BBC’nin iddiası: Suriye’de Esad’ın ailesi ve askerler uyuşturucu ticaretine karıştı
Honduras’ın merkezinde, Siria Vadisi’ndeyiz. San Francisco’nun yaklaşık 6 km güneydoğusunda. Kamyonetlerin ve kağnıların arşınladığı toprak yol, izbe tarım arazileriyle kesişiyor. Burası, zengin olma hayaliyle uyuşturucu satıcılığına saplanıp kalanların hikayesinin başladığı yer.
ABD’nin düzensiz göçmenleri kapı dışarı etmek için dizdiği konteyner duvarlar, ‘Amerikan rüyası’yla yanıp tutuşan Latin Amerikalı göçmenleri durdurmaya yetmiyor. San Francisco Chronicle, Honduraslı uyuşturucu satıcılarının San Francisco’yu nasıl mesken bellediğini, hangi yollardan geçerek ABD’ye ulaşmaya çalıştıklarını en ince ayrıntısına kadar anlattı, biz de bu meşakkatli çalışmanın çevirisini sizlerle paylaşıyoruz.
Şehir meydanının yakınlarında Steph Curry tişörtü giymiş sıska bir çocuk ağaca tırmanıyor. Birkaç sokak ötede, tamponuna San Francisco Giants çıkartması yapıştırılmış üç tekerlekli bir mototaksi yanımızdan geçip gidiyor. Yıkık dökük kerpiç kulübelerin, etrafta fink atan başıboş horozların ve yanmış çöp yığınlarının arasında şehre özgü iddialı logolar sıkça göze çarpıyor. Burası San Francisco.
San Francisco 49ers ve Golden State Warriors takımlarının logolarıyla süslenmiş demir kapıların ardında, kâh yerel kâh özel standartlara göre malikane statüsü taşıyan birbirinden şık yeni evler yükseliyor.
Aralarından mango rengindeki bir malikane adeta şehrin yansıması. Yapının garaj kapısında bir Golden Gate Köprüsü heykeli, balkonunun tavanında bir ‘San Francisco Giants’ logosu, ön kapısında ise iki ‘49ers’ logosu var ve parmaklıklarının üzerinde ‘Yurttaşlık Merkezi’ yazıyor.
Burası Siria Vadisi, başkent Tegucigalpa’nın yaklaşık 129 km kuzeyinde, Honduras’ın merkezindeki Francisco Morazan bölümünde yer alan bir köy topluluğuna ev sahipliği yapıyor. Vadinin sıradan bir sakini, tarım işçiliği yaparak günde 8 dolar kazanıyor. Duş almak, bulaşık yıkamak ve tuvalet sifonunu çekmek için ise ‘pila’ adı verilen bir küvetten kovalarla su taşıması lazım.
The Chronicle ekibinin 18 ay süren araştırmasına göre vadinin öne çıkan özelliklerinden biri de zamanında San Francisco’ya göç eden ve burada uyuşturucu satan insanların da yoğun olarak ikamet ettiği bir bölge olması. Araştırmaya göre bu insanlar zamanında yoksulluktan ve dünyanın en yüksek cinayet oranlarından birine sahip bir ülkeden kaçmış ve vadiye yerleşmiş.
Araştırma kapsamında uyuşturucu satan ya da daha önce satmış olan 25 Honduraslı göçmenle görüşmeler yapıldı, polis verileri ve binlerce dava mercek altına alındı.
Körfez Bölgesi’ndeki şehirlere ya da ABD’nin başka yerlerine göç eden Honduraslıların çoğu kendilerine yasal işler bulabildi, buna karşın San Francisco’da, 2022 yılından bu yana 200’den fazla Honduraslı göçmen uyuşturucu ticareti yapmakla suçlanıyor. Bu veriye daha önceki davalarda hüküm giymiş ya da hiç tutuklanmamış Honduraslı satıcılar dahil değil elbette.
Birçok uyuşturucu satıcısıyla yapılan görüşmelerden ve mahkeme verilerinden yola çıkılarak San Francisco’daki Honduraslı uyuşturucu satıcılarının çoğunun Siria Vadisi’nden geldiği, birçoğunun akraba olduğu ya da komşu köylerde beraber büyüdüğü ortaya çıktı.
Siria Vadisi’nden San Francisco’ya ilk kez 2004 yılında gelen bir uyuşturucu satıcısı, çocukken başkalarının uyuşturucu sattıktan sonra Körfez Bölgesi’nden Honduras’a dönmelerini seyrederek büyüdüğünü söyledi. Kendi ağzından, “Yani, rağbet görüyorlardı çünkü arabaları ve paraları vardı. İmrenirdik” diyor.
Araştırma kapsamında görüşülen bazı güncel ve eski satıcılar geçimlerini sağlamakta zorlandıklarını söylerken, tereyağından kıl çekercesine uyuşturucu ticareti yapan bir başka kesim yılda 350 bin dolara kadar kazanabildiklerini söylüyor. Hatta söz konusu yerel bir operasyon olduğunda daha da fazlasını kazanabiliyorlarmış. Tüm bu paranın bir kısmı vadinin köylerine geri gönderiliyor ve vadide bir emlak patlaması yaşanmasına sebep oluyor.
Vadi sakini 88 yaşındaki Ofelia Raudales Varela’ya göre, köylerden gelen göçmenlerin birçoğu San Francisco ve Atlanta’daki yasal inşaat işlerinden havale yoluyla para akıtıyor, ancak malikaneleri inşa edenler onlar değil. İnşaat için halihazırda bölgede bulunan yerel halktan faydalanıyorlar. “Amerika Birleşik Devletleri’nde uyuşturucu ticareti diye bir şey var olmasaydı bu evlerin hiçbirini dikemezlerdi” diyor.
Kendilerini ‘Hondos’ olarak adlandıran satıcılar, Körfez Bölgesi’nde uyuşturucu satan pek çok gruptan biri. Ancak grup, salgın döneminin sessizliğinden faydalanarak Tenderloin ve South of Market mahallelerindeki açık hava uyuşturucu pazarlarına hakim olmaya başladıklarını itiraf ediyor. Bazı satıcılar ise çok fazla vatandaşın ortalıkta olmasının kazançlarını azalttığından şikayetçi. Uyuşturucu satıcılığı o kadar yaygın bir ‘iş kolu’ olarak kabul ediliyor ki, seviyelerine göre başarı dereceleri de değişkenlik gösteriyor.
Körfez Bölgesi’nde bir aile şirketi düşünün, yazımızı dikkatlice okuyorsanız bu aile şirketinin masum bir işletme olmadığını düşünüyor olmanız gerekir. İşte Leydis Cruz, aile şirketi olarak fentanil kaçakçılığı yapılan bir işletmenin operasyonuna yardımcılıktan hüküm giymiş biri. Cruz’a göre, memleketi Siria Vadisi sakinleri San Francisco’yu seviyor.
Cruz’a göre, bölgedeki insanlar arasında Golden Gate Köprüsü motifi popüler boyun dövmeleri arasında.
“Yine de… asıl sevdikleri, para kazandıran şey, uyuşturucu. Bu yadsınamaz” diye de ekliyor.
