43. Gün
31 Ağustos 2023
Cumhuriyet'e 100 Gün
Lozan Antlaşmasından 29 Ekim’e günbegün yaşananlar
Ali Fuat Cebesoy’a göre Kazım Karabekir’in esas önemi

Türkiye’de Kurtuluş Savaşı sırasında Doğu Cephesinde hiç savaşılmadığı sanılır ama bu doğru değil. Doğudaki askeri zaferler, pek çok bakımdan Kurtuluş Savaşı için kritik önemdeydi.

Ali Fuat Cebesoy’a göre Kazım Karabekir’in esas önemi

Rauf Orbay, Mustafa Kemal ve Ali Fuat Cebesoy, Amasya Tamimi için masa başında çalışıyor.

Türkiye’de herkes okullarda Kurtuluş Savaşı’nın bütün aşamalarını öğrenir ama sorsanız pek az kişi Kurtuluş Savaşı’nın bir başka önemli cephesinin Doğu Cephesi olduğunu bilir.

Burada Kazım Karabekir komutasındaki ordu, çok erken bir dönemde Ermenistan’a karşı başarılı bir harekat yaparak bugünkü Türkiye sınırını çizdi. O sınır önce Ermenistan’la sonra Sovyetler Birliği ile imzalanan uluslararası anlaşmalarla da tescil edildi.

Rauf Orbay’ın sözlerini dün yayınladık. Orbay, Mustafa Kemal Anadolu’ya çıktığında iki önemli komutanın orada ona destek verdiğini söylüyor. Bunlar, sonradan Doğu Cephesi adını alacak olan Erzurum’daki orduların komutanı Kazım Karabekir ile sonradan Batı Cephesi adını alacakKonya’daki  orduların komutanı Ali Fuat Cebesoy paşalardı.

Rauf Orbay’la birlikte bu sayılan isimlerin tamamının Lozan’ın imzasından itibaren ağır ağır Atatürk muhalifi grubu oluşturması da çok tesadüf değil. İşte o grubun önemli isimlerinden biri olan, Mustafa Kemal’in eski arkadaşı Ali Fuat Cebesoy bu cephede elde edilen başarıları ve sonuçlarını kendi Siyasi Hatıralarım kitabında yorumlayarak şöyle anlatıyordu:

1920 Nisanında Ankara’da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Vahidettin’in İstanbul’daki idaresiyle münasebeti keserek Ankara’da bir Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti kurmuştu. Fakat Ankara’nın kararı, Vahidettin’in Osmanlı İmparatorluğunu sona erdiren Sevr Muahedesini 1920 senesinin 10 Ağustosunda imza etmesine mani olamamıştı.

Sevr Muahedesi, Arabistan’ı, Filistin’i, Suriye’yi, Irak’ı Osmanlı İmparatorluğu’ndan aldıktan sonra, İmparatorluğu Avrupa’da tamamen mahdut bir arazi parçasıyla Anadolu’dan ibaret Türk devleti haline getirmekle kalmamış, bunu İngiltere, Fransa, italya, Yunanistan, Ermenistan arasında türlü namlarla taksim ederek, Türk devleti mefhumunu kökünden sarsmıştı.

Bu fahiş haksızlık karşısında Türklük galeyana gelerek mukavemete başlamış, kendi vatanını kendi kuvvetiyle tesis etmek için teşebbüse girişmişti. Garpta Müttefiklerin ve Sultanın tecavüzüne karşı müdafaasını hazırlarken Şarkta Sevr Muahedesiyle teşekküle başlamış Ermenistan’ı mağlup etmiş, Gümrü Muahedesiyle (1920 Ekim ayı) ona Kars’ı, Ardahan’ı, Artvin’i hakiki sahibine geri verdirtmişti.

Rus Sovyet hükümeti yeni teşekkül edecek Ermenistan’ın İtlaf Devletlerinin elinde bir alet olacağını düşünerek geri kalan kısmı Kızıl Ordu’ya işgal ettirmişti. Müttefiklerin Sevr Muahedesiyle Türk topraklarının zararına büyütmek istedikleri Ermenistan’ın ortadan kalkması, Şarkta hadiselerin lehimize dönmesi gibi askeri ve siyasi faydalar temin etmişti. Bunun üzerine Ankara ile Moskova arasında bir dostluk teessüs etmiş, Türkiye’nin harbe devam edebilmesi için Ruslar, Garp Cephemizi mümkün olduğu kadar kuvvetlendirmeğe yardım etmeye başlamışlardı.

Ermenistan’ın mağlubiyeti küçük milletlere şu ikazı yapmıştı: Garplılar kararlarını tatbik ettirmekten acizdirler… Bu hal, Türkiye’nin garbında ve cenubunda kurtuluş için cephe açmış Türk milliyetperverlerinin maneviyatını çok yükseltmiş ve mukavemetlerini arttırmıştı. Bunun neticesi olarak Maraş’taki Fransız garnizonu imha edilmiş, bu muvaffakiyetimiz Fransa ile aramızda muharebenin devamına fasıla vermişti. Fransız kıtaları bundan sonra Kilikya’nın büyük bir kısmını tahliye etmişti. Türk milli kuvvetleri İtalyan nüfuz mıntıkasına geçerek buralarını tamamiyle geri almıştı.

İstanbul hükümetinin kuvvetlerini de dağıttıktan sonra milli kuvvetlerin karşısında Trakya ve İzmir’deki Yunan ordularıyla İstanbul’u işgal eden İngiliz seferi kuvveti kalmıştı. Bunun üzerine Türk milli kuvvetleri muntazam kıtalar halinde Boğazlar’ı tehdit eder vaziyet almıştı. Bütün Osmanlı İmparatorluğu’nu idareleri altına aldıklarını zanneden Müttefikler, Sevr Muahedesinin tatbikini teminden aciz kalmışlardı. İstanbul hükümeti de müdafaasız vaziyete düşmüştü.

Bu esnada ellerinde, yalnız Yunanlıların 200 bin kişilik ordusu vardı. Müttefikler bununla Türk kuvvetlerini dağıtacaklarını sanmışlardı.

Bu fırsattan istifade etmek isteyen Venizelos, üç büyük devlete Türk milli kuvvetlerini dağıtabileceği hakkında bir teklif yapmıştı. Şu şartla ki: Ege Denizi tamamiyle bir Yunan denizi haline konulacak, kendisine Anadolu’da Büyük Hellade’ı (En eski Yunan ülkeleri) içerisine alabilecek bir Yunanistan tahakkuk ettirilecek kadar arazi verilecekti. Pazarlık 48 saat içinde bitmişti. (Temmuz 1920)

43