En çok görünen mi daha önemlidir, en çok okunan mı? Web üzerinden yayıncılıkta geleneksel medya da, sosyal medya da farklı bir yönelimin, değişimin eşiğinde. Çok tıklananlar değil, içinde uzun süre vakit geçirilenler öne çıkmaya başladı.
Vladimir Nabokov Karanlıkta Kahkaha romanını müthiş bir yazarlık gösterisiyle açar: “Bir zamanlar Almanya’nın Berlin Kentinde Albinus adında bir adam yaşardı. Zengindi, saygındı, mutluydu; günün birinde gencecik bir metres uğruna karısını terk etti; sevdi; sevilmedi; ve yaşamı bir felaketle son buldu. Öykünün hepsi bu kadar. Biz de üstünde hiç durmayabilirdik, eğer anlatmaktan keyif alıp kâr elde edebileceğimizi bilmeseydik.”
Kitabının sonunu başında söyleyerek bir anlamda elini açık eden bu giriş her yazarın cesaret edemeyeceği bir şeydir. Ancak iyi bir yazar olarak o da gayet iyi bilir ki, zaten gerçek okurlar da arada yaşananların nasıl yaşandığını merak ettiği için gelmiştir.
Bu yazıyı tıkladınız ve muhtemelen başlıkla ilgili bir açıklama bekliyorsunuz. Hızla özetleyeyim o halde: The Guardian’ın ana sayfasında pek çok haber sitesinde olduğu gibi “en çok görüntülenenler” listesi vardır. Şimdi onun yanına bir de “derinlemesine okunanlar” diye liste eklemişler.
Ben yazıda bu listenin yeni medyanın geleceğiyle ilgili değerli bir metriği, ‘odaklanmayı’ gündeme getirdiğini anlatacağım. Bunu da sosyal medya algoritmalarıyla karşılaştıracağım. İşte yazının hepsi bu kadar. Ben de üzerinde hiç durmayabilirdim, eğer anlatmaktan keyif alıp size de bir perspektif katacağını düşünmeseydim.
Makaleyi okumaya devam ettiğinize göre siz de derinlemesine okur olmaya yakınsınız demektir.
Derinlemesine okur da neymiş diye sorabilirsiniz. The Guardian’ın geçen hafta duyurduğu yeni liste uygulaması bunun cevabını veriyor.
Guardian en çok görüntülenenler listesinin alışılagelmişin dışındaki iyi gazetecilik örneklerini içermediği kanaatine varmış. O yüzden bir “Derinlemesine Okunanlar Listesi” yapmaya karar vermiş.
“Derinlemesine Okunanlar” listesi okuyucuların daha fazla zaman harcadığı sayfaları belirleyerek daha geniş bir gazetecilik yelpazesini öne çıkarmak istiyor. Bu yazıyı yazdığım sırada güncel iki listeyi karşılaştırdım.
Sadece bir madde dışında iki liste tamamen farklı şeylerden oluşuyordu. Şimdi diyebilirsiniz ki “e uzun makalede uzun vakit geçirilir, kısa makalede kısa. İkisini ayırınca kısa içeriklere haksızlık olmaz mı?”
Merak etmeyin, onu da düşünmüşler, söz konusu ölçümü ‘yazının uzunluğuna kıyasla sayfada geçirilen vakit’ olarak yapmışlar. Bu iki listenin tamamen farklı olması bana aslında iki yazı (makale, haber, duyuru, tümü anlamında) tipiyle birlikte medyanın geleceğiyle ilgili de farklı bir şey söylüyor.
Guardian bu yeni listeyi hazırlama nedenini açıklayan yazıda geçen “alışılagelmişlerin dışında” vurgusuna dikkat kesilelim.
“En çok görüntülenenler” listelerinin alışılagelmişin dışında harika gazetecilik örneklerini içermedigini keşfetmişler. Belli ki en çok görüntülenenler konusunda insanların ezberleri var. Ancak ezberleri onları tatmin etmiyor ki üstünkörü bakıp geçiyorlar.
Daha geniş plandan bakarsak sosyal medya platformu algoritmaları da aslında bu en çok görüntülenenler listesi gibi bir şey. İlk anda dikkatimizi çeken, anlık vuruşlarla bizi platformlarda daha fazla vakit geçirmeye yönlendiren içeriği öne çıkarıyor. Aynı zamanda hepimizi bir performans gerçekleştirmeye zorluyor.
