Söz istismara uğrayan kadınlarda: Mecbur sustum ama annem her şeyi biliyordu

Aile içi istismar tabu kabul edilip karanlıkta sessiz bırakılmak istenilen bir konu. Türkiye'nin en önemli yaralarından biri. Gazeteci ve aktivist Meliha Yıldız, 'Uçurumun Kenarındaki Salıncaklar’da da aile içi cinsel istismara uğrayanlara bırakıyor sözü.

Yıldız, "Bizim bu konuları çok konuşmamız lazım. Yoksa bu bakış açısıyla çocuğun cinsel istismarını engelleyemeyeceğiz" diyor, maruz kalanların yan yana gelerek iyileşebileceğine, bu konuda konuşmanın çocukları korumaya yönelik bir hamle olduğuna inanıyor.

Kültür Sanat 23 Ağustos 2023
Bu haber 1 yıl önce yayınlandı
otoğraf: Serra Akcan (csgorselarsiv.org)

“İntiharı düşündüm o dönem… Yapamadım… Korktum ölmekten… Bir şeyler yapmam lazım, birine anlatmam lazım diye düşünmeye başladım. Erkek kardeşimle paylaştım. Ben on beş yaşındayım, kardeşim on üç. Kardeşim anneme söylemiş. Bir gün annem beni karşısına aldı, ‘Neden babanın evden gitmesini istiyorsun?’ dedi. ‘Sana kazık mı batırıyor?’ Aynen bu cümleyi kurdu. ‘Evet, bana kazık batırıyor!’ dedim. ‘O bu evden gitmezse ben gideceğim!’ Sonra ben okula gittim. Akşam döndüm. Baktım annem onun eşyalarını toplamış, poşetlerle kapının önüne koymuş. Annem bana, ‘Onu bu evden gönderdim. Bir daha gelmeyecek, sana böyle bir şey yapmayacak!’ dedi. Tabii ben çok sevindim bir daha gelmeyeceğini duyunca. Ardından şunları ekledi annem: Hiçbir şeye üzülmedim de bunu seninle yapmış olmasına üzüldüm. Başkasıyla aldatsaydı beni, bu kadar koymazdı.

Cevap veremedim… Ben kocasının annemi aldattığı kadın oldum. Ben onun çocuğuydum, ben tecavüze uğramıştım. Bu çok büyük bir travmaydı. Bu sözleri bende ayrı bir travma yarattı. Ben bu cümlenin etkisinden yıllarca kurtulamadım. Ben yıllarca kendimi birisinin kocasını elinden alan kadın zannettim.”

Bu satırlar yedi yaşından 14 yaşına kadar babasının istismarına maruz kalmış bir kadına ait. Şu an 29 yaşında evli ve çocuk sahibi.

Türkiye’nin görünür olmayan en önemli problemlerinden biri aile içi cinsel istismar. Görünür değil zira, yaşananların duyurulmaması, ‘elalemin’ olup biteni bilmemesi isteniyor. Kimi zaman istismara maruz bırakılan çocuklara ‘Sen yanlış anlamışsındır’ denilip üstü kapatılıyor, kimi zaman konuştukları için onlar cezalandırılıyor.

İfşa sürecinden sonra yaşanan toplum baskısı, başına geleceklerin korkusu, utanma ve ayıplanmaktan çekinme ve yalnız kalacağını düşünme halleri ise aile içi cinsel istismar mağdurlarının sessiz kalma tercihlerinden başlıcaları.

‘Bu konuları konuşmamız lazım’

Ancak cinsel istismarın konuşulması, maruz kalanların iyileşmesi, görünür olmaları ve faillerin cezalarını çekmeleri için atılan ilk ve en önemli adımlardan biri. Gazeteci aktivist Meliha Yıldız, istismara maruz kalan kişilerle yapılan röportajların yer aldığı bir kitap yazdı. Kendisi de cinsel istismara maruz kalan Yıldız, Destek Yayınları etiketiyle çıkan ‘Uçurumun Kenarındaki Salıncaklar’ başlıklı kitabında kimisi babası, kimi dayısı kimi annesi tarafından istismara uğrayan insanların tanıklıklarını doğrudan dinliyor.