Emekli olmadan önce Federal Uyuşturucuyla Mücadele İdaresi’nin San Francisco ofisinde yöneticilik yapmış olan Wade Shannon’ın bu konuyla ilgili dikkat çektiği bir husus var. Honduras’tan gelen bu göçmenler küçük resimde sokak satıcıları olsa da, sattıkları uyuşturucular Meksika’dan geliyor. Bu uyuşturucular Sinaloa ve Jalisco Yeni Nesil kartelleri tarafından üretiliyor, denetleniyor ve Batı Kıyısı’na taşınıyor.
Bu aşamalardan geçen uyuşturucular arasında, San Francisco’da aşırı dozdan ölümlerin rekor düzeye ulaşmasına sorumlu ucuz ve yüksek derecede bağımlılık yapan sentetik uyuşturucu çeşidi fentanil de bulunuyor. Uyuşturucunun yol açtığı aşırı doz tehlikesi, 2020’den bu yana 2200’den fazla cana mal oldu. Bu sayı mayıs sonu itibariyle 2023’te 346’ya ulaştı.
Araştırmaya göre karteller, uyuşturucuyu Çin’den satın aldıkları kimyasallarla üretiyor ve Oakland’daki depolara taşıyor. Bazıları Oakland bölgesinden Civic Center İstasyonuna giden yolcularla birlikte Körfez Bölgesi hızlı trenlerine binerek uyuşturucuları San Francisco yolcusu Honduraslı satıcılara dağıtıyor.
Satıcılıktan defalarca tutuklanan bir Honduraslı göçmen, yattığı yerel bir hapishaneden şu sözleri ediyor: “Uyuşturucunun San Francisco’ya çektirdiklerini anlıyorum.” Kardeşi, bir hafta öncesinde aşırı dozdan hayatını kaybetmiş.
“Haberleri izliyorum, gazeteleri okuyorum, bu konuda ne gözüm kapalı ne de kulağım tıkalı. Gerçekten, durumun ne kadar zor olduğunu fark edebiliyorum. Benim de başıma geldi.” Ancak, bu satranç oyununda uyuşturucu satıcılarının yalnızca birer piyon olduğunu belirtiyor.
“Bizler… hiç kimseyiz.”
Emekli bir polis memuru, Honduraslı satıcıların Tenderloin’de en az 35 yıldır varlık gösterdiğini söylüyor, bölgede kendisinin mesleğe ilk başladığı yıllar kadar eskilermiş. Günümüzde, onlarca yıldır şehrin başına bela olan açık hava pazarlarında uyuşturucu satışını avucunun içine alan en yeni grup Honduraslı satıcılar.
Diğer pek çok ABD şehri gibi San Francisco da yıllar önce uyuşturucu kullanımını bir suçtan ziyade bir hastalık gibi görmeye başladı. Araştırmalar, ‘Uyuşturucuyla Mücadele’ döneminin ağır polis denetimi politikasının satıcıları yavaşlatmada ya da talebi azaltmada başarısız olduğunu gösteriyor. Bu yaklaşımın sebep olduğu iki şey ise, hapishanelerin aşırı derecede kalabalıklaşması ve beyaz olmayan insanların orantısız bir şekilde tutuklanması.
Günümüzde ülkenin en yenilikçi şehirlerinden biri, fazla ‘hoşgörülü’ hale geldiğine dair duyulan kaygılar karşısında parçalara ayrılıyor. Honduraslı satıcılar konusunda izlenecek yol, yavaş yavaş bir siyasi mesele haline geliyor, zira 2024’te şehir genelinde yapılacak seçimler ufukta.
Gözünüzde canlandırın: Aylardan haziran, hafta içi, saat öğleden sonrayı gösteriyor. Otuzlu yaşlarının başında bir adam federal binanın dışındaki SoMa kaldırımında hareketsiz yatıyor. Sağında bir düzine madde bağımlısı ya fentanil ve kokain içiyor ya da bellerinden eğilmiş, başları dizlerinde, yer çekimi yokmuşçasına asılı duruyorlar. Solunda, siyahlara bürünmüş bir avuç satıcı işinde gücündeyken kadrajımıza yoldan geçen biri giriyor. Kaldırımdaki adamın aşırı dozda opioid kullandığını anlayan yabancı, elinde Narcan ile adama koşuyor. Narcan, aşırı dozda opioid türü uyuşturucu kullanımlarının bilinen bir panzehiri, burundan alınıyor. Yabancı, kaldırımda yatan adamı hayata döndürüyor ve birkaç dakika içinde sağlık görevlileri olay yerine geliyor.
Emperor Norton’s isimli barın sahibi, 25 yıllık Tenderloin yerlisi Kevin DeMattia, “Mahallemi mahvettikleri için onlara çok öfkeliyim” diyor. “Açılan işletmeler yaprak gibi dökülüyor çünkü insanlar Tenderloin’e gelmek istemiyor. Mahalleyi pek çok açıdan harap ediyorlar. İnsanımızı zehirliyorlar. Torbacıları da bağımlıları da… Hepsi birer agresif kanser hücresi.”
Bölgedeki seçmenler bir yıl önce ilerici Bölge Savcısı Chesa Boudin’in görevini layığıyla yapmadığına kanaat getirdi ve yerine uyuşturucu satıcılarının kökünü kazıyacağına söz veren Brooke Jenkins’i seçti.
Geçtiğimiz birkaç ay içinde ise, Belediye Başkanı London Breed, Vali Gavin Newsom ve Temsilciler Meclisi’nden Nancy Pelosi isimlerinin ‘denetim-yaptırım yanlısı’ tutumları bölgede telaşa neden oldu.
Pelosi, 16 Haziran’da yaptığı açıklamada şehri Overdrive Operasyonu’na ekleyeceğini bildirdi. Overdrive Operasyonu, uyuşturucuya bağlı şiddet ve aşırı doz vakalarının en yüksek olduğu toplumlardaki kartelleri hedef alan federal bir uyuşturucu yaptırım programı.
Bir zamanların San Francisco belediye başkanı Newsom, uyuşturucu pazarlarının denetlenmesine yardımcı olması için 1 Mayıs’tan itibaren Kaliforniya Otoyol Devriyesi’ni göreve getirdi. Newsom, bu girişimini uyuşturucu ve silahlara el koymanın yanı sıra satıcıları da tutuklamak amacıyla gece yarısı ‘baskınlarını’ da kapsayacak şekilde 28 Haziran tarihinde genişletti.
Haziran ayı sonlarında San Francisco şerifi Tenderloin’de 130 milletvekilinden oluşan bir acil durum ekibi görevlendirdi. Şerif Paul Miyamoto, bundaki amacın satıcıları tutuklamak ve uyuşturucu kullanan kişileri tedaviye zorlamak olduğunu söyledi.
Bu uygulamalar kulağa güzel gelse de araştırmalar, bölgede polis müdahalesi arttığında düşük seviyeli satıcıların hızla yer değiştirdiğini ve uygulamaların uyuşturucuya olan talepte bir değişiklik yaratmadığından dolayı uyuşturucu pazarları üzerinde bir etkisi olmadığını gözler önüne seriyor. Bu yeni yaptırım döneminin San Francisco’daki açık hava uyuşturucu pazarlarını ve Siria Vadisi’nin bazı köylerindeki inşaatları nasıl etkileyeceği belirsizliğini koruyor.
