Olimpiyat madalyası ısırmaktan çorba servisine…
Çin'de son dönemlerde Dışişleri Bakanı Qing Gang ile başlayan, Savunma Bakanı Li Şangfu ve üst düzey generaller ile devam eden bir kaybolma dalgası hakim. "Çin'in kaybolan bu üst düzey siyasetçi ve askerleri, Şi'nin iktidarına zarar verir mi?" sorusunu Foreign Affairs kaleme aldı.
Çin son zamanlarda daha çok kaybolan üst düzey yetkilileriyle gündeme geliyor. Peki bu yetkililerin ülke genelindeki etkisi nasıl, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping neden kendi ordusuna karşı bu kadar temkinli yaklaşıyor? Ulusal Savunma Üniversitesi Ulusal Stratejik Çalışmalar Enstitüsü’nde Kıdemli Araştırma Görevlisi Joel Wutnow, görüşlerini Foreign Affairs’a yazdı.
Son iki ay içinde, aralarında savunma bakanı ve Çin’in kıtalararası balistik füzelerinden (ICBM) sorumlu kolluk kuvvetinin komutanının da bulunduğu bir dizi üst düzey Çinli general kamuoyunun gözünden kayboldu. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Halk Kurtuluş Ordusu’na (ÇHO) hakim olduğu algısı ve görev süresinin başlarında suistimallerin kökünü kazıma konusundaki acımasız kararlılığı göz önüne alındığında bu ortadan kaybolmalar şaşırtıcı. Aslında, bu tür olayların sadece devam etmekle kalmayıp ÇHO’nun en hassas bölümlerinden bazılarını da etkiliyor olması Şi’nin gücünün sınırlarını göstermekte.
Şi ve daha geniş olarak Çin Komünist Partisi (ÇKP) uzun zamandır ÇHO’ya kendi işlerini yürütmesi için büyük ölçüde özerklik tanıdı. ÇHO’ya bu bağımsızlığın tanınması, ordunun Şi ve parti ile siyasi uyumunun sağlanmasına yardımcı olurken, sivil denetim ve denge mekanizmalarının bulunmaması, görevi kötüye kullanma ve hesap verilebilirliğin zora girdiği koşullar yaratıyor. Son tasfiyelerin ayrıntıları hâlâ karanlıkta olsa da, bunlar Şi’nin en kıdemli subaylarından bazılarına olan güven eksikliğini yansıtıyor.
Kendi ekibinin ve görünüşe göre kötü idare ettikleri teçhizatın yeterliliğine dair bu tür şüpheler Şi’nin bir çatışmayı başlatmanın risklerine dair yaptığı hesaplamalarını etkileyebilir ve onun, güç kullanma kararının amaçlanan sonuçlara ulaşacağından daha az emin olmasına neden olabilir. Generallerinin kendi yeterlilikleri hakkında anlattıkları hikayelerden şüphe duyduğu sürece, Şi’nin kendi ordusuna duyduğu güvensizlik muhtemelen savaş için caydırıcı bir unsur olacaktır.
Son dönemde yaşanan kayıp vakaları, ağustos ayında ÇHO Füze Kuvvetleri’nin en üst düzey komutanı ve siyasi komiserinin, daha düşük rütbeli Füze Kuvvetleri subaylarını ekarte eden ve oldukça alışılmadık bir hareketle, deniz ve hava kuvvetlerinden atananlarla değiştirilmesiyle başladı. Bu olay, herhangi bir suçlama yapılmamış olmasına rağmen, bu departmanın üst düzeylerinde yolsuzluk ve askeri sırların satıldığı söylentilerinin dolaştığı bir döneme denk geldi. Olaylar Çin’in askeri mahkeme başkanının Ulusal Halk Kongresi tarafından görevden alınmasıyla devam etti. Ardından eylül ayında gözlemciler, Savunma Bakanı Li Şangfu’nun planlanan birkaç duruşmaya katılmadığını fark ederek, kendisinin de tedarik sistemindeki yolsuzluklar nedeniyle soruşturma altında olduğu söylentilerini doğruladı. Li, 2017-2022 yılları arasında teçhizat sorunlarının çözümünden sorumlu kamu görevlisi olarak görev yapmıştı.
