Babacan’dan Erdoğan’a faiz sorusu: Niye 100 gündür susuyorsunuz?
QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan KKM hacmindeki düşüşün 700 milyara yaklaştığını belirterek, 'Müşteriler artan faizler nedeniyle TL mevduata geçiyor. 2024 sonunda KKM devam etse bile toplam mevduatlar içinde dikkate değer bir oranda olmaz' dedi.
QNB Finansbank Genel Müdürü Tan, “Bankacılık Söyleşileri” kapsamında AA’ya yaptığı açıklamada, kısa vadede sıkılaştırma adımlarının fonlama maliyetlerinin artması sebebiyle bankaların gelir tablosu açısından olumsuz etkiye sebep olsa da atılan adımları orta ve uzun vadede olumlu bulduklarını söyledi. Tan, ekonomi yönetiminin hedefleri ve uzun vadede Türk bankacılık sisteminin daha sağlıklı hale gelip olası döviz bazlı riskleri bertaraf edebilmek adına kur korumalı mevduat (KKM) hesaplarının standart TL mevduata dönüştürülmesinin önemli bir gündem maddesi olduğunu vurguladı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından açıklanan haftalık verilere göre, ağustostan kasım sonuna kadar 15 haftadır KKM hesaplarında düzenli olarak azalış gördüklerini ifade eden Tan, toplam azalış tutarının 700 milyar liraya yaklaştığını, bunun da toplam KKM bakiyesinin azami seviyesi olan 3,4 trilyon liradan yüzde 20 azalışla 2,7 trilyon liraya düşmesi anlamına geldiğini, KKM hesaplarının hem TL hem de toplam mevduat içerisindeki payının da hızla azaldığını söyledi.
Tan, “Müşteriler de artan TL mevduat faizine paralel olarak vade dönüşlerinde standart TL mevduatı daha çok tercih ediyorlar. Ayrıca, regülasyonlar da KKM hesaplarının standart TL mevduata dönüştürülmesi açısından bankaları teşvik ediyor. KKM mevduatlarının en az 3 aylık olarak bağlanıyor olması atılan adımların etkisinin biraz da olsa gecikmeli görülmesine sebep oluyor. Önümüzdeki sene içerisinde mevcut para politikasının devam edip TL’ye olan güvenin daha da artmasıyla KKM’deki erimenin devam edeceğini söyleyebiliriz. KKM’nin tam olarak ne zaman sona ereceğini söylemek mümkün olmasa da 2024 sonuna geldiğimizde KKM’nin devam etse bile toplam mevduatlar içerisinde dikkate değer bir oranda olmayacağını düşünebiliriz” şeklinde konuştu.
Ömür Tan, mevduat faizlerindeki artışın politika faizindeki artışın paralelinde devam ettiğini, özellikle haziran ayı itibarıyla TL mevduat faizlerinin arttığını gördüklerini ve şu anda 1-3 ay arası vadelerde mevduat faizlerinin yüzde 50 civarında olduğunu anlattı.
Tan, “Aslında ekonomide istenilen şey, liralaşma hedefleri çerçevesinde standart TL mevduatın cazip hale gelmesi. Mevcut enflasyon oranı dikkate alındığında kısa bir süreden beri 1 yıllık vadede TL mevduat için pozitif bir reel faizin oluşması muhtemel. TL’ye güvenin artması ve TL varlıkların daha çekici hale gelmesi için paranın en azından enflasyon karşısında ezilmemesi gerekiyordu. Bu sebeple görülen artışı normal karşılıyorum. Bu artış da bir noktada dengelenecektir. Önümüzdeki süreçte TCMB’den ek faiz artışları gelirse mevduat faizlerinde yukarı yönlü bir hareket görebiliriz. Ancak halihazırdaki faiz seviyesi korunursa TL mevduat faizlerinin en yüksek seviyeye yaklaştığını söyleyebiliriz. Artan faizler ile standart TL mevduat talebi arttı ve müşterilerimiz de TL mevduatı tercih ediyorlar. Bizim de banka olarak TL mevduat payımız artmaya devam ediyor” diye konuştu.
Tan, salgın dönemi sonrası küresel ekonomide para politikası başta olmak üzere ekonomi politikalarını belirleyen ana faktörün enflasyondaki görünüm olduğunu, küresel çapta artan enflasyona karşılık olarak gelişmiş ülke merkez bankaları da dahil olmak üzere birçok merkez bankasının faiz artırımı sürecine girdiğini, akabinde artan fonlama maliyetlerinin de beraberinde talebi baskılayıp enflasyondaki görünümü iyileştirirken, küresel ekonomide resesyon riski yarattığını söyledi.