Yazara göre insanlar bu sorunla yüzleşmek istemiyor. Yıldız tam da bu nedenle istismara uğrayanların seslerinin duyulması, yalnız olmadıklarını bilmelerini sağlama amacıyla yazmış bu kitabı. Yıldız, “Bizim bu konuları çok konuşmamız lazım. Yoksa bu bakış açısıyla çocuğun cinsel istismarını engelleyemeyeceğiz” diyor.

Kitap, Prof Dr.  Betül Ulukol’un önsözüyle cinsel istismar kavramını ele alıyor.

‘Annem aslında olan biten her şeyi biliyordu’

Babası annesine şiddet uygulayan, kendisi de babası tarafından istismara uğrayan bir başka kadın ise 12 yaşında başlayan istismarı annesine anlatmak istediğinde başına gelenleri aktarıyor:

“(…) Ertesi gün anneme söylemeye karar verdim. ‘Anne, babam…’ dedim. Devam edeceğim sırada, babam sesimizi duymuş içeriden, geldi annemin göremeyeceği bir yere saklanarak, bana sus işareti yaptı… Mecbur sustum. Çünkü ya öldürecek ya tanımadığım biriyle evlendirecek ya da götürüp yuvaya bırakacak. Sustum… Annem yıllar sonra ilk defa ameliyat olacağı zaman, ‘Sen uslu, uyumlu bir çocuktun. Sana sonradan ne oldu? O yaz bir şey olmuştu. Sen söyleyecektin?’ dedi. ‘Şimdi zamanı değil, başka zaman…’ dedim. Çünkü anneme söylemeye o zaman hazır değildim. Hazır olduğum zaman da annem kabul etmedi. Aslında biliyordu. Olan biten her şeyi biliyordu…”

‘Anlatmam için cesaret imkanı sağlanmadı’

Çocukken babasının köyüne gittiği dört yaz boyunca amcasının oğlu ve amcasının istismarına uğrayan bir başka kadın ise yaşadıklarını neden anlatamadığını şöyle anlatıyor:

“Ama kimseye de söylemedim. Bunu şimdi neden anlattığımı da bilmiyorum. Bu arada anlatılması gerektiğini de düşünüyorum. Anlatılmaması gereken bir şey gibi düşünmüyorum. Utandım. Açılmasın istedim. Konuşulmasın istedim. Normalde iletişimde açıklıktan yanayım. Bunun çeşitli istisnaları var. Çok kuvvetli sırlarım var. Sanılır ki hiçbir şeyi saklamam. Yok sakladığım çok kuvvetli sırlarım var. Bu da onlardan biri. Saklamanın faydasının olup olmayacağından çok emin değilim. Tabii ki cesaret edemedim. Annem babam bana o cesaret imkânını sağlamadı. Bu kesin!”

‘Çocuk hayal görür yalan da söyler. Ama bu kadar detaylı ve ayrıntılı bir şekilde anlatabilir mi?’

Aile içi istismar vakalarında yaygın refleks olayın üstünü kapatmak olsa da çocuklarının yaşadıklarını atlatması ve faillerin suçlarını çekmesi için mücadele eden ebeveynler de var. Kızı E.’nin kuzeni tarafından istismara uğradığını fark eden bir anne çocuğunun yaşadıklarını anlatıyor:

“Çünkü çocuk bunu tehdit etmiş. Annene babana söylersen onlara zarar veririm, onları öldürürüm demiş. Zaten sen büyüdüğün zaman ben seninle evleneceğim… Bahsettiğim kişi kız kardeşimin oğlu. O zaman on yedi on sekiz yaşlarında. Sana hayvanları göstereceğim diyerek çocuğu alıp ahıra götürüyor. Evin böyle üst tarafında bir yerde. Baraka gibi bir yer. Ahırda hayvan falan yok. Ondan sonra orada bunu zorluyor. ‘Külotunu aç!’ bilmem ne. E… izin vermiyor ‘Özel bölgeler açılmaz…’ diyor. E…’yi zorluyor. ‘Yapma Mehmet abi’ diyor… Çocuğun yüzünü duvara dayayıp indiriyor külotunu, kendi cinsel organını sürtüyor. E… başlıyor ağlamaya, bağırmaya. Bağırınca bu korkuyor herhalde, kaçıyor.

