Şimşek’in “Türkiye dışında taksitli kredi kartı uygulaması olmadığını” hatırlatması, kartlara sınırlama geleceği endişesi yarattı. Açlık sınırının 16.5 bin TL’ye ulaştığının açıklanması, endişenin kaynağının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in sadece bir durum saptaması yaptığını söyleyebilirsiniz. Eğer sadece durum saptaması ise, Gaye Erkan gibi ne zaman kime ne konuşacağını, lafın nereye gideceğini bilmediği anlamına gelir ki; böyle olduğunu sanmıyorum.
Şimşek’in durumu saptaması yanlış diyemeyiz. Gerçekten böyle bir uygulama, hele bu düzeyde yoktur. Kredi kartının çıkışı daha çok nakit kullanımı yerine geçmesi içindi, bazı ülkelerdeki yaygın çek uygulamasının da yerine geçti. Küresel finans sisteminin büyümesiyle iyice yaygınlaştı. Bu konu daha önce de gündeme geldi, bir ara Romanya’ya taksitli kredi kartı için bilgi aktarımı yapıldığına ilişkin haberleri hatırlıyor gibiyim.
Türkiye’de ise beyaz ve kahverengi eşya alımlarında senet dönemini hatırlıyorum. Dükkana gidip buzdolabı alırdınız, ana şirketin kampanyaları doğrultusunda, size kaç ay vade tanıyorsa, o kadar senet imzalatır kasaya koyarlardı. Siz de aybaşlarında maaşınızı aldığınız zaman dükkana uğrar taksiti öder senedinizi geri alırdınız. Diyeceğim o ki; bu ülkede ezelden beri tüketici bu yöntemi kullanırdı, şirketler ile bankalar el ele verip tüketimi artırmak ve bunun üzerinden para kazanmak için bu yöntemi getirdiler. Bununla da övünürler.
Kredi kartının yaygınlaşmasıyla o ülkenin vatandaşının elindeki banknotlarla dolaşması engellendi, devletin para basma maliyeti de düşürülüp, kayıtlı sistem sağlanabildi. Türkiye gibi banknotları pul seviyesine gelmiş bir ülkede böyle bir uygulamanın olması ise kaçınılmaz. Parasının pul olduğu ülkenin vatandaşlarının gelir seviyesi de doğal olarak düşük olur. İnsanları hem tüketime alıştırır hem de gereken büyüklükte banknot basmazsanız, bu sonuca katlanmak zorunda kalırsınız. İşte o zaman da kredi kartına taksitlerine ilişkin sözler, “Kredi kartına taksiti de kaldıracaklar, alışveriş yapamaz hale geleceğiz” tepkisi olur.
Bu haberler ve vatandaşın tepkisi TV’lerde yayımlanmaya başladığında Birleşik Kamu İş Konfederasyonu’nun, Aralık ayında açlık sınırını 16 bin 483 TL, yoksulluk sınırını 46 bin 837 TL olarak açıkladığına şahit olduk. Tam asgari ücret ne kadar olacak tartışmaları alevlenmişken, açlık sınırı bu düzeye çıkmışken, kredi kartına taksit uygulamasının kaldırılacağını ima eden sözlerin tepki çekmesi kadar doğal bir şey olamaz.
Çünkü piyasada dolaşan asgari ücret rakamı tahminlerinin üst sınırının 17 bin TL olduğunu görüyoruz. Bu maaş da işçinin eline 2024 1 Şubat’ında geçecek. Yani Aralık ayındaki bu açlık sınırı rakamı, maaş alana kadar 17 bin TL’nin eşiğine gelmiş olacak. Asgari ücretli en iyi ihtimalle sadece Şubat ayında açlık sınırının bir tık üzerinde maaş alacak, yılın geri kalanında açlık sınırının altında, giderek satın alma gücü eriyen gelirle yaşamaya mahkum edilecek. Kim bilir yıl sonu geldiğinde aylık maaşı açlık sınırının ne kadar altında olacak. Bu vatandaş, soluk borusu haline getirdiği, kredi kartında taksit uygulamasının kaldırılacağını ima eden sözlerle karşılaşıyor.
Mehmet Şimşek’in bir kapalı toplantıda kira artışlarındaki yüzde 25 sınırının kaldırılacağını söylediği de haber oldu. Farkında mısınız; bu habere Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından yalanlama mesajı yayımlandı. Bakan Şimşek’in böyle bir şey söylemediği açıklandı.
Peki, Şimşek bu sözleri o toplantıda gerçekten etmediyse, neden o zaman daha önce yaptığı gibi, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından bu yalanlama yapılmadı? Bu yöntem bize toplantıda Şimşek’in bu sözleri etmiş olabileceğini gösteriyor. Şimşek bu gerçeği, yine sadece bir saptama yapmak için mi söyledi, yoksa “piyasa ekonomisinde bu tür kısıtın yer almadığı”nı bildiği için, bilinçli olarak mı kullandı. Şahsen bilinçli olarak söylediğini düşünüyorum.
Peki, Şimşek ilkesel olarak karşı olduğu kredi kartına taksit uygulamasını da, kiradaki yüzde 25 sınırını da kaldırabilir mi? Kaldırmak istese bile kaldıramaz. Hele ki seçimlere bu kadar az zaman kalmışken söylediklerini hayata geçirme imkanının olmadığını kesinlikle söyleyebilirim.
Peki seçimden sonra ne olur? Bence kira sınırını eğer 2024 sonlarına doğru enflasyon, Merkez Bankası’nın beklediği gibi, yüzde 40’ın altına indirilebilirse belki 2025 den itibaren kaldırabilir. Kredi kartına taksiti tümüyle kaldırmasının, seçimden sonra da, bence imkanı yok. Ancak seçimden sonra belli mallarda taksit sınırlarını azaltabilir, tüketimi bu yolla kısmaya çalışabilir.
Belli ki, Bakan Şimşek faizi bu kadar artırmasına rağmen tüketimin kısılamamasından dertli. Ancak burası Türkiye ve son 3 yıllık fatura çok ağır, bunları hatırlaması gerekiyor.
Enflasyonu da sadece dar gelirlinin üzerine basarak indirme yoluna giderse, işi iyice zorlaşır. Bu bize bir şey daha gösteriyor; seçimden sonra beklenen, yapısal tedbirleri içeren, kapsamlı bir programa Cumhurbaşkanı’nı ikna etmesi, tahminimizden çok zor olacak.