Geçen kasım ayında öğleden sonra, 1600 kişinin yaşadığı El Pedernal köyünde, uzun süredir San Francisco’da ikamet eden ve evine gelen bir uyuşturucu satıcısı, yeni araba yolu için beton döken yaklaşık bir düzine işçiyi izlerken balkonunda dinleniyordu. Ayağının altındaki belirsiz toprak yollar, yollara vuran aletler birer enstrümanmışçasına titriyordu. İşçiler, satıcının komşularının yeni evlerini inşa ediyordu. Çekiç ve testereler ne zaman yere vursa bir parçanın kreşendo kısmı gibi bir his yaratıyordu.
Kendisini düşündü, aile babasıydı, eşi ve çocuklarıyla oturdukları üç katlı evleri onun Tenderloin’de beş aylık mal satış parasıydı, yani 150 bin dolar. Yine de bazı komşularının mülklerinin ihtişamına hayret etmeden duramadı.
“17 yaşındaki bir çocuk inşa etti bu evi,” dedi satıcı. “Kapısından bir giriyorsunuz, harikulade.”
San Francisco liderleri uyuşturucu satıcılığından tutuklanan kişilerin bir kısmının Honduras’tan göç ettiğini kabullense de, bu kişilerin varlığı ve nispeten son zamanlardaki artan sayıları hiçbir zaman derinlemesine bir araştırma konusu olmamış ve anlaşılmamış.
Liderlerden Breed, geçen sonbaharda torbacıların ‘çoğunun’ Honduraslı olduğunu söylediği için yabancı düşmanı ve ırkçı olarak nitelendirildi. Breed daha sonra özür dileyerek niyetinin bir topluluğu dışlamak ya da suçu sadece onlara yüklemek olmadığını söyledi.
San Francisco Polis Amiri Bill Scott, potansiyel suçluların demografik özelliklerini incelemenin bir yararı olmadığını söyledi. “Mesleğimizi icra ederken ırkı ya da milliyeti göz önünde bulundurmuyoruz. Davranış odaklı çalışıyoruz. Uyuşturucu satan birisini görürsek tutukluyoruz yani” dedi.
The Chronicle ekibinin açık hava uyuşturucu pazarlarını daha iyi anlayabilmek için görüştüğü yaklaşık 100 kişinin arasında mevcut ya da eski uyuşturucu satıcıları, savcılar, savunma avukatları, göçmenlik ve insan hakları savunucuları, polis, uyuşturucu kullanıcıları ve yerel işletme sahipleri yer alıyor.
Görüşmeler, hapishanelerde, kafelerde, evlerde, Tenderloin ve South of Market mahallelerinin sokaklarında İngilizce ve tercümanlar aracılığıyla İspanyolca olarak gerçekleştirildi. Görüşmelerin konumları ise Körfez Bölgesi Siria Vadisi’ydi.
The Chronicle ekibi ayrıca, San Francisco Polis Departmanı, Baş Tıbbi Muayene Ofisi, Bölge Savcılığı ve San Francisco Yüksek Mahkemesi’nden elde edilen verileri analiz etti. Bunların yanında 3400’den fazla yerel-resmi uyuşturucu davasının mahkeme verilerini inceledi ve ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza tarafından yapılan beş yıllık gözaltı taleplerini gözden geçirdi.
Vadinin yakınlarındaki Orica kasabası sakini eski satıcı Melvin Lopez, 28 yaşında. “Honduras’taki işlerin zorluğu beni buraya getirdi, çünkü çalışmak zorundaydım” diyor. “Dokuz kardeşim var. İnanmıyorsanız buyurun bir süre çalışın orada. Kız kardeşlerim var, biri 5, biri 7, biri 9, biri 11 yaşında, daha da uzar gider. Kardeşlerime daha iyi bir yaşam sunmak için Amerika Birleşik Devletleri’ne gelmek zorundaydım.”
Görüşülen uyuşturucu satıcılarının yaşları 21 ile 68 arasında değişmekte olup uyuşturucu ticaretinde farklı deneyimlere sahiptiler. Bazıları satıcı olmadan önce ABD’de yasaya uygun işlerde çalıştıklarını söylerken, diğerleri Körfez Bölgesi’ne uyuşturucu satmak amacıyla göç ettiklerini söyledi.
Satıcılardan bazıları, seçme şansları olsaydı yasaya uygun işlerde çalışmayı tercih edeceklerini söyledi. Nitekim çoğu, ABD’de yüksek maaşlı bir işte çalışabilmek için gereken eğitimden ya da belgelerden yoksun, vatandaşlığı olmayan kişiler olduklarını da ekledi. Birçoğu okulu 10 yaşından önce bıraktığını bildirdi.
Vadinin yakınlarındaki Orica kasabası sakini eski satıcı Melvin Lopez, 28 yaşında. “Honduras’taki işlerin zorluğu beni buraya getirdi, çünkü çalışmak zorundaydım” diyor. “Dokuz kardeşim var. İnanmıyorsanız buyurun bir süre çalışın orada. Kız kardeşlerim var, biri 5, biri 7, biri 9, biri 11 yaşında, daha da uzar gider. Kardeşlerime daha iyi bir yaşam sunmak için Amerika Birleşik Devletleri’ne gelmek zorundaydım.”
“Başka bir sürü yerde iş aradım, bir sürü yerde. Herkes beni reddetti. Sosyal bilmem ne belgeniz olmalı falan bir şeyler dediler.”
“Birkaç günümü işsiz geçirdim ama kira mira ödemek zorundasınız sonuçta.”
The Chronicle’a konuşan satıcılardan üçü bu ticarete zorlandıklarını ya da mecbur bırakıldıklarını söyledi. Koşulları değişse de sonuçları aynı. Kimisinin ABD sınırını yasadışı yollardan geçmelerine yardımcı olan ‘çakallar’ ismindeki insan kaçakçılarına borcu var, kimisinin evine para yollamak için başka çalışacağı iş yok. Bu işi bırakmanın kendileri veya aileleri üzerinde yaptırımları olabileceğini söylüyorlar.
Görüşülen 25 satıcıdan çoğu insan ticaretine uğramadıklarını ya da uyuşturucu satmaya zorlanan herhangi birinden haberdar olmadıklarını söyledi.
Kamu avukatları mahkemede, uyuşturucu suçlamasıyla karşı karşıya olan Honduraslı göçmenlerin insan ticareti mağduru olarak görülmesi ve bu nedenle suçsuz bulunmaları gerektiğini savunmaya başladı. Kaliforniya eyaleti insan ticaretini, bir kişiyi işgücü ya da hizmet sağlamaya zorlama ya da mecbur bırakmayı içeren bir suç olarak tanımlıyor.
İnsan ticareti savunması, bu çalışma için kendileriyle görüşülmeyen kişilerin dahil olduğu üç davada ileri sürüldü. Hakem heyeti, hiçbirinde karar için gerekli çoğunluğu sağlayamadı. Davaların hiçbiri yeniden görülmeyecek. Hukuksal açıdan bakıldığında da kısır bir döngü gibi görünüyor.
