“Siyaset görmek istemiyorum yeter artık, hayatımı yaşayacağım” diye Twitter’dan Instagram’a kaçanlara müjde. Bir ciciş hizmet daha geldi. Üstelik kullanmak için hiçbir şey yapmanız gerekmiyor. Varsayılan ayar olarak geldi.
Meta platformları Instagram ve Threads artık siyasi içerik önerilerini kısıtlayan bir varsayılan ayara sahip. Yani bu ayar girip özellikle kapatmadığımız sürece etkin. Her şey gayet steril.
Türkiye özelinde konuşacak olursak, tam seçim kampanyaları yorgunluğu üstüne ne iyi gelir, değil mi? Uygulama şimdilik ‘sizin için önerilen’ başlığıyla akışımıza sızan, takip etmediğimiz hesaplardan gelen içerikle ilgili. Halihazırda takip ettiğimiz insanların siyasi paylaşımlarına karışmıyorlarmış. Bir ihtimal onların siyasi fikirlerine maruz kalabiliriz. Tabii algoritma önerilerinden fırsat bulup gerçekten takip ettiğimiz insanları görebilirsek yani.
Küçük bir ihtimal ama belki o zaman siyasi paylaşımlarından da sıkılabiliriz. Öyle bir durumda, bir zahmet, takipten çıkarız artık. Meta bizim için daha ne yapsın?
Bize pürüzsüz ve sorunsuz, tatlış bir dünya sunmak için “siyaseti hayatımdan çıkar” butonu bile koydu. Üstelik yerini bile bilmediğimiz bu butona bastığımız var sayıldı. Gelsin şakalar, komiklikler, bir şey satmaya çalışan etkileyiciler, yemek tarifleri, restoran önerileri. Evdeki bayat yufkadan lahmacun yapma tarifini bilmedikten sonra siyasetle ilgilensem ne ilgilenmesem ne yani değil mi?
Meta’nın bu uygulamasının ayak sesleri Instagram Başkanı Adam Mosseri’nin Threads lansmanı sırasında The Verge’den Alex Health’e verdiği röportajda duyulmuştu zaten.
Mosseri, Threads akışında siyaseti ve zor haberleri teşvik edecek bir şey yapmayacaklarının altını özellikle çizmişti. Zaten alttan alta biliyorduk ki bu durum Instagram için de geçerliydi.
O günlerde yine bu köşede yazdığım “Threads neden Twitter’ın yerini alamaz?” başlıklı yazıda buna değinmiştim. Twitter’ı Twitter yapanın hijyenik bir algoritmik akış değil kendiliğindenlik olduğu ortadaydı.
Elon Musk’ın sahipliğinde Twitter, X oldu ve hiçbir şey eskisi gibi değil. Özellikle Baltimore Köprüsü felaketinden sonra X’ten ortaya saçılan komplo teorisi, yanlış bilgi ve ırkçı içerik seli gösterdi ki, orası da tersine bir gelişim gösteriyor. Yani gündemden hızlıca haberdar olmak için girilen bir yer olma vasfını hızla yitiriyor.
Meta’nın siyasi içeriği kısıtlama uygulaması kimilerinin hoşuna da gidebilir. Zaten görmek istemediğim için buradayım diyenler de olabilir. Ancak burada karşımıza bir soru çıkıyor: Neyin siyasi neyin siyasi olmadığına nasıl karar veriliyor? Bunu bizim yerimize kim yapıyor?
CNN’e demeç veren ve ismi verilmeyen bir Meta sözcüsü bu soruyu şöyle cevaplamış: “Araştırmalara göre siyasi içerik tanımımız muhtemelen hükümet veya seçimlerle ilgili konularla ilgili olan içeriktir; örneğin yasalar, seçimler veya sosyal konularla ilgili gönderiler.”
Ne yalapşap yuvarlamışlar değil mi? ‘Seçimler ve sosyal konular’la ilgili gönderilermiş. ‘Sosyal konular’ tabirini artık nereye çekersiniz. Bu keyfiliğin herkesi rahatsız etmesi gerekir bana kalırsa. Birkaç komik video, yemek tarifi, futbol polemiği ve makyaj önerisiyle sakinleşeceksek paşa gönlümüz bilir tabii.
