Bahçeli’den Meclis Başkanlığı’na: Can Atalay kararı derhal okunmalı
Yargıtay'ın yargı işleyişini çıkmaz sokağa sokan kararına muhalefet veryansın ederken AK Parti ilk 24 saati tam bir kafa karışıklığı içinde geçiştirdi. Kararın yol açabileceği sorunlar ise ilk günden işaretini veriyor.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’ni tanımayıp üzerine üyeler hakkında suç duyurusunda bulunan kararı üzerine Ankara’dakiler ne düşüneceğini şaşırdı. Sırasıyla hatırlamakta fayda var.
Karar gecesi AK Partili Hayati Yazıcı fazla da beklemeden eleştirel çıkış yaptı. Diğer AK Partililer küçük küçük eleştirmeye başlıyordu ki Beştepeli hukuk danışmanı Mehmet Uçum balans ayarı yaptı; paylaştığı mesajda “Anayasa Mahkemesi kararı yanlıştı” notu düştü. Uçum’un ne kadar önemsenmesi gerektiği tartışmalı olsa da iktidar cephesinde mırın kırınlar bitti ve sessizlik başladı. Bu arada Uçum’un o tweeti atmadan önce Süleyman Soylu’yu retweetlemesi de dikkat çekiciydi.
Başlayan öyle bir sessizlikti ki Yeni Akit dışındaki iktidar gazeteleri o gece cumhuriyet tarihinin en sarsıcı yargı kararını görmezden geldi. AK Partililerin kafası karışıkken MHP’nin tavrı ise lamı cimi olmadan 3. Daire’yi desteklemek oldu.
Geceyi tavırsız geçen Sabah gazetesi neden sonra öğlen vakti habere Yargıtay lehine bir tavırla girme ihtiyacı duydu. Haberin sunumunda “AYM hak ihlali kararıyla hem Yargıtay’ı hem de alt derece mahkemeleri yok saymaya çalıştı” diye yazılmıştı. Üst mahkemenin alt mahkemelerin kararını bozmasını, ‘yok sayma’ diye yorumlamak zihnimizin henüz almadığı devrimsel bir hukuk yaklaşımı değilse editörlerin kafaları fena karışık olmalı.
AK Parti sözcülük makamı gün boyu sessiz kaldı. Grup Başkanvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu ise dün gece muhalefetin Meclis’teki ağır sözleri üzerine yasak savarcasına konuya girerken, kafasının karışık olduğu netti. “Bu ihtilafın veya bu çatışmanın çözülmesi anayasal sınırlar içinde olacaktır ve olmalıdır” dedi. Ama alt mahkemenin üst mahkeme kararını bozması nasıl ve hangi anayasal zeminde çözülecek? Yenişehirlioğlu’nun da bilmediği açıktı.
Siyaset böyle savrulurken Ankara Emniyeti dün gece 15 Temmuz’da böyle saldırıya uğradık diye videolu tweet atıverdi. Sosyal medyada “Hedef kim?” diye sorular sorulmaya başlanınca tweet silindi, ardından aynı şekilde tekrar paylaşıldı. Poliste de kafalar fena karışmıştı.
Yine dün gece Mehmet Uçum tekrar bir tweet attı. “Yargıtay 3. Daire kararını Mehmet Uçum yazdı” diye çıkarılan söylentiyi yalanlıyordu. Yalandır elbette ama “Allah yakışan iftiradan korusun” derler. Alt mahkemenin üst mahkeme kararını bozmasının hukuki olduğuna inanmaya çabalamaktan daha mantıklı değil mi “O kararı Uçum yazdı” cümlesine inanmak.
“Ne olur bu kararı bir kere dinlemesek” diye sormuştuk başlıkta. Ne olur? Normalde sıradan görülebilecek bir emniyet paylaşımından, ‘siyasete ve yargıya ayar veriliyor’ diye mesaj çıkaranlar olur. Daha kötüsü mahkemenin hükmü yoksa birileri sokak aralarında adalet dağıtır olur. Tesadüf mü sanıyorsunuz yargıda ve Emniyet’te çürüme tartışmaları ile mafya patlamasının aynı döneme denk gelmesini?
Ne olur? Cumhurbaşkanı danışmanının yargı kararı yazdığına inanlar olursa adalet yerine koltuğu büyük bir siyasetçi aramak furya olur. Tesadüf mü sanıyorsunuz, yargının siyasallaşma tartışmasıyla cari açık patlamasının eş zamanlı yaşanmasını? Peki 3. Daire hakimlerinin düğünlerinde siyasiler neden bu kadar ilgili (ilgili haberi için tıklayın) olur?
Ne olur? Hukuk dışı kararları almak için liyakat gerekmediğinden, mesleki erozyon yaşanır. Gazeteci Barış Pehlivan beraat edip özgür kalma umuduyla geldiği mahkemeden, hakim dosyayı okumadığı için cezaevine geri döner.
İşte ilk günden uç veriyor olabilecekler. Herkesin kafası karışıksa, hepsinin toplamına kargaşa diyoruz.
3. Daire’nin yarattığı hukuk çıkmazı ortadayken yaşadıklarımızı yargı içinde iki grubun çatışmasından ibaretmiş gibi yansıtanlar bilerek ya da bilmeyerek konuyu fena saptırıyor. Sadece iki grubun çatışmasıymış! O zaman biraz dedikodu yapıp dağılalım, öyle mi! Hayır. Demokratik hukuk devletinin köküne kibrit suyu sıkacak bir yargı kaosu yaşıyoruz. Adalet Bakanı’nın HSK’yı harekete geçirerek soruşturmaları başlatması ya da başlatmaması siyasi bir karardır. Erdoğan seyrederse bir hedefi olduğu anlamı çıkacak. İster misin “Bakın bu Anayasa ile olmuyor, uzlaşıp topyekun değiştirelim” densin. 1924’tü, 1921’di derken buyurun yeni rejim tartışmasına. “Uçakta konuşacak” diyorladı, bakacağız neymiş.