CHP’den Hakan Fidan’a ‘Niye hala İsrail’le diplomatik ilişkimiz var’ sorusu
Berlin'de sanat sahnesi özgürlük ve çeşitlilik vaadiyle parlıyordu. Ancak Almanya'nın Gazze sınavındaki taraflı tutumu bu durumu değiştirdi. Şimdi ifade özgürlüğü ve siyaset tartışmaları sanatçıları ve kentin yapısını da etkiliyor.
Berlin, Almanya’nın, hatta dünyanın en önemli sanat merkezlerinden biri. Son yıllarda dünyanın dört bir yanından sanatçı bu hareketli şehre taşınıyor, özgürlükler vaat eden kentte sanat çevrelerinin bir parçası oluyordu. Geçmiş zaman kipiyle konuşuyoruz zira 7 Ekim’de başlayan saldırılar ve ardından Gazze’de yaşanan katliam bu “özgür” sanat sahnesini mahvetti. Ya da belki de gerçek yüzünü ortaya çıkardı demek daha doğru olur.
Ödüller, konferanslar, oyunlar iptal edildi. Bir grup sanatçı özellikle Almanya hükümetini ve sanat kurumlarını protesto etti, açıklamalar yaptı. Ama büyü bozulmuştu bir kere. Taraflı söylemler ve tutumlar Berlin’in uluslararası bir kültür başkenti olarak statüsünü 1989’dan bu yana hiç olmadığı kadar büyük bir tehlike altına soktu.
Alman kültür sektörü Ekim ayından bu yana kargaşa içinde. Peki sanatçılar ne diyor?
NY Times’a konuşan, daha önce New York ve Los Angeles’ta müze yöneticiliği yapan Berlin’deki Neue Nationalgalerie’nin direktörü Klaus Biesenbach “Bu endişe uluslararası olarak çalışmamızı, en iyi yetenekleri en üst düzeyde çekmemizi ve çeşitli izleyicileri bir araya getirmemizi zorlaştırıyor” diyor. Biesenbach’a göre sanatçılar ayrılırsa Berlin sahip olduğu son gerçek avantajlarından birini kaybetmiş olacak.
Anonim konuşan bir müze çalışanı ise bazı meslektaşlarının İsrail, Filistin ve Gazze hakkındaki siyasi görüşleri hakkında “kapalı kapılar ardında” konuşurken kendilerini rahat hissettiklerini ve profesyonel hayatlarına etkilerinden korkmadan gösterilere gidebileceklerini hissettiklerini söyledi. Emil, üst düzeylerin Instagram gibi kamuya açık açıklamalar yapmaktan nefret ettiğini de ayrıca hatırlattı.
2008 yılına kadar Suriye’de yaşayan sanatçı Almadhoun’a göre artık Almanya özgürlük ve demokrasi ülkesi değil: “Almanya’nın mevcut iklimi artık bir demokrasiye benzemiyor. Gizli toplantılara gidiyorum. Bunu en son Suriye’de yapmıştım.”
Son birkaç ayda daha yaygın olarak duyurulan iptallerden bazıları, Masha Gessen’in Hannah Arendt ödülünü alması, tüm Documenta 16 komitesinin istifası ve Frankfurt Kitap Fuarı’nın Filistinli yazar Adania Shibli’yi onurlandıran bir etkinliği iptal etmesi gibi ve daha fazlası… Bugün Archive of Silence adlı bir Instagram hesabı iptal edilen etkinliklerin bir listesini tutuyor. Nisan ayı başlarından itibaren grup ülke çapında 127 “iptal ve susturma” örneği kaydettiğini açıkladı.
Almanya hükümeti sanatı desteklemek için kaynak kullanmaktan kaçınmamasıyla bilinir. 2020’de ulusal hükümet, kültür sektörüne 15,5 milyar dolar (14,5 milyar euro) değerinde yatırım yaparak kültür harcamalarını son 10 yıla göre yüzde 55’ten fazla artırmıştı. ‘Documenta Politika ve Sanat’ın eş küratörlüğünü yapan sanat tarihçisi Julia Voss bir röportajda “Kültür sahnemizin çoğu kamu kurumları tarafından finanse ediliyor, bu da maksimum özgürlükle birlikte geliyor. Ve bence şu anda tartıştığımız şey bu: bu maksimumun bir sınırı olup olmadığı” diyerek devlet desteklerinin üretimlerine olan etkisini sorgulamıştı.
Geçen yıl Almanya hükümeti 2024’te kültür sektörü için ayırdıkları bütçeyi önemli ölçüde azaltacaklarını duyurmuştu. Bu da ülkedeki bir başka kriz.
Ancak çağdaş sanat dünyasının ve kurumların tarafgir tutumu kadar öncelikli değil. Alman kurumları yeni sıkılmış kemerlerle ilerledikçe ifade özgürlüğü, sansür ve bağnazlık suçlamaları üzerine devam eden tartışmalar ülkenin derinden iç içe geçmiş sanat ve siyasi alanlarındaki çatlakları derinleştiriyor. Bunun uzun vadede etkileri nasıl olacak zaman gösterecek.