İşte bu tablo yolcu beraberinde ‘cep’e 20 bin TL’lik harcı getirdi
Fiyat endekslerindeki çeşitliliğin artık TÜİK’i gerçekçi olmaya zorladığını, aksi takdirde hiç güvenirliğinin kalmayacağının ortaya çıktığını unutmayalım. Yani artık TÜİK’in rakamları çarpıtma lüksü pek de kalmamıştı.
Son yıllarda enflasyonla mücadeleyi Merkez Bankası’ndan çok Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yapıyordu. Son enflasyon rakamlarıyla birlikte, TÜİK’in bu çabadan vazgeçtiği ve fabrika ayarlarına döndüğü izlenimi uyandı. Bu durum Merkez Bankası’nın artık görevini yerine getirmesi gerektiğinden başlayarak, bir dizi tartışma konusunu beraberinde getiriyor.
TÜİK rakamlarının gerçekçi görünmesi ardından çok yorum yapıldı. Eski Başkanlardan Birol Aydemir, Mehmet Şimşek’in kuruma müdahaleyi bıraktığı için artık gerçekçi rakamlar açıklandığını söyledi. Şahsen Aydemir’in kurumu korumak için böyle bir yorum yaptığını düşünüyorum. Eğer TÜİK’in enflasyon rakamları bakandan bakana değişecekse, o zaman o kurumun üst düzey bürokratlarının sorgulanması gerekmez mi? Bu dönemde hiçbir kurum bağımsız değil anlıyorum ama rakamların çarpıtılmasına izin veren bürokrasinin görevini yapmadığı açıktır.
O zaman bu kurumda rakamlarla oynanmasına karşı çıkarak tenzil-i rütbe, görev yerini değişikliği, emekliye zorlanma cezasına uğrayan bürokratlara haksızlık etmiş olmuyor muyuz? Onlar bürokrat etiğini çiğnememek için cezalandırıldılar, gelenler bakana göre rakam açıklanmasına izin verdilerse o zaman kurumun yöneticilerine de söz söylemek hakkımız değil mi?
Bir başka nokta; şimdiye kadar çarpıtılmış rakamlar nedeniyle mağduriyete uğramış kesimlere ne denileceği. O tür talepler dile getiriliyor ama kimse mevcut bakandan ya da yönetimden “eskiden bazı hatalar varmış, eskiye dönük revizyon yapacağız” gibi bir tavır beklemesin. Olan oldu diye bakılacak, şimdi “artık sağlıklı rakam açıklıyor” diye övgüyü alan ekonomi yöneticileri, böyle bir yola kesin olarak girmeyeceklerdir. Peki, başta kamu çalışanları, asgari ücretliler ve emekliler olmak üzere, bu nedenle iyice yoksullaşan kesimlerin mağduriyeti giderilemez mi? Bence bunun yolu ancak bundan sonraki enflasyona bağlı düzeltmelerde, mevcut rakamların üzerinde rakamlar vererek, dillendirmeden mağduriyeti azaltmak olabilir. Bunu yaparlar mı derseniz, bence bu da yapılmayacaktır.
Bu arada TÜİK’in ENAG’dan yüksek rakam açıkladığı yorumları pek gerçekçi gelmiyor. Eğer bakandan müdahale gelmediği için gerçekçi rakamlar açıklanıyorsa, o zaman bakan temmuz ayı enflasyonu için de müdahalede bulunmamıştır. Yani fiyat alma zaman ve yöntemi nedeniyle endeksler arasında bir farklılık olabilir ve bu nedenle Temmuz’daki fiyat artışları TÜİK rakamlarına Ağustos’ta yansımış olabilir. Artık endeksler arasındaki birkaç aylık uyumlara bakarak, belli bir trend görülebiliyor.
Bu arada fiyat endekslerindeki çeşitliliğin artık TÜİK’i gerçekçi olmaya zorladığını, aksi takdirde hiç güvenirliğinin kalmayacağının ortaya çıktığını unutmayalım. İTO rakamlarına artık biraz şüpheyle bakılabilir ama Türk-iş ve CEFİS’in gıda fiyatları, güvenilirliği yüksek endeksler. Ayrıca ENAG’ın da bu zorlamadaki katkısı kesinlikle küçümsenmemeli. Yani artık TÜİK’in rakamları çarpıtma lüksü pek de kalmamıştı.
Gelelim açıklanan enflasyon rakamlarıyla birlikte Merkez Bankası’nın artık asli görevini yerine getirip getiremeyeceğine. Her şeyden önce Enflasyon Raporu ardından henüz 1,5 ay geçmişken, yeni yönetimin enflasyon tahmininin çöpe gittiğini unutmayalım. Yüzde 58’lik yılsonu hedefi artık kadük oldu, yüzde 65’lerin üzerinde bir rakamdan söz ediyoruz.
Aynı Merkez Bankası yönetiminin aldığı kararlar nedeniyle, mevduat faizlerinin düşürüldüğünü, kurların yeniden zıplatıldığını da unutmayalım. Yani şimdi Bakan Şimşek ve yeni Merkez Bankası yönetimine övgü düzmek için herkes sıraya giriyor ama bugünkü enflasyon rakamlarında yeni yönetimin payı ve hatalarından hiç söz edilmiyor. Merkez Bankası yöneticileri, çıkıp “Aslında şurada hata yaptık, bunu daha iyi yapabilirdik, şunun zamanlaması kötüydü” diye özeleştiri yaparlarsa, o zaman kabul edilebilir. Ayrıca döviz satışları, KKM konularında şeffaflık da şart.
Bu arada Merkez Bankası’nın bundan sonra göstereceği performans da bu enflasyon rakamlarından sonra bence daha yakından izlenmek zorunda. Enflasyon yüzde 60’a gelmişken, artık politika faizinin şok artışla yüzde 25’e çıkarılmasının hiçbir anlamı kalmadı. 7,5 puanlık artışa övgü düzenler özellikle de piyasacılar, gidilen yola övgüler düzerken, enflasyon politika faizi farkının ne kadar büyüdüğüne de bakmalı. Faizlerin en az yüzde 35’e çıkması gerekir diyorduk, bu gidişle o rakam da yetmeyecek görünüyor.
Bu arada iktisatçılar artık, daha önce de şimdi de uygulanan politikaların hepsinin mevcut iktidarın politikası olduğunu, bu politikanın sonuçta yoksullaşmayı artırıp, gelir dağılımını bozduğunu da keşke es geçmeseler…