İyi örnekler, farklı ve değer katan işler yolumuzu açıyor. Fark yaratıyor. Ama merak ve öğrenmeye açık olmak yaştan bağımsız bir şey. ‘Merak etmeyi bırakmak en büyük tehlikedir’ demişti üstad Levent Erden. Katılmamak mümkün mü?
İşe gireli 3-4 ay olmuş ve şehir şehir pazar araştırmasına çıkıyoruz. Keyifli ama benim için fazla ‘tekrarlayan’ bir iş. Ama şirket içinde yükselenlerin hemen hepsi buradan yükselmiş; pazarlama uzmanlığı.
İşte tam bu sırada dört beş yabancı lacivert takımlı ve kravatlı havalı İngiliz bizim binaya girip çıkmaya başladı. Hatta işe gelip gitmesi için satışta kullanılan Renault 12’lerden vermişler. Daha sonra o arabalarla yollarda kaldığımız çok olmuştur.
İngilizler proje ekibine destek olması için şirketteki farklı departmanlardan konusuna hakim insanlar talep etmiş. Pazarlamadan, satın almadan, teknikten ve satıştan. Pazarlamadan da bir arkadaş katılmış, üstelik eskilerden deneyimli biri.
Ne yaptıklarını bilmemekle beraber merak ediyorum, üst katta başkanın toplantı odasında her gün neler oluyor diye. Kimse bir şey bilmiyor, sabah toplanıp sonra çalışmaya departmanlara dağılıyorlar. Akşam rapor vermek için büyük odaya geri dönülüyor.
Bir gün alt katta masamın bulunduğu büyük odada seyahat raporumu yazarken odaya biri gelip üst katta çalışan İngilizler birini yardım için çağırıyor dedi. Bizim eskilerden hareket olmayınca ‘ben giderim’ dedim. Doğruca üst kattaki yönetim kurulunun da yapıldığı büyük toplantı odasına gittim.
Hep merak iyidir derim. En azından ne yapıldığını anlayıp bilgi sahibi olacağım. Zaten normal şartlar altında o odaya girmek ve toplantı yapmak için en az beş yılım var. Bu şans her zaman gelmez.
Adının Neil olduğunu söyleyen ve benden 5-6 yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim bir danışman bana iş vermeye başladı. Diğer ekip üyelerinin tüm fonksiyonlardan topladığı günlük, haftalık, aylık doküman ve raporları tek ve çok büyük bir kağıt üstüne, akış olarak kesip yapıştırmamı istedi.
İşte bu ‘kes-yapıştır’ işi kariyerimi değiştirerek bana genel müdürlük kapılarını açmış olabilir. En azından ben hep buna inandım.
Geçen hafta geride bıraktığımız güzel işleri ve yılları andığım bir hafta oldu. Bana kes yapıştır işini veren ve Londra’dan İstanbul’ a gelen Neil’in doğum gününü kutladık. Tanışmamızdan tam 34 yıl sonra ve o takımdan diğer arkadaşlarla beraber.
Geçmişten fotoğraflara baktık, üzerine konuştuk, birlikte çalıştığımız kişileri andık. En çok da geçen yıllarda kaybettiğimiz ve anmak için İrlanda’ya giderek ailesi ile buluştuğumuz Ned’i andık.
İlk defa iş hayatına girmişim, ilk defa ceket, kravat, bağcıklı iş ayakkabıları almışım ve her gün servisle işe gidip geliyorum. Bana benzer ama benden önce işe girmiş insanlara şef, müdür, koordinatör diyorum. Çünkü aynı işi yapmaya benden önce başlamışlar. Aynı askerlik gibi giriş yılı önemli.
İngilizlerin kağıtlarını kesip yapıştırma işi belki de hayatta yaptığım en önemsiz iş olabilir. Hatta bir benzerini ilkokulda resim iş dersinde yapmıştım en son.
