74. Gün
1 Ekim 2023
Cumhuriyet'e 100 Gün
Lozan Antlaşmasından 29 Ekim’e günbegün yaşananlar
Atatürk’e göre Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ‘En hain kafaların eseri’ydi

Mustafa Kemal, 1924’ün Kasım ayında kurulup 1925’in Haziran ayında kapatılan, içinde Kurtuluş Savaşı’nı birlikte yaptığı arkadaşlarının bulunduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası için Nutuk’ta açıyor ağzını, yumuyor gözünü.

Atatürk’e göre Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ‘En hain kafaların eseri’ydi

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, bir yanıyla Cumhuriyet tarihin en çok tartışılan ama bir yanıyla da pek az tartışılan bir siyasi partisi. Cumhuriyet’in bu ilk muhalefet partisi, kısa ömrüne rağmen kendisinden sonra gelecek ve CHP’ye muhalefet edecek bütün partilerin de aslında fikir kaynağı. Yani Demokrat Parti’den Adalet Partisi’ne, Anavatan Partisi’nden Adalet ve Kalkınma Partisi’ne kadar bütün partilerin TCF’nin paltosunun cebinden çıktığını söylemek mümkün.

Bu partinin kendi fikirleri nasıl kendisinden sonra gelen diğer partilere miras kaldı, adını saydığımız bütün partiler nasıl teredeyse TCF’nin 1924’teki parti programının bire bir aynısı programlarla yola çıktılarsa, bu partiye ilişkin Mustafa Kemal’in Nutuk’ta dile getirdikleri de, son 100 yılın CHP çizgisine, CHP’nin kendisiyle rakip siyasi partilere ilişkin söylemlerine damga vurdu.

O yüzden TCF ile ilgili şeyleri anlatmaya önce Atatürk’ün bu parti için dile getirdiği son derece ağır ve sert sözlerle başlayalım. Nutuk’tan aktarıyoruz:

Cumhuriyet kelimesini ağızlarına almaktan bile çekinenlerin, Cumhuriyet’i doğduğu gün boğmak isteyenlerin, kurdukları partiye “Cumhuriyet” ve hem de “Terakkiperver Cumhuriyet” adını vermiş olmaları, nasıl ciddîye alınabilir ve ne dereceye kadar samimi sayılabilir. 

Rauf Bey ve arkadaşlarının kurdukları bu parti, “Muhafazakâr” adı altında ortaya çıkmış olsaydı, belki bir anlamı olurdu. Fakat, bizden daha çok cumhuriyetçi ve bizden daha çok ilerici olduklarını iddiaya kalkışmaları elbette doğru değildi. 

“Parti, dinî düşünce ve inançlara saygılıdır” ilkesini bayrak olarak eline alan kimselerden iyi niyet beklenebilir miydi? Bu bayrak, yüzyıllardan beri cahilleri, bağnazları ve hurafelere inananları kandırarak özel çıkarlar sağlamaya kalkmış olanların taşıdıkları bayrak değil miydi? Türk Milleti, yüzyıllardan beri sonu gelmeyen felâketlere, içinden çıkabilmek için büyük fedakârlıkların gerekli olduğu pis bataklıklara, hep bu bayrak gösterilerek sürüklenmemiş miydi? 

Cumhuriyetçi ve yenilikçi olduklarını zannettirmek isteyenlerin, yine bu bayrakla ortaya atılmaları dinî bağnazlığı coşturarak, Milleti, Cumhuriyet’e, ilerlemeye ve yenileşmeye karşı kışkırtmak değil miydi? Yeni Parti, dinî düşünce ve inançlara saygı perdesi altında: “Biz Hilâfet’i yeniden isteriz; biz yeni kanunlar istemeyiz; bize Mecelle yeterlidir; medreseler, tekkeler, cahil softalar, şeyhler, müritler biz sizi koruyacağız; bizimle birlikte olunuz! Çünkü, Mustafa Kemal’in partisi Hilâfet’i kaldırdı. İslamiyet’e zarar veriyor; sizi gâvur yapacak, size şapka giydirecektir” diye bağırmıyor muydu? Yeni partinin kullandığı slogan, bu gerici haykırışlarla dolu değil miydi? (….)

