KKM hacmi 2,5 trilyon TL’nin altına indi
S&P Merkez Bankası’nın TL mevduatı özendirme adımlarına rağmen mevduat sahiplerinin yabancı paraya güçlü bir tercih gösterdiğini belirterek, bu durumun bankalar ve döviz rezervleri üzerinde baskı yaratabileceği uyarısında bulundu.
Geçen hafta Türkiye’nin kredi notunu artıran uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor’s (S&P), Türkiye ekonomisine ilişkin dikkat çeken bir açıklama yaptı. Sözcü gazetesinden Mehtap Özcan Ertürk’ün haberine göre, S&P’nin dün yayınladığı notta yurtiçi yerleşiklerin TL’ye olan güven eksikliğinin bankaların dış finansmana erişimdeki artışın olumlu etkilerini gölgede bırakabileceğine dikkat çekildi. Merkez Bankası’nın (TCMB) TL mevduatı cazip hale getirmeye yönelik çalışmalarına rağmen mevduat sahiplerinin hâlâ “yabancı paraya (YP) güçlü bir tercih” gösterdiği belirtilen notta, bu durumun Türk bankalarının para birimi uyumsuzluklarını artırdığı ve hem TL hem de TCMB’nin kullanılabilir döviz rezervleri üzerinde baskı yarattığı kaydedildi.
Notta, “Bu sorun, dolarizasyonda hafif bir sıçrama gözlemlediğimiz Mart 2024 belediye seçimleri öncesinde özellikle belirgindi. Dolarizasyon (YP korumalı mevduatlar dahil) inatla yüksek kaldı ve 30 Kasım 2023’teki yüzde 60 seviyesinden 18 Nisan 2024’te toplam mevduatın yalnızca yüzde 57’sine çok az bir düşüş gösterdi” denildi. Rapor, yurt içi yerleşiklere ait 176 milyar dolarlık YP mevduatta ve 70 milyar dolar büyüklüğündeki dövize endeksli kur korumalı mevduatlarda görülen çözülmenin henüz yetersiz bir seviyede kaldığına da işaret etmiş oldu.
Türkiye’de nominal kredi büyümesinin 2024 yılında yaklaşık yüzde 40’a gerileyeceğini de tahmin eden S&P, 2023 yılında yüzde 4,1 olan cari açığın 2024-2025 yıllarında gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 2’sinin altına düşeceğini tahmin etti. S&P’nin değerlendirmesi şöyle:
“Para, maliye ve gelir politikaları arasındaki daha iyi koordinasyonla birlikte uzun süreli bir parasal sıkılaştırma döneminin ekonominin kademeli olarak yeniden dengelenmesine yardımcı olması bekleniyor. TCMB Haziran 2023’ten bu yana kredi koşullarını sıkılaştırmak için bir dizi önlem almıştır. Kredi sıkılaştırma önlemleri almanın ve sistemdeki mevcut likiditeyi azaltmanın yanı sıra, sadece 11 ay içinde bir haftalık repo faizini yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye yükseltmiştir. Bu değişikliklere rağmen, asgari ücrete sık sık yapılan artışlar ve faiz oranı sınırından yararlanan kredi kartlarının daha fazla kullanılmasıyla desteklenen iç tüketim güçlü kalmaya devam etmiştir. Bizim görüşümüze göre, kredi koşullarının daha da sıkılaştırılması ve enflasyonu kontrol altına almaya yönelik politikaların uygulanması (örneğin, daha az cömert ücret anlaşmaları yapılması) yoluyla iç talebin gelecekte sınırlandırılması muhtemeldir.
Nominal kredi büyümesinin 2024 yılında yaklaşık yüzde 40’a gerileyeceğini tahmin ediyoruz ki bu da reel anlamda bir daralmaya işaret etmektedir. Enflasyon oranının düşürülmesindeki başarı, Türkiye’nin cari açığını azaltmasına ve TCMB’deki kullanılabilir döviz rezervlerini kademeli olarak yeniden oluşturmasına yardımcı olacaktır. Cari açığın 2023 yılındaki yüzde 4,1 seviyesinden 2024-2025 yıllarında GSYH’nin yüzde 2’sinin altına düşeceğini tahmin ediyoruz. Bununla birlikte, enflasyonu düşürmek zaman alacaktır. Türkiye’de enflasyonun 2025 yılında kademeli olarak yüzde 27,3’e düşmeden önce 2023 yılındaki yüzde 53,9’a kıyasla 2024 yılında ortalama yüzde 55,8 ile yüksek seyretmeye devam edeceğini öngörüyoruz.
Bize göre, yetkililerin enflasyonu mevcut yüksek seviyeden düşürme çabaları nedeniyle ekonomik risk eğilimi olumluya dönüyor. Baz senaryomuzda, artan portföy girişleri ve daralan cari işlemler açığı ile birlikte ekonomik dengesizliklerin çözülmesini, kredi talebinin azalmasını, gayrimenkul fiyatlarının ılımlılaşmasını ve ekonominin yavaşlamasını bekliyoruz. Sonuç olarak, Türk bankalarının yüksek ancak yönetilebilir kredi zararlarıyla karşı karşıya kalacağını öngörüyoruz.
Bununla birlikte, makroekonomik koşullar bir süre daha sıkı kalmaya devam edecek ve bu da bankalar için varlık kalitesini aşındıracaktır. Türkiye’nin ekonomik faaliyetlerinin önümüzdeki iki yıl boyunca yavaşlamasını ve böylece reel GSYH büyümesinin 2022-2023 yıllarında ortalama yüzde 5’ten yüzde 3’e düşmesini bekliyoruz. Baz senaryomuz, Türk Lirası’nın (TL) 2025 yılı sonuna kadar daha da değer kaybederek 1 doların 43 TL oalacağı varsaymaktadır. Bu, Türk borçluların harcanabilir gelirini aşındıracak ve bankaların değer düşüklüğü giderlerini (karşılık iptalleri hariç) 2023’teki tahmini 138 baz puandan 2024-2025’te yaklaşık 170-190 baz puana çıkaracaktır.”