Bu kayıplar pek çok gözlemci için sürpriz oldu. Şi genellikle Deng Şiaoping’in 1980’lerdeki Merkezi Askeri Komisyon (MAK) başkanlığından bu yana Çin ordusunun en güçlü lideri olarak tasvir ediliyor. Şi, 2012 yılında MAK başkanlığına getirilmeden önce de askeri konularda aktifti. Mao Zedong’un müttefiki olan bir Kızıl Ordu komutanının oğlu olan Şi, 1980’lerin başında savunma bakanının sekreterliğini yapmış, 1990’lar ve 2000’lerdeki eyalet kariyeri boyunca seferberlik konularında ordu ile sık sık koordinasyon sağlamış ve 2010-2012 yılları arasında Başkan Hu Jintao döneminde MAK başkan yardımcısı olarak görev yapmıştı. Şi o zamandan bu yana, MAK başkanının kilit askeri kararlardan nihai olarak sorumlu olduğunu savunan sözde MAK başkanlığı sorumluluk sistemi altında kendini parlattı. Şi ayrıca askeri birlikleri teftiş etmek için seleflerinden daha fazla zaman harcadı ve ordunun üyeleri için zorunlu okuma haline gelen birkaç askeri eser yayımladı.
Yolsuzluk yapan ya da siyasi sadakati şüpheli olan (ya da her iki özelliği de taşıyan) üst düzey subayları tasfiye etmek, 2012’de MAK başkanı olarak göreve başladığında Şi için önemli bir görevdi. Yolsuzlukla mücadele kapsamında 2013-2016 yılları arasında en az 45 yüksek rütbeli askeri yetkilinin yanı sıra eski MAK başkan yardımcıları Xu Caihou ve Guo Boxiong gibi emekli subaylar da tutuklandı. Yolsuzlukla mücadele soruşturmaları o zamandan beri çok görülmedi ve Şi’nin kendi kurumunu temizlemeye yönelik ilk çabalarının büyük ölçüde başarılı olduğu görüşüne güç verdi. Şi aynı zamanda askeri atamalara da büyük ölçüde müdahil olmaya devam etti ve bildirildiğine göre tümgeneral rütbesine kadar olan terfilerde ağırlığını koydu. Geçen yılki 20’nci Parti Kongresi’nde Şi, Savunma Bakanı Li de dahil olmak üzere MAK için yeni bir subay kadrosu seçti. Bu kişilerin güvenilir, yetkin ve sadık oldukları varsayıldı.
Bazı davalar, bu subayların bulundukları pozisyonlar nedeniyle daha da şaşırtıcı gözüküyor. Füze Kuvvetleri, Çin’in ICBM gücünden sorumlu ve bu nedenle ÇHO’nun en kritik departmanı; askeri mahkeme, içerideki kontrol aparatının bir parçası ve herhangi bir askeri adalet sisteminde olduğu gibi, görevlerini yerine getirebilmesi için komutanlarının skandallardan uzak durmasını gerektirir; savunma bakanı MAK’da yer alan sadece altı üniformalı subaydan biri ve Rus ordusu ve diğer güçlerle ilişkileri yöneten Çin’in en üst düzey askeri diplomatı. Muhtemelen bu görevlerin her biri için adaylar mümkün olan en titiz incelemeye tabi tutuluyor ve Şi tarafından şahsen onaylanıyordu. Şi’nin bu kritik görevlerde uyumlu çalışmayı sağlayamaması, orduyu daha geniş anlamda yönetmedeki başarısı hakkında soru işaretleri yaratıyor.
Ortadan kaybolmalar Şi’nin ÇHO üzerindeki hakimiyetinin sanıldığından daha az eksiksiz olabileceğini gösteriyor. Bu olaylar aynı zamanda Çin’deki sivil-asker ilişkilerinin temel yapısını da yansıtıyor ve ÇHO’nun oldukça hassas olan bölümlerinde bile yolsuzluk ve kötü yönetim vakalarının nasıl devam edebildiğini açıklamaya yardımcı oluyor. Şi kendisini güçlü bir MAK başkanı olarak kabul ettirmiş olsa da ÇHO özünde hala kendi kendini yöneten bir kurum. Batılı orduların aksine, burada kongre denetimi, bağımsız yargı ya da araştırmacı gazeteciler gibi dış denetim ve denge mekanizmaları bulunmamakta. Dahası Şi; başkanların bürokrasiyi, kendilerine sadık olanların siyasi atamalarıyla doldurduğu ABD sisteminden farklı olarak, birkaç istisna dışında, kariyeri boyunca yakın yardımcılarını askeri kadrolara getirmedi.
