Artık muhafazakar ailelerden gelen ve geldikleri mahallenin, hatta İslam' yaklaşımın mizahını yapan yeni nesil stand-upçı lar var Üstelik seküler mizahçılar siyasi mizahtan korkarken onlar çekinmiyor da. İşte onlardan bir demet ve yaptıkları mizah.
Stay Otellerinin sahibi Muzaffer Yıldırım otelcilik, gastronomi ve eğlence konusunda vizyon sahibi bir insan.
Nişantaşı’nda yeni bir komedi kulübü açtı.
Adı “Komedi Kulüp Nişantaşı..”
Önümüzdeki günlerde programıma aldım, bir akşam gideceğim.
Şubat ve mart programlarına baktım, bütün akşamlarında farklı komedyenler var.
Demek ki Türkiye’de böyle geceleri dolduracak bir stand-up sanatçısı kuşağı yetişmiş.
Ve en önemlisi mizaha talep de büyük.
Cem Yılmaz’ın şovları bu sezonun sonuna kadar neredeyse sold out.
Bu arada şovun ilk akşamı için hafif eleştirel bir yazı yazmıştım.
Ama aldığım bilgiler şovun sonraki günlerde oturduğunu ve gidenlerin memnun ayrıldığını gösteriyor.
Ayrıca Oksijen gazetesinde bunu Cem Yılmaz’ın olgunluk döneminin eseri olarak anlatan övücü bir yazı çıktı.
Ayşe Arman Instagram sayfasında çok öven bir paylaşım yaptı.
Cem Yılmaz çok sevdiğim bir sanatçı… Bu duyduklarım ve okuduklarımdan çok da mutlu oldum.
Ancak Türk mizah ekosisteminde son bir yıldır çok önemli bir başka gelişme var.
“Muhafazakar mizah”ın doğması ve gelişmesi bu…
Cem Yılmaz’ın yeni şovundan çıkarken şu soru aklıma gelmişti…
Acaba İmam Hatip’ten mezun bir stand-upçı var mı?
Araştıracağım…
Bu soru neden aklıma geldi derseniz sebebi şu;
Özellikle son bir yıldır muhafazakar mahallelerde doğup büyümüş olduğu hissi veren bir stand-upçı kuşağı yaygınlaşmaya başladı.
Muhafazakar dünyada bugüne kadar tabu kabul edilen bazı konular bu şovlarda veya sosyal medya paylaşımlarında daha sık görülüyor.
Benim dikkatimi bu konuya çeken Doğu Demirkol’un “Sahabe” parodisi oldu.
Gerçi filmden alınmış bir skeçti ama sosyal medyada yayılınca bir tür stand-up şovu haline dönüştü.
Gerçekten çok mizahi bir zeka ile yazılmış bir parodiydi ve bir işaret fişeğiydi.
Sonuçlarını dikkatle izledim.
Sosyal medyada “trol” diyebileceğimiz bir linç çetesi beklenen saldırıyı yaptı.
Ama ne siyasilerden ne de ciddi dini kuruluşlardan belirgin bir tepki geldi.
Benim çevremde AKP’ye oy vermiş çok insan da bunu gülerek izledi.
Doğu Demirkol daha önce BluTV’de yayınlanan Doğu adlı dizisinde de buna benzer skeçvari şeyler yaptı.
Çok da başarılıydı.
“Ölümlü Dünya 2” filminde de bunun çevresinde dönen bölümler vardı.
Mesela bir başka stand-up sanatçısından bir başka skeç…
Tam kelimeleriyle değil de aklımda kalan cümlelerle yazıyorum.
“Ben mutaassıp bir aileye mensubum” diye başlıyor.
“Bir tarikata girmek istedim. FETÖ’ye başvurdum beni almadılar.
Kariyerim yetersizmiş.
Ben de bir başka tarikata gittim.
Bizimki butik bir tarikat.
Sadece iki yurdu var.
Ama iyi eğitim aldım ha…
Mesela cin çıkartma sertifikam var.
Zaten tek cinsel eğitimimi de orada aldım.”
İzmir’de doğmuş, Ankara’da okumuş, Paris’te doktora yapmış ve İstanbul’da yaşayan bir Türk olarak mizah nedense hep bizim mahallenin konusudur diye bir duyguya sahiptim.
Sahiptim diyorum, çünkü şu son günlerde muhafazakar mahallede de bir mizahın yükselmekte olduğunu görüyorum.
Youtube, Instagram ve Tik Tok muhafazakar mahallelerde doğmuş çocukların mizahıyla dolu…
Bunlar seküler mahallelerde doğmuş bir mizahçı tarafından, hele bu günlerde kolayca yapılabilecek skeçler değil.
Ama galiba “mahallenin kendi içinden” gelince hoşgörü oluyor.
Yeni muhafazakar mizahın en güçlü damarlarından biri “taşralı muhafazakar” tiplemeleri…
Bunların önde gelenlerinden biri Salih Tıraş.