Satıcıların birçoğu görüşme yapmayı kabul ederken bunun kendilerini ya da ailelerini tehlikeye atabileceğini kabul etti. Bu gibi güvenlik kaygıları nedeniyle The Chronicle ekibi, mevcut ve eski Honduraslı satıcılar da dahil olmak üzere kaynakları hakkında yayınladığı kişisel bilgileri sınırlı tutma kararı aldı. Okuyacağınız yazının öncesi ve devamında, yalnızca isimlerinin kullanılmasına açıkça izin veren satıcıların kimliklerinin açıklandığını bilmenizi isteriz.
Winston Guerrero, kendisi 26 yaşında, eskiden San Francisco’da satış yapıyordu, şu anda iki benzin istasyonunda çalışıyor. Uyuşturucudan kazandığı parayla doğduğu Honduras köyünde kapısında ‘Giants’ logosu bulunan bir ev yaptırdığını, ancak orada yaşamayı hiç düşünmediğini söylüyor. Evde onun yerine amcası kira ödemeden kalıyor.
Guerrero, Gians’ın arkasındaki sembolizmi, “San Francisco bana para veriyor, hem de beleş para” diye açıklıyor. “San Francisco benim şehrim.”
Guerrero ve Lopez, The Chronicle ekibinin ulaştığı, zamanında çalıştığı sokakları terk eden ve şu anda yasal işlerde çalışan bir avuç uyuşturucu satıcısı arasında yer alıyor. Guerrero, kendi deyimiyle ‘gangster’ olarak geçirdiği üç yıl boyunca kendi uyuşturucu bağımlılığını da geliştirmiş. Yaklaşık üç yıl önce, 6 yaşındaki yeğeniyle yaptığı bir konuşma sırasında aklının başına geldiğini söylüyor.
O günlerini, “Yeğenim bir gün bana ‘Ben de senin gibi olmak istiyorum,’ dedi.” diye anlatıyor. “Neden?” diye sorduğunda ise, “Çünkü sen benim amcamsın” cevabını almış. “Benim hayatım böyle olamaz, diye düşündüm,“ diyor Guerrero.
Bazıları, San Francisco’nun sığınak şehir statüsünün Honduraslı tacirler için burayı daha cazip hale getirdiğini, zira bu durumun uzun hapis cezası ve suçlu bulunmaları halinde sınır dışı edilme riskini ortadan kaldırdığını düşünüyor.
Sığınak yasasının temel ilkesi uyarınca, şehir hapishanesi ICE’nin yerel mahkumları tutuklamasına izin verilmiyor ki tahliye edildikten sonra alınıp sınır dışı edilebilsinler. Çoğu satıcının sınır dışı edilmekle karşı karşıya kalmasının iki yolu var: ya federal suçlamalar sebep gösterilerek tutuklanacaklar ya da başka bir şehirde suç işlerken tutuklanacaklar.
Kaliforniya’nın seçilmiş liderleri, sığınak şehir politikalarını kamu güvenliği için bir nimet olarak görüyor, bölgedeki sakinlerin göçmenlik statüsüne bakılmaksızın şehirlere fayda sağladığını söylüyorlar. Zira sığınak şehir politikaları sayesinde şehirlerdeki göçmen nüfusu, suçları ihbar etmek ve çocuklarını okula yazdırmak gibi değerlerin şehirlerde yayılmasını sağlıyor.
Vadide adı İngilizce ‘gelecek’ anlamına gelen El Porvenir köyündeki yeni evlerden birkaçında Denver Broncos ya da Utah Üniversitesi’nin logoları yer alıyor. Honduraslı uyuşturucu satıcılarının faaliyet gösterdiği birkaç büyük Batı şehri, sığınmacı şehir politikalarını benimsemiş şehirler.
San Francisco polisinin uyuşturucu sattığı şüphesiyle tutukladığı kişi sayısı geçtiğimiz yılda daha azdı. Polis, 2015 yılında uyuşturucu ticareti nedeniyle 1.273 tutuklama yaptı. The Chronicle’a sağlanan verilere göre, 2021’deki salgın sırasında toplam tutuklama sayısı 734’e kadar düştü. Bu sayı 2022’de toplam 929 olmasıyla tekrar yükselişe geçti. 2023’te mayıs sonu itibariyle toplam 426 tutuklama yapıldı.
Nitekim Honduraslı bir satıcı, sınır dışı edilme ihtimalleri daha düşük olduğu için pek çok kişinin San Francisco’da çalışmayı tercih ettiğini söyledi. El Pedernal’da görüşülen bir başka satıcı da bu düşünceyi destekleyerek, bölgedeki satıcıların yarısının San Francisco’da satış yaptığını belirtti.
“Çünkü San Francisco’da sanki Honduras’taymışsınız gibi hissediyorsunuz,” diye de ekledi. “Yasadan ötürü sınır dışı etmiyorlar kimseyi, sorun bu işte… Birçok kişi San Francisco’yu seçiyor çünkü burası sığınak şehir statüsünde. Hapse giriyorsun ve çıkıyorsun.”
San Francisco polisinin uyuşturucu sattığı şüphesiyle tutukladığı kişi sayısı geçtiğimiz yılda daha azdı. Polis, 2015 yılında uyuşturucu ticareti nedeniyle 1.273 tutuklama yaptı. The Chronicle’a sağlanan verilere göre, 2021’deki salgın sırasında toplam tutuklama sayısı 734’e kadar düştü. Bu sayı 2022’de toplam 929 olmasıyla tekrar yükselişe geçti. 2023’te mayıs sonu itibariyle toplam 426 tutuklama yapıldı.
Uyuşturucu satıcısı olduğu iddiasıyla yargılanan kişilerin neredeyse tamamı duruşmadan önce kefaletle serbest bırakılıyor, bu da kefalet ödemek zorunda olmadıkları anlamına gelir. Kişilere yaptırım olarak ancak bir vaka yöneticisiyle düzenli olarak görüşme ayarlanıyor. Vaka yöneticiliği, ABD’de toplum ruh sağlığı ve hukuk hizmetlerinin koordinasyonu için özel bir yaklaşım şekli. Vaka yöneticileri, söz konusu birey ve ailesinin rehabilitasyon planları hakkında yeterli bilgiye sahip olmalarını sağlıyor. Tutuklananlardan bazıları çeşitli yönlendirme programlarına alınıyor ve haklarındaki suçlamalar düşülürken, diğerleri daha hafif, uyuşturucu dışı suçlamaları kabul etme yoluna gidiyor. Geri kalanlar ise ya mahkemeye çıkarılıyor ya da haklarında tutuklama emri veriliyor.
2018’den 2022’ye kadar San Francisco’da uyuşturucu satmakla suçlanan kişilerin yalnızca yüzde altısı uyuşturucu suçundan hüküm giydi. Diğerleri ya daha hafif suçları kabul etmiş, ya suçlamaları düşürülmüş ya da yönlendirme programları tamamlanmış. Tutanaklara göre cezalar bir gün ile üç yıl arasında değişmekte olup ortalama 168 gün sürüyor. 2018 yılındaki uyuşturucu davalarının yalnızca yüzde 10’u hala mahkeme sisteminde sonuçsuz duruyor, bu sayı Mart 2022 itibariyle yüzde 75’e ulaştı.
