Olumsuz bir başlık attığım için yanlış anlaşılmasın diye hemen baştan anlatmalıyım. Bu başlığıma rağmen ben Yılmaz Erdoğan’ın hem oyunculuğunu hem de yazarlığını çok çok severim. Şiirleri benim için özeldir, bıkmadan okurum onları.
Bu arada şairlerle ilgili özel bir duyarlılığım oluştuğundan mıdır nedir bilmiyorum, Yılmaz Erdoğan’a yönelik de çok duyarlı, kırılgan hissediyorum kendimi.
Zaten şairlerin hep özel insanlar olduğunu düşünürüm de şimdi yazar/şair/yayıncı Metin Celal’in bizim sitemizde yazdığı yazıdan öğrendiğim Haydar Ergülen’in ‘Arkadaşlık Şiirdir’ kitabını okumakta olduğumdan olsa gerek şairlere duyduğum sevgi ve duyarlılık daha da artmış olabilir. Özellikle şairlerin biz sıradan insanlardan daima her durumda farklı ve bir rol modeli gibi davranmasını bekliyorum.
Bu yüzden okuduğum bir haberi bize ‘Kelebeğin Rüyası’ gibi duygu yüklü filmi verebilmiş ve o filmde kendine çok uyan biçimde Behçet Necatigil’i oynamış bir şaire doğrusu hiç yakıştıramadım.
Habere göre sosyal medyada Ayşe K. isimli vatandaş şahsi hesabından oyuncu Yılmaz Erdoğan’ın da bulunduğu bir videonun altına yorum yapmış. “Pislik maddeleri, ekmeğimizi yiyen itler” şeklinde paylaşımda bulunan kadın usta oyuncuyu kızdırmış. ve anladığım kadarıyla Yılmaz Erdoğan bu kadın hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
Şimdi bazıları okuyunca bunu kendisine yakıştıramadığımı söylememe bakıp ‘Ne yani adam şair diye insani duygulardan örneğin öfkeden uzak mı yaşamalı’ diye soracağını biliyorum.
Tabii ki değil, aksine bir şair duyarlılığına sahip olmak Yılmaz beyi hepimizin sadece biraz kızıp sonra unutup gideceğimiz bir olaya fırtınalı biçimde öfkelenmesini de getirebilir. Bunu da anlıyorum.
Ama asıl işi aslında insana dair her türlü duyguyu anlayıp onu sanatsal çerçevede işlemek olan bir sanatçıdan, o sanatçı özellikle de şair ise, meşhur bir insan olarak artık yıllardır alışmış olması gerektiği gibi doğru davranışın, karşısına çıkabilecek her münasebetsiz, ne yaptığını bilmez insana cevap vermemek, aksine o önemsiz insanların hayatta varlığını bile unutmak olduğunu bilmesi gerekiyor diye düşünüyorum.
Hatta eğer popüler filmleri ve dizileri olmasaydı bir şairin/ yazarın her türlü basit, ne konuştuğunu bilmeyen insanla ağzına kadar dolu sosyal medyada hiç olmaması gerektiğini bile söylerdim. İnsana özgü her duyguyu sanatçı duyarlılığıyla anladığına emin olduğum Yılmaz Erdoğan eğer mecburen sosyal medyada oluyorsa o zaman da kendisine küfür eden bir kendini bilmezin tutumu karşısında hiç umursamamak tavrını göstermeliydi bence.
Onun öfkelenmesi ve hatta suç duyurusunda bulunması eğer bir vakit kaybetmek ise bu onun bize yeni emanet edeceği birkaç güzel cümleye de vakit ayıramaması demektir. işte o zaman kaybedilen zaman ne kadar kısa olursa olsun bir hiç kişi için vakit ziyan edilmiş demektir.
Abartıyor olabilirim ben Yılmaz Erdoğan gibi güzel yazabilenlerin daima sublime (yücelik içeren) davranışlar sergilemesini bekliyorum.