“Siyasi şaka çok seviyorum ama bir türlü hazırlanamıyorum. Çünkü bizim evde her şey Ak Partili” diye başlıyor.
Ondan kısa bir skeç aktarayım:
İstanbul’a geliyor ve orada küçük bir kulüpte anlatıyor bunları:
“İnsanlar bildikleri tanıdıkları insanlara daha çok gülermiş, ben de kendi hakkımda bilgi vereyim.
Adım Salih
Doğum yerim Çorum
Dinim İslam
Medeni halim bekar
Ankara’da Pursaklar’da yaşıyorum. Yani AKP’nin kalesinde.
Sevgilim yok.
Dikkat ettiyseniz verdiğim bilgilerde kalite giderek düşüyor…
Çok kalitesiz bir insanım ben…
Dikkat ettiyseniz kadınlara hiçbir şey vaat etmiyorum…”
Kendini böyle tanıttıktan sonra devam ediyor:
“ODTÜ Stand-up kulübü var, oraya gidiyorum;
Tabii onlar solcu…
Aslında ben de sol görüşlüyüm, ama sağ görünüşlüyüm
Kimse inanmıyor benim muhalif olduğuma.
Hayat pahalı, enflasyon inmiyor, memleket nereye gidiyor, diyorum…
Oy verme öyleyse onlara AMK diyorlar…”
Hemen arkasından “Siyasi şaka yapamıyorum” diyor.
Sonra hafif bir siyasi şaka yapınca “Lütfen burada gülmeyin dışarıda gülün” diyor.
Sahne Beşiktaş… 18 Aralık 2023.
Sahnede her iki cümlesinden birine “Ben Adanalıyım” diye başlayan bir stand-upçı.
Yakından izlediğim bir başka “Muhafazakar görünümlü” stand-upçı da bu Ali Congun.
Sosyal medyayı da çok yaygın kullanıyor.
Dikkat edin, muhafazakar demiyorum, muhafazakar görünümlü…
Her fırsatta kendini “heteroseksüel” olarak tanımlıyor.
En yaygın konularından biri “feminizm…”
“Bütün feministler Nişantaşı ve Beşiktaş’ta toplanmış. Oysa onlara asıl bizim orada Anadolu’da ihtiyaç var. Acaba devlet eliyle feminist memur kadrosu açıp bizim oralarda görevlendirseler mi” diyerek devam ediyor.
Bunlar belki yazıya dökülünce size o kadar komik gelmiyor, ama stand-upta canlı olarak, muhafazakar bir kimlik ve dille anlatılınca gülüyor insan.
Hemen belirteyim, seküler kesimin yapmaya korktuğu ciddi bir siyasi eleştiri de var bunlarda.
Ancak gerçek muhafazakar kesimin gerçek stand-upçısı derseniz, onların başında Recep Demirkaynak var.
AKP’li belediyelerin neredeyse kadrolu stand-upçısı…
Özellikle İslami gençlik kuruluşlarının starı…
Youtube’a da konan bazı şovlarının üstünde “Erenler Cami Gençlik Derneği” gibi kuruluşların logolarını görüyorsunuz.
O da İslami kesime ait espriler yapıyor.
Mesela çeşitli bölgelerdeki cami imamlarının şivelerini, ağızlarını taklit ediyor.
Özellikle Rumeli şivesi ile yaptığı dini çevrelere ait skeçleri var.
Mesela bunlardan biri camide karşılaşan iki Trakyalı vatandaşın diyalogu…
Biri “O Hazım abi hoş geldin abi… Seni artık sık sık camide görüyoruz. Geçen hafta da geldindi değil mi..”
Arkasından ekliyor:
“Sık geliyor dediği sıklık da bu…”
Cüppeli Hoca diyordu ya “Camiye giden insan sayısı yüzde 10’a düştü” diye…
İşte size mizahi ispatı…
Dikkat ettim, oradaki genç izleyiciler de gülüyor buna.
Sabah gazetesine verdiği röportajda söylediği şu sözler dikkatimi çekti:
“Bir televizyon programına konuk oldum; sohbet programı. Bir kadın stand-up’çı çağrılmış, bir de ben varım. Beni tanınmıyor ve nasılsa beceriksiz çıkacaktır diyerek çağırdıklarını sezdim. O kadın stand-up’çıyla acayip ilgileniliyor ve görüyorum, benimle kimse ilgilenmiyor. Yönetmen ‘Merhaba Recep Bey’ dedi, ‘Merhaba’ dedim. ‘Siz’ dedi, ‘dincilerin stand-upçısıymışsınız galiba?’ ‘Siz böyle mi duydunuz, sorun değil siz de gelin’ dedim. Böyle söylenmesi gerçekten can sıkıcı.”
Hayat hikayesi ilginç.
Askerden geldikten sonra 15 yıl tekstil sektöründe çalışmış..
Şu an 40 yaşında. Evli ve üç çocuk babası.