Uyuşturucu satışının suçlanan tarafça itiraf edildiği anlaşmalarda sicile işleyen en yaygın cezalar, suçtan önce ve sonra suç ortaklığını içeren ithamlarda veriliyor. Bunlar da ortalama 38 gün hapis cezasına tekabül ediyor.
Uyuşturucu satışı cezaları federal mahkemelerde, özellikle de kayıt dışı göçmenler için çok daha ağır. Böyle durumlarda pek çok sanık kefaletle serbest bırakılmamakta, kesinleşen mahkumiyet kararlarının ardından uzun yıllar hapis cezasına çarptırılmakta ve eğer vatandaş değillerse serbest bırakılmaları halinde sınır dışı edilmektedirler.
Ancak federal davalar şehirdeki uyuşturucu satışı soruşturmalarının küçük bir bölümünü temsil etmekte, bu nedenle birçok satıcı yasal riskleri düşük olarak görüyor. Ayrıca, tüm bu sınır dışı edilmeler de fuzuli olabiliyor. Chronicle, sınır dışı edilen ancak ülkeye yasadışı yollardan yeniden giriş yapan ve kısa bir süre sonra Tenderloin’e geri dönen çok sayıda satıcıyla da görüşmeler yaptı.
İçlerinden bir tanesi sınır dışı edildikten sonra tam dokuz kere geri dönmüş.
Tüm bunları konuşmuşken, adeta bir kalıtsal hastalık gibi nesilden nesle aktarılan yoksulluktan söz etmemek olmaz. Geçtiğimiz kış El Pedernal’den geçen bir kamyonun içindeki yolculara ve kamyonun gösterge paneline egzoz dumanı ve kirden oluşan bir kir tabakası işledi. Ancak uzun süredir San Francisco’da uyuşturucu satıcılığı yapan şoför, camların açık kalmasının bir gereklilik olduğunu söylüyor. Bu yazılı olmayan kural, bir grup silahlı bölge sakininin aldığı bir çeşit önlem. Camları açık olan vasıtalar bölge sakinlerince şüpheli görülmüyor ve böylece yerel suç çetelerinin köye görünmeden sızması önleniyor.
Hemen yerel bir olaydan bahsedelim. Bir gün, saçları ince örülmüş, beli tabancalı bir adam, motosikletini bir kamyon arkasında ilerleyen ve açık pencere kuralını hiçe sayan bir aracın yanına sürdü. SUV aracın içindekilerinin silahını rahat görebilmesi adına gömleğini kaldırdı ve bağırdı:
“Vaya, vaya, baja la ventana pues. Pareces loco. … No sabes donde andas?”
“Camını indir, camını indir… Manyak mısın? Neredesin farkında mısın lan?”
Yerel başka bir olaydan bahsedecek olursak, bölge sakinleri birkaç hafta önce suç çetelerine karşı başarılı bir silahlı mücadele yürüttü ve bir şantaj planını engelledi. Hatta yerel basına yansıyan haberlere göre, bir noktada Honduras askeri polisine başvurulmak zorunda kalındı.
San Francisco uyuşturucu pazarlarıyla doğrudan ilgisi olmayan suç çeteleri hâlâ faalken, yerel halk Chronicle gazeteci ekibini akşam karanlığı çökmeden köyleri terk etmeleri konusunda defalarca uyardı.
Bir ay sonra vadideki bir rahip telefon görüşmesinde her 15 günde bir cinayet işlendiğini söyledi. Bir başka bölge sakini, kendisininkiyle aynı renk ve model arabası olan birine suikast düzenleneceğini duyduktan sonra bir süre arabasını kullanmayı bıraktığını söyledi. Arabasını ancak söz konusu hedef kişi öldürüldükten sonra kullanmaya devam edebilmiş.
The Chronicle’ın temmuz başındaki ikinci ziyaretinde vadi daha sakin görünüyordu. Askeri polis bölgeden gitmişti ve El Pedernal yakınlarında ‘camlar ve kasklar aşağı’ yazılı bir tabela duruyordu. Ancak ABD’den gelen uyuşturucu paralarından yararlanan bölge sakinlerine yönelik şantaj girişimlerine ilişkin korkular henüz dinmemişti. Ertesi gün, benzer bir uyarı tabelası şehrin diğer tarafına da asılmıştı.
Uyuşturucu kaçakçılığının ülke üzerindeki etkisi üzerine bir kitap yazan Honduraslı yazar Oscar Estrada, konuyla ilgili “Yerel çeteler de salak değil, eminim bu zenginliğin nereden geldiğini biliyorlardır” diye yazdı.
Honduras, uzun zamandır dünyanın en tehlikeli yerlerinden biri. Dışişleri Bakanlığı, 1 Mart’ta ABD vatandaşlarına yönelik yayınladığı seyahat tavsiyesinde bölgeyle ilgili şu uyarılarda bulundu: “Cinayet, silahlı soygun ve adam kaçırma gibi şiddetli suçlar yaygındır. Gasp, şiddetli sokak suçları, tecavüz, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı gibi çete faaliyetleri yaygındır. Bütün bunlarla beraber yerel polis ve acil servisler ciddi suçlara etkili bir şekilde müdahale etmek için gereken kaynaktan yoksundur.”
Siria Vadisi’ndeki gerilimin temelinde kırk yılı aşkın süredir devam eden aşırı yoksulluk yatıyor. 1980’lerin ortalarından önce bölge, çiftçilerin El Porvenir’deki bir tahıl işleme fabrikasında satmak üzere mısır ve fasulye yetiştirdiği yoksul ama kendi kendini idame ettiren bir tarım bölgesiydi.
El Porvenir’de büyüyen ve hala orada yaşayan Honduraslı tarihçi ve şair Miguel Angel Cabrera, çiftçilerin pamuk ve tütün gibi daha kazançlı ürünlere yönelmeye başlamasının ardından fabrikanın 1985 yılında kapandığını söyledi.
Cabrera’nın sözlerine göre çiftçiler, yeni ekinler sayesinde birkaç verimli yıl geçirmiş ancak bölgede tarım endüstrisi hiçbir zaman yükselişe geçmediğinden var olan tarım altyapısı da zamanla yok olmuş.
Bu nedenle zamanının Nevadalı altın madenciliği devi Glamis Gold, Honduras hükümetine vadi için bir proje önerisiyle geldiğinde, yerel halkın çoğu destek vermiş. Çünkü yerel halkın bu projeden beklentisi arazilerinin değerlenmesi, bölgelerinde istihdam sağlanmasıymış.
“Madencilik devi şirket, araziyi çok ucuza satın aldı. Bize de iş vaat etti ama neticede kasabadan pek fazla insan kazançlı çıkmadı,” diyor Cabrera. “Şirket, zenginliğin elde edilebilir olduğu yanılsamasını yarattı ancak yerel halkın gözü boyandı sadece.”
