O hem Sultanahmet Camisi'nin baş imamı hem de Türk Sanat Müziği'nin en büyük bestecilerindendi. 3 Şubat 1961'de İstanbul'da hayatını kaybeden Sadettin Kaynak'ın besteleri aradan geçen onlarca yıla rağmen hâlâ dillerde.
'Yanık Ömer' bestesiyle Kurtuluş Savaşı'nın isimsiz fedakâr kahramanlarını anlatan besteci, Türkçe ezanı ilk okuyanlardan biri oldu. Türk Sanat Müziği'nin büyük bestecisini ölümünün 63. yılında zamansız şarkılarıyla anıyoruz.
‘Enginde Yavaş Yavaş’, ‘Çile Bülbülüm’, ‘Leyla Bir Özgecandır’, ‘Muhabbet Bağına Girdim Bu Gece’ ve daha nicesi. Türk Sanat Müziği sevenlerin çok iyi bildiği bir anekdot vardır. 20. yüzyılın büyük bestecilerinden Selahattin Pınar’a sen mi yoksa Sadettin Kaynak mı daha büyük müzisyen diye sorulur. Pınar’ın cevabı ise şöyle olur: “O Türk Sanat Müziği’nin kaynağıdır, bense pınarı”
Bugün şarkılarının çok büyük bölümü 7’den 70’e insanların dilinde. Zeki Müren’den Müzeyyen Senar’a ya da Tarkan’a kadar pek çok müzisyen Sadettin Kaynak bestelerini seslendirmeye devam ediyor. Peki müziğimizin artık kanonik hale gelen bu eserlerin sahibi hakkında neler biliyoruz? İyimserliğimizi koruyup 63. ölüm yıldönümünde bu büyük bestekâr hakkında birkaç kelâm edelim. Bu yolculukta bizlere Spotify’da Sadettin Kaynak bestelerinden oluşan listenin yanı sıra YouTube videoları da eşlik edecek.
15 Nisan 1895’te Rize’den İstanbul’a göç eden Ali Alaaddin Efendi ve Havva Hanım’ın bir oğlu dünyaya gelir. Bugün Adnan Menderes Bulvarı ve Turgut Özal Caddesi’nin kesiştiği noktadaki tarihi Taşkasap semtinde yaşayan aile çocuklarına Sadettin ismini verir. Çok küçük yaşlardan itibaren sesinin güzelliği etrafındakilerin ilgisini çeker. Büyüdüğü ortam dindardır. Sesi de güzel olunca 10 yaşında hafızlık eğitimi almaya başlar. Fatih Camisi’nin imamı olan babası en büyük yol gösterici olur. Ancak o yıl hayatının en acı olaylarından birini yaşar ve babasını kaybeder. Hafızlık eğitimini Hafız Melek Efendi, Kasımpaşa Küçükpiyale Cami İmamı Hafız Cemal Efendi, Neyzen Emin Dede’den alırken bununla yetinmez. Dini içerikli olmayan, sonra alaturka olarak da anılacak müzik konusunda da kendini yetiştirmeye başlar. Besteci Kazım Uz bu konuda onun yol göstericilerindendir.
Mercan İdâdîsi’ni bitirdikten sonra Balkan Harbi sıralarında Dârülfünun İlâhiyat Fakültesi’ne girer. I. Dünya Savaşı’nda öğrenim çağındaki gençlerin de askere çağrılması üzerine 1917’de fakülteyi bitiremeden askere alınır. Bu dönemde Mustafa Kemal Paşa’nın da komutan olarak bulunduğu Doğu Cephesi’ndeki Mardin, Elazığ ve Harput’ta askerlik yapar. Savaştan sonra İstanbul’dan Ukrayna’nın Odesa kentine giden gemilerde kâtiplik yapan Sadettin Kaynak uzun süredir gönlünde yatan imamlığa bir müddet sonra Yavuz Sultan Selim Camisi’nde başlar. Ancak müziğe olan tutkulu bağlılığını da hiçbir şekilde bırakmaya niyetli değildir. Hatta imamlık görevini sürdürürken 1926 yılında ilk plağını doldurmak için Berlin’e gider.
Müziğe olan tutkusu onu artık tercih yapmak zorunda bırakır ve Sadettin Kaynak 1928 yılında imamlıktan istifa eder. Kendisini çok sevdiği müziğe ve bestelerine adayacaktır artık tamamen. Eserlerinde geçmişi bugüne ve geleceğe bağlayan bir bestekâr olarak dikkati çeker. Yaptığı bestelerinin zamansızlığı bu yüzdendir.
Eserleriyle Türk sanat müziğinde özel bir yeri olan Sadettin Kaynak 1932’de bestelediği ve Safiye Ayla’nın yorumuyla ünlenen ‘Çile Bülbülüm Çile’ şarkısının plak, radyo ve konserlerdeki telif haklarını Safiye Ayla’ya verdi ve o bu şarkı ile anılır oldu. Muhayyer makamdaki şarkının güftesini ise Vecdi Bingöl kaleme aldı.
Plak kaydetmek için Viyana, Paris ve Milano’ya da giden Sadettin Kaynak yazar İbnülemin Mahmut Kemal İnal’a verdiği mektubunda yerli ve yabancı filmlere müzik yapmasına ilişkin şunları aktarmıştı: İstanbul’a döndükten sonra film musikisi bestelemeye heves ettim, Mısır’dan getirilen 85 adet filmin müziklerini. Her filmde 10 ila 20 eser vardı. Beş yıl süreyle İpekçi Kardeşler film şirketine bağlı kaldım. Bu esnada yerli filmler için de eserler besteledim. Yerli filmlerden ‘Allah’ın Cenneti’nde, Arap filmlerinden ‘Leyla ile Mecnun’da film sahasında ilk bestelerimi verdim.”
