Yargıtay’ın kritik 3. Ceza Dairesi’nde yeni bir dönem mi başlıyor?
Yargıtay'ın Can Atalay kararı sonrası ilk kez konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan “Uzaktan kumandalı yargı da yargıç da olmaz” dedi. Arslan, Can Atalay konusunu ima yoluyla bile gündeme getirmedi.
Anayasa Mahkemesi’nin tutuklu milletvekili Can Atalay’la ilgili olarak 25 Ekimde aldığı karar bugün dahil henüz uygulanmadı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi sadece bu kararı uygulamamakla kalmadı, bir de üstüne Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulundu. Bütün bu gelişmeler olurken ve kendi kararı uygulanmazken Anayasa Mahkemesi’nden tek satır bir açıklama bile yapılmadı, mahkeme konuyu medya önünde konuşmayı seçmedi. Oysa Yargıtay Başkanlığı konuyla ilgili basın açıklaması yapıp 3. Ceza Dairesini savundu.
İşte bu süreç içinde Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın Türkiye Adalet Akademisi’nde savcı ve yargıç adaylarına konuşma yapacak olması heyecan yarattı, çünkü Zühtü Arslan belki de Can Atalay krizine ilişkin de konuşabilirdi.
Ama hayır, Zühtü Arslan konuyu ima dahi etmedi. Konuşmayı dikkatle dinleyen ve bir polemik bulmaya çalışan medyanın bütün konuşmadan bulup çıkardığı yegane cümle,“Uzaktan kumandalı yargı da yargıç da olmaz” cümlesi oldu. Ama bu cümle, savcı ve yargıç adaylarına verilebilecek öğütlerin en klasiği aslında.
Anayasa Mahkemesi’nin kendi web sayfası da Arslan’ın konuşmasını duyurdu. Bakın bu kısa duyuruda AYM Başkanı’nın konuşması nasıl aktarıldı:
Başkan Arslan, konuşmasında hukuk ve yargının fonksiyonu ile Anayasa Mahkemesinin Türk yargı düzenindeki işlevi konuları üzerinde durdu. Yargı ve hukukun temel fonksiyonunun bireyin hak ve özgürlüklerini güvence altına almak olduğunu belirten Başkan Arslan, bütün yargı düzenlerinin ortak paydasının hukuk devleti olduğunu vurguladı. Başkan Arslan, adaleti tesis etmeyen devletlerin uzun süre var olamayacağını ifade ederek her şeyi yerli yerine koymak suretiyle adaleti tecelli ettirmenin hâkim ve savcıların görevi olduğunu dile getirdi.
Hâkim ve savcı adaylarına mesleki anlamda tavsiyelerde bulunan Başkan Arslan vicdanın esaret, aklın ise vesayet kabul etmeyeceğini vurgulayarak “Uzaktan kumandalı yargı da yargıç da olmaz” ifadelerini kullandı.
Gücün sınırlandırılması ihtiyacının anayasa yargısı kavramını ortaya çıkardığına değinen Başkan Arslan, anayasa yargısının ve Türk Anayasa Mahkemesinin tarihî gelişimi hakkında bilgiler vererek Anayasa Mahkemesinin son on yılda bireysel başvuru ile birlikte hak eksenli paradigmayı benimsediğinin altını çizdi.
Başkan Arslan, konuşmasının ardından soruları cevaplayarak hâkim ve savcı adaylarına meslek hayatlarında başarılar diledi.
Avukat Can Atalay Gezi Parkı davasından 18 yıl hapis cezası alarak 25 Nisan 2022’de tutuklanmış, 14 Mayıs 2023 Genel Seçimlerinde TİP’in Hatay milletvekili seçilmişti. Milletvekili seçilmesinin ardından avukatları aracılığıyla mazbatasını alan ancak tutukluluğu nedeniyle milletvekili yeminini edemeyen Atalay ile ilgili Yargıtay’a yapılan tahliye talepli başvuru reddedilmişti.
Can Atalay talebi reddedilince “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği” gerekçesiyle AYM’ye başvurmuş, “yasama dokunulmazlığı” gerekçesiyle yaptığı başvuru 5 Ekim’de AYM 2. Bölüm’de görüşülmüş, beş kişiden oluşan heyet başvuruyu AYM Genel Kurul’a sevk etme kararı almıştı. Kararda “başvurunun niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden AYM İç Tüzüğü’nün 28’inci maddesi uyarınca Genel Kurul’a sevkine karar verildi” deniyordu.
AYM Genel Kurulu 12 Ekim’de dosyayı görüşerek 25 Ekim’e ertelemiş ve o gün Atalay’ın başvurusunu karara bağlamıştı. “Seçme ve seçilme hakkı”, “kişi güvenliği ve hürriyeti hakkı” yönlerinden hak ihlali olduğuna ilişkin kararın kısa gerekçesi yargılamanın yapıldığı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiş, gerekçeli karar daha sonra Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Kararda Can Atalay’ın hakkının ihlal edildiği söyleniyor, yeniden yargılamanın yapılması gerektiğine hükmediliyordu. Ayrıca Can Atalay’a 50 bin TL tazminat ödenmesi gerektiği de belirtiliyordu.
Atalay’ın avukatlarının tahliye talebi üzerine ilk kararı veren 13. Ağır Ceza Mahkemesi dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göndermişti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının AYM’nin Can Atalay hakkında ihlal kararı vermesine ilişkin mütalaasında “Milletvekili Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 83/2 maddesinde öngörülen yasama dokunulmazlığından yararlanamayacaktır” deniyordu.
Dahası Yargıtay 3. Ceza Dairesi Atalay hakkında hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuş, AYM’nin “hak ihlali” kararına uyulmamasına hükmetmişti. Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi için de kararın bir örneğini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) göndermişti.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş Yargıtay’ın kararını Meclis’te okumadı. Atalay’ın avukatları AYM kararına uymayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararına itiraz etti. Yargıtay 4. Ceza Dairesi de son olarak kararın itiraza açık olmadığı gerekçesiyle “karar verilmesine yer olmadığına” hükmetti.