Cabrera ve projenin uzun vadeli etkilerini inceleyen akademisyenlere göre bunun daha kötü yanı birkaç çiftçinin aldatılması değil, projenin vadiyi ve civardaki köyleri zehirli ağır metallerle kirletmesi, bölge sakinlerini hasta etmesi ve çiftlik hayvanlarını telef etmesi oldu.
Proje sahasının aşağısında yer alan El Pedernal özellikle ağır darbe aldı.
Araştırmacılar, projeyle ilgili 2012 tarihli bir değerlendirme raporunda “Toz, maden atıkları, yüksek ses kirliliği ve kirlenmiş su kaynakları, madenciliğe böylesine kucak açan bir belediyenin hak ettiği karşılık değil” diye yazdı.
Araştırmacılar, El Pedernal’in ‘madencilik çalışmalarının emarelerini hala taşıdığını, ancak bölgedeki halkı ayakta tutan şeyin El Pedernal’in ekonomik sürgünleri, yani göç etmek zorunda kalan gençler ve iş gücünden gelen paralar’ olduğunu söylüyor. Maden projesi, sonrasında başka bir madencilik şirketi olan Goldcorp tarafından devralınmış ve 2009 yılına kadar işletilmiş. 2 Temmuz’da maden sahası büyük ölçüde çitlerle çevrilerek halka kapatılmış.
2019’da Goldcorp ile birleşen Newmont Madencilik sözcüsü Maria Carolina Lucaroni, “2021’de Enerji ve Maden Bakanlığı tarafından son bir inceleme yapıldı ve herhangi bir olumsuzluk rapor edilmedi” dedi. “Madenin kapanışı sonrası taahhütlerimizi ve yükümlülüklerimizi yerine getirmeye devam ediyoruz ve bunlar tamamlanana kadar da devam edeceğiz.”
El Porvenir belediye başkanı Luis Rubi, vadinin maden ya da başka büyük endüstri olmadan ayakta kalamayacağını, bölgenin ABD ya da İspanya gibi başka ülkelere giden ve oradan elde ettikleri kazançları evlerine gönderen sakinlerin sağladığı para akışına bağımlı olduğunu söyledi.
Rubi, Amerika’daki en düşük ücretli işlerin bile Honduras’ta bir arsa satın alıp ev inşa etmeye yettiğini söyledi. Honduras’ta yaşayanlar arasında uyuşturucu satışından para kazanan olup olmadığı konusunda herhangi bir yorum yapmaktan ise kaçındı.
“Bu insanların burada aileleriyle birlikte daha iyi koşullarda yaşayabilmek için bir güvenlik ağı oluşturabilme şansları var” dedi. “Benim olaylara bakış açım bu. Amaç, gidip yasal olarak çalışmak ve Amerikalıların yapmaktan erineceği işleri üstlenmek.”
Geçen kasım ayında günlerden bir gün Rubi, kocaman şapkası kafasında, El Porvenir kasaba meydanına bir kamyonet çekti. Kamyonetin kasasında, üzerlerine futbol formaları geçirmiş bir düzine kadar çocuk vardı.
“Dünya şampiyonu onlar!” Rubi, kamyonetin penceresinden seslendi.
Rubi’nin kamyonundan atlayan futbolcular, Amerikalı gazetecileri görmeye koştu. Sadece görmeye koştukları söylenemez, İngilizcelerini geliştirmeyi de düşünüyorlardı. Bir de, tabii ki Amerikalı gazetecilerin İspanyolcalarına kıkır kıkır gülmeyi. Belki de en çok üçüncüsünü. Biri, annesinin Oakland’da olduğunu söyledi. Birinin San Francisco’da, diğerinin ise Nashville’de bir aile ferdi vardı.
Sizi Orta Amerika’nın Kuzey Üçgeni olarak adlandırılan üçlüyle tanıştıralım: Honduras, Guatemala ve El Salvador. Bu üçlüden ABD’ye göçen insan sayısı son yıllarda istikrarlı bir şekilde artışa geçti.
ABD Gümrük ve Sınır Güvenliği Birimi, 2022 yılının Eylül ayına kadar toplanan ve toplamda 12 aylık bir süreyi kapsayan göçmenlik bürosu verilerini bizimle paylaştı. Bu verilere göre, ABD göçmenlik bürosu yetkilileri 12 aylık süre içinde ülkenin güneybatı kara sınırında 213 bin 23’ü Honduraslı olmak üzere bu bölgelerden yarım milyondan fazla kişiyle görüşmüş. Bu sayı, nüfusu 10 milyon olan Honduras’ın yaklaşık yüzde 2’sine tekabül ediyor.
Göçmen politikaları projesi UnidosUS’in yeni kıdemli politika danışmanı Cris Ramón, Siria Vadisi’nden San Francisco’nun uyuşturucu ticaretine kadar uzanan bu hattın, özellikle göçmen gruplarca bir çeşit ekonomik model haline geldiğini söyledi. Bu ekonomik model çeşidinin yasal iş piyasalarındaki modellerden pek de farklı olmadığının altını çizdi.
“İnsan insanın peşinden gider.”
“Şu anda yasadışı uyuşturucularla uğraşıyoruz. Bu noktada tıkanıyoruz sanki, sorunlarımız bu yüzden cereyan ediyor.”
El Porvenir’de öğretmenlik yapan Elvis Hernandez, bölgedeki her evde en az bir aile üyesinin yurtdışında çalıştığını ve ailesine para gönderdiğini bildirdi. Bunların yüzde 85’inin gittiği ülkede yasal iş bulduğunu, geri kalanının ise uyuşturucu sattığını ya da diğer suçlara bulaşarak para kazandığını tahmin ediyor.
Öğretmene göre çocukların ‘Amerikan rüyasına’ kapılma yaşı 13-14 yaş civarına kadar düşmüş durumda. Genç oğlanlar, “kızların dikkatini çekmeye çalışıyor ancak kızlar sadece arabalı erkeklere bakıyor. Ne tesadüfse arabalı erkeklerin hepsi de Amerika’ya giden kesim oluyor.”
Hernandez, köydeki birçok gencin ABD’ye çalışmak için önceden bir bilgi birikimi olmadan gittiğini söylüyor. Kendisine göre bu gençlerin eğitim seviyesi düşük, İngilizceleri yok ve Amerikan iş piyasalarında yem bile olamayacak nitelikteler.
“Bunların sonucunda ne oluyor diye soracak olursanız, sağlıksız, zararlı bir göç yaşanıyor ve bundan biz zarar görüyoruz” diyor Hernandez. “Ben küçük bir işletme sahibiyim, Amerika’da iş imkanı dururken kim benimle çalışmak ister ki?”
Özel bir akademide İngilizce öğretmenliği yapan Hernandez, amacının öğrencilerini ABD’de başarılı olmaya daha iyi hazırlamak olduğunu söylüyor. Bulunduğu yerde uyuşturucudan gelen para zenginliğe giden yol olarak görüldüğü için işinin hiç de kolay olmadığını da ekliyor.
Öğretmene göre çocukların ‘Amerikan rüyasına’ kapılma yaşı 13-14 yaş civarına kadar düşmüş durumda. “Genç oğlanlar, kızların dikkatini çekmeye çalışıyor ancak kızlar sadece arabalı erkeklere bakıyor. Ne tesadüfse arabalı erkeklerin hepsi de Amerika’ya giden kesim oluyor.”