Dikkat çekici diğer bir konunun artan jeopolitik riskler olduğunu, bu sebeple enerji ve emtia fiyatlarında artış görüldüğünü ve halen birçok risk bulunduğunu aktaran Tan, “Bugüne ve yarına dair duruma bakarsak enflasyon beklentilerinin iyileştiğini ve faiz artırım süreçlerinin büyük oranda tamamlandığını görüyoruz” dedi.
Gelecek yıl için küresel ekonomide büyümenin yavaşlamasının beklendiğini, bu sebeple küresel büyümenin 2024’te yüzde 2-3 aralığında gerçekleşebileceğini tahmin ettiklerini belirten Tan, “Merkez bankaları, enflasyon görünümündeki iyileşmeden emin olduklarında özellikle yılın ikinci yarısında faiz indirimi sürecini de başlatabilirler. Jeopolitik risklerin azaldığı ve emtia fiyatlarında dengenin sağlandığı bir ortamda resesyon ihtimali çeyreksel bazda ortaya çıksa da küresel ekonominin yıllık bazda büyümesini bekliyoruz. İyileşen koşullarla küresel risk iştahı da toparlanacaktır. Bu sayede asıl normalleşmeyi ve büyüme trendinde artışı 2025 yılında görebileceğiz” diye konuştu.
Ömür Tan, 2023’ün Türkiye açısından çok hareketli bir yıl olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
“Yılın başında deprem felaketini yaşadık, ardından uzun soluklu bir seçim süreci yaşadık. Seçimlerden sonra da ekonomi yönetimindeki değişim yıla en çok damga vuran gelişmeler oldu. Yeni ekonomi yönetimi işbaşı yaptığında en dikkat çekici konular enflasyon ve cari açıktı. Ekonomik görünüm çerçevesinde hızla aksiyon alındı, faiz artırımı sürecine girdik, makro ihtiyati tedbirler açıklandı ve sadeleşme adımları atıldı. Şu an daha öngörülebilir bir ekonomik görünüm var. Bunu ekonomik göstergelerde ve beklentilerde de görebiliyoruz. Orta ve uzun vadede ise atılan adımların daha fazla karşılığı olacağına ve bu adımların sürdürülmesi gerektiğine inanıyorum. Önümüzdeki yılda şu an atılan ve atılmaya devam edilen adımların sonuçlarını daha net bir şekilde göreceğiz. Gelecek sene için beklentilerimiz atılan sıkılaştırıcı adımlarla birlikte iç talebin azalmasıyla enflasyonda kalıcı düşüş safhasına geçilmesi, ülke içerisinde TL cinsinden araçların yatırım aracı olarak görülmesiyle dolarizasyonun azalması, verimli ekonomik büyüme ve ihracatın da çok teşviki ile cari açığın azalması olacak. 2024 yılında iyileşen ekonomik göstergelerle birlikte ekonomiye güvenin artacağını ve küresel koşulların durumuna bağlı olarak sermaye akımlarının başladığını görebiliriz.”
QNB Finansbank Genel Müdürü Tan, bankacılık sektörü açısından 2022 yılına damgasını vuran konunun regülasyonlar olduğuna işaret ederek, bu çerçevede geçen yılın sektörde hedefler üzerine kurulan stratejilerle geçtiğini, bu yıl ise yeni ekonomi yönetimi tarafından faizlerin kademeli olarak artırıldığını ve regülasyonların sadeleştirildiğini anlattı. Tan, “Kısa vadede sıkılaştırma adımları fonlama maliyetlerinin artması sebebiyle bankaların gelir tablosu açısından olumsuz etkiye sebep olsa da atılan adımları orta ve uzun vadede olumlu buluyoruz. Sıkılaştırma adımları, hem banka bilançolarını daha dengeli hale getiriyor hem de daha öngörülebilir bir ortam yaratıyor. Örneğin, aylık büyüme sınırları ile birlikte kredi talebinin ve iç talebin görece yavaşlatılması hedefleniyor. Öbür taraftan, artan fonlama maliyetleri sınırlı da olsa sorunlu kredi oranının artmasına sebep olabilir. Ancak şu an bankacılık sektöründe rekor seviyede düşük sorunlu kredi oranı olduğu için bunun da bir normalleşme olacağını düşünebiliriz. Bu adımların enflasyon beklentileri tamamen iyileşene ve TCMB başta olmak üzere ekonomi yönetiminin orta vadeli hedeflerine ulaşana kadar sürdürülebileceğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Türk bankacılık sektörü açısından beklentilerden farklılaşan bir yıl geçirdiklerini ifade eden Tan, kademeli sıkılaştırıcı para politikasına geçilmesinin dengeleri ve beklentileri değiştirdiğini, sektör açısından kârlılık artıp bilançolar büyüse de regülasyonlar sebebiyle gelen hedeflerin zorlayıcı olduğunu söyledi.