Efendiler, olaylar ve olup bitenler ortaya koydu ve ispat etti ki, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın programı en hain kafaların eseridir. Bu Parti, memlekette suikastçıların, gericilerin sığınağı ve ümitlerinin dayanağı oldu. Dış düşmanların, yeni Türk Devleti’ni, körpe Türk Cumhuriyeti’ni yıkmayı hedef alan plânlarının kolaylıkla uygulanmasına yardım etmeye çalıştı. Tarih, (gizli maksatlarla hazırlanmış, genel ve gerici nitelikteki) Doğu isyanının sebeplerini inceleyip araştırdığı zaman, onun önemli ve belirli sebepleri arasında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın dinî konularda verdiği sözleri, doğuya gönderdiği sorumlu sekreterinin kurduğu örgütü ve yaptığı kışkırtmaları bulacaktır. (….)

Efendiler, yaptığımız inkılâbın genişliği ve büyüklüğü karşısında, eski hurafelerin ve kurumların birer birer yıkılışını gören bağnaz ve gerici unsurlar, “dinî düşünce ve inançlara saygılı” olduğunu ilân eden bir partiye ve özellikle bu partinin içinde isimleri ün yapmış kimselere dört elle sarılmazlar mı? Yeni parti kuran kimseler, bu gerçeği kavramış değiller midir? O halde, ellerine aldıkları din bayrağı ile, millet ve memleketi nereye götürmek istiyorlardı? Böyle bir soruya verilmesi gereken cevapta iyi niyet, gaflet ve kayıtsızlık gibi sözler, memleketi ileriye götüreceğim diye ortaya atılan bir partinin ileri gelenleri için özür sayılamaz! 

Efendiler, yeni parti kendine ad olarak seçtiği “Terakkî” ve “Cumhuriyet” kelimelerinin tam tersi olan anlamlarla gelişmiştir. Bu partinin liderleri, gericilere gerçekten ümit ve kuvvet vermiştir. Buna örnek olarak bildireyim: Ergâni’de, âsîlerin valiliğini kabul eden ve sonra asılmış olan Kadri, Şeyh Said’e yazdığı bir mektupta: “Millet Meclisi’nde, Kâzım Karabekir Paşa’nın Partisi, şeriat hükümlerine saygılı ve dindardır. Bize yardımcı olacaklarına şüphe etmem. Hattâ, Şeyh Eyüp’ün yanında bulunan sorumlu sekreterleri, partinin tüzüğünü getirmiştir…” diyor. Şeyh Eyüp de yargılanması sırasında: “Dini kurtaracak tek partinin, Kâzım Karabekir Paşa’nın kurduğu parti olup, şeriat hükümlerine uyulacağının parti tüzüğünde ilân edildiğini” söylemiştir. 

Efendiler, “Terakkiperver” ve “Cumhuriyet” kelimelerini kullanarak, bize ve milletin aydınlarına karşı din bayrağını gizlemeye çalışanların, memlekette genel bir gericilik ve ayaklanmaya yol açmak için, içeride ve dışarıda türlü düzen ve kışkırtmalarla uğraşanların varlığından habersiz oldukları düşünülebilir mi? Yeni partiye girenlerin, bütün üyeleri söz konusu olmasa bile, dinî vaatleri, başarıya ulaşmanın en etkili unsurları sayan ve bununla ilgili sloganı tüzüklerine de koymuş olan kimselerin, şahıslarımıza ve memlekete karşı yöneltilmiş olan suikastlerden habersiz oldukları kabul edilemez! (….)

Politika dünyasında birçok oyunlar görülür. Fakat, kutsal bir ülkünün kendini ortaya koyduğu Cumhuriyet rejimine, çağdaş yenileşmeye karşı, cahillik bağnazlık ve her türlü düşmanlık ayağa kalktığı zaman, özellikle yenilikçi ve cumhuriyetçi olanların yeri, gerçekten yenilikçi ve cumhuriyetçi olanların yanıdır. Yoksa gericilerin ümit ve faaliyet kaynağı olan taraf değil… 

Ne oldu Efendiler? Hükûmet ve Meclis olağanüstü tedbirler almayı gerekli gördü. Takrîr-i Sükûn Kanunu’nu çıkardı. İstiklâl Mahkemeleri’ni kurdu. Ordunun savaşa hazır sekiz dokuz tümenini, uzun zaman isyanı bastırmak üzere görevlendirdi. “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası” denilen zararlı siyasî kuruluşu kapattı.

74