Eğer ilk anda dikkat çekici bir şey yazmıyor veya paylaşmıyorsan artık bunu arkadaşların bile görmeyecek diyor özetle. Eğer bu işi meslek haline getirmiş bir etkileyici değilseniz bu çok yorucu. Bu da sosyal medya platformlarının niteliğini değiştiriyor. Onlar artık giderek daha gelenekselleşiyor.
Sosyal medyanın geleneksel medya haline gelmesinden kastım şu. Sosyal medya çok az kişinin ürettiği, geri kalanların izlediği bir yer haline geldi artık. Bu da ‘sosyal’ kısmını aşındırdı.
Geçen hafta TikTok’ta adeta bu sorun tespit edilmişçesine tuhaf bir şey yaşandı. Şöhretsiz bir kullanıcının çok sıradan bir çikolata kaplı çilek videosu bir anda TikTok tarihinin en çok görüntülenen içeriklerinden biri haline geldi.
Bir kullanıcı görüşüne göre bu sistem karşıtı bir hareketti. Daha doğrusu TikTok’u eskisi gibi en şöhretsiz insanların en sıradan videolarının popüler olduğu haline döndürmek için kolektif bir hareketti.
Tabii ki bunun önceki paragraftaki ‘derinlikli okuma’ konusuyla ilgisi yok. Ancak buradan şunu anlıyoruz. Sosyal medya kullanıcılarının büyük bölümünü izleyici haline getirerek gelenekselleşiyor ve kullanıcılar eski halini özlüyor. Bu durum verilere de yansıyor.
Morning Consult’un 2023 Ekim raporuna göre ABD’li katılımcıların %61’i eskisine göre daha az paylaşım yapıyor. Wired dergisinden Ethan Zuckerman da 2024 yılında sosyal medyanın daha da küçüleceği ve insanların daha küçük platformlara kayacağı tahminini yapmıştı. Sürpriz olmaz diye düşünüyorum.
Algoritmaların hakimiyeti sosyal medyada bile bıkkınlık yarattıysa haber sitelerinde nasıl bir etki yaratıyor onun üzerinde düşünmek gerek.
The Guardian’ın “En çok görüntülenenler” listesi, “derin okunanlar listesi” ile yarı yarıya bile örtüşse bu tahmini yapmayabilirdim. Ancak bu iki listenin neredeyse tamamen farklı olması bize başka bir şey söylüyor.
İnsanlar dikkatlerini çeken ve alıştıkları başlıkları tıklasalar da orada fazla vakit geçirmiyor. Bu çizginin dışında değerli bir şey bulurlarsa da onun hakkını veriyorlar.
Sosyal medyada niş konulara değinen, görece az takipçili mikro etkileyicilerin markalar için daha cazip gelmesi de bununla ilgili.
Yapay zekânın da içerik üretimine dahil olduğu yeni denklemde dikkat çekip tıklanmak sürdürülebilir bir iş olmayacak. En çok tıklanacak başlıkları yapay zekâ insanlardan daha iyi belirleyebilir. Ancak iş tıklattığı makaleyi okutmaksa, orada insanların başarısı daha devam ediyor, ama bir şartla: Artık daha iyi bir kürasyon, daha iyi yazılmış makaleler, daha iyi yazılmış haberlere ihtiyaç var.
Aralık ayında yazdığım bir yazıda yeni medyada yapılacak asıl büyük yeniliğin gürültü sorununa çözüm bulmak olduğunu savunmuştum. İşte Guardian’ın yeni listesiyle yaptığı da bu gürültü içinde, tabiri caizse arada kaynayan ama keşfedenin çok sevdiği parçaları öne çıkarmak.
Bu sadece haber siteleri için değil tüm platformlar için de geleceğin formülü olabilir. Yeni medyanın iş modeli bugüne kadar ‘tıklat, reklam göster, veri topla’ şeklinde ilerlemiş olabilir ama böyle devam edeceği çok şüpheli. Kullanıcı tıkladığı sayfayı bile okumuyorsa oraya konan reklam ne işe yarayacak ki? Reklamverenler de bunun farkındalığını kazanıyor artık.
Buraya kadar okuduysanız derinlemesine okunanlar sınıfına dahil olmuş olabilirim. Laf aramızda, ilk paragrafta ayrılanlara çok güven olmaz. Arkalarından konuşmak gibi olmasın tabii. İki dakika odaklansalardı da böyle pisleşmeseydik keşke; olan oldu, neyse.