ÇHO her zaman içe kapalı bir yapı oldu, ancak özellikle 1980’lerde yüksek bir özerkliğe ulaştı. 1980’i önceleyen on yılda, Mao idaresinde, ÇHO ülke yönetimine büyük ölçüde dahil olmuş ve üst düzey subaylar partide üst düzey görevler üstlenmişti. Deng yönetimin sivil teknokratlar tarafından gerçekleştirilmesini tercih etti ve ÇHO’ya kışlalarına dönmelerini ve burada sadece askeri modernizasyona odaklanmalarını emretti. Ayrıca bunu çok düşük bütçelerle yapmalarını istedi (ordu onun ‘dört modernizasyon’ planının sonuncusuydu). Örtülü pazarlık, ÇHO’nun parti yönetimini kabul etmesi ve bir tehdit haline gelmemesi halinde uygun gördüğü şekilde faaliyet göstermekte serbest olacağı yönündeydi; sivil liderler orduya, kendi bürokratik kulvarında geniş bir özgürlük tanımayı kabul etti. Deng ayrıca ÇHO’nun geniş iş imparatorlukları kurmasına da izin verdi ki bu durum 1990’larda askeri tedarikçilerin lüks arabalar ithal edip satması gibi skandallarla sonuçlandı. Deng’in halefleri Jiang Zemin ve Hu, ÇHO’yu bu tür girişimlerden uzak durmaya ikna etmekte büyük güçlük çekti.
Şi, seleflerinin ajandasını sürdürerek ÇHO’yu daha temiz ve daha profesyonel olmaya teşvik etti. “Parti silaha komuta eder” ilkesini ortaya koyan ünlü 1929 Parti Kongresi’nin yapıldığı Gutian’da 2014 yılında yaptığı önemli bir konuşmada Şi, görevlerinde ‘çok gevşek’ olmakla ve ‘savaşmak ile savaş kazanmak’ gibi mesleki sorumluluklarından ziyade kişisel yüceltmeye odaklanmakla suçladığı ÇHO subayları arasında, uygun bir disiplinin erdemlerinin yer etmesini öğütledi. Yolsuzlukla mücadele kampanyasının yanı sıra Şi, mali denetçilere ve yolsuzlukla mücadele müfettişlerine daha fazla yetki vermek de dahil olmak üzere daha iyi bir idari yönetimi teşvik etmek için bürokrasiyi yeniden düzenledi. Yine de Şi, Deng tarafından orduya sunulmuş olan pazarlık anlaşmasını değiştirmedi. ÇHO’nun dışarıdan çok az müdahale ile kendi kendini denetlemeye devam etmesine izin verdi. Sivil bürokrasideki yolsuzlukla mücadele tasfiyelerini denetleyen Wang Qishan’ın orduda aynı şeyi yapmak için aldığı bir emri yoktu (ironik bir şekilde, sivil soruşturmaları denetleyen kurulda asker üyeler yer alıyordu).
Bu özerkliğe izin verilmesinin temel nedeni Şi’nin ÇHO’nun desteğini kazanmaya ve sürdürmeye ihtiyaç duymasıydı. Her ne kadar yozlaşmış ve potansiyel olarak sadakatsiz subaylardan oluşan ağların kökünü kazımaya kararlı olsa da, gücünü pekiştirmek ve 1950’lerden bu yana en geniş ve en kapsamlı askeri yeniden yapılanmayı uygulamak için üst rütbelilerin desteğine ihtiyacı vardı. Bu değişim yaklaşık 300 bin personellik bir küçülmeyi ve siyasi olarak etkili olan kara kuvvetlerinin ordu içindeki payının üçte ikiden fazla olmasından, yarıdan aza indirilmesini içeriyordu. Bürokratik direnç Jiang ve Hu’nun benzer iddialı askeri reform planlarını hayata geçirmelerini engellemişti; Şi bu reformları başarabildi çünkü rütbelilerden onay aldı ve ÇHO’nun dış denetimden büyük ölçüde bağımsız kalmasına izin verdi. Buna ek olarak Şi, terfi ve emeklilik normlarını takip ederek, yeniden yapılanma sırasında yerlerinden olan kıdemli subaylar için yeni pozisyonlar buldu ve görev sürelerini haklarının hepsine sahip bir şekilde tamamlamalarına izin verdi.
ÇHO üzerindeki gevşek denetim, askeri bütçelerdeki sürekli artışlarla birleşti. 2012’den 2022’ye kadar Çin’in resmi savunma harcamaları iki kattan fazla artarak 670 milyardan 1.45 trilyon renminbiye (yaklaşık 106 milyar dolardan 230 milyar dolara) çıktı. Bunun yaklaşık yüzde 40’ı uçak gemileri, savaş uçağı modernizasyonu ve Çin’in nükleer cephaneliğinin muazzam bir şekilde genişletilmesi gibi cömert programların finanse edildiği tedarik bütçesine tahsis edildi. Roket Gücü liderleri, teçhizat çarı ve denetimden sorumlu kişiler gibi şahsiyetlerin hepsi kâr edecek konuma gelmişti. Zira Şi’nin yolsuzlukla mücadele ve profesyonelleşme söylemlerine rağmen kendi ceplerini doldurmak için gerekli araçlara, saiklere ve fırsatlara sahiptiler.