“Toy birinin gözüne ışıl ışıl bir hayat sokarsanız elbette hani bana hani bana diyecektir” diyor Hernandez.
Hernandez, son zamanlarda vadideki en yaygın mesleğin inşaatçılık olduğunu söylüyor. Elbette sıradan bir inşaatçılık değil, yurt dışından gönderilen paralarla icra edilen bir inşaatçılık. Bunun sonucunda bölge, aynı anda hem yükselişte hem de silinmenin eşiğinde gibi gözüküyor.
Bölgenin çelişkili vaziyetini daha iyi anlamanız için bir örnek verelim: Geçen kasımda bir perşembe günü, kasaba merkezinde in cin top oynuyordu. Merkezde yer alan çeşme kurumuştu ve çevredeki restoranların, giyim mağazalarının geçici mi yoksa kalıcı mı olarak kapalı olduğu anlaşılmıyordu. Buna rağmen gözün alabildiği her yer inşaat alanıydı. Yeni kilise, yeni evler ve yeni yollar inşa ediliyordu. El Porvenir’in nalbur dükkânı kasabanın en işlek yeriydi.
Nalburdaki bir müşteri The Chronicle muhabirlerine “El Pedernal hakkında soru sormamalısınız” dedi.
Meskeni San Francisco olan bir uyuşturucu satıcısı, El Pedernal’in salgın sırasında emlak patlaması yaşadığını söyledi. Artan fentanil satışları, ABD-Meksika sınırının kapatılmasıyla kaçakçılığın zorlaşması ve buna bağlı olarak fiyatların yükselmesi San Francisco’daki Honduraslı satıcıların kârlarını artırdı.
Uyuşturucu satışından elde edilen gelir, ticaretle uğraşmayan bazı köylülerin ekonomik durumunun düzelmesine katkıda bulundu. İnşaat işlerinde ödenen para bir çiftçinin kazandığının dört katı, günde 35 dolar. Yeni yeni işletmeler açıldı. El Pedernal’de zamanında öğretmenlik yapan bir adam tam zamanlı maden ustası oldu. Kendisi, yeni evlerin çoğunu süsleyen Körfez Bölgesi spor takımı logolarının özelleştirilmiş kopyalarını yapıyor. En fazla satan logosu ise 49ers takımının ‘SF’si. Bu logolardan 15 tane yaptığını ve elde ettiği geliri çocuğunun okul masrafları için değerlendirdiğini söylüyor.
El Pedernal evlerinin fotoğraflarını inceleyen Honduraslı yazar Estrada, “Herhalde 90’lı yıllardan beri bu işçi dövizi mimarisini görüyorum, tasarımları çok bariz oluyor ve evlere baktığınızda genellikle göçmen vatandaşların Amerika Birleşik Devletleri’ne olan özlemlerinin yansımaları olduklarını görüyorsunuz. Ama bunlar tam anlamıyla işçi dövizi evleri gibi değil, daha çok tipik bir ‘narko’ evini andırıyorlar. Kolombiya gibi yerlerde karşımıza çıkan türden… Evler, inşa edildikleri bölgeye sanki gövde gösterisi yapmak amacıyla dikilmiş gibi. Açıkça görülüyor.”
San Francisco sokaklarında çalışan Honduraslı uyuşturucu satıcılarının sayısını belirlemeyi çeşitli etkenler imkansız kılıyor. Birçoğu kendi ülkeleri ile ABD arasında gizlice gidip geliyor ve tutuklandıklarında bile, bu kişilerin nereden geldiklerine ilişkin veriler ya kamuya açıklanmıyor ya da kolluk kuvvetleri tarafından eksik tutuluyor.
The Chronicle ekibi, ICE gözaltı taleplerine, hapishane kayıtlarına ve mahkeme kayıtlarına başvurarak 2022’den bu yana 200’den fazla Honduraslı göçmenin uyuşturucu ticareti yapmakla suçlandığı değerlendirmesini yaptı.
Mayıs sonu itibariyle, San Francisco mahkemelerinde toplam 996 kişi uyuşturucu ticareti suçlamasıyla karşı karşıyaydı. 2021 yılında, o zamanki Bölge Savcısı Boudin, San Francisco’da uyuşturucu satan kişilerin önemli bir yüzdesinin, belki de yarısının Honduras’tan geldiğini bildirdi. Bölge Savcısı Jenkins geçtiğimiz günlerde şunları söyledi: “2015’ten 2018’e kadar bu tarz davalara baktım. Honduras’tan gelen satıcıların yüzdesiyle diğer satıcıların yüzdesi daha çok yarı yarıyaydı. Kesinlikle kayda değer bir yüzdeydi ancak hiçbir zaman çoğunluk değildi. O zamandan bu yana bölgenin demografik yapısının değiştiği kanaatindeyim.”
Bir kamu avukatı, uyuşturucu ticareti davalarındaki 20 ila 30 müvekkilinin neredeyse tamamının Honduras kökenli olduğunu söyledi.
Bu verilerin hiçbiri uyuşturucu ticaretinde yer alan ancak yargı sistemine dahil olmayan Honduraslıları hesaba katmıyor üstelik. 2004’ten bu yana Körfez Bölgesi’nde çalışan Honduraslı bir satıcı, çoğu Siria Vadisi olmak üzere, Honduras’tan gelen 1000 göçmenin zamanında San Francisco uyuşturucu piyasasında da rol aldığını düşünüyor. Ekip bu sayıyı teyit edemedi.
Chronicle, 2018-2022 yılları arasında San Francisco’da açılan 3400 yerel ve federal uyuşturucu davasının verilerini inceledi. Daha ayrıntılı bilgi için 500 federal davanın daha mahkeme belgelerini gözden geçirdi. Verilerin büyük çoğunluğu sanığınhangi ülkeden olduğunu belirtmiyordu. Honduraslı olduğu teyit edilebilen 130 sanıktan sadece 60’ının şehri, kasabası veya bölgesi belliydi. Bunlardan 51’i, El Pedernal ve Orica köylerinde yoğun olmak üzere vadiyi de içine alan Francisco Morazan bölgesindendi.
Bölgedeki bir rahip, Amerika’ya göç eden gençlerin çoğunun hem uyuşturucu işine bulaştığının, hem de ellerindeki parayı da bu işe borçlu olduklarının herkesçe bilindiğini söyledi.
“Ama burada her türlü para el üstünde tutulur, la gente lo ve como que ya lo coronó” diyerek sözlerini bitirdi rahip. Rahibin ağzından çıkan İspanyolca deyiş, bir kişinin piyonluktan krallığa yükselişinin altını çiziyor.
Siria Vadisi ve çevresindeki köylüler tarafından onlarca yıldır bilinen bir gerçek, Honduras’tan ABD’ye yapılan yolculuğun zorlu şartları.
