Avrupa ile köprüler atılırsa Körfez sermayesi de gelmez
2024, bütçe uygulamaları açısından sıkıntılı bir yıl olarak görülmeli. Kamunun özellikle israf nitelikli harcamaları kontrol edilmeden, mal ve hizmet alımlarında devlet çıkarlarını gözeten etkinlik sağlanmadan bütçenin dikiş tutması mümkün değil.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, 2023 Aralık ayı bütçe gerçekleşmelerini açıkladı. Böylece 2023 yıllık verileri de ortaya çıktı. Buna göre merkezi bütçe, aralık ayında 842,5 milyar TL ile rekor açık verdi. 2023 yılındaki toplam bütçe açığı ise 1,37 trilyon TL’ye ulaştı. 2023 yılında bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 5,4 ile son dönemlerin zirvesini gördü.
Aralıkta bütçe gelirleri 550 milyar TL olurken, bütçe giderleri 1,39 trilyon TL ile tarihi zirveyi yakaladı. Yıllık olarak baktığımızda 2022 yılında bütçe gelirleri 2,8 trilyon TL iken, 2023 yılında yüzde 86,1 oranında artarak 5,21 trilyon TL olarak gerçekleşti. 2023 yılı merkezi yönetim bütçe giderleri ise 2022’ye göre yüzde 123,8 oranında artarak 6,58 trilyon TL oldu.
Giderlerin detayına baktığımızda; 2023 yıllık faiz dışı bütçe giderleri 2022’ye göre yüzde 124,6 oranında artarak 5,9 trilyon TL olarak gerçekleşti. 2022’de toplam 310,9 milyar TL olan faiz giderleri ise, 2023’te yüzde 117 artarak 674,6 milyar TL’ye yükseldi. Faiz dışı bütçe açığı, 2023 genelinde 700,4 milyar TL oldu. 2022’de bütçe 168,2 milyar TL faiz dışı fazla verdi.
Aralık bütçesindeki rekor açıkta “sınıflandırmaya girmeyen diğer kurum, işletme ve hane halkına yapılan sermaye transferleri” başlığındaki 639 milyar TL’lik rakam büyük rol oynadı. Yıllık olarak da 858 milyar TL’ye ulaşan bu rakamın Mehmet Şimşek tarafından deprem harcaması olarak ifade edilen yaklaşık 900 milyar TL’nin bulunduğu kalem olduğu düşünülüyor.
Bunun dışında 2023 yılında personel giderleri yüzde 115,3 artışla 1,32 trilyon TL’ye, cari transferler yüzde 110,7 artarak 2,37 trilyon TL’ye yükseldi. Yine faiz giderleri de yüzde 117 gibi yüksek bir oranda yükselerek 674,6 milyar TL’ye çıktı.
Bütçe gelirlerinin detayına baktığımızda; vergi gelirleri tahsilatı söz konusu dönemde yüzde 91,2 artarak 4,5 trilyon TL’yi buldu. Vergi türleri itibarıyla 2023’te 2022’ye göre, KDV’deki yüzde 188,6, ÖTV’deki yüzde 121,1 artış dikkat çekiyor. Buna karşın gelir vergisi yüzde 94,7 artarken, kurumlar vergisinde yüzde 55 gibi düşük oranda bir artış görüldü.
2023 yılına ait bu verileri bir araya getirirsek; gelirler tarafında KDV ve ÖTV ağırlıklı olmak üzere bütçenin gelir yükünü artan oranda dolaylı vergiler karşılamaya devam etti. Kurumlar vergisi gelirlerindeki artış oranının, kurumlar vergisi oranının yüzde 25’e yükseltilmesine rağmen diğer vergi türlerindeki artış oranına göre düşük kalması dikkat çekici.
Giderler tarafında detayı net olmamakla birlikte deprem harcamaları olarak belirtilen rakam oldukça yüksek. “Sınıflandırmaya girmeyen diğer kurum, işletme ve hane halkına yapılan sermaye transferleri” kaleminde yer alan ve TOKİ’ye aktarılmakta olduğu tahmin edilen bu kaynağın tamamının deprem için mi kullanıldığı ya da kullanılacağı belirsiz.
