Ben Ertuğrul’un gerçekten bu kadar hızlı yazabiliyor olduğuna inanmıyorum. Ertuğrul Özkök’ten bahsediyorum, gazetedeki diğer yazar arkadaşlardan biri kendisi. Henüz tanışmıyor olsak da aynı gazetenin sayfalarını paylaşıyor olduğumuz için kendisine ilk adıyla hitap ediyor olmamda bir sakınca olduğunu düşünmüyorum. Umarım o da düşünmüyordur.
Bu arada aynı gazete sayfaları diyerek yaşlı bir insanım izlenimi bırakmak istemem, ben Ertuğrul’dan çok daha gencim, hatta yanında gerçekten genç sayılabilirim. Gerçi o benden daha fit duruyor fotoğraflarda ama ben photoshop sayesinde bu kadar genç gözüktüğünü düşünüyorum. Yoksa o yaştaki bir insanın bu kadar hayat dolu olmasını anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Neyse, konu haricine çıkmayayım yine. Demek istediğim başka bir şeydi; aynı dijital ortamı paylaşıyoruz yani. Bu mecranın böyle adlandırıldığını kendim düşündüm, oğlum Kar’a sorduğum sanılmasın lütfen. ‘Dijital ortam’ alışmam gereken bir deyim, evet.
Ben diyorum ki, Ertuğrul hayalet yazarlarla çalışıyor, çünkü neredeyse her gün benim bir haftada ancak yazacağım yazılar yazıp yayınlıyor. Ne kadar iyi yazar olursa olsun bu kadar hızlı yazamaz Ertuğrul fikrimce; yaşlı bir kere. Bence bundan yalnızca Serdar’ın haberi vardır. Serdar Turgut yani, başka bir yazar arkadaşımız gazetedeki. Onların yaşları birbirine yakın, eminim birbirlerini kolluyorlardır. Bu konunun üzerinde durmamın nedeni gazetenin patronu İsmet Berkan’ı uyarmak. O çok iyi niyetli, saf bir çocuk. Kandırılmaya müsait. Bense psikolog olarak insanların ciğerini okurum. Beni kraldan çok kralcı sanmanızı da istemem bu arada, yalnızca yazdığım gazeteyi ne kadar sahiplendiğimi göstermek istiyorum. Göstermek de dijital ortamda nasıl mümkün olur, gerçekten bilmiyorum. Kullandığımız kelimeleri gözden geçirmemiz gerekiyor sanırım. En azından ben bu niyetteyim.
Her neyse, aslında geçenlerde Ertuğrul’un yazdığı bir yazıdan yola çıkarak bir rahatsızlığımı dile getirmek istiyordum, hâlâ da istiyorum. Size garip gelecek şimdi yazacağım cümle ama, lütfen biraz sabırlı olun ve önyargısız okumaya devam edin. Eğer beni buraya kadar bıkmadan okumaya gerçekten devam ettiyseniz tabii.
Şimdi, evet, elbette, bir gazetecinin bir fuara davet edilmesi gayet normal. Netice itibariyle gazeteci o fuarı gezecek, görülmesi gerekeni görecek ve o konuyla ilgili haber yapacak, okurlar da o konuya dair bilgilenecek. Buna bir itirazım yok. Elbette gazetecinin davet edildiği fuar bölgesinde gezilecek, görülecek başka güzel yerler vardır. Lezzetli ve o yöreye mahsus yemeklerin yeneceği, o yöreye ait leziz şarapların içileceği restoranlar varsa onlar da ziyaret edilir ve tadım yapılabilir. Gazeteciyi aç susuz bırakacak halleri yok sonuçta. Ama benim merak ettiğim, Las Vegas’taki Teknoloji Fuarına bir gazeteci davet edilirken hangi kriterlerin göz önünde bulundurulduğu. Şimdi satır başı yaparak konuya girmek istiyorum.
Ertuğrul’u bu yılki teknoloji fuarına davet etmişler, edebilirler elbette, o ünlü bir gazeteci, okuyucusu bol. Ama Ertuğrul fuarın konularına oldukça uzak, teknolojiden yaşı dolayısıyla pek de anlamayan biri olduğu için gezip gördüklerini değerlendirirken naif hatalar yapabiliyor. Yapay zekayla çalışan takma kol, el ve parmakları görünce şaşırmış mesela. Aklına gele gele Peter Pan ve Kaptan Hook gelmiş. Şimdi ne ilgisi var günümüzün teknolojisiyle Peter Pan’ın, değil mi ama? Neyse…
Ben, ne kadar fit görünürse görünsün – ki bu fit görünüşle ilgili şüphelerimi yukarıda belirtmiştim – ileri yaşta bir gazetecinin uzun süren bir yolculuk sonrası bu kadar büyük bir fuarı – fuar alanının da büyük olduğunu tahmin edebiliyorum – hakkını vererek gezebileceğini sanmıyorum. Zaten o da, sanırım sağlığıyla ilgili endişeleri var artık, fuarın insan sağlığıyla ilgili bölümünü gezmiş sadece. Yazısının sonraki bölümünü okumayı gerekli görmedim, psikolog olduğum için ne yazmış olabileceğini tahmin edebilirim ne de olsa.