Ama ben bu işi çok ciddiye alarak yaptım, işin daha iyi olması için yetkililere gittim ve hangi belgenin nerede ve niye kullanıldığını sordum, öğrendim. Sadece bana söylenen işi yapmadım, daha iyi nasıl anlatırım diye çaba sarf ettim. Sanırım bu da Neil’in dikkatini çekmişti, ertesi sabah yine yukarıya gelsin diye haber geldi.
Bu sefer tüm İngiliz ekibi ile tanıştım, ekibin başındaki Jos, proje liderimiz John, ve diğer üyeler Neil ve Michael.
Kes-yapıştır işinden sonra ben de ekibe katıldım. Yaklaşık iki yıl farklı projelerde beraber çalıştık ve farklı şehirlerde ev kiralayarak yan dairelerde komşu olduk. Hatta Efes projesi bitip yeni proje için Isuzu araç projesine geçerken beni de alıp o projeye çalışmaya götürdüler. Proje bitince ben yine Efes’e geri döndüm.
Yabancılarla çalışmak için yurtdışına gitmen gerekirken ben İstanbul’da expat olmuştum. Beni ekibe katmak istediklerini söylemişler, hemen onay almışlar. Zaten çok yeni olduğum için girdiğim işi de daha yeni yeni öğreniyorum. Vazgeçilmeyecek bir eleman hiç değilim.
İşte o günden sonra her gün yeni bir kapı açıldı. İki yıl sürecek bir projede sadece iyi iş üretmekle kalmadık, harika bir ekip olduk. Önce İzmir fabrikada altı ay, sonra da Adana fabrikada altı ay birlikte çalıştık. Satış, üretim ve tüm yapının verimliliğini artırmak için günlerce kamyon tepesinde rutlara çıkıp gözlem yaptım. Üretimde çok sıcak günlerde kimin ne iş yaptığını anlık olarak kaydettim. O raporlardan işleri nasıl birleştiririz, verimliliği nasıl artırırızı bulmaya çalıştık.
Daha bir yıl deneyimim bile olmadan havalı havalı müdür odalarına, hatta genel müdür sunuşlarına girmeye başladım. İnsanlar beni, yaptığım işleri dinlemeye ve önemsemeye başladı.
Benden yaşça çok büyük olmayan ama dünyanın farklı ülkelerinde ve farklı endüstrilerinde deneyim kazanmış bu genç yetenekleri izliyor, yaptıklarını tekrarlıyordum. Basbayağı araklıyordum. Ne yediklerine, ne içtiklerine, ne giydiklerine bakıyordum. Neredeyse hepsi birbirine benzeyen lacivert takımlar, beyaz jilet gibi gömlekler, havalı metal kol düğmeleri, küçük desenli kravatlar, siyah çorap ve siyah bağcıklı ayakkabılar. Sanki hepsi aynı dükkandan alınmış gibiydi.
Sünger gibi emdim duyduklarımı ve gördüklerimi
Kısa bir süre sonra seyahatler ve harcırahlar da artınca benim dolabımda da benzer bir koleksiyon oluşmaya başladı.
Konuşmalarını, ikna yöntemlerini, tartışmada sakin kalmalarını, iş dışındaki davranışlarını, her şeyi. O kadar sıfır kilometreydim ki hiçbir önyargım ya da iddia edeceğim bir tecrübem yoktu. Sünger gibi emdim duyduklarımı ve gördüklerimi.
Yeni insanlara, yeni kültürlere bakış açılarını gördüm, anlamaya başladım. Ufkumu genişletti, işe bakışımı, hayatımı değiştirdi.
Hiçbir şeye kendimi kapatmadan, onlarla birlikte düşünerek, ekibin bir parçası olarak ve en önemlisi otuz yıldan fazla geçmesine rağmen dostluklarımızı devam ettirerek.
Her yıl en az bir kere İstanbul’da ya da onların memleketinde bir araya gelerek. Ailelerimizi tanıştırarak, birlikte yemeğe çıkarak. Evlerimizde birbirimizi ağırlayarak.
İşler, şehirler, yaşamlar değişiyor, dostluklar ve güzel anılar kalıyor. İş sadece iş olmuyor, işten daha fazlası olabiliyor.