BDDK verilerine göre, Ocak-Ekim 2023’te toplam aktiflerin yüzde 52, canlı kredilerin yüzde 46, müşteri mevduatlarının ise yüzde 57 büyüdüğünü, kârlılık yıllık bazda yüzde 45 artışla 486 milyar liraya ulaşırken ortalama öz kaynak kârlılığının yüzde 34,2 olduğunu aktaran Tan, “Biz de kredi büyümesi ve kârlılık göstergelerinde hem sektörden hem de özel bankalardan olumlu ayrıştık” dedi.
Ömür Tan, sektörde en çok dikkat çeken olumlu gelişmelerin faiz artışı sürecine geçilmesiyle orta ve uzun vadeli öngörülebilirliğin artması ve aktif kalitesinin iyi gitmeye devam etmesi olduğunu vurgulayarak, sektörde sermaye yeterlilik oranlarının güçlü oluşu ve bilançoların yapısının dayanıklı olmasının da olası risklere karşı koruma sağladığını kaydetti.
Tan, “Sektörde zorluk açısından ise faiz artışı sürecine kadar liralaşma hedeflerinin gerçekleştirilmesi zorlu bir hedefti. Şu an 1 yıllık vadede bankalar, enflasyon beklentilerine göre reel olarak pozitif getiri sağlayabiliyor. Bu sebeple standart TL mevduat daha çok tercih edilen bir ürün oldu. Ayrıca, halihazırda sterilizasyon amacıyla KKM hesaplarına yönelik olarak uygulanan zorunlu karşılıklara nema verilmemesi de yüksek tutarlı bakiyeler üzerinden faiz gelirinden mahrum kalınmasına ve net faiz marjlarının gerilemesine sebep oluyor. Bu sebeple de gelir tarafında kısa vadede bir daralma görmemiz olasılık dahilinde” diye konuştu.
Bankacılık sektörüne yönelik 2024 beklentilerini de paylaşan Tan, şöyle devam etti:
“2024 yılında Türk bankacılık sektöründe, halihazırdaki para politikasının uygulandığı ve alınan aksiyonlar devam ettiği sürece enflasyon beklentileri paralelinde bir oranda kredi büyümesi görebiliriz. Gelecek yıl da kredi talebi, proje finansman ve ithalatçı firma talepleri haricinde TL cinsinden olacaktır. Enflasyon beklentilerine de uygun olarak gelecek sene kredi büyümesinin yüzde 35-40 arasında gerçekleşebileceğini tahmin edebiliriz. Mevduat tarafında da artan faizlerle birlikte TL mevduata talep daha fazla. Önümüzdeki yılda da bu trendin devam edeceğini ve ekonomi yönetiminin hedefi dahilinde liralaşma stratejisinin karşılığının daha fazla alınabileceğini düşünüyorum. Burada önemli olan şart ise mevcut para politikasının devam etmesi olacak. Bu çerçevede yabancı para (YP) cinsinden mevduat büyümesinin yatay kalabileceğini, TL cinsinden mevduatların ise yüzde 40 civarında büyüyeceğini öngörebiliriz. Kârlılık açısından bakarsak mevcut koşullarda faiz marjında daralma ve kısa vadede negatife dönme riski var. Nominal olarak yıllık bazda sektörde kârlılığın arttığını görebiliriz ancak önümüzdeki yılda da sektörün ortalama öz kaynak kârlılığı oranı, enflasyon oranının altında kalacaktır. Bu koşullar altında son birkaç yıldaki yurt içi ve yurt dışı piyasa şartları çerçevesinde daha olumlu bir yıl yaşamamız mümkün ama bankalar açısından artan borçlanma maliyetleri ile birlikte kredi büyümesinin yavaşlaması, batık kredi oranının artması gibi riskler de var. Şube tarafında ise artan dijital teknolojilerle birlikte yaşanan dönüşüm paralelinde şube ağının yatay kalıp sınırlı bir şekilde azalabileceğini tahmin edebiliriz.”
