizliktir. Biz hükümete neticeleri söyledikten sonra, sıra imzaya gelmiştir. Bana cevap bekliyoruz. Müzakereler bitti, imza ediniz diye cevap vereceklerini ümit ediyoruz. Bu cevabı beklerken ateş üzerindeyiz ve hükümetten bir türlü cevap alamıyoruz. Zaman ilerliyor. Birkaç gün sonra muahedenin imzası takarrür etmiş (kararlaştırılmış), imzaya gideceğiz. Fakat muahedeyi imza etmeye selahiyetimiz olup olmadığı hakkında henüz kendi hükümetimizden bir tebliğ almamış durumda bulunuyoruz. Bu hal, vazife irtibatı olarak çok üzüntü verici bir hadise olduğu gibi, insan olarak da sinirleri her türlü hadisenin üstünde yorup yıpratacak bir tesir yapmaktaydı. İşin bu safhası üzerinde aramızda muhabereler geçti. Bu hadiseler, artık her tarafından, Atatürk’ün nutukları ile, ondan sonraki hadiselerle, dedikodularla söylenmiş, anlatılmış meselelerdir. Bunlar üzerinde durmayacağım. Zamanla bütün bu kırgınlıklar ve çekişmeler her türlü tesirini kaybetmiş ve gerek hükümet erkânı ile, gerek hükümetten ayrılan arkadaşlarla zaman içinde tekrar beraber çalışmak, hayatlarımızı iyi münasebetlerle tamamlamak imkânı hasıl olmuştur. Düşman karşısında bulunan bir kumandan ile veyahut siyasi konferanstaki murahhas heyeti ile kendi hükümeti arasında vakit vakit münakaşaların, çekişmelerin çıkması, daima olağan şeylerdir. İmzadan önce hükümet ile aramızda bu mahiyette bir hadise geçmiştir. Ama kırgınlık yapacak bir safha hiçbir zaman hasıl olmamıştı. Bu son safhada, gerçi böyle bir istidat gösteren işaretler görüldü. Ama bunları zaman tasfiye etti.

1