Belki de on iki yıl boyunca başka bir ülkede çalışma ve başka kültürleri anlama ve uyum sağlama yetkinliklerim de onlarla gelişti. Yurtdışı teklifi gelince şirketteki herkes kaçmaya çalışırdı. Ben ise oralarda neler oluyor diye merak ederdim.
İyi örnekler, farklı ve değer katan işler yolumuzu açıyor. Fark yaratıyor.
Ama merak ve öğrenmeye açık olmak yaştan bağımsız bir şey.
‘Merak etmeyi bırakmak en büyük tehlikedir’ demişti üstad Levent Erden. Katılmamak mümkün mü?
26 Aralık 2024 - 2024 yılı Z Raporumu açıklıyorum
23 Aralık 2024 - Bir adım önden ve arkana bakmadan yürü
19 Aralık 2024 - Başla-ma-mak için ne çok sebebimiz var?
Tuğrul Ağırbaş Kimdir?
30 yılı aşkın süre ile Türkiye, Rusya ve CIS ülkelerinde FMCG alanında değişik görevler alan Tuğrul Ağırbaş, son 20 yıldır Efes’in global marka olma, satınalma ve birleşme projeleri ve yeni pazarlara giriş işlerini yürüten ekipte, büyüme odaklı projelere liderlik yapmıştır.
Pertevniyal Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Tuğrul Ağırbaş öğrenim hayatı boyunca Kapalıçarşı’da değişik alanlarda çalışarak, ticareti ve tüketici davranışlarını öğrenme şansına sahip oldu.
İş hayatına 1990 yılına Anadolu Efes’te Pazarlama uzmanı olarak başlayan Ağırbaş, sırasıyla Proje Geliştirme, Satış ve Pazarlama’da görev aldıktan sonra, son olarak da değişik ülkelerde 16 yıl boyunca Genel Müdürlük görevlerini sürdürdü.
Anadolu Efes’in Rusya operayonunu 10 yıl boyunca yönetti ve dünyanın en büyük bira pazarlarından biri olan Rusya’da satınalma ve birleşmelerle firma pazar payını ikinciliğe taşıyan ekibe liderlik yaptı. Türkiye,Rusya ve çalıştığı diğer ülkelerde büyüme odağıyla çok sayıda yeniliği ve markayı tüketicisiyle buluşturdu.
Efes Türkiye Genel Müdürlük görevini yürüttüğü dönemde ise, marka ve kurumun topluma katkısını büyütme amaçlı, pazarı büyütmeye yönelik, bira kültürü oluşturma ve inovasyon, kültür, sanat, turizm ve spor alanında çok sayıda projeye öncülük etmiş ve tüm paydaşlara katkı sağlayan stratejileri hayata geçirmiştir.
İnovasyon ve yeni ürünlerin hem hızını artırma hem de etkisini büyütme amaçlı, inovasyon ve kurum içi girişimcilik çalışmalarını yapılandırarak ve ekosistemdeki çok sayıda girişimle işbirliği kurarak, Efes’in Start-Up dostu şirket olması yönünde çalışmalara öncülük etmiştir.
Halen çalışmalarını yurtiçi ve yurtdışı şirket ve girişimlere danışmanlık ve üst düzey yöneticilere koçluk yaparak sürdürmekte olan Ağırbaş, Türkiye’de kurumsal şirketlerin, girişimci kurumlara dönüşmesi vizyonu ile 2018’de kurulan ‘ Girişimci Kurumlar Platformu’nun danışma kurulu üyesi ve başkanıdır.
2022 sonunda, ortağı Zeynep Kurmuş ile birlikte, 40+ yaş ve kurumsal deneyimi olanlar için, birikmiş deneyim ve tecrübelerin yeni işlere ve girişimlere dönüşmesini sağlayan, üretim ve paketleme kampı Genwise girişimini hayata geçirmiştir.
Köylerde, çocuktan başlayarak tüm topluma yayılacak yenilikçi bir eğitim anlayışını hayata geçirmek için 2016’da kurulan Köy Okulları Değişim Ağı- KODA’nın yönetim kurulunda görev almaktadır.