QNB Finansbank Genel Müdürü Tan, kredi pazarında yılın üçüncü çeyreğinde büyümenin yavaşladığı bir dönem yaşadıklarını, halihazırda büyümenin tekrar hızlandığını gördüklerini belirterek, şunları kaydetti:
“Özellikle özel bankaların son birkaç ayda daha aktif olduğunu söylemek mümkün. Kredi büyümesinde bu yıl için kredi kartları ağırlıklı olmak üzere perakende kredilerde belirgin bir büyüme görüyoruz. TL tüzel kredilerde ise daha ılımlı bir büyüme var. Kredi pazarındaki büyüme, yasal düzenlemeler ve büyüme sınırları dahilinde müşteri taleplerine göre devam ediyor. 1 Aralık itibarıyla BDDK tarafından yayınlanan verilere göre, yılın başından bu yana bankacılık sektöründeki toplam nakdi krediler yüzde 49, tüketici kredileri yüzde 36, bireysel kredi kartları yüzde 142, tüzel krediler ise yüzde 45 büyüdü. Kredi faizleri ise perakende kredilerde yüzde 60, tüzel kredilerde ise yüzde 50 civarında seyrediyor. Halihazırdaki politika faizi ve mevduat faizi seviyesi dikkate alındığında kredi faizlerinin olması gereken yerde olduğunu söyleyebiliriz. Mevcut enflasyon oranına göre bakarsak da TL tüzel kredilerde negatif bir faiz marjı oluştuğu da görünüyor. Son birkaç ayda ticari kredilerde bir miktar hızlanma olduğunu söylemek mümkün. 1 Aralık itibarıyla mevsimsellik ve kur etkisinden arındırılmış olarak bakılırsa 13 haftalık yıllıklandırılmış büyüme, ticari kredilerde yüzde 20’nin üzerine çıktı. Ağustos ayında ticari kredilerdeki büyüme neredeyse tamamen durmuştu. Ancak şu an ticari kredilerde aylık büyüme sınırları çerçevesinde büyümenin sürdüğünü söylemek mümkün. Politika faizinin artıp faiz üst sınırlarının bankalar açısından anlamlı bir hale gelmesiyle birlikte bankaların da kredi verme iştahının arttığını görüyoruz.”
Bankacılığın, dijital teknolojilerden ve yeniliklerden en çok etkilenen sektörlerden bir tanesi olduğunu vurgulayan Tan, bankaların dijital yatırımlara ve yeniliklere en çok yatırım yapan firmalardan olduğunu söyledi. Tan, “Bankacılıkta son 10 yılda o kadar hızlı bir dönüşüm var ki 10 sene önce yenilik olarak konuştuğumuz şeyler bugün sürekli olarak kullandığımız, hatta eskimeye başlayan teknolojiler. Bugün yapay zeka ve robotik endüstriler, bankaların gündeminde var. Türk bankacılık sistemi, bu gibi yenilikleri en yakından takip eden sektörlerden bir tanesi. Bugün zaten farklı bankacılık alanlarında, farklı seviyelerde bu teknolojiler kullanılıyor ya da üzerine yoğun bir çalışma yürütülüyor. Bu sebeple bankacılıkta yakın gelecekte yapay zekanın ve robotik teknolojilerin kullanım ağırlığı artacaktır. Bankacılık çok hızlı dönüşüp değiştiği için birkaç yıl sonra nasıl bir bankacılık göreceğiz, bunu söylemek şimdiden pek mümkün değil ancak bugünün bankacılığından fazlasıyla farklı olacağını söyleyebiliriz” diye konuştu.
Ömür Tan, QNB Finansbank olarak 2023’te de başarılı performanslarıyla kârlı ve sürdürülebilir büyümelerini devam ettirdiklerini, 3. çeyrek sonu itibarıyla toplam aktiflerinin yılın başına göre yüzde 43 artışla 862 milyar liraya, net kredilerinin yüzde 46 artışla 502 milyar liraya, müşteri mevduatlarının da yüzde 41 artışla 542 milyar liraya ulaştığını bildirdi. Tan, şöyle devam etti:
“İlk 9 ayda net karımız 24,6 milyar lira olurken, ortalama öz kaynak kârlılığımız yüzde 61’in üzerinde gerçekleşti. Kârlı büyümemizi müşteri tabanımızı kuvvetli bir şekilde büyüterek destekledik ve risklerimizi de doğru yönettik. Batık kredi oranımız yüzde 1,6 seviyesine düşerek özel bankaların ortalamasının altında gerçekleşti. Banka olarak regülasyonlar çerçevesinde gelen hedefleri de hızla tutturduk ve rekabete göre regülasyona tabii daha az menkul kıymet tesis ettik. Banka olarak başarılı performansımızın yanı sıra müşteri memnuniyetini iyileştirmek için aksiyonlar almaya devam ediyoruz. Ayrıca geleceğimizin teminatı çocukları merkez alarak devam ettiğimiz kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik faaliyetlerimize de hız kesmeden devam ettik ve sorumlu bankacılık çerçevesinde çok önemli projelere imza attık. İvmeli büyümemiz ile birlikte pazar payı kazanarak büyümeye devam ediyoruz. Önümüzdeki yıl da aynı şekilde büyümeye devam etmeyi hedefliyoruz. Banka olarak, stratejik olarak gördüğümüz kalemler ağırlıklı olarak sektördeki kredi büyümesinin üzerinde kalarak pazar payı kazanmaya devam edeceğiz.”