Vatandaşlık endüstrisinin öne çıkan ülkesi Türkiye oldu. İtalyan Gazeteci D'Eramo'ya göre Türkiye vatandaşlık alanların yarısından fazlasına ev sahipliği yapıyor.
Dünya, savaşların ve mülteci krizinin gölgesinde yeni bir yıla hazırlanırken en dikkat çeken konulardan biri de şüphesiz, vatandaşlık satışları. Bu konuyu son irdeleyen kişi de İtalyan Gazeteci ve sosyolog Marco D’Eramo oldu. New Left Review’un (NLR) Sidecar blogunda yayınlanan makalesinde D’Eramo, Türkiye’nin dünyada en çok vatandaşlık satan ülkelerden biri olduğunu yazdı. Gazeteci ve sosyolog araştırmasında, Türkiye’nin vatandaşlık alanların yarısından fazlasına ev sahipliği yaptığına dikkat çekti.
Vatandaşlık satışlarını “vatandaşlık endüstrisi” olarak tanımlayan gazeteci, üst düzey devletlere girişin, düşük dereceli ülkelerin vatandaşlığından geçtiğini ifade ederek Türkiye örneğine yoğunlaşıyor. “Diğer bir yol da, üst düzey devletlere girmenize ve orada ikamet etmenize olanak tanıyan daha düşük dereceli bir vatandaşlık satın almak” diyen D’Eramo, Türkiye vatandaşlığına sahip olanların 110 ülkeye serbestçe girebildiğini belirtiyor.
Mülteci olmak ve vatandaşlık almak arasındaki farklara vurgu yapılan yazıda D’Eramo, göçmenlerin vatandaş olmayı umdukları devlette yaşamaları gerektiğini, vatandaşlık satın alanların ise sadece paralarını tutmalarının kafi olduğunu belirtiyor.
D’Eramo, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyesi olmasa da birçok avantajı olduğunu ifade ediyor. Şöyle yazıyor D’Eramo, “AB üyesi olmayabilir ama başka avantajları var. Karayip mikro devletleri, Vanuatu ve hatta Malta’dan farklı olarak İstanbul, varlıklı bir göçmen için son derece yaşanabilir bir metropol.”
Vatandaşlık satışının yani endüstrisinin tarihiyle başladığı yazısında İtalyan gazeteci bu işin büyük merkezlerinin Akdeniz’deki Malta ve Güney Kıbrıs olduğuna dikkat çekiyor: “SSCB çöktüğünde, Moskova ile bağları kuvvetli olan, Rusça konuşan profesyonellerden oluşan büyük bir nüfus hâlâ mevcuttu. Avrupa’ya erişimi, yaz mevsimi gibi nedenlerle çok geçmeden Rusların favori destinasyonu haline geldi.”
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB üyesi olduktan sonra vatandaşlık satma politikasından vazgeçmek zorunda kaldığını aktaran D’Eramo işte tam da bu noktada Türkiye’nin Ruslar için bir “cazibe merkezi” olduğunu belirtiyor.
Vatandaşlık endüstrisinde Türkiye’nin “alışılmadık aday” olduğunu yazan D’Eramo, dünyanın en güçlü 20 ülkesinden biri olan ülkenin bugün vatandaşlık satın alan insanların yarısından fazlasını barındırdığını ifade ediyor.
D’Eramo’ya göre başlarda Türkiye’ye yönelik vatandaşlık talebi en çok Irak, Afganistan, Filistin ve Mısır’dan geliyordu. Ardından Birleşik Arap Emirlikleri, Ukraynalılar, Pakistanlılar ve İranlılar da bu sınıfa dahil oldu.
İranlıların Türkiye’den yılda ortalama 10 bin konut aldığını yazan D’Eramo bunu bir yatırım aracı olarak gördüklerini ifade ederek ülkede son iki yılda yaşanan keskin devalüasyona değindi. Şöyle yazdı: “Varlıklı İranlılar için Türkiye, İranlıların vizesiz girebileceği az sayıdaki ülkeden biri. Ayrıca Türk lirasının (son iki yılda) keskin devalüasyona uğraması nedeniyle de özel bir cazibesi var.”
Türkiye son zamanlarda Interpol tarafından aranan mafya liderleri ve uyuşturucu baronlarına verdiği vatandaşlıklarla gündemde. Mayıs 2022’de Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile gayrimenkul ve vatandaşlık alımı 250 bin dolardan 400 bin dolara çıkarıldı. Bu bedel 2018 yılında yapılan değişiklikle 1 milyon dolardan 250 bin dolara çekilmişti. Benzer şekilde asgari 500 bin dolar ile bireysel emeklilik sistemine giren ve 3 yıl sistemde kalan yabancılara da Türk vatandaşlığı verilebiliyor.
Vatandaşlık ücretinin 1 milyon dolardan 250 bin liraya düşürüldüğü 2018’de 981 yabancı “yatırımcının”, Türk vatandaşı olduğunu yazmıştı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2021 yılında yanıtladığı bir soru önergesinde 2018 – 2021 yılları arasında 19 bin 630 yabancıya gayrimenkul alımı karşılığında vatandaşlık verildiği açıklamıştı.