Çocukların babalarının mesleğiyle ilgili karmaşa yaşadığı oluyormuş arada. Sorulunca stand-up’çı diyorlarmış ama en küçükleri en sonunda şunu sormuş: “Baba, sen şimdi meşhur musun değil misin?”
Sabah gazetesine verdiği mülakatta bu kesimin mizahı ile ilgili çok ilginç gözlem ve eleştirileri var.
O bölümleri aynen aktarıyorum:
“Sahnede yaptığı gösteriyi şöyle tanımlıyor Demirkaynak: ‘Kızını, oğlunu, karını alıp gelebileceğin, hadi gülelim, eğlenelim diyeceğin bir gösteri; hiç yere bakmak zorunda kalmadan seyredeceğin bir şey.”
Gösteride işlediği konulara gelince;
“Gösterinin özel konuları yok; günlük hayattan veya medyadan konuşuyor, taklitler de var ayrıca. ‘Peki kadın-erkek ilişkileri var mı?’ diye sorduğumuzda ‘Var, ama evlilik üzerine var’ diyor.”
Mizahının sınırlarını da şöyle çiziyor:
“İnancın mizahını sınırlamaz aslında. Hayat tarzı belirler sınırı. Evet, ben dindarım; Allah’la kul ilişkisini sağlamaya çalışan bir adamım. Bu böyle diye dindarla alakalı hiç mizah yapmayacak mıyım? Kırmadan, aşağılamadan, sırf onlarla değil herkesle alakalı bu böyle olur.”
Stand-upı meslek haline getirmiş artık. Geçimini bundan sağlıyor. Ne bir menajeri var ne de bir ajansa bağlı. Bu işin profesyonel olarak böyle olmadığını bildiğini söylüyor, yıllardır “Bu böyle gitmez” diyormuş: “Yani ne bizde bu işe para yatıracak bir adam var, ne de dört başı mamur bir sahne şovu yapacağım dediğiniz vakit o bütçeyi size verecek biri. Yok!”
Mizahla ilgili en ciddi eleştirisi ise İslami televizyon kanallarıyla ilgili.
“Kafamda bir sürü televizyon programı projesi var ama gitmiyorum kanallara. Benim dezavantajım bu…”
Konu doğal olarak İslami televizyon kanallarına geliyor, orada bir mizah eksikliği yaşanıp yaşanmadığına şöyle açıklık getiriyor:
“Evet, çok doğru, bu televizyonların gülen bir yüzü yok. Bu camiadan mizah çıkmaması yetişmiş eleman sorunudur. Yetişmiş adamları yoktur, teşvik de yoktur.”
Ve çok önemli bir saptama:
“Tam oturtamadık, bundan 10 sene önce müzik haram diyorlardı; bayağı yol kat ettik yani! Şimdi sahne sanatlarının, sinemanın, tiyatronun önemini kavrayacaklar, ‘Bu iş hakikaten önemliymiş,’ diyecekler ki ondan sonra birileri yetişecek.”
Evet…
Muhafazakar kesimde mizahın son portresi böyle.
Seküler kesim ise siyasetteki ağır baskı nedeniyle, Woke kültürü korkusuyla tabular yaratıp mizahta sıkıntılı bir dönem yaşarken muhafazakar kesimde, kendi içinde sınırları bayağı zorlayan bir kıpırdanma var.
Ama muhafazakar mizahın en etkili stand-up’çısı kim diye sorarsanız…
Banko Cüppeli Ahmet Hoca…
Instagram’da duaları anlattığı sayfasının sadece 31 bin takipçisi varken Youtube’da hepimizin kahkahalarla güldüğü paylaşımlarının takipçi sayısı 900 bine yaklaştı..
Bana göre orada yaptıklarının çoğu gerçek bir muhafazakar stand-up şovu.
Ciddi dua paylaşımlarını takipçisi çok az, ama bu şovların müşterisi bir milyona yaklaşıyor.
Bütün bunlardan sonra geriye şu soru kalıyor:
İmam Hatip okullarında durum nedir?
Bu okullarda Güney Kore pop müziği olan KPop ve Güney Kore dizileri çok revaçta.
Acaba mizah ne durumdadır?
Bir gün oralardan çıkmış stand-up sanatçılarını da komedi sahnelerinde görebilecek miyiz?
4 Aralık 2024 - Yılın en güzel filminin en güzel sahnesini anlatıyorum
3 Aralık 2024 - Dün gece Türkiye’nin en prestijli ödülü tarihimizin en büyük başarısızlığına verildi
1 Aralık 2024 - Cumhurbaşkanı nerede konuşacak? Caminin avlusunda mı, minberde mi?
30 Kasım 2024 - Antakya’da 2000 yıl arayla ayakta kalan iki duvarın sırrı
29 Kasım 2024 - Master Chef sorusu: Bir Michelin şefinin tam teşekküllü kestane menüsü nasıldır?