Tıpkı Münir Nurettin Selçuk, Artaki Candan, Şerif İçli, Sadi Işılay, Şükrü Tunar, Kadri Şençalar ve Selâhattin Pınar gibi Sadettin Kaynak da 1930’lar boyunca film müzikleri besteler. Bestesini yaptığı filmler arasında ‘Leylâ ile Mecnun’, ‘Allah’ın Cenneti’, ‘Vicdan Borcu’, ‘Binbir Gece’, ‘Meçhul Gazi’, ‘Beyaz Zambak’, ‘Selâhaddin Eyyûbî’, ‘Çanakkale Geçilmez’, ‘Düğün Gecesi’, ‘Endülüs Geceleri’, ‘Yayla Kartalı’, ‘Hârûnürreşîd’in Gözdesi’, ‘Arzu ile Kamber’, ‘Ferhad ile Şîrin’ ve son olarak da ‘Yavuz Sultan Selim Ağlıyor’ yer alıyor.
Herhangi bir enstrüman çalmamasına rağmen eserlerinde son derece parlak ve orijinal enstrümantal giriş ve bağlantı bölümleri dikkat çeker. ‘Dertliyim Ruhuma Hicranımı Sardım da Yine’ ya da daha çok bilinen adıyla ‘Üzgünüm Leyla’ buna en karakteristik örneklerden biri olsa gerek. Segâh makamında başlayıp nihavend makamında biten beste bu yönüyle de Türk müziğinde özel bir yere sahiptir. Zeki Müren’den Sertab Erener’e farklı kuşaklar tarafından seslendirilen nice eserlerinden biri olan beste, zamansız eserler arasında da yer almakta.
Mustafa Kemal Atatürk’ün komutanlığını yaptığı Doğu Cephesi’nde askerliğini yapan Sadettin Kaynak Cumhuriyetin ilânından sonra Gazi Paşa ile olan karşılaşmasını şöyle anlatır: “Rahmetli Atatürk beni çağırttı. Bir Kur’an-ı Kerim verdi. İmzasını koydu. Kur’an-ı Kerim’de muharebeye müteallik ayetlerin tercümelerini tespit edip ordu kumandanlarına nutuk vermemi emretti. Hazırlandım. Atatürk’ün karşısında, ordu kumandanlarının hazır bulunduğu bir mecliste bu emri yerine getirdim. Atatürk ‘Kuran’da neler varmış da bizim haberimiz yok’ dedi. Müteaddit defalar birçok vesilelerle Atatürk’ün huzuruna kabul olundum.”
Bugün besteleriyle daha çok bilinse de Sadettin Kaynak çocukluğundan itibaren hayranlık uyandıran sesiyle de dikkat çekmeyi başarmıştı. Hafızlığı döneminde şanı tüm İstanbul’a yayılan besteci 30 Ocak 1932’de başlayan Türkçe ezan ilk okuyanlardandı. Dahası ezanın Türkçeleştirilmesi için öncesinde kurulan komisyonda da görev almıştı. Demokrat Parti döneminde vazgeçilen bu uygulamaya dair tartışmalar günümüze değin devam etse de Türkçe ezanın ilk örnekleri uzun yıllar boyunca unutuldu. Kalan Müzik’in 1999 yılında yayınladığı ‘Hafız Sadettin Kaynak’ albümünün açılışında bestecinin kendi sesinden Türkçe ezanı duymak mümkün.
Eserlerinde çok zengin bir folklor yapısı göze çarpan sanatçı halk müziğinin bölgesel motiflerini derinlemesine inceledi. Şarkı ile türkü arası bir özellik taşıyan üslup kullanarak kendine has bir form oluşturdu. İstiklal Marşı’nı besteleyen isimlerden biri olan Sadettin Kaynak müzikal çalışmalarını devam ettirirken 1950 yılında Sultanahmet Camisi baş imamlığına atanır ve üç yıl boyunca bu görevi sürdürür. ‘Yavuz Sultan Selim Ağlıyor’ filminin çekimleri esnasında felç geçiren besteci 1954’te jübile konserini verir ve Kadıköy’deki evinde gözlerden uzak bir yaşam sürmeye başlar. 3 Şubat 1961’de vefat eden Sadettin Kaynak’ın cenazesi Merkezefendi Mezarlığı’na defnedilir. Geride 42 farklı makamda bestelediği 330’dan fazla eser ve bir de vasiyeti kalır.
“Bu evde benim bir pardösüm, iki kat elbisem, bir bavulum, bir radyom, bir buzdolabım var. Bunları Gülfiye’ye bırakıyorum. Benim evimde birikmiş param yoktur. Emri hak vaki olduğu zaman Sıraselviler’deki apartmanımın 1, 3, 9 numaralı dairelerinden kiralar alınıp cenazemin teçhiz ve tekfinine (kefenleme işlemi) sarf edilsin. Cenaze namazım Nuruosmaniye Cami Şerifi’nde kılınsın. Merkezefendi’de kabrim hazırdır. Kabir taşımı Gülfiye yaptırır. Yazılacak şey şudur: Sultanselim Cami Şerifi Başimamı ve Sultanahmet Cami Şerifi İkinci İmamı ve Hatibi Meşhur Bestekâr Hacı Hafız Sadettin Kaynak’ın ruhuna fatiha.”