Sözün özü, eğer bu kadar önemli bir fuara gazeteci davet edilecekse insana daha yakın bir meslekle de iştigal eden bir psikolog gazeteci yazar seçilebilir diye düşünüyorum. Yanlış anlaşılmasın, kendimi işaret ediyor gibi olmayayım ama eğer bizim gazeteden biri davet edilecekse o kişi olsa olsa ben olurum gibi geliyor bana. Buradan sayın genel yayın yönetmenimize biraz daha dikkatli olması konusunda mesaj göndermiş olmak istiyorum aslında. Bu tür işlerin bölüşümünde biraz daha özenli davranmakta fayda var diye düşünüyorum.
Ertuğrul’a taktığım sanılmasın ama gazeteci hassasiyetiyle basını takip ederken doğal olarak Ertuğrul’un bütün yazılarını da dikkatle okuyorum elbette. Beni şaşırtan şu; nasıl oluyor da Ertuğrul bu kadar çok şey biliyor? Şaşkınlık içindeyim! Ne demek mi istiyorum? Mesela Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir için yapıp ettiklerini nasıl olup da bu kadar iyi bilebiliyor? Saatlerce konuşmuşlar, birlikte fotoğraflar çektirmişler filan. Bağlantıları çok iyi sanırım.
Ayrıca, eminim birkaç asistanı var. Bu durumda İsmet’ten bana da en kısa sürede asistan tahsis etmesini istemek durumundayım. En azından başlangıç için bir asistan yeterli olabilir. Benim için haberleri takip edecek ve konuyla ilgili internet araştırmasını yapıp özet olarak masama koyacak birine acil ihtiyacım var. Yoksa bu eşit olmayan koşullarda ne Ertuğrul’la ne de Serdar’la yarışabilecek durumda olmam mümkün değil. Yarışmak derken tatlı bir yarıştan bahsediyorum elbette. Sözün gelişi yarış dedim, yoksa hepimizin amacı halkımızın doğru bilgiye en hızlı şekilde ulaşmasına yardım edebilmek netice itibariyle..
Bir asistanım olsaydı gazetemiz yazarlarından İrem Hattat Hanımın kim olduğunu araştırmasını söyler, yazımı yazarken hakkında daha çok bilgiye sahip olmuş olurdum mesela. Bu da nerden çıktı diyebilirsiniz. Ama ben basını, yani 10Haber sitesini çok sıkı takip ediyorum. Eğer bir asistanım olsaydı yazının şehvetine kapılmaz, istemeden de olsa yanlış bir şeyler yazacak duruma gelmezdim. Neyse, konu haricine çıkmayayım yine…
Ben okurlardan birinin karısı penis boyundan şikâyet etmediği halde sevgilisinin penisini küçük bulması nedeniyle yaşadığı sıkıntıyı neden İrem’le paylaştığını anlayabilmiş değilim doğrusu. Psikolog olan benim. Yanlış anlaşılma olmasın ama İrem bir erkeğin penis boyunun normal olup olmadığını nerden bilecek ki? Konu hakkında daha fazla yazmak istemiyorum, ters bir şey söylemiş de olmak istemem doğrusu.
Ama belli ki bu gazetede işler çok iyi gitmiyor. Birilerinin işe elkoyup düzeni sağlaması lazım. Neyse…
Bu arada başlığı tekrar okuyunca Ertuğrul’a biraz sert çıktığımı fark ettim. Şu an, yazıyı yazmaya başladığımdaki kadar sinirli değilim. Ama yazımın başlığını değiştirmek de istemiyorum. Tükürdüğümü yalamak bana yakışmaz.
Bu arada bu deyim hakkında biraz düşündüm de içim kalktı; bir insan, aklı başında biriyse, tükürdüğünü neden yalasın? Tükürdüğü yer mikrop doludur ve tükürdüğünü yalamaya kalkarsa insan hiç yoktan bir sürü hastalık kapabilir. Bazen atalarımıza çok şaşırıyorum. Nerden akıllarına geliyor ki böyle sözler?