Yazının burasına kadar yer yer ironik olarak siyasi içerik kısıtlama uygulamasını eleştirdiğimi fark etmişsinizdir. Evet, doğru bulmuyorum ama aynı zamanda burada bir fırsat görüyorum.
Fırsattan kastım sanal ağ yanılsamasının daha geniş kitlelerce anlaşılması ihtimali. Sosyal medyada mütemadiyen bir şeylere tepki göstererek siyasetle ilgileniyormuş yanılgısına düşmek günümüz dünyasının en büyük sorunlarından diye düşünüyorum. Sağın ve popülist liderlerin yükselişinden demokrasi krizine pek çok şeyde katkısı var.
Evgeny Morozov’un sosyal medyanın erken döneminde yazdığı, artık klasikleşmiş “Twitter’dan sonra bir tarih kaldı mı? Sanal Ağ Yanılsaması” kitabı (Türkçede: Açılım Kitap, Eylül 2019) bu yanılsamanın deşifresini çok güzel gerçekleştirmişti.
Cesar Rendueles ise daha yeni tarihli “Sosyofobi: Dijital ütopya çağında siyasal değişim” (Türkçede: İletişim Yayınları, 2024) kitabında şöyle diyor: “Aslında dijital iletişim araçlarının yarattığı toplumsal coşku asılsızdır, dekoratiftir. Ortak varoluşumuzun teşvik etmesi gereken şeyi, yani birbirimize gösterdiğimiz ilgiyi teşvik etmeye faydası yoktur. (…) Radikal demokrasi evrensel bir müşteri-hizmet hattı değildir.”
Hazır seçim gününde yeri gelmişken söyleyeyim, “insanların sürekli seçim var, siyasetten bıktık” diye sızlanmasını da çok anlamlı bulmuyorum.
Can Kozanoğlu’nun Mirgün Cabas kanalında katıldığı programda “Beş yılda bir genel, beş yılda bir yerel seçim yapılıyor, yapmayın Allah aşkına” minvalli çıkışması çok tatlıydı mesela.
Dünyada her şey politik olabilir. Neyin politik neyin politik olmadığını asla bilemezsiniz. Allah’ın günü “Cumhurbaşkanı şunu dedi ne ayıp, ana muhalefet lideri bunu dedi ne yanlış” diye tartışanlar bazen hiç politik olmayacağı gibi, Instagram etkileyicisi Kardashian’ların platform algoritmalarına kızarak “Arkadaşlarımı geri ver Instagram” diye isyan etmesi gayet politik olabilir. Çünkü takip ettiğiniz arkadaşları bile göstermeyen algoritmanın onun yerine ne gösterdiği politik bir tartışmadır.
Bununla birlikte sanal ağ üzerinde sürekli sızlanıp siyaset yaptığını sanmak da bir nevi ahmaklık. Platformların çokça ticari kaygılarla girdiği ‘siyaseti kısıtlıyoruz yolu’ bu açıdan ‘faydalı’ olabilir.
Diğer yandan bu uygulamanın ABD dahil dünyanın pek çok yerinde çok kritik seçimlerin yapılacağı bir yılda başlaması özellikle ABD’de bir tartışma ve farkındalık da yarattı. Zaten yine ABD’deki “TikTok’u yasaklama veya satışa zorlama” gündemiyle platformların gücünü kontrol altına alma konusunda billurlaşan bir mutabakat var. Üstüne bir de bu uygulama gelince 2024 epey hareketli geçecek bu cephede.
Türkiye’ye dönersek, 2023 ortası genel seçim, 2024 ilk çeyrek yerel seçim derken politik gündemden biraz bunalmış olmakta garip bir taraf yok bence ama bu bir istisna. Bir ani gelişme olmazsa önümüzdeki dört yıl seçim görmeyeceğiz.
Platformlar iyi kısıtlarsa ‘siyasi içerik ve sosyal konular’ da görmeyebiliriz. Bakalım öyle bir dünya kaç bucak? Belki Instagram akışındaki kişisel gelişimciler, yaşam koçları, filan açıklar, kim bilir?
Derin bir nefes alalım ve günümüzü düşünelim. Hadi bakalım!