İki uyuşturucu satıcısı, parası olanların ABD’ye özel şoförlerle gittiğini söyledi. Belgelerinin ABD sınır görevlileri tarafından kontrol edilmemesini umarak, Honduras’tan itibaren tüm güzergah boyunca kendilerini götürmesi için bir ‘çakal’ kiralıyorlar. Ya da kiralanan çakal, satıcıyı ABD-Meksika sınırına kadar götürüyor. Bu plana göre satıcılar sınırı yürüyerek geçiyor ve ABD’de bir şoför onları alıyor. Yolculuklar 18 bin dolara kadar mal olabiliyor.
Diğer satıcılar, parası olmayanların otobüslere bindiğini, çöllerden geçtiğini ve Meksika’nın güneyinde Guatemala sınırı yakınlarında hareket halindeki bir kargo trenine atladığını söyledi. Satıcılar, Meksika’da genellikle polisler tarafından tehdit edildiklerini ve sınıra varmadan önce çeteler tarafından soyulduklarını söyledi.
Lakabı ‘Canavar’ olan bu kargo treninde vagonların arasında sıkışık tıkışık yolculuk etmek kulağa rahat gelmeyebilir. Ancak vagonların arası, vagonların üstünden daha rahat. Vagonların üstünde yolculuk edildiğinde alçak dalların kaçak yolcuları sürüklediği, trenden düşürdüğü ve parçaladığı biliniyor.
El Pedernal yerlisi Leydis Cruz, fentanil ticareti yapan bir aile şirketindeki pozisyonu nedeniyle Dublin’deki federal hapishanede üç yıl hapis cezasına mahkum edildi. Kendisi bu kargo trenlerinden birine 17 yıl önce bindiğini ve tecavüze uğramayan birkaç kadın yolcudan biri olduğunu söylüyor.
Bu koşullarda yolculuk eden göçmenler, genellikle daha önce Amerikan topraklarına ulaşmış olanların verdiği tavsiyelere güveniyor. Bu tavsiyelerden biri de, “Asla ABD kodlu telefon numarası kullanmayın, fidyecilere yem olursunuz.”
Lakabı ‘Canavar’ olan bu kargo treninde vagonların arasında sıkışık tıkışık yolculuk etmek kulağa rahat gelmeyebilir. Ancak vagonların arası, vagonların üstünden daha rahat. Vagonların üstünde yolculuk edildiğinde alçak dalların kaçak yolcuları sürüklediği, trenden düşürdüğü ve parçaladığı biliniyor.
Cruz, “Ben yolculuğum sırasında kendimi trene kemerle bağladım çünkü düşüp sakat kalmaktan korktum” diyor.
ABD-Meksika sınırına ulaştıklarında göçmenler, kartellerin kontrolündeki bölgeye girmiş oluyor. Bir satıcı, kartellerin giriş için iki hat oluşturduğunu söyledi. Bu hatlardan biri, bir ‘çakalın’ kendilerini sınırdan geçirmesi için yaklaşık 2000 dolar ödemeyi kabul eden ‘tavuklar’ için. İkinci hatta ise yolculuğunu tamamlamak isteyen fakat parası olmayan ‘katır’lar, çöl boyu yaklaşık 160 km kadar bir yol kat ederek bir yığın uyuşturucu taşıyor. Kartellerin gönlü ne kadar geniş, değil mi?
Yaklaşık yedi yıl önce ABD’ye girmeye çalışan bir satıcı, anılarını bizimle paylaştı. Hatırladığına göre, bir adam kendisine yaklaşıp, “Çalışmak ister misin? Çakala para ödemek çok zor, çok pahalılar” demiş.
Kendisinin de o dönem parası yokmuş ve sadece, “Evet, ne yapmam lazım?” diye karşılık verebilmiş. Kendisine yaklaşan adam da ona görevini anlatmış.
“Bak şimdi, sana bir sırt çantası vereceğiz. Çantayı Phoenix’e götüreceksin, giriş biletin bu çanta. Çantayı kaybedersen çölde geberirsin. Çantayı yerine ulaştırırsan paranı alırsın.”
Satıcının söylediğine göre bu görev, sırtında 37 kilo çantayla Meksika ve Arizona’yı kapsayan bir çölde 11 gün boyunca yürümekmiş. Kulağa tereyağından kıl çekmek gibi geliyor.
İnsan hayatının piyonluktan ibaret olduğu bu yolculuk boyunca dürbünlü gözcüler ya da nöbetçiler, helikopterli ABD yetkililerini gözlüyor. Eğer şüpheli bir durum saptanırsa ‘katıra’ telsiz yoluyla haber veriliyor ve bu da ‘katıra’ sırt çantasını yere fırlatıp en az bir kilometre koşabilmesi için olanak tanıyor.
Görevin başarıyla tamamlanması, ‘katır’ görevindeki kişiye 1000 ila 3000 dolar arasında para kazandırıyor. Bu da kartelde uyuşturucu satıcısı olması için yeterli bir meblağ.
“Sınırdan ülke topraklarına geçişte yardımcı oluyorlar.”
“Bana bir iyilik yaptın, sana numaramı vereyim, ihtiyacın olur. Honduras uyuşturucu ticareti avucumuzun içinde. Yolculuk nereye? Portland? Utah? Denver? San Francisco? Numaramı vereyim sana.”
Bir satıcı, ikinci çöl görevinden sonra aldığı 1000 dolarla motive olduğunu söyledi. Çölden sonra San Francisco’ya gitmek istediğini, aldığı bu paranın da bu yolculuğu finanse etmeye yettiğini söyledi. Çantayı götürmesi gereken yer olarak net bir konum verilmemiş ancak Tenderloin’e gitmesi gerektiği söylenmiş. Plana göre Honduraslı satıcılar onu Tenderloin bölgesinde karşılayacakmış.
Ancak Tucson ve Phoenix arasında bir yerde, buluştuğu kaçakçılar çantalarını çalmış ve onu çölde beş parasız bırakmış.
Satıcının beyanına göre, kendisi ve yol arkadaşları bir çiftçi bulmuş. Çiftçi, kendilerine biraz para yardımı yapmış ancak kısa süre sonra yol arkadaşlarıyla birlikte kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırılmışlar. Kellelerine 2500 dolar değerinde fidye konulmuş. Satıcının hiç parası yokmuş ancak telefonunu kullanarak konumlarını saptayabilmiş.
Satıcı, telefonunu kullanarak bir arkadaşına mesaj atmış, konumunu göndermiş ve arkadaşı kaçıran kişiyi etkisiz bırakarak onları kurtarmış. Arkadaşı, daha sonra 1000 dolar karşılığında satıcıyı Körfez Bölgesi’ne götürmeyi teklif etmiş. Satıcının Honduraslı babası, arazisini ipotek ettirerek kredi çekmiş ve gerekli parayı oğluna göndermiş.
Satıcı, San Francisco’daki Dokuzuncu & Mission caddelerine bırakıldığında zar zor yürüyebilecek durumda olduğunu söylüyor. Yalpalaya yalpalaya bir çörek dükkanına doğru ilerlerken, caddenin karşısında memleketi Orica’dan birini tanımış. Satıcının tanıdığı, kristal meth satıcısıymış fakat hemşehrisine bir sandviç ve gazoz ısmarlamak için mesaisine ara vermiş.
Tanıdığı ona, “Benimle gel.” demiş. “Bir duş al, kendini toparlarsın.”
Çeviri: Bengisu Seçilmiş