Goldman Sachs: TCMB’nin kararı faiz artış döngüsünün başlangıcı değil
Altın ithalatının yeniden rekor kırması, ekonomi yönetimini harekete geçirmiş görünüyor. Yeni bir genelge ile basılı altınların en az 1 gram, azami 100 gram ağırlığında üretilebileceğini açıkladı. Böylece yarım gram altının basımı da yasaklanmış oldu.
Yeni ekonomi yönetimi de, sorunun asıl kaynağına inemediği için, ortaya çıkan olumsuz sonuçlara göstermelik çareler bulmanın peşine düştü. Altın talebini azaltmak için bir yandan ithalata kota koyacağı haberini sızdıran yönetim, öte yandan yarım gramlık altın basımını yasaklayarak talebi önleme çabasına girdi.
Hazine ve Maliye Bakanlığı internet sitesinde yayımladığı genelge ile basılı altınların en az 1 gram, azami 100 gram ağırlığında üretilebileceğini açıkladı. Böylece yarım gram altını basımı da yasaklanmış oldu. Bu genelge öncesi Anadolu Ajansı’na haber veren Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilileri, işlenmemiş altın ithalatına kota koyulmasının planlandığını söylediler.
Temmuz ayı dış ticaret verilerinde altın ithalatının yeniden rekor kırması, ekonomi yönetimini harekete geçirmiş gözüküyor. Seçim öncesinde altın ve dövize yatırımın arttığı, seçim belirsizliği nedeniyle bu değerleri satın alan vatandaş ve şirketlerin, bir bölümünü yastık altında tutarak yatırım yaptıkları görüldü. Seçimle birlikte bu talep normalleşirken kurların seçim sonrasındaki hızlı yükselişiyle birlikte, yastık altından bir miktar altın ve döviz çözüldü.
Seçim öncesinde altına talebin çok hızlı artması nedeniyle, ithalatı kısıtlayan eski ekonomi yönetimi, talep durulmadığı için Merkez Bankası’nın altın rezervlerinden yüklü satışlar yaptı. Merkez Bankası bu yolu deneyerek, seçim öncesi kurlara müdahale için ek rezerv imkânı yaratmış oldu. Dünya Altın Konseyi bu yıl rezervlerinden en fazla altın bozan ülkeyi Türkiye olarak açıkladı.
Seçimden sonra çözülen altın ve dövizler, rezervlerde bir miktar artışı sağlarken, yaklaşık bir aydır yeniden altın ve döviz talebinin arttığına şahit oluyoruz. Temmuz ayındaki ithalatın da gösterdiği gibi altına bir yatırım aracı olarak talebin çok büyüdüğü gözleniyor. Çünkü yeni ekonomi yönetimi geldi ama faizler yeterince artırılamadığı, kurlar yine rezervden müdahale yapılarak tutulduğu için, döviz ve buna bağlı altın fiyatlarının yükselmesi bekleniyor.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre, Ocak-Temmuz döneminde Türkiye’nin ithalatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,1 artışla 217 milyar 52 milyon dolara ulaştı. Aynı dönemde işlenmemiş altın ithalatı yüzde 180 artarak 19,4 milyar dolar oldu.
Yani toplam altın ithalatında, kota konulması beklenen işlenmemiş altın ithalatı zaten yüzde 8-9’la sınırlı. Ayrıca hem geleneğini sürdürmek isteyen ama yoksullaştığı için düğünde yarım gram altın takan vatandaş, hem de altına tasarruf yapan küçük tasarrufçu yarım gram altın alıyordu. Şimdi altın talebi devam ederken, yarım gramı altını yasaklasanız ne olabilir ki? Ya biraz daha bekler gram altın alır, ya da altın hesabı tutar, değişen bir şey olmaz.
Halbuki cari açığı da olumsuz etkileyen altın talebinin en önemli nedeni TL faizlerin yeterince yüksek olmaması. Normalde mevduat ve kredi faizlerinin politika faizi ile bağlantılı değişmesi gerekir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz inadı nedeniyle düşük tutulan politika faizi tüm dengeleri bozdu. Yeni ekonomi yönetimi faiz artırımına başladı ama zamanlama ve büyüklük olarak yetmediği çok açık. Bu nedenle de seçim öncesinde olduğu gibi yine yanlış ekonomi politikalarının yarattığı olumsuz sonuçlara odaklanarak yol alınmaya çalışılıyor.
Yeni ekonomi yönetiminin politika faizini yeterince artıramasa bile, bankaların mevduat faizlerini neden bu kadar düşük tuttuğu da anlaşılır gibi değil. Zaten kredi faizleri artıyor, zaten Merkez Bankası ihracatçıya yatırımcıya çok ucuz reeskont kredisi veriyor. Buna rağmen neden mevduat faizlerinin artması sağlanmıyor, belli değil. Sağlanmıyor diyoruz çünkü Merkez Bankası alacağı kararlarla çok açık biçimde mevduat faizlerini yukarı çekebilir. Mevduat faizi yani TL tasarruf yeterince cazip olmayınca, yükselen enflasyona karşı tasarrufçu birikimini korumak oradan oraya savruluyor. Konutu, otomobili bile yatırım aracı olarak gören tasarrufçunun altına, dövize yatırımı çok doğal.
TL faizleri enflasyonun çok altında kaldığı için dövize ve altına talep kaçınılmaz. Toplam mevduat içinde döviz bazlı mevduatın payı yükselmeye devam ediyor. Yılbaşından bu yana 5,5 puanlık artışla, KMM ve yabancı para mevduatın toplam mevduat içindeki payı yüzde 67,74’e yükseldi. Bu kapsamda KKM’nin payı yüzde 32,25 olarak saptandı. Normal TL bazında mevduatın toplam içindeki payı ise 28 Temmuz haftasında yüzde 32,25’e indi. Halbuki yılbaşında yüzde 32,7 olan bu oran, mevduat faizlerinin yükselmesine izin verildiği Mart sonunda yüzde 42’nin üzerine çıkmıştı. Yeni ekonomi yönetimi mevduat faizlerini düşürdüğü için pay yüzde 32’ye geriledi.
TL faizler artmadan, TL’ye cazibe kazandırılmadan altın ve döviz talebinin sürmesi kaçınılmaz. Nedenlerini çözmeden sonucu değiştiremezsiniz ki… Cumhurbaşkanı’nın da çok kullandığı bir söz vardır; su akar yolunu bulur.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor