Kadınların erkeklerle aynı hakları talep ettiği bir dönemdeyiz. Sadece cinsel özgürlüğü kastetmiyorum, entelektüel gelişim de bunun bir parçası. Şimdi kadınlara gereken, özgüveni bu gelişmelerle sarsılmayan, kaygı ve güvensizlik duymayan erkekler.
Oscar ödüllerinin artçı şokları devam ediyor. Emma Stone Poor Things (Zavallı Şeyler) ile ikinci defa En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ı almaya hak kazandı. Yorgos Lanthimos’un kendine özel bir kulvar yaratan, hem güldüren hem korkutan filmi Zavallı Şeyler’in yıldızı Stone filmde bilgi ve deneyime aç, sekse ve sosyalizme meraklı, ölüp de yeniden canlandırılmış bir ceset olan Bella Baxter’ı canlandırıyor.
Bella Baxter bir bebeğin saflığıyla (ameliyatla bir bebeğin beyni kendi beyni yerine konduğundan!) toplumsal normların hiç farkında olmadan hayatı keşfetmeye çıkıyor. Bu keşfin en önemli kısmı da cinselliği içeriyor. Film mastürbasyon sahnelerinden genelev maceralarına ve lezbiyen ilişkilere kadar Bella’nın cinselliği tüm doğallığı ve vurdumduymazlığıyla yaşayıp öğrenmesini anlatıyor. Her zaman güvendiği bir erkek var ve onu film boyunca bir köşede bekletiyor. Zamanını da kendisini heyecanlandıran çapkın, gündelik ilişki peşinde sorumluluktan kaçınan, “tehlikeli” sevgili ile dünyayı gezerek geçiriyor. İlginç olan tehlikeli sevgili Bella’nın doğallığından ve kural tanımazlığından o kadar etkileniyor ki ona körkütük aşık oluyor. Ancak aşırı sahiplenici tavırları ile özgür Bella’yı bıktırıyor.
Film ayrıştırıcı toplumsal cinsiyet rollerini tersine çevirmiş. Bella “evcilleştirilemeyen” bir kadın. Aslına bakarsanız tüm film boyunca Bella bir “erkek”gibi davranıyor. Erkeklerden beklenecek tüm ilişkisel özgürlükleri kullanıyor, karşısındaki erkekleri deli ediyor, “hayatı deneyimleyeceğim” diyerek duygusallığı ikinci plana atıyor. Sonunda erkekler tarafından eleştirildiği noktalar aslında erkeklerin ezelden beri kadınlara yaşattığı iniş çıkışların bire bir aynısı.
Geçen haftaki yazım bu konuya bir giriş olarak düşünülebilir. Erkeklerin kadınları evlenilecek kadın ve gezilecek tozulacak kadın olarak ayırdıklarına ve bırakın bizim dizileri, Hollywood film endüstrisinin bile bu ayrımı desteklediğine dair bir yazı yazmıştım. Bu yazım 1000 kişiye ulaşan iletişim akademisyenlerinden oluşan bir Whatsapp grubuna gönderilmiş. Oraya gelen yorumlardan sonradan haberim oldu. Özellikle iki erkek akademisyenin yorumu yeni bir bakış açısı sunuyor. Erkek akademisyenlerin bakış açısına göre günümüze kadar Türkiye’de “eğlenilecek kadın ve evlenilecek kadın” mevzuu konuşulurken, televizyon ve internet ortamları ile gelen küreselleşme sonucunda artık kadınlarda da “evlenilecek ve eğlenilecek erkek” mefhumu gündeme geliyor. Bu yorumu yapanların benden önce bu filmi seyretmiş olmalarından şüpheleniyorum:)
Bella’nın sevgililerine ve sekse yaklaşımına bakarsak bu bakış açısına katılmamak elde değil. Özellikle evleneceği ve eğleneceği erkekleri net çizgilerle ayırması adeta bu savın doğruluğunu gözümüze sokuyor. Galiba artık kadınlar da ilişkilere “erkek rasyonelliğinde” yaklaşacak gücü kendilerinde bulmaya başladı. Ya da en azından bu ikili kıstası sorgulamaya başlıyor desek daha doğru.
Aslında daha 2008 ‘de Beyoncé ‘If I Were a Boy’ (Erkek Olsaydım) şarkısının klibinde bize bu sorgulamanın sinyallerini vermişti. Klipte Beyoncé ve eşi iki polis memurunu oynuyor. Kocası, ona kahvaltı hazırlayan ve karısı geldiğinde evde olabilmek için iş arkadaşlarıyla sosyalleşmekten vazgeçen destekleyici bir eş. Ancak Beyoncé onu hiç takmıyor, iş partneri ile flörtleşiyor, kocasının aramalarını dahi görmezden geliyor. Kocası onunla yüzleştiğinde de Beyoncé sanki adamcağız hiç yoktan büyük bir olay çıkarıyormuş gibi davranıyor. Ancak şarkının adından anlamadıysak en büyük sürpriz klibin sonunda. Bir bakıyoruz meğer hikaye aslında tersine yaşanıyor, yani destekleyen eş aslında bizim Beyoncé, ona bütün sıkıntıları çektiren de kocası. Bu klipte “kadınlar erkekler gibi davransaydı ne olurdu, bakın görün” şeklinde bir aydınlanma yaşıyoruz:)
Sözün özü, kadınların erkeklerle aynı hakları talep ettiği bir dönem yaşıyoruz. Sadece cinsel özgürlüğü kastetmiyorum. Entelektüel gelişim de bunun bir parçası. Şimdi kadınlara gereken, özgüveni bu gelişmelerle sarsılmayan, kaygı ve güvensizlik duymayan erkekler. Bu erkekleri bulması zorsa Poor Things filmindeki gibi bilim adamlarının ameliyatla elimizdeki numunelere beyin nakli yapması gerekebilir:) Aksi halde hepimiz Replica uygulamasını indirip kendimize sanal bir sevgili bulmak zorunda kalabiliriz.