67. Gün
24 Eylül 2023
Cumhuriyet'e 100 Gün
Lozan Antlaşmasından 29 Ekim’e günbegün yaşananlar
İsmet Paşa: Lozan’dan döndüm, zemin Cumhuriyet ilanı için hazırdı

İsmet İnönü, Lozan’da kendisini yabancılar karşısında en çok zorlayan konuların devletin şekli ve ülkenin başkentinin İstanbul mu, Ankara mı olduğu sorusu olduğunu söylüyor.

İsmet Paşa: Lozan’dan döndüm, zemin Cumhuriyet ilanı için hazırdı

İsmet Paşa, Ankara hükümetinin Dışişleri Bakanı sıfatıyla Lozan Barış Antlaşmasını 24 Temmuz 1923’te imzaladı. Antlaşma bir ay sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de onaylandı.

O arada Ankara karışmış, Rauf Orbay Başbakanlığı bırakmıştı. Fethi Okyar yeni hükümeti kurdu, İsmet Paşa yine Dışişleri Bakanı oldu.

Ankara, Ağustos ortasından itibaren çok hareketlendi. Bu arada muhalifler, gidişten memnun değillerdi ve Fethi Bey hükümetini sürekli Meclis’te sıkıştırıyorlardı. Havada siyasi kriz kokusu vardı.

İşte bu ortama gelen İsmet Paşa, Hatıralar’ında o günleri şöyle anlatıyordu:

Devletin şekli açıktaydı. Gerçi, iç ve dış âlem, bugünkü hal devam edecekse, bunun manasının ne olduğunu pek güzel biliyordu. Fakat, cumhuriyetin kurulmasını bir ihtiyaç olarak görenlerin kudretinin, adını söyleyerek onu ilan etmeye kafi gelmediği zannolunuyordu. Mesele bu. Tabii böyle bir telakkinin (anlayışın) başlıca hedefi de Atatürk oluyordu. Demek bütün bu işleri idare edip neticeye götürmüş olan insan, fiilen idarenin başında bulunduğu halde, o idareyi cumhuriyet şeklinde ilan etmeye kudretli değildir. Bu görünüş devlete zayıflık veriyordu. Benim dışarıda Hariciye Vekili sıfatıyla yabancılara karşı kendimizde gördüğüm başlıca zayıf nokta bu idi. Herkesin gözünde ve anlayışında, devletin şekli ne zaman kararlaştırılacak istihfamını sezerdim. Lozan dönüşü, ben, meseleyi bu görüşten ortaya kordum. Bu bir eksiklikti. Devletimize karşı yapılması lazım olan bir vazifeyi yapmamış durumdayız. İstediğimiz halde, aklımız yettiği halde, yapmaya kudretimiz olmadığından dolayı yapamıyoruz tefsiriyle zayıf görünüyorduk. Lozan Muahedesi’ni imzalayan devletler, bu zanla bizimle münasebet kurmak için bekler vaziyetti idiler. Yani devlet ve o devletin başında bulunan bizler, zaafla karşılanıyorduk. Bu zaaf telakkisinin mutlaka düzeltilmesi lazımdı. Benim kanaatim buydu. Atatürk ile mutabıktık. 

Bizim bu kanaatimiz arkadaşların birçoğu tarafından biliniyordu. Şimdi, her biri ile nasıl görüştüğümü bilemem. Onu hatırlamama imkân yoktur. Fakat benim, Lozan’dan hangi telakkilerle geldiğimi biliyorlar. O günler için aramızda başlıca ihtilaf, bu telakkiler sayılıyordu ve beraber çalışamaz halde görünüyorduk. Arkadaşlardan birçoğu cumhuriyet ilanının vakitsiz ve sırasız olduğunu düşünüyorlardı. Vakitsiz, sırasız olduğunu düşünürler derken, lüzumsuz olduğunu, arzu edilir olmadığını ifade etmeyi, ”acele” şeklinde tevile çalıştıkları bilinmelidir. Cumhuriyet ilanından evvelki münakaşalarda bu hissolunuyordu. Kimler? Eskiden beri ön safta bulunan ve Atatürk’le ihtilafa düşmüş olan arkadaşlar, başlıca bu fikri temsil ediyorlardı. 

O günlerde, Ali Fuat Paşa ile meseleleri görüştüğümüz zaman, ayrı telakkilere sahip olduğumuzu bilmiyordum. Hatıralarını yazıncaya kadar da bundan habersizdim. Zannediyordum ki, fikirlerimizi geniş yürekle samimi olarak söylüyoruz, münakaşa ediyoruz. Meğer, fikirlerim anlaşıldıktan sonra kendileri de onları tahakkuk ettirmemek için çaba sarf ediyorlarmış. 

Böyle bir ortam içinde Fethi Bey Kabinesi, Meclis’te münakaşa karşısında kalıyor. Hükümet içinde değişiklikler yapılması için bir hava yaratılıyor. O zamanki meclislerin, hükümetlerle ve teker teker vekillerle uğraşmaları daimi bir meseledir. Esaslı değişmeler geçirmekte olan bir devletin böyle devirlerinde hükümet bazı meselelerin içinde, bazı meselelerin dışında göründüğü müddetçe, tabiatıyla onun üzerinde tenkitler ve münakaşalar uyanacak ve devam edecektir. 

67