Bana anlattı. Anlatınca ben de, bunu doktoruna söylemen lazım dedim. Doktora söylediğinde doktor buna şey diyor. Hatta bana da söyledi doktoru. ‘Sen bunu hayal görmüş olabilir misin?’ Doktora dedim ki, bir çocuk hayal görür evet, çocuklar yalan da söyler evet. Ama bu kadar detaylı ve ayrıntılı bir şekilde anlatabilir mi? O olay gerçekten yaşanmıştır.”

Yıldız, 44 yaşına geldiğinde, bir videoyla yaşadığı cinsel istismarı anlattı. Bu, onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu.

‘Adaletin nasıl tecelli edeceğini de deneye deneye öğreniyorum’

Babasının istismarına uğrayan yazar Meliha Yıldız da kendi hikayesini anlatıyor kitabın son bölümünde. Kırk dört yaşında, bir videoyla yaşadığı cinsel istismarı anlatan ve sonra aktivistliğe giden yolculuğunu başlatan Yıldız, Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın ‘mağdur’ tarafından anlatıldığı ilk kitap ‘Kutsal Tecrit’i de 2021 yılında yayımlamıştı.

Yazar kitabın son bölümünde bu kez sorulara cevap veren tarafa geçiyor. İstismara uğramış kişiler, yazara sorular soruyor. Yıldız, yaşadığı cinsel istismarın üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra hukuki mücadeleye başladı. Bu durum Türkiye’de daha önce örneği görülmemiş bir dava. Evlenip çocuk sahibi olduktan sonra psikoloğunun desteğiyle babasına dava açan Yıldız hukuk mücadelesini anlatıyor:

“Ben 2016 yılının mayıs ayında davayı açtım. Babam tutuklandı. Altı ay tutuklu kaldı. FETÖ olayları sırasında savcı değişti. Bir süre dosya savcısız kaldı. İki yıla yakın iddianamenin ha- zırlanmasını bekledik. Her ne kadar deliller, şahitler, suçu işlediğine yönelik olsa da, ‘Hüküm giymemiş birisini daha fazla hürriyetinden yoksun bırakamayız…’ diyerek serbest bıraktılar. Bu süreçte CİMER’e birçok kez yazdım. Her seferinde, ‘Yargı bağımsızdır, müdahale edemeyiz…’ cevabı geldi. Sonrasında röportaj yapmak için bir gazeteciye ulaştım. Yazım cumartesi günü yayımladı. Pazar günü Uşak Adliyesi’nden beni aradılar, ‘CİMER başvurunuz incelenmiştir, önümüzdeki hafta içinde dava günü verilecektir…’ dediler.

On iki yaşında anahtar yan çevrilince, karşı taraftan kapının deliğinden anahtarı itseler de düşmeyeceğini öğrendim. Kapıyı kilitlediğimde gelip açarsa diye korktuğumdan deneye deneye onu buldum. Nasıl o yaşımda bunu öğrenmeye mecbur bıraktılarsa, adalet yolunda da aynı şekilde mecbur bıraktılar. Yani adaletin nasıl tecelli edeceğini de aynı şekilde deneye deneye öğreniyorum.

Şahit durumundaki herkes mahkemede sanık durumu- na düştü tabii ki. Bildiklerini yargıya taşımadıkları için. Yargılanma aşamasında lise öğretmenim dışında herkes yalan ifade verdi. Ailem, akrabalarım, okulumdakiler… Hiçbiri ceza almadı. Babam ceza aldı ama o da şu an ser best. Dava şu an Yargıtay aşamasında.”

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.