Sosyal güvenlik açıkları büyümeye devam ediyor. Özellikle EYT düzenlemesi ile birlikte sosyal güvenlik harcamalarının bütçe üzerindeki yükü önemli ölçüde arttı.
Faiz giderleri artan faiz oranları ve borçlanma ihtiyacı çerçevesinde yükseldi.
Personel giderlerindeki artış dikkat çekici. Bu yükselişin, ücretlerdeki artış kadar, ne ölçüde gerekli olduğu tartışılabilecek personel sayısının da giderek artırılmasının bir sonucu olduğu düşünülüyor.
2024 açısından konuya baktığımızda ise durumuz iyi görünmüyor. Deprem harcamaları bütçe üzerinde yük oluşturmaya devam edecek. Ancak yeterince şeffaflık olmadığından deprem harcaması adı altında yapılan harcamaların ne kadarının gerçekten deprem harcaması olacağı şüphe götürüyor. Kamuda tasarruf amaçlı hiçbir uygulama başlamadığından ve buna yönelik de hiçbir çaba olmadığından yapılan müsrifliklerle harcanan paraların da burada gizlenme olasılığı yüksek.
Sosyal güvenlik harcamaları gelecek açısından önemli bir risk haline geldi. Sosyal güvenlik sisteminin bozulması adaletsizliği artırırken, emeklilerin büyük çoğunluğunun da aldığı maaşla geçinememesi sonucunu doğurdu. Buna karşın devletin üzerindeki yük de hızla artıyor.
Personel giderleri cari transferlerden sonra en büyük bütçe gideri. Teknolojinin kamuda da etkin kullanılabileceği bir dönemde, özellikle verimliliği olmayan alanlarda ve niteliksiz personel sayısının artırılması ihtiyaçtan daha çok başka nedenlerden kaynaklandığı düşüncesini doğurmakta. Aynı zihniyetin 2024’te de devam edeceği düşünülürse personel giderleri bütçenin yeni bir kara deliği olmaya aday.
Geçen yıl önemli ölçüde artan faiz giderleri bu yıl daha da artacak. Hem yükselen faiz oranlarının bu yıl aynı düzeylerde kalacak olması hem de borçlanma ihtiyacının giderek artması faiz giderlerinin endişe verici düzeyde artacağının göstergeleri.
Giderler tarafındaki bu olumsuz tablo, gelirler tarafında en kolay vergi toplama yöntemi olan KDV ve ÖTV gelirlerinin daha da artırılması için çaba sarf edileceğini gösteriyor. Sürekli söylenen vergi reformu konusunda yeni bir adım atılacak gibi görünmüyor. Dolayısıyla da asıl gelir kaynağı olması gereken kurumlar ve gelir vergilerinde yeni kaynak sağlayıcı değişim beklenmiyor.
Sonuçta 2024, bütçe uygulamaları açısından sıkıntılı bir yıl olarak görülmeli. Kamunun özellikle israf nitelikli harcamaları kontrol edilmeden, mal ve hizmet alımlarında devlet çıkarlarını gözeten etkinlik yeterince sağlanmadan, bütün harcama kalemlerinde öncelik verimliliğe verilmeden bütçenin dikiş tutması mümkün değil. Bu konuda bir ışık olmaması ise yeni ya da artan vergiler ve daha fazla borçlanma olarak hepimize fatura edilmesini gerektirecek sonuçlar doğuracak.
20 Kasım 2024 - Kuşaklar aynı kaderi paylaşmaya devam ediyor
17 Kasım 2024 - Ekonomik ve psikolojik çöküntünün artan boyutu
13 Kasım 2024 - İkinci Trump dönemi bize ne getirecek?
10 Kasım 2024 - Enflasyon neden düşmez?
6 Kasım 2024 - TÜSİAD’dan ekonomiye ilişkin çarpıcı tespitler