Son dönemde yaşanan tasfiyeleri Çin’in kendine özgü sivil-asker ilişkileri merceğinden kavramak, Şi’nin askeri bürokrasiyi kontrol altına alma kabiliyetine dair görüşlerin zayıfladığını gösteriyor. Ayrıca bu tür vakaların Şi’nin görev süresinin onuncu yılında ve hassas pozisyonlarda neden devam ettiğini açıklamaya da yardımcı oluyor. Şi’nin ÇHO’ya yüksek derecede özerklik tanımaya yönelik siyasi ihtiyacı, ordunun sivil kontrolün sınırları dışında faaliyet gösterdiği diğer şaşırtıcı vakaların açıklanmasına da yardımcı olabilir. 2017’de Hindistan ile diplomatik krize yol açan ve siyasal liderliği hazırlıksız yakaladığı anlaşılan Butan’ın Doklam bölgesindeki tartışmalı altyapı inşaat planları ve ÇHO’nun muhtemelen gözetim veya koordinasyondan bağımsız olarak gizli programlar yürüttüğünü gösteren Şubat ayındaki casus balon olayı gibi. ÇHO, bazı açılardan, siyaset bilimci Andrew Scobell’in deyimiyle ‘haydut’ bir birlik olarak kalmaya devam etti – darbe yapması pek olası değil ama aynı zamanda yeterince denetlenmiyor da.
ÇHO’nun bazı üst düzey liderlerine olan güvenin açıkça kaybedilmesi, dışarıdan gözlemciler ve Şi ile ÇKP’nin Politbüro Daimi Komitesi’ndeki diğer siviller için tedarik sisteminde daha ne kadar çürüme olduğu ve ordunun harcamaları ve operasyonları açısından başka neler saklıyor olabileceği konusunda yeni sorular ortaya çıkarıyor. Partinin bocalayan ekonomiye odaklanmasıyla birlikte, ÇHO içindeki kötü idareye ilişkin sorular muhtemelen Şi’nin daha fazla zamanını ve dikkatini gerektirecek.
Orduya duyulan güven eksikliğinin, partinin önümüzdeki yıllarda güç kullanma konusundaki görüşleri üzerinde de etkileri olması muhtemel. Şi, geçmişi göz önüne alındığında, propaganda çabalarına ve periyodik yolsuzlukla mücadele çalışmalarına rağmen ÇHO’nun kontrol edilmesi zor, skandala eğilimli bir kurum olduğunun muhtemelen farkındadır. Son vakalar, ÇHO’nun, son on yılda satın alınan kritik ekipmanlarla birlikte başka kusurları gizliyor olabileceğine dair şüpheleri derinleştiriyor. Bu durum nihayetinde ordunun bir savaşa hazır olma durumunu ya da en azından sivil seçkinler arasında bu askeri güçlerin bir çatışmada ne kadar yetenekli ve güvenilir olabileceğine dair algıları etkileyebilir. ÇHO’nun Tayvan yakınlarına savaş uçakları göndermek gibi sembolik güç gösterilerinin ötesine geçip yetenekli bir düşmana karşı gerçek bir çatışmaya girmesi istenirse nelerin yanlış gidebileceğini sormaları gerekecek. Bu tür kaygılar Şi ve Politbüro Daimi Komitesi’nin ABD ve Tayvan ile bir çatışmaya girip girmeme konusunda verecekleri kararlara yön vermeli.
Şi, Tayvan ve diğer bölgesel rakiplerine yadsınamaz zorluklar çıkaran güçlü bir barış zamanı ordusu inşa ettiği için övgü alabilir. Ancak tam da ÇHO’nun kurumsal desteğine ihtiyaç duyduğu için bürokratik dengeleri bozmaktan çekindi. Şi’nin ÇHO’nun kendi yapısı içindeki gizlilik ve kötü idareye dair bilgisi, bir kriz veya çatışmada kurumun operasyonel yeterliliğinden şüphe duymasına yol açabilir. ABD, Çin’in saldırganlığını en iyi nasıl caydırabileceği konusunda endişelenirken, ABD’nin aradığı kritik unsur, Çin anavatanına çok daha yakın bir yerde bulunuyor olabilir.
Türkçeye çeviren: Kaan Gündeş